1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Başlangıç noktası, mecliste istişare kapılarının açılmasıdır”
“Başlangıç noktası, mecliste istişare kapılarının açılmasıdır”

“Başlangıç noktası, mecliste istişare kapılarının açılmasıdır”

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, kaosu yaratanların kaosu çözemeyeceğini söyleyerek, mecliste istişare kapılarının açılması gerektiğini vurguladı.

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, iktidarla muhalefet ideolojik duruşlarda ayrışmasının doğal olduğunu ancak ortak zeminin Anayasa olması gerektiğini vurguladı.

Erhürman, Anayasa Mahkemesi’nin yerel seçim tarihinin ertelenmesini ve yenileri göreve başlayana kadar eskilerin görevlerinin devam etmesini öngören Seçim ve Halkoylaması (Değişiklik) Yasası’nı Anayasa’ya aykırı bulup, iptal etmesi sonrasında ortaya çıkan kaosun iktidarla muhalefetin istişaresiyle aşılalabileceğini ancak hükümetinin istişare kapılarını açmadığını, henüz kendileriyle temas edilmediğini  söyledi.

Kaos olacağına dair kendilerinin defalarca uyarıda bulunduğunu hatırlatan Erhürman, şunları söyledi:

“Onlar istişare kapısını açmazlarsa ve bütün bu hatalara rağmen, ‘ben bilirim, olur’ derlerse, ki bilmedikleri ortaya çıktı, kaosun üstüne yeni kaoslar eklemekten başka bir şey yapmamış olacaklar. Artık bunun da üstüne kaos ne olur kestiremiyorum. İstişare ettiğimiz zaman da aslında, bire bir Anayasa’ya bağlı bir çözüm bulma olanağımız, kendine hükümet diyen yapı tarafından artık ortadan kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi’nin de söylediği gibi, bu seçim Haziran 2022’de yapılmalıydı. Her durumda Haziran geçti. Dolayısıyla bulacağınız formüller birebir Anayasa’ya uygun formüller olma noktasında değil artık, o şans zaten ortadan kalktı. Ama mümkün olduğunca Anayasa’ya saygılı, mümkün olduğunca Anayasa Mahkemesi kararına saygılı ve geleceğe emsal olarak yapılmış olan hataların neler olduğunu ve bu hataların bizi bu tip yarı Anayasal çözümler üretmek zorunda bıraktığını söyleyen bir çerçeve çizilmesi gerekiyor, tabi eğer istişare edilecekse. Öyle bir umudum var mı? Bilemem, memleketi gerçekten nasıl bir kaosun içine soktuklarının umarım farkındadırlar.”

 

“Anayasa temel çerçevedir”

Soru: Yerel yönetimlerle ilgili süregelen tartışmalar var, yerel seçimlerin tarihinin ertelenmesi, belediyelerin birleştirilmesi gibi... Yerel seçimin ertelenmesiyle ilgili konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürmüştünüz, karar açıklandı ve Anayasa’ya aykırı bulundu, gerekçeli karar da yayınlandı. Ayrıca Belediyelerin Birleştirilmesine İlişkin (Özel) Yasa da resmi gazetede yayımlandı. Bu konuda ne söylemek istersiniz? 

