1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. ‘Anıtsal’ karşılaşma
‘Anıtsal’ karşılaşma

‘Anıtsal’ karşılaşma

Barışı yalnızca bir siyasal müzakere süreci değil, gündelik hayatın estetik ve kültürel üretimleri üzerinden yeniden kurulan bir toplumsal deneyim olarak gören Visual Voices, yıllardır Kıbrıs'ın çok katmanlı gerçekliğine sanat yoluyla dokunuyor.

A+A-

Murat OBENLER

Barışı yalnızca bir siyasal müzakere süreci değil, gündelik hayatın estetik ve kültürel üretimleri üzerinden yeniden kurulan bir toplumsal deneyim olarak gören Visual Voices, yıllardır Kıbrıs'ın çok katmanlı gerçekliğine sanat yoluyla dokunuyor. Organizasyon, “çemberin dışında” kalan yaratıcıların üretimlerine alan açmayı, görünürlük sağlamayı ve kamusal bellek üzerinde çalışmanın farklı yöntemlerini geliştirmeyi kendisine misyon edinmiş durumda. Bu yaklaşımın en güncel adımı ise, Yeşil Hat’ta yer alan ve Birleşmiş Milletler kontrolündeki bir askeri bölgede açılan “Of Monumental” sergisi.

Sergi, adanın dört bir yanından 11 kamusal anıtı mercek altına alarak yalnızca sanatsal formları değil, mekân, bellek, güç ilişkileri, göç, çatışma ve ideolojik temsiller gibi sosyo-politik arka planları da görünür kılıyor. Kıbrıs’ın çok toplumlu yapısında anıtların, kamusal alanın ve sanatın taşıdığı anlamlar değişken; mekânların politik yükü ise kimi zaman heykellerin kendisinden daha ağır. Bu nedenle projede yalnızca estetik bir seçki değil, anıtların geçmişten bugüne taşıdığı hikâyeler, yerinden edilmeler, müdahaleler, unutuluş ve hatırlanış süreçleri, sanatçıların üretim ilişkileri ve kamusal alanın kontrol mekanizmaları da tartışmaya açılıyor.

Fikrin oluşumundan saha araştırmalarına, küratöryal yaklaşımdan sanatçı seçimlerine kadar disiplinlerarası bir ekip tarafından bir yılda olgunlaştırılan proje; performans sanatçısı Pashias’ın anıtlarla kurduğu önceki ilişkilere dayanıyor. Visual Voices ekibi, hem akademiye yaslanan hem de sezgisel, hissiyat temelli okumalara alan açan bir yöntem benimseyerek, anıtların toplumsal karşılıklarına dair çoğul bir dil kurmaya çalışıyor. Sergi, ziyaretçiyi yalnızca bakmaya değil, kamusal alanda duran heykellerle ilişkisini yeniden düşünmeye davet ediyor.

Bu bağlamda biz de Visual Voices’in İletişim ve Sanat Yönetmeni Selin Genç ile projede yer alan görsel-işitsel sanatçı Rahme Veziroğlu’na hem oluşumun çalışma prensiplerini hem de “Of Monumental” sürecini sorduk. Projenin arka planını, seçki kriterlerini, mekân tercihinin politik anlamlarını, anıtların kamusal alanla ve bellekle kurduğu ilişkileri konuştuk.

img-8036.jpg

“Barış inşası misyonundan yola çıkarak sosyal güdüleri olan, politik içeriği olan sanat faaliyetlerini ve bu eksende çalışan sanatçıları destekliyoruz”

