1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Hükümet dengesini ve kontrolünü yitirmiş”
“Hükümet dengesini ve kontrolünü yitirmiş”

“Hükümet dengesini ve kontrolünü yitirmiş”

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, hükümetin, Girne-Değirmenlik yolunda meydana gelen kazadan sonraki süreçte “ne yaptığını ve ne yapması gerektiğini bilemez bir durumda” olduğunu söyleyerek, mesai ve okul saatlerinin değiştirilmesi, maaşlardan kesinti yap

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

CTP Genel Başkanı ve Lefkoşa Milletvekili Tufan Erhürman, hükümetin, Girne-Değirmenlik yolunda meydana gelen kazadan sonraki süreçte “ne yaptığını ve ne yapması gerektiğini bilemez bir durumda” olduğunu söyleyerek, rasyonel bir yönetimin böyle bir olay karşısında bir soruşturma komitesi kurup, birkaç gün içerisinde kazanın sebeplerini ortaya koyan bir rapor hazırlanmasını sağladığını vurguladı.

Erhürman, “Ciddi bir soruşturma yaptırmak akıllarına dahi gelmemiş, demokratik tepkilerini dile getiren gençlerin görüşme talepleri reddedilmiş, bildik soğuk savaş taktikleriyle eylemciler küçümsenmeye, ötekileştirilmeye çalışılmış ve kamuoyundaki talepler doğrultusunda ortak akıl aranacağına, ‘ben yaparım, olur’ anlayışıyla, panikle, alelacele kararlar üretilmiştir. Tespit etmek gerekir ki burada açıkça bir zihniyet sorunu vardır ve bu zihniyet rasyonaliteden de, demokratik yönetim anlayışından da yoksundur” diye konuştu.

Hükümetin, saatleri bir saat geri almak yerine, mesai ve okul saatlerinin değiştirilmesi ve “AB standardlarında yollar için” dört bin TL üzerindeki maaşlardan % 3 kesinti yapılması gibi kararları da “günü kurtarmaya yönelik, palyatif, çözüm değil daha fazla kaos üretmeye aday görüşler” olarak değerlendiren Erhürman, “Bu zihniyet ve tutumu ciddiyetle bağdaştırmak mümkün değildir” dedi.

Erhürman, sanılanın aksine Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ortaya konan zihniyet ve görüşler ile Kıbrıs sorununun çözülmediği koşullarda bu ülkede gerçekleştirilmesi gereken değişimlere ilişkin ortaya konan zihniyet ve görüşler arasında ciddi bir paralellik olduğunun da altını çizdi.

Erhürman, Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri de değerlendirdi, parti olarak son derece olumlu bulduklarını ve umutla selamladıklarını söyledi. Erhürman, “Çoğu zaman sanıldığının aksine Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ortaya konan zihniyet ve görüşler ile Kıbrıs sorununun çözülmediği koşullarda bu ülkede gerçekleştirilmesi gereken değişimlere ilişkin ortaya konan zihniyet ve görüşler arasında ciddi bir paralellik vardır. Sonuçta mesele şu anki statükodan memnun olup olmadığınıza ilişkindir” diye konuştu.

“Zihniyet sorunu var”

Soru: Trajik bir kaza sonrasında yaşanan acılar, tepkiler, eylemler var. Bu konuda hükümetin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Neler yapılmalı?