Erhürman: İktidarla muhalefet belli politik pozisyonlarda, ideolojik duruşlarda ayrışabilir, dünyanın her yerinde zaten iktidarla muhalefetin anlamı budur. Ama hem iktidarın, hem muhalefetin, hem de ülkede siyasetle uğraşan herkesin bilmesi gereken bir şey var ki, bir ortak zemine ihtiyaç vardır. Bir ortak zemin vardır, ona basarsınız, onun üzerinden farklı fikirler geliştirirsiniz, farklı politikalar, farklı vizyonlar ortaya koyarsınız. Bu ortak zeminin en önemli göstergesi Anayasa’dır. Anayasa’nın sınırları, kuralları içerisinde farklı görüşlerinizi, farklı vizyonlarınızı ortaya koyabilirsiniz, Anayasa temel çerçevedir ve herkes için geçerlidir. Bizim mecliste gerek belediye seçimlerinin tarihinin belirlenmesi, gerekse “belediyelerin birleştirilmesi” meselesinde en çok gündeme getirdiğimiz nokta buydu. “Bu ortak zemini bozmayın. Çünkü bu ortak zemini bozduktan sonra ortaya bir kaos çıkacak ve çıkacak olan kaos bizim söylediğimiz sonuçlara yol açacak ama bir de kimsenin öngöremediği başka hukuki komplikasyonlar ortaya çıkacak. Çünkü ortak zemin, on yılların zeminidir, siz onu berhava ettiğiniz anda, artık ucunun nereye kadar gideceği belli olamaz” demiştik. Hatta çok sevmesem de, birkaç kez, “öyle bir kaos yaratacaksınız ki içinden şeytan bile çıkamayacak” lafını kullandım, halk arasında kullanılan bir ifadedir ve işin ne kadar kaotik olacağını bundan daha fazla gösteren bir terminoloji bulamadığım için bunu kullandım. Nitekim geldiğimiz noktada tam da öyle oldu. Şu anda sokakta herkesin sorduğu soru “bundan sonra ne olacak?”... Kaos aslında tam da bu… Bundan sonrasının ne olacağına dair kimsenin kesin bir şey söyleyemediği, adayların bir kısmı belirlendi, adayların ne yapacağını bilmediği, hangi tarihe kadar zamanları olduğunu veya hangi bölgeden aday olabileceklerini, aday olup olmayacaklarını dahi bilemedikleri, seçmenlerin kime oy verebileceğini, alternatiflerin kimler olduğunu, hangi bölgede hangi seçmenlerle birlikte ortak belde halkı olarak kabul edildiğini bilmediği bir kaosun içine savrulduk. Bu bir ayağı…

İkinci ayağı da, daha önce söylediğim gibi öngöremediğimiz hukuki komplikasyonlar çerçevesinde şimdi ortaya çıkan “acaba belediyeler maaş ödeyebilecek mi? belediyeler çöp toplayabilecek mi, belediyeleri hukuken var kabul ediyor muyuz yoksa belediyeler yok hükmünde mi?” şeklinde tartışmalar da mahkeme kararından sonra ortaya çıktı. Bu tartışmaların, bir biçimde hızla çözülmesi gerekiyor çünkü bunlar çözülmediği takdirde vatandaşların sorunlarla karşı karşıya kalacağı bir durum ortaya çıktı. “Ben yaparım olur, ben bilirim. Madem ki 27 tane parmağım var, benim söylediğim kanun olur, Anayasa da önemli değildir” zihniyetinin ülkeyi getirdiği durumla karşı karşıyayız.

 

“İstişare kapılarını açacaksınız ki ortak akıl kaosu çözmek üzere devreye girsin”

Soru: Bunların içinden nasıl çıkılacak?

