
ATLASJET’LE LONDRA’YA UÇTUK
Geçtiğimiz hafta sonu Londra’da idik. Atlasjet, Kıbrıs’ın kuzeyinden dört gazeteyi davet etmiş ve bu davete dört kişi karşılık vermiştik.
Tayfun ÇAĞRA
Geçtiğimiz hafta sonu Londra’da idik. Atlasjet, Kıbrıs’ın kuzeyinden dört gazeteyi davet etmiş ve bu davete dört kişi karşılık vermiştik. Davetin neden yapıldığı, neler konuşulduğunu hafta içi gazetemizde yayınlamıştık. ADRES Kıbrıs’ın bu haftaki yayınında bu geziyle ilgili daha fazla notlar ve tabii ki fotoğraflar yer alacak.
Atlasjet 5 Mayıs’ta İstanbul bağlantılı Ercan-Londra seferlerini başlattı. Bu çerçevede bu yolculuğun nasıl gerçekleştirileceği, Atlasjet Havayolu’nun uçakları nasıl, hizmetler nasıl uygulanıyor, neler var, neler yok şeklinde bir gözlem gezisi yaptık. Havadis’tan Mehmet Moreket, Haberdar’dan Rasıh Reşat ve Kıbrıs’tan Aytuğ Türkkan’la katıldık bu davete… Ancak bu geziyi yaparken Atlasjet’in bizleri ağırlayış biçiminin herkesin arzulayacağı bir misafirlik çerçevesinde olduğunu belirtmek isterim.
Ercan-İstanbul yolculuğumuzu VIP yaptık. İstanbul’da kafilemize 19 da Türkiyeli gazeteci katıldığı için elbette ki Londra’ya kadar VIP koltukların bizi sığması mümkün değildi. Dönüşte bu kez İstanbul-Ercan arasını yine dört kişi VIP uçtuk. Böylelikle arkadaşlar arasında yaptığımız espriyle “artık VIP olmadan uçmam” havasına girdik!
60. yıl
Uzun bir uçak yolculuğundan sonra Londra Stansted Havalanına iniş yaptık. Otobüsle Londra Merkeze doğru yol alırken uçaktan da gözlemlediğimiz ve merak ettiğimiz sarı tarlaları bu kez daha yakından gördük. Bizim lapsanaya benzeyen ve neredeyse her yeri kapsayan lapsana dediğimiz bu sarı çiçekli otlardan dizel yakıtı yapılıyormuş. Şehir içine girerken bu yaz Londra’da yapılacak olimpiyatlar için yapımı süren spor salonlarını da fotoğraflıyoruz.
Bu ilk izlenimlerden sonra Londra’da Thames Nehri kenarındaki Hotelimize yerleştik. Tarihi binalar, Parlamento Binası (Westminster Sarayı) , London Eye denen oldukça büyük dönme dolabın olduğu bölge karmaşıklıktan uzak bir canlılıkta… Yoğun programa kapılmadan hemen dışarı fırladık arkadaşlarla… Görebileceğimiz kadar yeri görebilmek telaşı ile… Bol ikramlı, rahat koltuklu uçak yolculuğundan sonra yorulsak da biraz dolaştık ve hotele geri döndük çünkü kafilenin akşam yemeği için bir restorana gidilmesi gerekiyordu. Güzel bir akşam yemeğinden sonra ikinci güne hazırlanmak için Hotelimize dönüyoruz yeniden…
İkinci günümüzde rehber eşliğinde bir şehir turu vardı. Kahvaltımızdan sonra çıktık. Londra içi oldukça düzenli, her yer temiz, trafik yer yer sıkışsa da akıyor. Hiç klakson sesi yok, sürücüler birbirine saygılı… Yollar ağaçlarla yeşillendirilmiş veya sık sık parklar bulunuyor. Tarihin içerisinde yeşili de birlikte yaşıyorsunuz. Parlamento Binasının sol tarafı Avam Kamarası, sağ tarafı Lordlar Kamarası olarak görev yapıyor. Kraliçe’nin Buckingham Sarayı’na geçiyoruz. Rehberimiz kapıdaki iki askerin az olduğunu çünkü Kraliçe’nin hafta sonları Londra’da durmadığını, başka yerde olduğunu onun için de asker sayısının az olduğunu söylüyor. “Kraliçe Londra’yı sevmiyor” diye de ekliyor. 86 yaşında olan Kraliçe’nin Haziran ayında 60. taç giyme töreni olacağını da söylüyor rehberimiz ama İngilizlerin Kraliçe’yi sevdiklerini söylemesine rağmen bu törenlerde harcanacak paraya da ekonomik kriz nedeniyle biraz tepkiyle baktıklarını söylüyor.