Erhürman: Her şeyden önce hükümetin bu süreçte ne yaptığını ve ne yapması gerektiğini bilemez bir durumda olduğunu tespit etmek gerekiyor. Rasyonel bir yönetimin böyle bir olay karşısında ne yapması gerektiği bellidir. Hemen bir soruşturma komitesi kurulur ve bu komite birkaç gün içerisinde kazanın sebeplerini ortaya koyan bir rapor hazırlar. Bu rapor şeffaf bir biçimde kamuoyuyla paylaşılır ve sorumlularla ilgili gerekli işlemler derhal başlatılır. Bu arada acılarını, üzüntülerini ve öfkelerini dile getirmek için demokratik haklarını kullanan insanlarla ve özellikle gençlerle diyalog kurmaktan kaçınılmaz, onlara saygı gösterilir ve insanlar samimiyetle dinlenilir. Saat ayarlaması ile ilgili olan dahil, her türlü önerinin dikkate alınacağı açıklanır ve samimiyetle değerlendirilerek kamuoyu bu değerlendirmelerden haberdar edilir. Tabii ki bu saydıklarım rasyonel ve demokratik bir yönetim anlayışının göstergeleridir. Şu andaki hükümetin yaptıkları ise bunların tam tersidir. Ciddi bir soruşturma yaptırmak akıllarına dahi gelmemiş, demokratik tepkilerini dile getiren gençlerin görüşme talepleri reddedilmiş, bildik soğuk savaş taktikleriyle eylemciler küçümsenmeye, ötekileştirilmeye çalışılmış ve kamuoyundaki talepler doğrultusunda ortak akıl aranacağına, “ben yaparım, olur” anlayışıyla, panikle, alelacele kararlar üretilmiştir. Tespit etmek gerekir ki burada açıkça bir zihniyet sorunu vardır ve bu zihniyet rasyonaliteden de, demokratik yönetim anlayışından da yoksundur.

 

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman

 

“Demokratik süreçlerden kopmuş bir hükümet”

Soru: Saatlerin geri alınması yerine mesai ve okul saatlerinin değiştirilmesi ve AB standartlarında yollar için dört bin TL üzerindeki maaşlardan yüzde üçlük kesinti yapılması kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erhürman: Daha önce de söylediğim gibi, bunlar rasyonel değerlendirmeler yapılarak, demokratik süreçler işletilerek, konuyla ilgili uzmanlar ve genelde kamuoyu dinlenilerek, ortak akıl arayışı sonucunda üretilmiş karar veya görüşler değildir. Ortada tamamen dengesini ve kontrolünü yitirmiş, rasyonaliteden ve demokratik süreçlerden kopmuş bir hükümet ve onun ürettiği, günü kurtarmaya yönelik, palyatif, çözüm değil daha fazla kaos üretmeye aday görüşler vardır. Bu zihniyet ve tutumu ciddiyetle bağdaştırmak mümkün değildir.  

“Çözüm istemeyen taraflar boş durmayacak”

Soru: Kıbrıs konusuna gelirsek, Mont Pelerin'de yaşanan krizin ardından BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide mekik diplomasisi yaptı. Eide ile siz de görüştünüz. Bu süreçte İngiltere Dışişleri Bakanı Johnson adaya geldi, liderlerle görüştü. Eide Mont Pelerin’deki krizden sonra liderleri bir akşam yemeğinde buluşturdu. bunun sonunda 2016'da çözüm hedefi biraz saptı ama yine de ortaya bir takvim çıktı. Öncelikle BM'nin açıklamasının içeriğini değerlendirir misiniz? Ocak ayına zirve ve garantilerin de görüşüleceği konferans tarihinin çıkmış olması nasıl bir gelişme?

Erhürman: Parti olarak bu gelişmeyi son derece olumlu buluyor ve umutla selamlıyoruz. Mont Pelerin Zirvesi’nin ardından ortaya çıkması gereken sonuca gecikmeli olarak da olsa ulaşılmış olması sevindiricidir. Sayın Anastasiadis’in “güvenlik ve garantiler” dışındaki tüm başlıkları, özellikle “toprak” başlığını tamamlayıp konferansa ondan sonra gitme stratejisinin yanlış olduğunu, bunun tüm konuların “interdependently” ele alınması ilkesine de aykırı olduğunu bu süreçte hem Sayın Eide’ye, hem AKEL ve DİSİ liderlerine anlattık. Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibi de bunu her ortamda dile getirdiler.