Projeye geçmeden önce okurlarımızın Visual Voices’i daha yakından tanıması adına bize kuruluş amacını, ilkelerini ve çalışma prensiplerini biraz anlatabilir misiniz?
Selin Genç: 2018 yılında Marina Neophytou ve Alden Jacobs tarafından kurulan kar amacı gütmeyen bir kültür organizasyondur. Barış inşası misyonundan yola çıkarak sosyal güdüleri olan, politik içeriği olan sanat faaliyetlerini ve bu eksende çalışan sanatçıları destekliyoruz. 4 kişiden oluşan organizasyonumuzda sık sık çalıştığımız sanatçılar olduğu gibi yeni sanatçılarla da çalışmaya gayret ediyoruz. Özellikle kendisine alan bulamamış, işlerini gösterme fırsatı ve alanı bulamamış, bağlantılar arayan, başka sanatçılarla işbirliği yapmaya çalışan sanatçıları özellikle desteklemek gibi bir misyonumuz var. Daha önceden daha çevre odaklı projeler yaptık. Adamızda ortak çevre sorunları var. Barış inşası üzerine çalışan sanatçılarla iş yapmayı çok önemsiyoruz. Şimdi ise odağımızı biraz daha genişleterek mülteci olan veya farklı göç yoluyla adaya varmış ve sanatını devam ettirmek isteyen ancak farklı zorluklarla karşılaşan sanatçıları da destekliyoruz. Hem içerek olarak sosyal içerikli sanat çalışmalarını hem de farklı sosyal engellere maruz kalan sanatçıları destekleme gibi bir vizyonumuz var.

 

“Kıbrıs’taki sanatçıların perspektifinden yola çıkarak bir barış inşası tanımı üzerine düşünüyor ve çalışıyoruz”

Bu kavramların çok değişken olduğu bir coğrafyadayız.
Adanın gerçeği çok toplumluluktur. Barış inşası gibi tabirlerin tabi ki evrensel tanımlamaları var. Bizler Kıbrıs’taki sanatçıların perspektifinden yola çıkarak bir barış inşası tanımı üzerine düşünüyor ve çalışıyoruz.

 

“Dört kişilik ekip arkadaşlarımızın farklı arka planları olması en büyük avantajımız”

Visual Voice’nin yıllık programları var mıdır yoksa daha çok duruma göre veya işbirliklerine bağlı olarak ortaya çıkan projelere mi imza atmaktadır?
Genç: Dört kişilik ekipten arkadaşlarımızın farklı arka planları olması bizlerin en büyük avantajlarımızdandır. Bir arkadaşımız daha çok barış ve uzlaşmazlıkların çözümü diğer bir arkadaşımız mimari arka plandan geliyor. Ben sanat tarihçisiyim. Disiplinler açısından karma bir ekibiz. Her birimizin ilgi alanına giren projelerle ilgilenmeye çalışıyoruz. Tabi bizim çalışma sistemimizde güvendiğimiz araştırmacılar ve sık çalıştığımız/işbirliği yaptığımız sanatçıların yeri de büyük önem arz ediyor. Bu projemiz vizyonuna güvendiğimiz Pashias adlı performans sanatçısının daha önceki bir işinden devamı niteliğindedir. Bunda olduğu gibi fikir dışarıdan geliyor ve birlikte oturup projeyi nasıl geliştirebiliriz diye düşünüyoruz. Birbirimizin kuvvetli olduğu yönlerle işi destekleyerek, fikri güçlendirerek, derinleştirerek ilerliyoruz. Bazen de ekip içinden birisini heyecanlandıran bir fikri proje olarak oluşturuyoruz.

“Of Monumental” projenize önce ismi üzerinden başlayalım isterim. Tam olarak Türkçede bir karşılığı var mıdır?

Genç: “Anıtlara Dair” diye çevirebiliriz. İlk çıkışında Türkçe düşünmediğimiz için doğrudan ingilizce başlıkla ifade ettik.

 

“Dr. Dimitris Venizelos, Melina Philippou ve Pashias’ın işbirliği sonucunda bu proje fikri oluştu”

Projenin çıkışı ile başlamak isterim. Projenin kökleri Pashias’ın çalışmasına dayanıyor dediniz? Sizlerle nasıl bir iletişim ve temas oldu ve nasıl bir ilerleme/olgunlaştırma ile bugüne geldiniz?

