1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kadının Soyadı Yok!
Kadının Soyadı Yok!

Kadının Soyadı Yok!

Kadının Soyadı Yok!

A+A-


Mine Balman
mine_cmp@yahoo.com

Kıbrıs’ın kuzeyinde 1998 yılında yürürlüğe giren 1/1998 sayılı Aile Yasası’nın 35. maddesi (Tarafların Soyadı) uyarınca “Karı ve Koca, üzerinde uzlaşmaları halinde, ikisinden birinin soyadını aile soyadı olarak taşırlar. Uzlaşamadıkları durumda kocanın soyadı aile soyadı olur. Kadın bu durumda kendi soyadını aile soyadından önce taşır. Çocuklar ise sadece aile soyadını taşıyabilirler” denmektedir. Bu yasa maddesine göre, sevdiğiniz kişi ile evlenme kararı verdiğiniz andan itibaren soyadınızın değişmesi gündeme gelmektedir. 35. maddeye göre ya sadece kadının, ya da sadece erkeğin soyadı aile soyadı olabileceği için, eşlerin bir tanesi mutlaka soyadını değişmek durumunda kalmaktadır. Pek tabii ki içerisinde yaşadığımız ataerkil sistem ve toplumsal yapıdan ötürü, soyadı pratiği genelde kadınların eşlerinin soyadını aile soyadı olarak alacakları şekilde sürüp gitmektedir. Bunun sonucunda ise kadınlar, belli bir yaşa kadar kendilerini benimsedikleri, ifade ettikleri, mesleki ve sosyal hayatta tanındıkları ve tanıttıkları isimlerini devletin yasa yolu ile dayatması sonucunda değiştirmek zorunda kalmaktadırlar. Kadınlara aynı yasa maddesi ile sunulan bir ara formül ise kendi soyadlarını eşlerinin soyadı ile birlikte kullanmalarıdır. Her iki durumda da kadınlara, devlet eli ile hem maddi hem de manevi bir külfet yaratılmaktadır. Gerçekleştirilecek isim değişikliği sonucunda yenilenmesi gereken belgeler; kimlik kartı, pasaport, ehliyet, banka hesapları, kredi kartları, sendika ve dernek üyelikleri,  sosyal sigorta kartları vb’dir.

Bu süreci evlenme kararı alan her kadın gibi ben de yaşadım. Soyadımı hiçbir koşulda değiştirmemek konusunda kararlıydım. Başka bir “aile”nin varolabildiği, eşitlikçi, ev içi emeğin ve sorumlulukların eşit paylaşıldığı bir hayat istiyordum. Bunu gerçekleştirirken, soyadımı değiştirmemek için de ne gibi bir mücadele vermek gerekirse de vermeye hazırdım. 2007 yılında evlenirken, kadınlara devlet tarafından soyadı değişikliğinin zorla dayatılmasının kabul edemeyeceğim bir durum olmasından ötürü, bir araştırma yaparak soyadı değişikliği konusunda yürürlükte olan yasa maddesinden farklı bir uygulamanın yapıldığını öğrendim. O dönem Nüfus Kayıt Dairesi’nde görev yapan müdürün inisiyatifi doğrultusunda kadınların soyadlarını değiştirmeme konusunda taleplerini değerlendirmesi ve 1974 Türk Cemaati Soyadı Kuralı’nın 7. maddesini (Soyadı seçme görev ve hakkı evlilik birliğinin reisi olan kocaya aittir. Ancak kocanın rızası ile karısı kızlık soyadını kullanabilir) uygulaması ile eşlerin erkek olanı imza verdiği takdirde kadın kendi soyadını evliliği süresince kullanmasının önü açılmıştı.