Sayın Anastasiadis’in gecikmeli de olsa bu stratejiyi terk etmiş olması son derece olumludur. Şimdi önümüze bakmamız gerekiyor. Mümkün olan en kısa sürede kapsamlı çözümü samimiyetle arzu eden tüm taraflara bu noktadan sonra düşen görev, sürecin başarıya ulaşması için elden gelen çabayı göstermek ve iki lidere yardımcı olmaktır. Tabii ki bu bir buçuk aylık süre içerisinde çözüm istemeyen taraflar da boş durmayacak ve her türlü manipülasyonu yapmaya çalışacaklardır. CTP olarak biz, hem liderlere yardımcı olmak, onları cesaretlendirmek, hem de halkımızı manipülasyonlar karşısında doğru bilgilendirmek için üzerimize düşen görevi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz.   

“Takvim her durumda işleyecek”

Soru: Bu zirveden ve beşli veya çoklu konferanstan beklentiniz nedir? BM'den yapılan açıklamada gerek duyulması durumunda garantörlerin yanında ilgili başka tarafların da çağrılabileceğinden bahsedildi. BM daimi üyeleri ve/veya AB gibi başka güçlerin bu konferansa katılması toplantının seyrini nasıl etkiler?

Erhürman: BM’den yapılan açıklama garantörler dışındaki aktörlerin sürece dahil olmasının ancak tarafların onayıyla mümkün olabileceğini gösteriyor. Bu da son derece olumlu. Konferans’tan beklentimiz elbette sürecin başarıyla sonuçlandırılmasıdır. BM’nin açıklamasında dikkat çekici ve olumlu olan bir nokta da belirlenen takvimin işlemesi konusunda herhangi bir ön şart bulunmamasıdır. Yani takvim her durumda işleyecek ve bu konferans gerçekleşecektir. Bu noktadan sonra takvime ilişkin ön şart ileri sürmeye kalkan tarafın sürecin çökmesinin sorumluluğunu da üstlenmesi gerekecektir, ki bu da tüm tarafları sürece katkı koymaya zorlayan olumlu bir noktadır.  

“Yol haritası son derece açık”

Soru: Cumhurbaşkanı Akıncı meclisi de bilgilendirdi. Bundan sonra ne gibi gelişmeler yaşanmasını bekliyorsunuz?

Erhürman: Bundan sonra yaşanacak gelişmeler BM’nin açıklamasında belirtilmiştir. Önce müzakereciler masadaki tüm konular hakkında daha fazla ilerleme sağlanabilmesi için buluşmaya devam edecekler, liderler de ihtiyaç oldukça buluşacaklar, 9 Ocak’ta Cenevre’ye gidilecek, 11 Ocak’ta iki taraf hazırladıkları haritaları sunacaklar ve 12 Ocak’tan itibaren garantörlerin katılımıyla Konferans başlayacak. Diğer ilgili taraflar ihtiyaç duyulursa konferansa dahil edilecekler. Bu, üzerinde uzlaşılmış, resmi yol haritasıdır. Elbette bazı aksamalar, süreci akamete uğratmaya yönelik bazı girişimler olacaktır. Ancak daha önce de söylediğim gibi, yol haritası son derece açıktır ve yoldan sapma yönünde girişimlerde bulunanlar sürecin çökmesi halinde uluslararası toplum önünde bunun sorumluluğunu üstlenmeyi de göze almak zorunda kalacaklardır.

“Hassasiyetler mutlaka dikkate alınmalı”

Soru: Geçen hafta Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Kuzey Kıbrıs’a geldi ve siz de yapılan toplantıya katıldınız. Türkiye ve Yunanistan da buluşacak. Bu son süreçte Türkiye ve Yunanistan’ın tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Eide Atina'da Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias ile görüştü ve Ankara'da da temasları olacak. Bu son gelişmeden sonra onlar nasıl bir tutum sergilemeli?

