
A Level Kararının Eğitim Sistemine Etkisi Ne Olacak?
Derler ki...
“Nehirlerde ve devlet yönetiminde hafif olan şeyler üstte yüzer.” “Çıkarcı politikacılar ülkelerinin güvenliğinden çok koltuklarının güvenliğini düşünürler.”...
Ve derler ki...
“Nehrin dahi olmadığı yere köpr
Derler ki...
“Nehirlerde ve devlet yönetiminde hafif olan şeyler üstte yüzer.” “Çıkarcı politikacılar ülkelerinin güvenliğinden çok koltuklarının güvenliğini düşünürler.”...
Ve derler ki...
“Nehrin dahi olmadığı yere köprü kurma vaadinde bulunurlar.”
Politikacı ve devlet insanı ayrımını yapanlar ise “Politikacı gelecek seçimleri, devlet adamı ise gelecek nesilleri düşünür.” derler.
Anlaşılma odur ki, toplumun gelişmesi için siyasetçilere değil, devlet insanına ihtiyaç vardır.
Yeni nesilleri düşünen, geleceğin eğitimle şekilleneceğini kavrayan, eğitimde fırsat eşitliğini gözeten, bireye vurgu yapan, çok programlı, çok amaçlı yönlendirmeye dayalı bir sistem inşa etmeyi planlayan, düşünen, gailesi olan... devlet insanına ihtiyacımız vardır.
Oysa daha dün YÖK’ün A Level sonuçlarına göre TC üniversitelerine öğrenci kabul edeceğini açıklamasının ardından; olayı evirip çevirip, pencereden girip bacadan çıkarak Güney’de okuyan öğrencileri amaçlı olarak kapsam dışı bıraktırtan politikacılar değil miydi?
Öğrenciler arasında eşitliği savunacaklarına, ayrımcılığı savunuyorlar.
Gelecek nesiller yerine, seçimleri düşünen kim?
Televizyonlarda, diploma törenlerinde... böbürlenerek YÖK’ün kararını icraat olarak anlatıp siyasi kazanç elde etme peşinde koşanlar kim?
Biliyorum önemli bir karar; ama YÖK’ün kararı “icraat yaptınız” anlamına gelmemektedir. Bu karar öncesinde ve sonrasında eğitim sistemini geliştirmek amacıyla yapılan işlere icraat denir.
İki yıldır ne iş yaptınız bunu anlatın halka; eğer varsa ayakta alkışlarlar.
Sorunlar kangrenleşti, eşitsizlikler derinleşti...
Bu siyasetçi profili ile A Level kararları eğitime nasıl yansıyacak? Düşündünüz mü?
A Level kararından sonra daha çok sayıda veli, çocuğunun bu sınavlarla TC üniversitelerine girmesini istemektedirler. Hem üniversiteye girme sürecinde daha iyi bir eğitim alacağına inanmaktadırlar, hem de Avrupa, ABD, TC, KKTC gibi bir çok ülkenin üniversitelerine girme olanağı elde edeceklerini düşünmektedirler.
Oysa oy uğruna bu siyasetciler ne yaptı?
2004’den itibaren beş yıl süren çalışmaları, seçim uğruna bertaraf ettiler.
Kolej sınavlarını SBS adı altında, eskisinden daha da kötü olarak geri getirerek, eğitimi deshanelere, özel derslere teslim ettiler...
Kolejleri orta bölümleri ile birleştirerek, kapasitelerini ve performanslarını düşürdü. Her yıl çağ nüfüsündan daha az sayıda öğrenci kolejlere alınmaktadır.
Bu uygulamalar eğitim sistemi üzerindeki kolej sınavları baskısını artırmakta, çocukları daha acımasız ve eşitliksiz bir yarışa itmektedir.
Soruyorum bu politikacılara? Karpazdan kaç çocuk kazandı kolej sınavını? Hiç. Karpaz köylerinden bir çocuğun kolej sınavını kazanamaması kendi bireysel yetersizliklerinden mi? Hayır...
Onlar da kentlerdeki yaşıtları gibi zekidirler. Ancak sosyal ve eğitsel çevreleri yetersiz. Yarattılan veya giderilmeyen sosyal ve eğitsel yetersizlikler, çocuğun önüne engel olarak konmakta ve sistem dışına itilmesine neden olmaktadır.