Eşimle bu uygulamayı yapmaya karar verdik ve Nüfus Kayıt Dairesi’ne gittik. Formları doldurdum. Ancak görevli memur formları işleme koymak yerine, gayet anaç ve toplumsal yapımızı hatırlatıcı şekilde ya eşimin soyadını almam ya da her iki soyadını birden kullanmam konusunda beni ikna etmek için öğütler vermeye başladı. Bir başka odada yemin işlemini gerçekleştiren eşime ise görevli memur “N’oldu gardaş seni da gandırdılar?” diye sorma cüretini kendinde buldu. Devletin ataerkil nüfus politikasını normalleştirmiş ve içselleştirmiş çalışanlar, kendi görev ve yetkileri haricinde kişisel görüşlerini ortaya koymaktan geri durmamakta erkek egemen anlayışı yeniden üretmekteydiler. Sonuç olarak işlemleri tamamladık ve Balman soyadı ile kimliğimi yenileyebildim. Bu uygulama, devletin soyadı konusunda gerçekleştirdiği dayatmayı çözüyor gibi görünse de oldukça rahatsız ediciydi. Düşünün ki belirli bir yaşa gelmişsiniz, kendi ayaklarınızın üzerinde duruyorsunuz, bir mesleğiniz var, kendinizle ilgili kararları kendiniz veriyorsunuz, ancak hangi soy ismini kullanacağınızla ilgili tek başınıza karar veremiyorsunuz. Eşinizin daireye giderek sizin için imza vermesi yani izin vermesi gerekiyor!

Bu uygulama sonrasında oğlumuz dünyaya gelene kadar kendi soyadımı kullanmam konusunda herhangi bir sorun yaşamadım. Çocuğumuz doğmadan önce eşimle aldığımız bir karar vardı. Buna göre biz çocuğumuza her ikimizin soyadını birlikte verecektik.  2011 yılında yasal olarak buna fırsat tanıyan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde oğlumuz dünyaya geldikten sonra, doğum kağıdını soyadı hanesinde Balman Baysal yazacak şekilde çıkartabildik. Bizler çocuğun sadece erkeğin soyadını taşımasının, kadının 9 aylık hamilelikte, doğumda, emzirme sürecinde ve çocuğun bakımı ve büyümesindeki tüm emeğini görmezden gelmek olduğunu düşünüyoruz.  Bizler için ev içi emeğin eşit bölüşülmesinin yanında çocuğun bakım, görev ve sorumluluklarının da eşit paylaşılması önemlidir. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanabilmesinde, özel alanın politikleşmesi ve dönüştürülebilmesi de gereklidir. Pratik olarak ortaya koyduklarımızın ve koymaya çalıştıklarımızın yanında çocuğumuzun her iki soyadını taşımasının, bu anlamda sembolik bir önemi vardır.

Çocuğumuzun Kıbrıs Cumhuriyeti kaydında soyadını Balman Baysal yazdırabildiğimiz halde, “kktc”deki kaydını gerçekleştirirken iki sorun yaşadık. Birincisi çocuğumuzun Kıbrıs Cumhuriyeti doğum kağıdını kayıt yaparken tanıdıkları halde, içerikte yazılanları tanımayarak iki soyadını birlikte kaydetmemeleriydi. İkincisi ise 2007 yılından itibaren Nüfus Kayıt Dairesi tarafından gerçekleştirilen uygulama ile kullanmakta olduğum Balman soyadını, çocuğumun doğum kağıdındaki anne adı kısmına yazmamaları ve eşimin soyadı ile yazmalarıydı. Bunu sorguladığımızda ve hatalı yazıldığını belirttiğimizde, bizlere ancak çocuğun gayrimeşru olduğu durumlarda kadının bekârlık soyadı ile kaydedildiği açıklaması yapıldı. Soyadım konusunda eşimle hiçbir sorun yaşamamama rağmen, devletin kendi soyadıma ve özel hayatıma bu kadar müdahale etmesi sadece beni değil eşimi de derinden rahatsız etmektedir. 