Erhürman: Buna ilk etapta verdiğimiz tek bir yanıt var, bugüne kadar yaptığınızın dışında bir şey yapmanız lazım. Bir, “27 parmağım var, ben yaparım olur” zihniyetinden vazgeçeceksiniz. Cumhuriyet Meclisi içerisinde daha önce dibine kadar kapattığınız istişare kapılarını, dibine kadar açacaksınız ki ortak akıl sizin yarattığınız kaosu çözmek üzere devreye girsin. Çünkü herkesin bildiği, hukuken de geçerli olan bir terimdir, “kaosu yaratan, kaosu çözemez”. Bu siyaseten de böyledir, çözecek olan kaosu yaratan değildir. Hukuken de “hata yapacaksınız, bir kaos yaratacaksınız ve ben çoğunluğumla dilediğim gibi bu kaosu çözerim” demek gibi bir durum hiç bir şekilde kabul edilebilir değildir. Dolayısıyla başlangıç noktası, meclis içindeki istişare kapılarının, ki bugüne kadar hep kapatıldı, dibine kadar açılmasıdır. Biliyorsunuz, komite toplantısı 16 saat sürdü, ne söylediysek önemsemeyip el kaldırdılar. Genel Kurul’da sabah 5 buçuğa kadar 50 defa nerede hata olduğunu anlattık, onları da kabul etmediler. Anayasa Mahkemesi açık şekilde yazdı, “4 yılda bir yerel seçimler yapılır.” 4 yıl nasıl hesaplanır? Bir önceki seçim Haziran 2018’de yapıldığına göre, Haziran 2022’de seçim yapmak zorundasınız. Bütün işin özeti bu… Bırakın hukukçuları, milletvekillerini, yıllarca siyasetle uğraşanları, sokaktaki herhangi bir vatandaş bile bunu anlar. Biz bunu 50 defa, döndüre döndüre, çeşitli şekilde anlattık, bize tuhaf tuhaf savunmalar yaptılar, “aslında o dört yıl fiscal yıldır, bütçe yılıdır”, “4 yıl dediğine göre 2022’nin herhangi bir ayıdır” gibi… Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında bu tartışmalara, bu “yorumlara” hiçbir şekilde itibar etmedi ve bunun Anayasa’da son derece net ve açık olduğunu, yoruma kapalı olduğunu söyledi. Biz de bunu söylemiştik. Hukukta öyle hükümler vardır ki, yorumlayabilirsiniz ve farklı sonuçlara varabilirsiniz ama bunlar yoruma açık şeyler değil. Yoruma açık olmayan bu şeyler için, 27 milletvekili, defalarca kendilerine anlatılmış olmasına rağmen, “parti görevidir, disiplinidir” diyerek ülkeyi kaosa sokmayı göze aldı. Aslında pek çoğu söylediğimizin doğru olduğunu anlamıştı, gözlerinden anlaşılıyordu, seslerini çıkarmıyor olmalarından anlaşılıyordu, bir kısmının ellerini yarım kaldırmalarından anlaşılıyordu. Anladıkları şeyi anlamazdan geldiler.

 

“Yönetsel zihniyetleri günü kurtarma üzerinden dönüyor”

Soru: Bu inadın sebebi neydi?

Erhürman: En arkasındaki sebep nedir? Siyaseten bu seçimleri ileriye atmak amacı mı vardı? Ya da birileri kaostan medet mi umuyor? Bunları kestirebilmek çok kolay değil ama insan, artık ister istemez, bunları da düşünür noktaya geliyor. Zaten yönetsel zihniyetleri günü kurtarma üzerinden dönüyor. “Bugün tamamdır, dediğimiz oldu. 27 ile elimizi kaldırdık, yarına Allah kerim... Zaten bu yapı içerisinde yarına başbakanın kim olacağı, bakanın kim olacağı bürokratın kim olacağı belli değil ya, o gün kim ise problemle karşılaştığında o düşünsün” diye bir zihniyet var karşımızda... Söylediğim, “İçinden şeytanlar bile çıkamaz” argümanının artık zemin bulduğu ve gerçekleştiği bir döneme bizi soktular.

 

Soru: Bir sonraki, 4 yıl sonraki seçimlerde sorun olur mı?

Erhürman: Olmaz çünkü Anayasa çok açık, 4 yılda bir dediğine göre, bu seçimler ne zaman yapılırsa, bir sonraki de 4 yıl sonra yapılacak.

 

“Bir umudum var mı?”

Soru: Anayasa Mahkemesi’nin kararı açıklandıktan sonra hükümet kanadından herhangi birisi sizinle temasa geçti mi? İstişare kapısı nasıl açılacak?

Erhürman: Hayır. Onlar istişare kapısını açmazlarsa ve bütün bu hatalara rağmen, “ben bilirim, olur” derlerse, ki bilmedikleri ortaya çıktı, kaosun üstüne yeni kaoslar eklemekten başka bir şey yapmamış olacaklar. Artık bunun da üstüne kaos ne olur kestiremiyorum. İstişare ettiğimiz zaman da aslında, bire bir Anayasa’ya bağlı bir çözüm bulma olanağımız, kendine hükümet diyen yapı tarafından artık ortadan kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi’nin de söylediği gibi, bu seçim Haziran 2022’de yapılmalıydı. Her durumda Haziran geçti. Dolayısıyla bulacağınız formüller birebir Anayasa’ya uygun formüller olma noktasında değil artık, o şans zaten ortadan kalktı. Ama mümkün olduğunca Anayasa’ya saygılı, mümkün olduğunca Anayasa Mahkemesi kararına saygılı ve geleceğe emsal olarak yapılmış olan hataların neler olduğunu ve bu hataların bizi bu tip yarı Anayasal çözümler üretmek zorunda bıraktığını söyleyen bir çerçeve çizilmesi gerekiyor, tabi eğer istişare edilecekse. Öyle bir umudum var mı? Bilemem, memleketi gerçekten nasıl bir kaosun içine soktuklarının umarım farkındadırlar. Umarım dememin sebebi de şu, bu arkadaşlar günlük meseleler ve kurultay gibi parti içi siyasi tartışmalar dışında memleketin gailesini çeken, sorumluluk taşıyan, ciddiyet sahibi insanlar olsalardı, zaten bu iş buraya gelmezdi.