Selin Genç: Birlikte çalışmayı seven üç arkadaş olan mimar ve akademisyen Dr. Dimitris Venizelos, Melina Philippou ve Pashias’ın işbirliği sonucunda bu proje fikri oluştu. Kingston Üniversitesi’nde coğrafya bölümünde çalışmalarını sürdüren, kültürel ve tarihi coğrafya, jeopolitika ve mimari tarihi üzerine uzmanlaşmış Dr. Dimitris Venizelos’un araştırması olan “Towers on a Golden Coast- Competing Visions of Development on Famagusta's Beach (Panayiota Pyla ile Dimitris Venizelos’un birlikte hazırladığı Coastal Architectures and Politics of Tourism Kitabından) makalesinde özellikle adadaki mimari arka planla bir çalışma yapıyor. Performans sanatçısı Pashias da daha önce de anıtlarla ilgili videolaştırdığı performansları oldu. 2018 yılında dev Makarios heykelinin bir yerden başka bir yere taşınması üzerine bir performans (heykeli yapan heykeltraşla röportaj yaparak Makarios heykelini konuşturmuştu) yapmıştı. Bu proje onun devamı niteliğinde bir çalışma oldu. Bunu hem daha çok anıtla hem de araştırması güçlü bir projeye dönüştürebiliriz şeklinde hep birlikte düşünerek “Of Monumental” fikri doğdu. Bu işin organizasyon ve küratöryal kısmını Visual Voice yapabilir diye fikir birliğine vardık. Visual Voice Sanat Yönetmeni de olan Melina Philippou bu projenin küratörlüğünü üstlendi.

Projenin masa başı ve saha çalışması kısmı nasıl şekillendi ve ilerledi?
Genç: Biz ada çapında bir çalışma düşündük. Hem araştırma yanı kuvvetli hem sanatsal yanı güçlü olan ve bu iki konuyu birleştirerek işler yapan birisini düşündüğümüzde aklımıza görsel-işitsel sanatçı Rahme Veziroğlu geldi. Kaç heykel ve hangi kriterlere göre seçeceğimize karar verme sürecimiz epey bir zamanımızı aldı.

6-115.jpg

“Farklı disiplinlerden gelen insanların farklı lenslerini ortaklaştırdığı bir çalışma oldu”

Bizim adamızda bu kriterleri sabitlemek zaman zaman çok da zor olabiliyor…
Rahme Veziroğlu: Farklı disiplinlerden gelen insanların farklı lenslerini ortaklaştırdığı bir çalışma oldu. Entelektüel bir aktivite olarak o sürecin belli bir zaman alması doğaldı. Sadece adanın koşulları değil, o lensleri ortak bir çerçeve içine nasıl oturtabileceğimizin de düşünsel konuşmalarını yapmak gerekiyordu.
Genç: Farklı terminolojileri küratöryal bir perspektiften netleştirerek işe koyulduk.

 

“Çoğulcu anlatım olması bir kriterimizdi”

Nasıl bir kriterler sistematiği ile ilerleyerek bu anıtları seçtiniz?
Veziroğlu: Çoğulcu anlatım olması bir kriterdir. Sanatsal açıdan bir anlatıya sahip olması tek başına yeterli değildi. Sanatsal olarak çok fazla değerlendiremeyeceğimiz ama sosyo-politik açıdan etkili hikayeleri olan, bulunduğu bölgedeki insanlarla, çevreyle iletişimi olan, karşılıklı etkileşimi çeşitlenebilen, farklı fonksiyonları ve farklı hikayeleri olan bir seçki oldu.

Genç: Heykellerden sadece “Özgürlük Anıtı” yaratıcısı Ioannis Notaras hayatta değil. Onu daha çok aktivistlik açısından üzerinde çok faaliyet gerçekleşmesinden dolayı seçtik. Diğerlerinin yaratıcıların hayattadır ve onlarla da röportajlar yaptık.

Yaratıcının hayatta olması kriteriniz var mıydı?
Genç: Bu ilk başta bir karar olmamasına rağmen ona doğru evrildi. Röportaj yapma fikri bir belgeleme ve bellek oluşturmasına da zemin hazırlıyor. Sanatçının üretim sürecinin malzemeyle ilişkisinin, üretim sürecinin hangi evrelerden geçerek o noktaya geldiğinin belgelenmesi açısından röportaj çalışmasını çok önemli buldum. Sergi ile birlikte hazırlığını yaptığımız kitap çalışması ile de kamusal alandaki birçok heykelin arka planını gerçek anlamda belgelemiş olacağız.