Kendi soyadım konusunda neler yapabileceğimi araştırırken, benden bir kaç ay sonra doğum yapan ve çocuğunu kaydettirirken, doğum kağıdında anne adı-soyadı hanesine eşinin soyadı ile yazılan Sezi Sıdal arkadaşım ile temasa geçtim. Sezi öncelikle bir kadın, sonra da bir hukukçu olarak bu durumdan rahatsız olduğunu ve dava dosyalama aşamasında olduğunu bana aktardı. Sezi’nin, kendi soyadını değişmek istemeyen bunun eşitsizlik yarattığını düşünen kadınlar için önem taşıyan davası bizler için bir heyecan yaratmıştır. 2012 yılında açılan dava Kasım 2014’te Anayasa Mahkemesine havale edilebilmiş ancak henüz görüşülmemiştir.

Çocuğumuzun soyadında karşımıza çıkarılan sorunu aşabilmek için Nüfus Kayıt Dairesi’ne yazdığımız dilekçede çocuğumuz Ada Balman Baysal’ın orjinal doğum kağıdında olduğu gibi soyadının kaydedilmesini talep ettik. Talebimize haftalarca yanıt gelmediği için Nüfus Kayıt Dairesi’ne giderek dilekçemizin durumunu sormak istedim. Oradaki yetkili kişi bana dilekçemizin masasında olduğunu, gün içerisinde bize yanıt yazılacağını ve aslında kime hitaben cevabı yazacaklarını bilemedikleri için bir gecikme yaşandığını söyledi. Biz dilekçemizi eşimle birlikte Ada Balman Baysal’ın ebeveynleri Mine Balman ve Besim Baysal olarak imzaladığımız için bu açıklamaya pek anlam veremedim. Dilekçede kullandığımız gibi her ikimize birden hitaben bir cevap yazılabilirdi ve böylece haftalar süren  gecikme de söz konusu olmazdı. Bunu dile getirdiğimde ise yetkili kişi bana dilekçeyi Mine Balman olarak imzaladığımı ama soyadımın aslında Balman olmadığını belirtti. Nüfus Kayıt Dairesi’nin 2007’deki uygulaması ile yasal şekilde Balman soyadını kullandığımı söylediğimde ise o uygulamanın artık geçerli olmadığını, soyadımı değişmem gerektiğini, “kktc”nin yeni chipli kimlik kartı sistemine geçtiğinde ise soyadımın Baysal olarak yazılacağını söyledi. Taciz olarak algıladığım bu konuşmadan bir kaç saat sonra dilekçemize cevabı hazırladılar. Eşimle birlikte yazdığımız ve imzaladığımız dilekçemizin cevabı sadece bana hitap ederek verildi. Ancak soyadım parantez içerisinde Mine (BALMAN) olacak şekilde yazıldı.  Böylelikle Nüfus Kayıt Dairesi müdürü bana hayatım boyunca unutmayacağım bir hakarette bulundu. Kendisi, kendi soyadımla ilgili bir konu dışında yazışırken bile benim soyadımın Balman yazılmasına tahammül edememiş ve keyfi şekilde soyadımı parantez içerisine almıştı! Dilekçemize verilen cevapta 1998 yılında geçirilen Aile Yasası ile soyadı konusu yeniden düzenlendiği halde 1974’teki Türk Cemaati Soyadı Kuralı’na atıfta bulunarak aile soyadının erkeğin soyadı olduğu bu yüzden çocuğumuzun soyadının Balman Baysal yazılamayacağı belirtilmiştir. Bu cevap üzerine hem alt mahkemede hem de Yüksek İdare Mahkemesi’nde ilgili yasa maddesinin, Anayasa Mahkemesi’ne havale edilmesi talebi ile dava açtık.

Hem benim soyadım hem de çocuğumuzun soyadı konusunda mücadelemiz devam edecektir. Mevcut Aile Yasası’nın derhal değişmesi ve kadınların günümüzde soyadı konusunda da eşitlik talepleri olduğunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Devlet ise kadınların soyadını değiştirmek için azimle uğraşacağına, aile içi şiddeti ve kurumlar içindeki mobbingi engellemeli, sığınma evleri kurmalı, gece kulüplerinde köle olarak çalıştırılan kadınları kurtarmalı ve ücretsiz kreşler açmalıdır.

 

 

Bu haber toplam 2666 defa okunmuştur
Gaile 321. Sayısı

Gaile 321. Sayısı