Bırakın bizi, biz muhalefetiz, “muhalefet bize siyaseten gol atmaya çalışıyor” dersiniz, ne kadar doğru da söylesek duymak istemezsiniz ya da doğru olduğundan şüphe duyarsınız. Ama Yüksek Seçim Kurulu da yazı gönderdi ve “haziran sonunda seçim olması için gerekli hazırlıkları yapın” dedi. Yüksek Mahkeme Başkanı gazetelere beyanat verip, “belediyeler yetkisiz duruma düşecek” diye açıklama yaptı. Siz muhalefeti dinlemekten imtina ediyorsunuz, sırf siyaseten rakibinizdir diye, “muhalefetin dediği olmasın” noktasından hareketle davranıyorsunuz da, Yüksek Seçim Kurulu size daha önce gerekli yazıları yazdı. Bu ciddiyetsizlik, sorumsuzluk, halkın gailesini çekmeme hali ekonomiyi ne hale getirdiyse, demokrasiyi ne hale getirdiyse, hukuksal zeminleri de aynı hale getirdi, hepsini berhava etti. Bu yapı sanki yemin etti, bu memlekette taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmayacak. İnsanları umutsuzluğa itecek, insanları kaosa itecek, insanları artık “bu memleketten bir şey olmaz” duygusundan başka bir duygu taşımayacak hale getirecek bir çaba içerisindedirler, bu da bizi buralara kadar getirdi.

“Bin inad bin murad” derler. Erdiğiniz murad ülkenin kaosa düşmesinden başka bir şey değil. Hem de demokratik, hem de ekonomik fukaralaşmanın tavan yaptığı, insanların canıyla uğraştığı, herkesin göç kelimesini ağzından düşürmediği bir dönemde tuz biber ektiniz, bu kavgayı çıkardınız.

 

“Tarafsızlık, zaten Cumhurbaşkanlığı’nda tartışma konusu bile değil”

Soru: Belediyelerin Birleştirilmesine İlişkin (Özel) Yasa meclisten tartışmalı şekilde geçti. Cumhurbaşkanı ilk günden ne kadar iyi bir adım olduğunu söyledi ama yasayı son güne kadar imzalamadı ve Anayasa Mahkemesi’nin seçim tarihinin ileriye atılmasıyla ilgili kararının açıklandığı gün imzaladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erhürman: Siyaseti bir biçimde anlıyorlar, hep hesap kitap, “ne yaparsam siyasi avantaj elde ederim” noktasında siyaset yapıyorlar. Tarafsızlık, zaten Cumhurbaşkanlığı’nda tartışma konusu bile değil, o makamın gerektirdiği ağırlık zaten yok. Herkes bunun farkında... İlk günden memleketin en harika yasası olduğunu söylemişken neden 14 gün bekletti? Neden tam da Anayasa Mahkemesi kararının yayınlandığı gün resmi gazeteye gönderdi? Ne demek istiyor; “Alın bunu da Anayasa Mahkemesi’ne götürün, Anayasa Mahkemesi bunu da iptal edecekse ya da ara emir verecekse versin, ondan sonra ne olacaksa olsun. Ülke kaosa mı girdi, girsin, benim umurumda değil.”

 

Soru: Anayasa Mahkemesi kararına göre şu anda belediye başkanları ve meclisleri yetkisiz, Belediyelerin Birleştirilmesine İlişkin (Özel) Yasa da yürürlükte, bu durumda 28 belediyenin bazısı hiç yok...