4-279.jpg

“Occupy Buffer Zone binası olarak bende yer eden mekan işgal hareketi olarak bir ortak mücadele alanının sembolüdür. Bu da Visual Voice ekibinin çok kültürlü, çok toplumlu yapısına, çoklu bakış açısıyla örtüşen bir alandır”

Sergi mekanı olarak seçtiğiniz yer UN kontrolündeki bir askeri alan aslında. Bu alanda benim belleğimde yer eden Occupy Buffer Zone hareketi var. Kuzey ve Güney’in kamusal alanından çıkarak Yeşil Hatta bir sergi açmak düşüncesi nasıl oluştu? Zor olmadı mı bu alanı almak?
Veziroğlu: Binanın kendisinin bulunduğu yerin de yaptığımız seçkinin çeşitliliğine ve çoğulculuğuna uygun bir alan olması bu seçimi yapmamızda bir kriter oldu. Hesap kitap yapmadan oradan kimin geçeceğinin belli olmaması, tesadüfi bir biçimde karşılaşma yaratacağı düşüncesi bizim için önemliydi. Benim için ayrı bir önemi de kendi başına orayı bir anıt olarak görmemden kaynaklanıyor. Occupy Buffer Zone binası olarak bende yer eden bu binanın işgal hareketi olarak bir ortak mücadele alanının sembolüdür. Bu da Visual Voice ekibinin çok kültürlü, çok toplumlu yapısına, çoklu bakış açısıyla örtüşen bir alandır. Ama orada izinle bulunmak ise bu işin tezatlığını oluşturuyor. Orada izinle bulunmakla oraya sahip çıkmak arasındaki farklı deneyimlediğimiz bir ortam oldu.

İnsanlar o alanda hızlıca bir yerlere giderken sizce yeteri kadar bu sergi için zaman harcıyorlar mı?
Veziroğlu: Bu etkinlik, o hoşnutsuz deneyimi yaşarken aslında oranın o karakterinden çıkıp kamusallaşmasına, bir müdahale ile buna dönüşmesine neden olur.

 

“Aynı hikayeye sahip eserlerden çok çeşitliliğe önem verdik”

Bu 11 eserin ortak bir özelliği var mıdır yoksa farklılıkların buluştuğu bir çalışma mı oldu?
Genç: Daha çok dengelemeye çalıştığımız bir proje oldu. Aynı hikayeye sahip eserlerden çok çeşitliliğe önem verdik.

Milliyetçilik ve/veya kahramanlık heykellerini seçmediğiniz örneğin. Hassasiyetleriniz de olduğunu görüyorum. Nasıl bir seçicilik kriteri koydunuz?
Veziroğlu: Evet. Farklı anlatıların çıkacağı bir seçki olması önemliydi. Belli bir ideolojinin anlatısını yapan şeyleri de seçmedik. Birbiriyle konuşan çalışmalar da var. Hepsini birbirine bağlayan tek bir kriter yoktur.

 

“Pashias’ın tüm heykellerin arasında kurduğu ilişki ile o hikaye bir anlam kazanıyor”

Sizler bu çalışmada heykellerin bir araştırma sürecinden geçen hikayelerini de sanatseverlere sunuyor musunuz yoksa biraz daha serbest algıya mı bırakıyorsunuz?

Genç: Tabi ki meraklı ziyaretçi için arşivsel bilgi(röportajlar, dökümantasyon vs) sergi alanında duruyor. Bazı ziyaretçi var bunlarla yakından ilgilenir, bazı ziyaretçi de konunun daha görsel boyutuna yoğunlaşır. Her iki tip algıya da açık bir sergimiz var.
Veziroğlu: Lefke’deki Madenci heykeli ile ilgili 1948 tarihine ait Hürsöz Gazetesi’ni taradık, grev döneminde yapılan haberlerin ve çağrılarının küpürleri ile çevirileri o alandadır. Bu dökümanları bir kitap haline getireceğiz. Hem giriş bölümünde hem de eserin kendine ait bölümünde daha detaylı bilgiler ve perspektif alınabilecek. Sanatsal müdahale veya süreç açısından sosyo-politik arka planları ve hikayeleri işi nasıl yaptığıma bir etkisi vardır.  Pashias’ın tüm heykellerin arasında kurduğu ilişki ile o hikaye bir anlam kazanıyor.

img-8025.jpg

Projede hem görsel hem işitsel hem sanatsal ve sosyo-politik hem de araştırma/akademik öğeler görüyoruz.

