1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Bir Küçük Su Meselesi
Bir Küçük Su Meselesi

Bir Küçük Su Meselesi

Bir Küçük Su Meselesi

A+A-


Çiçek Göçkün Bayramoğlu
cicek.gockun@gmail.com

Asrın projesi! Hakkında çok konuşuldu, reklamı çok yapıldı. Belli ki yatırım miktarı ve projenin su (ve başka kaynakları da) taşıyabilme kapasitesi göz önünde bulundurulduğunda gerçekten bir asrın projesiydi. Ancak bu asır kime aitti, bu asrın tarihini kim ne için yazıyordu? Sorulması gereken sorulardı.

Soranlar oldu elbet. Su kaynakları yetersiz dendi, tuzlanma oluyor dendi, bir sürü iyileştirme yapılması lazım para yetmez dendi, bu zamanda suyunu paylaşan ülke bulmak zor dendi, su savaşları çıkıyordu neredeyse duymamış mıydık? Böyle cahillik olmazdı. Hem zaten belediyeler de borç içindeydi, hatta sosyal sigortalar nerdeyse belediyeler yüzünden batıyordu – o derece yani!

Neyse zaten bu su gelecekti – çok kararlı bir suydu, kaynağı sağlamdı. Hem tarıma hem kullanmaya yetecekti, öyle bir su ki fasulyeler başka pişecekti ülkemin kadınlarının tencerelerinde, çünkü erkekler fasulye pişirmezdi bizde – başka işler pişirirlerdi. Mesela bu su gelmişti de şimdi nasıl gezip tozacaktı. Sonuçta onca yoldan gelmişti, hem de bizim kırk yıl düşünsek bulamayacağımız, bulsak da yapamayacağımız bir yoldan gelmişti. Misafir de değildi hani. Kalıcıydı. Bayağı bayağı kalıcıydı. Şu çözüm mözüm dediklerinden sonra bile gitmeyecekti.  Asrın projesi dedik ya, asır bitmeden proje biter miydi? Hem neden gidecekti? Sonuçta en temel ihtiyaçlarımızdan biriydi SU.

Ama yazar asrı tasarlarken başka başka şeyler hayal etmişti. Proje içinde proje düşünmüştü. Suyun gelmesi bir proje, geldiği yerden çıkması başka projeydi. Bu noktayı unutmuş olması düşünülemezdi. Ona da bir formül bulmuştu. Madem ki bundan böyle suyun fazlası ondaydı, artık söz de su da büyüğündü. Diğer sular da ona karışacak biz çeşmemizden hiç ayırmadan içecektik.  Zaten doğanın bize verdiği suyu senin benim diye ayırmanın ne alemi vardı.

Tabii şimdi doğa ana verdiyse bile bize gelişi masraflı olmuştu, kurtarmazdı abla.  Biz suları beraber kul-lanacaktık kullanmasına da asrın projesinin yükünü bu ülke kaldırmazdı, yatırım lazımdı. Tesisler eskiydi, yetersizdi. Eh bu yatırımlar hava ile değil para ile yapılacaktı madem ki, bunun karşılığını da birinin öde-mesi gerekiyordu. Sahi bu asrın projesini kim tasarlamıştı? Tasarlarken Kıbrıs’taki altyapıyı bilmiyor muy-du? Yoksa biliyor muydu? Bildiği için yardımcı mı olacaktı dediniz? Allah allah... Ee bu yatırımın karşılığını kim ödeyecekti? Devlet ödeyemezdi, kaç kere söyledik, söylediler devlette para yoktu. Bu işi yapmanın en kestirme yolu özel bir şirkete vermekti, o da halktan toplasındı, e biraz da kâr etsindi canım ne olacaktı? Su geliyordu ya, güldür güldür.

Sonuçta su doğal bir kaynaktı ama asrın projesi ile birlikte bir metaya dönüşmüştü. Meğerse bu projeyi içinde bulunduğumuz asra uygun kılan tam da buydu, bu asrın hikayesini sermaye yazıyordu. Her şeyi de devletten beklememek lazımdı. Şimdi o kadar yoldan gelen suyu buyur etmemek olmazdı. Dediler, düşündüler, tekrar tekrar söylediler…

Bu hikayeyi sabırla dinledik, düşündük, tartıştık. Neticede henüz su musluklarımıza ulaşmadı, çünkü nasıl ulaşacağına dair yazar öyküsünü istediği gibi bitiremedi. Biz de beğenmediğimiz yerleri belirttik: Özel şirket cidden şart mı dedik duymadı, sermayenin yapacağını BESKİ yapsın kullanıcılar için daha az masraflı olmaz mı dedik, beğenmedi. Su kaç paraya gelecek bari onu söyleseniz dedik, o sonraki iş dendi – şaşırdık mı?  Belki biraz, çok değil. Kimi bilim insanları ifade etti ki 7 liradan aza mal olmaz bu su, yorum yapılmadı pek. Öyle şey olur mu diye sorulmadı, demek ki bu hesap çok da yanlış değildi. İyi de, 7 lira çok değil miydi? Alım gücü gittikçe azalan bu ada halkı için 7 liraya su mu olurdu? Varolan kaynakları biz yavaş yavaş iyileştirip verimli bir su dağıtım sistemi kursak masrafı daha az olmaz mıydı? Artık bunu konuşmak için çok geçti, çünkü projenin birinci ayağı bitmiş, açılışlar yapılmıştı. Yalnız bu su bir türlü musluklara gelemedi. Sonrası üç nokta... Hikayenin sonu mu? Bilmem, siz nasıl isterdiniz? Neden mi size sordum? Çünkü bu bir kendi hikayemizi yazma teşebbüsüdür.

 

 

Bu haber toplam 1616 defa okunmuştur
Gaile 351. Sayısı

Gaile 351. Sayısı