Erhürman: Yetki verdim diyenler Anayasa Mahkemesi kararına göre yetkisizdir, kurulmuş olanlar aslında kurulmuş mudur, tüzel kişilik kazanmış mıdır, son derece tartışmalıdır. Bana göre kazanmamıştır. Aynı yasanın içinde 3 ayrı madde tüzel kişilik kazanacağı güne dair üç ayrı öngörüde bulunuyor. Yani bu yasa, Anayasa’ya aykırılığını bir tarafa bırakın, uygulanabilir değil. Bırakın Anayasa’ya aykırıdır, demokratik bütün ilkelere de aykırıdır. Son gece, saat üç buçukta, Gönyeli ile Alayköy’ün birleştirilmesinde isim de Gönyeli- Alayköy olunca “Gönyeli halkına neden sorulmadı” diye akıllarına geldi. Sanki bir tek Gönyeli halkına sorulmadı, memlekette hiç kimseye sorulmadı. Belediye meclislerinin bir tanesinden bile karar çıkmadı, ki onlar, Anayasa Mahkemesi kararında bir kez daha altı çizildiği gibi, seçimle gelen karar organıdır. Seçimle gelen karar organlarının bir tane bile kararı yok, söz hakkı yok. Belde halkına danışılmamış bile. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda en azından danışacaksınız diyor. Komitelere belediye başkanlarının girmesini sağlamak için özel çaba göstermek zorunda kaldık. Çünkü komite başkanı belediye başkanlarını komitelere sokmak istemedi. “Belediye başkanlarının komitede söz söyleme hakkı nasıl sınırlanır” diye özel çaba içerisinde olan bir komite başkanı ve o komiteye katılan iktidara mensup milletvekilleri var. Demokrasi ayaklar altında... Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Anayasa da ihlal edildi. Anayasa’nın ihlal edildiğini görmezden gelsek dahi, uygulanamayacak, belediye personelinden, belde halkına, belediyeyi yöneteceklere kadar herkesi keşmekeşin, kaosun içinde bırakacak bir metin ortaya çıkarıldı.

 

“Halkımız büyük bir umutsuzluğa kapılmasın”

Şunu da söylemek isterim, halkımız büyük bir umutsuzluğa kapılmasın. Ülkeyi yönetme niyeti olmayan bir yapı var. Zaten gayrimeşru olduğunu da defalarca söyledik. Gayrı meşru olmasına rağmen yönetmeye de niyeti yok, günlük uğraşıyor, her şeyi kendi siyasi çıkarları çerçevesinde değerlendiriyor. Ama biz ana muhalefet olarak buradayız, mecliste gerektiğinde yönetme sorumluluğunu da üstlenmiş durumdayız zaten.

 

“Meşru olmayanın yürütme, hükümettir”

Soru: Zaman zaman sine-i millete gitmemekle ilgili eleştiriliyorsunuz…

Erhürman: “Sine-i millete gidelim” diyen arkadaşlarımızın görüşlerine saygımız sonsuz. Ortada gayr-ı meşru hükümet olduğu noktasında kendileriyle hemfikiriz. Ama biz baştan beri söyledik, burada bir kuvvetler ayrılığı sistemi var, yasama, yürütme, yargı. Biz meşru olmayanın yürütme, hükümet bacağı olduğunu söylüyoruz. Biz yasama organının yani meclisin meşru olmadığı iddiasını hiçbir zaman dile getirmedik. Daha 8 ay önce yapılan seçimle gelen milletvekillerinden oluşan meclis meşru değildir diyemeyiz. Oradaki herkes halk tarafından seçildi. Bu işin meşruiyet tarafı ama bir de siyasi tarafı var. Mecliste bulunmadığımız takdirde bütün bu yaşananlar konusunda halka yardımcı olacak, sorunları çözebilecek, halkın yararına iş yapılacaksa onların olmasını sağlayacak ya da bazı noktalarda halkın zararına olan konuları engellemek için mücadele edecek olanağı ancak mecliste bulabiliriz. Şunu da hep söyledik, meclis bu koşullarda her şey normalmiş gibi davranamaz, o yüzden meclis daha çok sokakta,  sokak daha çok mecliste olmak zorundadır. “Birleştirme” yasası meclisten geçtiğinde mecliste de, sokakta da, yargıda da mücadeleye devam edeceğimizi söyledik. Nitekim seçim tarihi konusundaki karar yargıdaki mücadelenin sonucunda ulaşılan bir noktadır. Mücadelenin mecliste de, sokakta da sürdürülmesi gerektiği açık.