Genç: Çok fazla akademiye kaçmadan bizde oluşturduğu etkiler üzerinden ilerlemek istedik. Bir yılda projeyi bu hale getirdik. Samimi ve yakın çalışan bir ekiptik ve herkes vakti yettiğince bir şeylerin ucundan tutmaya çalıştı ve tam bir takım çalışması işi oldu diyebiliriz.

 

“Projede şahsi hissiyat da var”

Örneğin Varotsos’un Şair heykeline baktığımızda malzeme ve boyut olarak dikkat çekiyor ve diğerlerinden ayrılıyor. Seçme kriterlerinizde birçok şeyin yanında sizlerin o heykellerle olan bağınızdan (bir nevi hissiyat da olabilir) da bahsedebilir miyiz?
Genç: Bizleri şahsi olarak etkileyen heykelleri de seçtik bir nevi de. Kamusal alanda olan bu heykeller bizleri etkilemiyorsa o kadar da şahsi listemize almamayı tercih ettik. Projede şahsi hissiyat da var.

Veziroğlu: Seçim sürecinde bu konular üzerine çokça konuştuk. O da yerinden edilmiş bir heykeldir. Mağusa Kapısı’nda bir yere özgü olarak yapıldı ve sonrasında Eleftheria Meydanı’na taşındı. Yerinden edilen heykellere dair bir heyecanımız da oluşmuştu.

Genç: Heykellerin mekana dair ne söyleyebileceğini de düşündük? Eleftheria Meydanı üzerine pek çok şey söyleyebilen bir mekan. Seçkimizi mekansal düşünceler de etkiledi.

Heykellerin alanla ilişkisi bağlamında kamusal alanları tercih ettiniz. Kamusal alan devlet/belediye kontrolündeki alanı tanımlar. Kamusal alan ile sanatçının özgür yaratım süreçleri üzerindeki etkisi ne boyuttadır?
Veziroğlu: Maddi kaynaklara çok bağlı bir durum oluyor. Bu durumda illaki bir kurumsal işbirliği ve çerçeve oluyor. Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) para sınırlamasının olmadığı bir ortamda, bir başka sanatçının “Param olsa neler neler yapardım” dediği, Larnaka havaalanında son teknoloji imkanları kullanma imkanının olduğu bir ortamda üretimlerin yapıldığını görüyoruz.  Mekan ve imkanlar (fonlama) meselesinde bir dalgalanma vardır.

Genç: Her bir sanatçı da bunu nasıl dengelemeye çalıştığına dair bir hikaye anlatıyor. Sanatçı kendi iradesini, vizyonunu, estetiğini o mekana aktarıyor.

img-8048.jpg

Seçkinin yapıldığı zaman bağlamında bir okuması var mıdır? Her heykel çünkü yapıldığı zamanki sosyo-politik gelişmelerden bağımsız da değildir diye düşünmekteyim. Bu heykeller Kıbrıs tarihindeki bazı dönüm noktalarına denk geliyor mu?
Veziroğlu: Larnaka Havaalanı’ndaki “Clepsydra” heykeli 3D Teknolojisi kullanılarak bir modelleme yapıldığı için bir dönüm noktasıdır.  Varotsos’un Şair heykelinin de ilk yapılışının burada olduğu ve Yunanistan’da farklı yaratımları da olduğu için sanatçı için bir dönüm noktasıdır. Madenciler Grevi anıtı için de Kıbrıslıların CMC İşletmesi’ne karşı verdikleri ortak mücadelenin sembolü olduğu (tek olduğu için de) için bir ilktir.

Genç: Naz Atun’un “Lying down” eseri de daha güncel, geleceğe dair bir yaratımdır. Var olan anıtsal formülü biraz bozan ve başka bir fikir ortaya koyan (malzeme ve konu olarak) bir eserdir. Limasoldaki heykel park içinde yer alan Doğum anıtını seçmemizdeki içgüdü de farklı toplumların, kişilerin etkileştiği bir alanda olması ve dokunulabilen bir anıt olmasıydı.  Zehra Şonya’nın Lefkoşa’daki bir meydanda yer alan Demokrasi Heykeli alanı domine etmeden kamusal alana bir eser kazandırmakla düşüncesiyle yaratıldı ve oraya uyumlu oldu.
Kırılganlık çok duyduğumuz bir hikaye. Kamunun etkisine maruz kalma, şiddet ve saldırı dinlediğimiz hikayeler arasında var. Naz’ın heykelinin kafası iki kez koparıldı, Sevcan Çerkez’in eserine sözel saldırı yapıldı. Bilinçli saldırılara veya ihmallere karşı materyali de iyi seçmek lazım.

