1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Hırslara Yenilmek
Hırslara Yenilmek

Hırslara Yenilmek

Hırslara Yenilmek

A+A-

 

Seda Argün
sedaargun@hotmail.co.uk

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki sürekli koşuyoruz, sürekli bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz, uyumak için yatıyoruz ama bir sonraki günün işlerini düşünüyoruz. Bir buton olsa ve biz istediğimizde kendimizi ‘bekleme’ moduna alabilsek ne güzel olur. Hani bir söz var ya, ‘hayat siz plan yaparken olanlardır’ diye. Çok klişe ama doğru. Hep erteliyoruz; arkadaşımızı görmeyi, aile büyüklerini ziyareti, sadece hayattan keyif almayı. Hayat bize bunu dayatıyor argümanı ne kadar doğru bilmiyorum ama esas olan kendi denizimizde boğuluyoruz.

İşte bu noktada ‘hırs’ ortaya çıkıyor. Bireyi içten içe kemiren, ‘dur’ düğmesinin olmadığı o duygu. Ne kadar iş o kadar başarı, ne kadar iş o kadar para, ne kadar iş o kadar itibar... diye diye liste uzuyor. Hırs dediğimiz kavram her şeyi yapmak istemek, ortada duran pastayı paylaşmamak, nerede duracağını bilmemek açıklamasıyla başlıyor ama yolun sonunda bencillik, yalnızlık, mutsuzluğa kadar gidiyor. İnsanın mutlu olduğu işte başarılı olmak istemesi kadar daha doğru bir şey olamaz. Başardıkça başarmak, kazandıkça kazanmak herkesin ruhunda var, ama ortada paylaşmak diye bir kavram olduğu da unutulmamalı. Hırsın içinde kaybolan bir insandan da paylaşmasını beklemenin çok da olası olmadığını görmek gerekiyor. Burada unutulmaması gereken konu ise hırs dediğimiz dört harfli minik kavramın kontrollü yönetilmezse bireyin kendine ve çevresindekilerine zarar vereceği gerçeğidir.

Politikadan, iş dünyasına, kişisel hayatlarımızdan toplum içerisindeki ilişkilerimize kadar belki de küçük toplum olmanın getirdiği bir hırs girdabındayız. Koltuğunu bırakmak istemeyen siyasetçiler, iş piyasasında kendi rakiplerine çelme takmak için tüm ihtirasını ortaya koyan iş insanları, hep birinci ve ‘en’ olma arzusuyla hırsına kurban gidip dostlarını kaybedenler ve aslında paylaşmayı bilmeyen insanlarla iç içeyiz. Hani derler ya hep büyükler paylaştıkça artar mutluluklar, başarılar. Gel görelim ki bencillik ve hırsın kurbanı olmuş nice insan toplumun üstüne pençelerini geçirmiş durumda.

Herkesin kendini düşündüğü ve pastanın dilimlerini kesmeyi çok da bilmediği bir toplumda yaşarken, gençlerimizin yurt dışına gitmesi, kimi gençlerin kendi mesleklerinde kendilerine yer bulamadığı için tamamen farklı yönlere gitmesi, siyasetin her gün yeni bir olayı doğurması bizim için şaşırtıcı olmamalıdır. Ama gelin görün ki hırsın sonu yok. Bireysel bağlamda düşündüğümüzde, aşırı hırs kişinin sağlığını yitirmesine kadar gidebilirken, siyasi anlamda kişisel ve kolektif hırsların bizi nerelere getirdiği ise aşikâr.

Hırs öğretilen bir şey değildir. Hırs, bireyin kendi becerilerini keşfetmesi sonrasında dış etkilerle birlikte yarattığı bir arzu hâline gelmektedir. Durup düşünüldüğünde, yaşanan savaşlar, öldürülen insanlar, gereksiz harcanan paraların hepsi hırsın çıktısı olarak hayatımızda yer alıyor. Bir olgu olarak toplum içerisinde kendini gösterme duygusu içerisinde olan birey sürekli olarak çabalıyor, sınırlarını zorluyor, kendi öz-sevgisini kenara atıyor. Paylaşmadan, elindekinin kıymetini bilmeden yaşamak bir noktadan sonra sağlıksız bir birey yaratıyor. Birey, kendi zihnini bir robot gibi kullanmaya başlıyor, kendine mutsuzluk baloncuğu yaratıp hırslarıyla elde ettikleriyle baş başa kalıveriyor.

Doğduğumuz günden hayatımızın her adımında başarısız olma kötü bir şeymiş gibi öğretiliyor. Başarısızlıkla öğrenilen becerilen daha büyük başarılara gebe olduğunu düşünürsek hırsın girdiği bir ortamda başarının mümkün olmayacağı durumlar da ortaya çıkacaktır. Başarısız oldukça daha da açgözlü olan, daha da hırslarına sarılan insanlar tam da sonsuz bir döngüye giriyor. O noktada durup düşünüyorum da peki biz neyi paylaşamıyoruz? Neden paylaşmayı bilmiyoruz? Bu kadar küçük bir toplumda neden bir birimize destek olmuyoruz?