 

Soru: Belediyelerin Birleştirilmesine İlişkin (Özel) Yasa’yla ilgili de Anayasa Mahkemesi’ne gitmeye hazırlanıyorsunuz. Son durum nedir?

Erhürman: Biz bu arada çalıştık, artık son rötuşlar yapılıyor. Bu haftanın ilk yarısında bunu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz.

 

“Gailesiz, ciddiyetsiz ve sorumsuz bir yapı”

Soru: Siyasetçi olmaktan öte, hukukçu olarak baktığınızda şu anda belediyeler ne yapabilir, ne yapamaz? Mesela maaş ödeyebilir mi, hangi hizmetler yapılabilir? 28 belediyenin çalışanları var, belediyelerden herkes hizmet alıyor, neler aksayacak?

Erhürman: Çok fazla ayrıntıya şu noktada artık girmeyi tercih etmem çünkü istişare mekanizmasının bence Başsavcılığı da, Sayıştay’ı da içerecek bir noktaya getirilmesi lazım. İstişare çağrısı yapan taraf olarak istişare mekanizmasının sonucunda dair bir şey söylemem doğru olmaz. İstişare çağrısına cevap verilmediği takdirde, elbette bunları farklı şekilde konuşmamız gerekecek. Ama mahkeme kararından önce, konuyla ilgili bizim CTP olarak meclis kürsüsünden ve dışarıdan söylediklerimiz kamuoyu tarafından biliniyor. Biz zaten Anayasa’daki 4 yıllık sürenin dolduğu günden itibaren, işgüder belediyelerin ortaya çıktığını söylemiştik. Sadece günlük cari işleri yapabilirler. Benzer şeyi, Cumhurbaşkanlığı seçimi ertelendiğinde de söylemiştik, Cumhurbaşkanlığı’nın müzakere yürütmesi söz konusu olamazdı. Olağandışı bir şey vardı, onun belli bir hukuki zemini vardı. Bunun belli bir hukuki zemini yok. İlk günden, yeni ihale, yeni personel istihdamının yapılmaması gerektiğini söylemiştik. Bu arada borçlanmalar yapıldı, borçlanmalarla ilgili kararlar çıktıysa onların uygulanması gerekecek. Çünkü arada seçim tarihinin ileriye atılmasını öngören yasa çıktı. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı geriye yürümez. Bu iptal kararının bugüne kadar yapılan işlemler açısından bir sonuç doğurmaması gerekir. Bize göre ilk günden itibaren böyleydi ama Anayasa’ya aykırı bir yasa çıkararak o düşünceyi berhava ettiler. Şimdi artık Anayasa Mahkemesi kararı var, kararın tartışılması ve istişare edilmesi gerekiyor. Çünkü yorum yoluyla kimileri “bütün belediyeler tamamen yok hükmündedir, dolayısıyla maaş dahi ödeyemezler” yorumu yapabiliyor. Bu, çok ciddi bir istişare mekanizmasıdır. Devlet ciddiyeti gerektirir, sorumluluk almayı gerektirir, gaile taşımayı gerektirir. Bugüne kadar istişare mekanizmasının henüz kurulmamış olması bizi gene bu konularda gailesiz, ciddiyetsiz ve sorumsuz bir yapıyla karşı karşıya olduğumuz noktasında endişeye düşürüyor. Yaşadığımız pratik belli. Umarım bundan sonra, artık gereken dersleri çıkarırlar. Burada da ders çıkarmazlarsa, bunun tek sonucu olacak, kaosun üstüne kaos eklemek.

yd-destek-gorseli-2-827.jpg

Bu haber toplam 3054 defa okunmuştur