Sergi alanında eserlerin görselini TV’lerde yansıttınız…

Veziroğlu: Eserlerin objeler olarak TV ekranlarına yansıtılarak enselasyon formunda bir heykel olma hali de planlıydı.

Genç: Bir de 11.heykel dediğimiz Gökkuşağı Anıtı var. O mekanından restore için sökülerek şehir plancısının başka bir tasarımının yerleştirildiği için bir daha kurulmayan ve hafızalardan silinen bir anıt. Savaşa dair bir anıttı ama gökkuşağı olduğu için daha Queer bir perspektiften okuyoruz. Şu anda olmayan 11. Anıtı, Pashias kendi bedeni ile yarattı ve TV’de bunu yansıtıyoruz.

Veziroğlu: Ben de Zehra’nın heykelinin boşluğuna bir gökkuşağı yerleştirdim.

Visual Voices’in “Çember’in dışında” kalan sanatçılara alan açma amacını bu projede çok iyi bir şekilde görüyoruz.
Genç: Jenoroloji oluşturmak gibi, farklı kuşaklar arasında bir bağ kurarak bunu şimdiyle ve gelecekle bağlamak amacına da hizmet ediyor.

Projede eksik kaldığını düşündüğünüz bir heykel var mı?
Veziroğlu: Süreç içerisinde sonraki adımlarımız için düşüncelerimiz oldu. Bir Mağusalı olarak Mağusa’da kaldırılan ve bir dönem bir mekanda bir merkez yaratan (ve birçok yurttaşın anısının da olduğu) Yunus heykeline dair özlemimi deneyimlemek isterim. Gazimağusa Belediyesi’ne buradan “Yunus Heykelimizi geri istiyoruz” mesajımızı da gönderelim.

5-187.jpg

“Önümüzdeki ay projenin yayınının tanıtılacağı bir etkinlik de olacak”

Sizler için bu proje insanlara arzuladığınız kadar ulaştı mı? Farklı yerlerde de bu serginin açılma planları var mıdır?
Genç: Devamını getirmek istiyoruz. Dimitris’in araştırmayı daha derin ve sağlam yapma fikri var. Bunu akademik bir makaleye çevirme niyeti var (uzun vadeli vizyon). Pashias’ın heykellerle geçmişte olduğu gibi gelecekte de yakın ilişkisi olacaktır. Önümüzdeki ay projenin bir yayını da olacak (etkinlikli). Röportajlar iki dilli ve geriye kalan metin de İngilizce olacak. Herhangi bir imkan olursa sergiyi herhangi fuar vs. bir yere de götürme arzumuz var.

3-381.jpg

Sergide incelenen ada çapında yer alan 11 kamusal sanat heykeli

Maria Kyprianou’nun “Doğum” (2009, Limasol), “Büyük Patates” (2021, Xylophagou), Theodoulos Gregoriou’nun “Clepsydra” (2009, Larnaka), Zehra Şonya’nın “Demokrasi Heykeli” (2019, Lefkoşa), Yakın Doğu Üniversitesi Heykel Atölyesi’nin “Atlar” (2021, Lefkoşa), Sevcan Çerkez’in “Yafa Portakalı” (2018, Lefke), Naz Atun’un “Lying down” (2021, Lefkoşa), “Madenciler Grev Anıtı” (2018, Lefke), Ioannis Notaras’ın “Özgürlük Anıtı” (1973, Lefkoşa), Kostas Varotsos’un “Şair” (1983, Lefkoşa) ve daha sonra kaldırılan Nikos Kouroussis’in “Gökkuşağı” (1976, Lefkoşa).

Bu haber toplam 276 defa okunmuştur
Etiketler :