Sarastro
Londra’nın merkezinden geçiyoruz. Londra’nın etrafında genişlediği merkez… Çok değerli bir yer… O kadar ki tüneller üzerinde binalar yükseliyor… Her karış toprak değerlendiriliyor. Bir iş merkezi… Aslında nüfusu 6 bin kadar ama iş günleri nüfus 350 bine çıkıyor. Bu çerçevedeki şehir turumuzdan sonra bir de nehir turu yapıyoruz… Tarihi ve yeni, cam, modern mimari harikaları… Bir de London Eye… Nehir kenarında kurulmuş kocaman dönme dolaba çıkanlar odaların yavaş yavaş dönmesi sırasında Londra’yı yukarıdan izliyorlar. Tur gemisinde mikrofonla nehir etrafındaki binalar ve oluşumlar hakkında bilgi veren genç, tur sonunda çıkan yolculara bahşiş kutusunu tutuyor.
Öğleden sonraki az boş zamanımızda Kıbrıs’tan giden arkadaşlarla biraz daha turluyoruz. Bu kez Covent Garden’a uğruyoruz. Meydan ve alış veriş yeri… Alışveriş yapacağınız şeyler daha çok el işleri… Çeşitli tatlılar, ekmekler, kahveler ve çikolatalar… Bir de tabii ki barlar… Biranızı yudumlarken sokak çalgıcılarının profesyonellerle taş çıkartan müziklerini dinleyebilirsiniz.
İkinci günün akşamı bu kez Kıbrıslı Türklerin yakından bildiği Sarastro Restorandayız… Meşhur Reşat Abi rahmetli olduktan sonra da ailesi Restoran hizmetini sürdürüyor. Kafilemizin dışında farklı gruplar, bekarlığa veda partisi veren genç kızlar Restoranı dolduruyor. Oradaki Kıbrıslı Türklerle kendi hayatları, bizim hayatımız, sorunlar, göçleri konuşuyoruz. Atlasjet’in yeni seferlerine katılım için yetkililer sözler de alıyorlar Kıbrıslı Türklerden… Yoğun geçen bir gezi programı, gözlem, tanıtım ve eğlenceli iki veya üç gün…
Geziden simalar
Ertesi gün sabahleyin geri dönüş yolculuğumuz başlıyor. Hoteli boşaltıyoruz, havaalanına gidecek otobüse doluyoruz. Bu yolculukta sözünü etmemiz gereken kişiler de var. Atlasjet Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ersoy, ikinci gün aramıza katılmasına rağmen herkesle tek tek ilgileniyor, gazetecilerin sorularını yanıtlıyor ve gidişte de yine otobüse kadar uğurlayarak teşekkür ediyor. Eşleri Nisa Ersoy ise yolculuğa İstanbul ayağında başlayıp, İstanbul’da bitirirken mütevaziliğini ve samimiyetini sürekli gösteriyor. Uçak yolculuklarında VIP’yi tercih etmiyor, ekonomiplus koltuklarında uçuyor. Gezi sırasında şirket sahibinin hanımı havalarında hiç değil. Atlasjet CEO’su Orhan Coşkun ise çok tatlı bir insan… Herkesle dost, paylaşımcı, candan… “Bu kadar da yazılır mı” diyorsunuz belki… “Belki size öyle göründüler” diyorsunuz ama biz nasıl görmüşsek onu yazıyoruz. Bir de artık yaşımız küçük değil. Gerçeği, yapayı anlayacak yaştayız dersek yanlış olmaz.
Ve halkla ilişkiler çalışmasını yapan ‘Bersay İletişim Danışmanlığı’nın elemanları Burak Mergen ve Gül Mumcu Mutlay… Onlar başarılı bir iş yapmışlar. Geziden memnun olmayan birine rastlamak mümkün olmadığına göre onlara da haklarını vermek gerek.