Ego ve hırs ile yoğrulmuş karakterler, tarafsızlıktan uzak, gururdan kabarmış benlikler sorun çözmeye değil daha fazla sorun yaratma eğilimli olacaktır. Ego da hırs gibi hayatımızın her alanında karşımızda. Egosu ve hırsını kendine kimlik edinmiş kişi hayata, olaylara, insanlara, işine olumlu gözlerle değil hep kazanacağı bir sınav olarak bakar. Hesapsız işlere girip kendini ve etrafındakilerini de tehlikeye atar. Ondan değil mi ki biz yanlış politikalar, düşünülmeden atılan adımlar, bireysel kazanımlar uğruna günden güne kendi toplumumuzda birbirimize yabancılaşıyoruz. Yıllardır bir çıkmaz sokaktan çıkış yolu aradığımız kendi topraklarımızda egolar ve hırs bizim etrafımıza demir parmaklıklar çekti. Ne zaman ki biz tekil değil çoğul olarak bir adım atacağız işte o zaman tek yolun en ucunda gizli ufak patikaya girmiş olacağız.

Egodan ve hırstan ari yaşamak bize başarıları, parayı, sevgiyi, saygıyı bir paket olarak sunmayacaktır fakat ‘en’ olmanın peşinden giderek kendini ve yaptığı işi sevmek ile hırsına yenik düşmek arasındaki ince çizgide kişinin kendini kaybetmesi sonucuna bizi bir adım daha yaklaştıracaktır. Yerinde hırsları, beklentileri, istekleri ve genel anlamda hedefi olmayan insan da bir bilinmezlikte yaşayacaktır. Hiç bir şeyi umursamadan yaşamak yerinde saymakla eşdeğerken bir şeyi elde etmek için de arzu etmenin ötesinde bir şeyler yapmak gerçeğini bilmeyen insanlar olarak hayata devam etmek ot gibi yaşamanın ta kendisidir.

Kendi iş alanımda dahi karşılaştığım bencillik, ego, hırs, agresiflik, aç gözlülük beni hep gelecekle ilgili düşünmeye yöneltiyor. Tek başınıza bir gelecek kuramazsınız, tek başınıza bir yolda öncü olamazsınız, değil sorun çözmek sorunun yaratıcısı olursunuz. Bireysel takdirleri toplarken ağacın gövdesine tutunup yeni çıkan dalları kesemezsiniz. Bilinmelidir ki, hırs ile yoğrularak mantıktan uzak egolarla şişirilmiş her adım sahibine daha da yaralayıcı olarak geri dönecektir. İçinde yaşadığımız küçük toplumda siyasetinden, sosyal hayatına, eğitimden, iş hayatına kadar bir olmayı bilmeliyiz. Birleşik kelimesini sıkça ve istekle kullandığımız şu günlerde kendi içimizde bir olmayı bilmeden, paylaşmadan, sevmeden, saygı duymadan geçici başarılarla önümüzü göremeyiz. Emin olun ki mantığın konuştuğu kontrollü hırsla yönetilen her hayat bize özelde ve genelde başarı ve mutluluk getirecektir.

Her şeyin olduğu gibi hırsı ve egoyu da kontrol altında tutup hayatlarımızı başarı ile taçlandırmak bizim elimizde. Hırslı olan kişiye haris adını verildiğini düşününce aslında hırslı olmanın pek de güzel olmadığını anlayabiliriz. Günümüz sistemi hırslı olmayanın başarılı olamayacağını dayatıp, kötü ve kirli paranın artık iyi parayı kovması ile kardeşlik, iyilik ve kanaatkârlık gibi duyguları barındıran insanları sindirmiştir. Özelde ve genelde başarının hırstan gözü dönmüş insanların elindedir ve istediklerini almak için her şeyin mübah olduğu anlayış işbirliği ve başkalarının haklarına ekmeğine göz koymayı meşrulaştırmıştır. Etliye sütlüye karışmayanın dahi gün geldiğinde ‘acaba?’ sorusu ile kendini hırsın girdabında bulabildiği dünyada kontrolün elimizde olduğunu unutmadan azimli ve hırslı ile açgözlülük arasındaki ince çizgiye dikkat ederek hayatı sürdürmenin mümkün olduğunu anlamamız lazım.

İnce dengeyi kurmaya çalışırken bir durup düşünmek lazım. Bu hırs kontrolünün birçok bileşeni var. Hırsının kuklası olan insan öfkelidir, sürekli agresiftir, dinlemez, saygı duymaz, kincidir zaten sabit fikirlidir, kaybetmemek için elinden ne gelirse yapar. Tanıdık geldi mi? Hep diyoruz ya yaşadığımız iki günlük dünya; her şeyi ben yapacağım, her başarının altında benim adım olacak, tüm para benim olacak gerisi beni ilgilendirmez düşünceleri kalplerimize, sağlığımıza çok fazla. Kimse hırslı insanlar başarılı olsun diye yaşamıyor, ezerek başarmak başarı değil ancak kötü bir anlık tatmin duygusudur. Hepimiz en iyi doktora, en iyi avukata hatta en iyi tercümana gidiyoruz ama ‘en’ olmak için başkalarını ezerek, basamak olarak bulunduğu yere gelenlerin o üstüne bastıkları basamağın altında bir gün ezeceklerini unutuyoruz. Başarı her zaman kazanır. Azimle, doğru ölçüde kamçı olarak kullanılan hırs ile gerçek başarı her zaman parıl parıl parlar.

 

Bu haber toplam 12783 defa okunmuştur
Gaile 353. Sayısı

Gaile 353. Sayısı