CTP hükümetini “Kolejlerin orta bölümü kapatı.” diye suçlamışlardı. “Açacaklarını vaat ettiler.” Oysa kapatılmamıştı yönlendirme esasına göre yaygınlaştırılmıştı. Halk arasında “kolej sınıfı” veya “akademik sınıf” denen sınıflarda, öğrenciler istedikleri dersleri seçerek genel liselere ve kolejlere hazırlanıyorlardı. Erenköy’e, Mehmetçik’e, İskele’ye... bu sınıflar açılmıştı.
Ne yaptılar? Kolejlere ilkokul sonrası giriş sınavı yaparak, öğrencileri merkezlere topladılar. Karpaz’daki, İskele’deki gidebildi mi Mağusa’ya? Yok.
Ne yaptılar? “İskele’ye de kolej açacayık.” dediler. Kapattıkları sınıfları, şimdi “İskeleye kolej açtık.” diye anlatıyorlar.
O zaman soruyorum Mehmetcik’tekinin, Erenköy’dekinin suçu nedir? Oraya da niye açmıyorsunuz? İngilizce fen, matematik okutacak öğretmen orada da var.
Var olan programları kapatacaksın, sonra da yeni açmış gibi yapıp oy toplayacaksın; siyasetçi budur işte!...
YÖK’ün A Level kararının ne anlama geldiğini, ne tür görev ve sorumluluklar getirdiğini düşünmeden, ballandıra ballandıra anlatıp, siyasi kazanç peşinde koşuyorlar.
Ana dilin yanı sıra İngilizce dilinde öğrenim görenlerin de TC üniversitelerine girebilecek olmaları, İngilizce dilinde eğitime olan talebi daha da artıracaktır. Bu talep karşısında çağ nüfusuna eşit olanak ve seviyede İngilizce eğitimi sunabilecekmisiniz?
Bunu için ne yapılması gerekir? Ne gibi tedbirler alınması gerekir?
Siyasetci gibi değil, devlet insanı gibi düşünmek gerekir.
Oysa ne yaptılar?
Ortaokullardaki İngilizce kitaplarının tümünü bir gecede değiştirdiler. Bakanlık tarihinde, eğitim tarihimizde görülmeyen bir uygulamaya imza attılar. Bugüne kadar kitaplar, kademeli olarak değiştirilmişti. İlk icraat; bir gecede tüm ortaokul sınıflarında, tüm İngilizce kitapları değişti. Hızlarını alamadılar, ilkokul ve liselerdeki İngilizce kitaplarını da bir gecede değiştirdiler. Neden?
Var mı bir açıklama? Var... “Vallahi bilmem, bilirsam da söylemem.”
Bununla da yatinmediler. Avrupa Çerçeve Programına göre hazırlanan ortaokul İngilizce seviyesini A2’den, A1’e düşürdüler.
Akademik İngilizce dersini kaldırdılar? Öğrenciler Matematikdeki, Fendeki İngilizce kavramlarını hangi derste öğrenecekler?
Ortaokul sonrasında dört beceriye dayalı olarak A2 seviyesinde ve PET sınavlarına denk İngilizce ölçme değerlendirme sınavlarını kaldırdılar. Dilbilgisi ve çoktan seçmeli testlere dayalı sınavlar getirdiler. Bu sınavın seviyesi nedir? Nereye denktir?
A Level sınavlarıyla tutarsız, sınavlar getirdiler...
Sınavlara din bilgisi konularını dahil ettiler...
İngilizce seviyesini düşürdüler... Saymakla bitmez.
Geç kalmadan siyasetçi olarak değil, devlet adamı cidiyetiyle YÖK’ün A Level kararından sonra “Eğitim sistemine etkisi ne olacak? Ne gibi önlemlerin alınması gerekir?” konuları geniş ve katılımcı bir platforumda “bütünlük ve tularlılık” ilkeleri çerçevesinde tartışılarak planlanıp, programlanması gerekmektedir.
Ve derler ki...
“Hayat geç kalanları hiç affetmez.”