Erhürman: Bazı şeyleri tekrar tekrar söylüyor olabilirim ama durum ortada. Bugüne kadar kimin ne yaptığından, nasıl bir tutum takındığından bağımsız olarak artık yol haritası belli olan yeni bir süreç başlamıştır. Garantör ülkeler başta olmak üzere tüm taraflara düşen görev bu yolun herhangi bir aksama yaşanmaksızın yürünmesine ve sonuca ulaşılmasına katkı koymalarıdır. Hedef iki tarafın da “evet” diyebileceği bir metni ortaya çıkarmaktır. Bu yüzden karşılıklı hassasiyetler mutlaka dikkate alınmalıdır. 

--------------------

“Kıbrıslı Rumlar çözüme Annan Planı dönemine kıyasla çok daha istekli”

Soru: AKEL ve DİSİ ile temaslarınız var. Toplumlar çözüme ne kadar hazır?

Erhürman: Bu konuda kimsenin elinde net veriler yok. Belki ancak karşılaştırmalı bir gözlem yapılabilir. Benim kişisel gözlemim, AKEL ve DİSİ’nin ve genelde Kıbrıslı Rumlar’ın çözüme Annan Planı dönemine kıyasla çok daha istekli olduklarıdır. Elimizde henüz sonuçlanmış bir metin olmadığı için referandumlara giden süreçte iki tarafta istekliliğin ne düzeyde oluşacağını da bugünden kestirmek mümkün değil. Ancak, başta Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların ve özellikle de gelecek kuşakların gerçek çıkarının, bu sorunun giderildiği, öngörülebilir bir ortamın oluştuğu ve belirsizliklerin ortadan kalktığı federal bir Kıbrıs’ta yaşamakta olduğu gerçeği düne oranla bugün daha iyi anlaşılıyormuş gibi geliyor bana.   

Soru: Çözüm yanlısı partiler ve güçler bu süreçte nasıl bir rol üstlenmeli, neler yapmalı?

Erhürman: Adanın her iki yanındaki çözüm yanlısı partilere ve sivil toplum örgütlerine bu süreçte düşen görev ve sorumluluk, ilişkileri artırmak, süreci sadece liderlere bırakmayıp, bir yandan onlara yardımcı olurken, diğer yandan halkları doğru bilgilendirmek, manipülasyon çabalarına hızlı ve doğru tepki vermek ve sürecin sağlıklı işlemesi için aktif rol üstlenmektir. CTP, bu süreçte, AKEL ve DİSİ ile ve güneydeki çözüm yanlısı örgütlerle temaslarını daha da artıracak, gerek duyulması halinde garantör ülkeler dahil diğer tüm taraflarla da görüşecek, halkın doğru bilgilendirilmesi ve manipülasyonların önlenmesi için sokağa çıkacaktır.

--------------------

“Denktaş’ın tutumu beni hiç şaşırtmadı”

Soru: Serdar Denktaş referandumdaki iradesini “hayır”dan yana kullanacağını açıkladı. Bu süreçte henüz anlaşma metni ortaya çıkmadan ortaya konan bu tutum ne anlama geliyor?

Erhürman: Açıkçası Sayın Denktaş’ın bu tutumu beni hiç şaşırtmadı. Henüz ortada hiçbir metin yokken, bugünden irade açıklaması yapmanın, uzun bir süreden beri “biz de çözüm istiyoruz” diyen bazı kesimlerin aslında hiçbir koşulda çözüm istemediklerini, çözümsüzlüğü çözüm olarak gördüklerini bir kez daha ortaya koyan bir tutum olduğunu düşünüyorum.

“Mesele statükodan memnun olup olmadığınıza ilişkindir”

Soru: Son olarak ne mesaj vermek istersiniz?

Erhürman: Çoğu zaman sanıldığının aksine Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ortaya konan zihniyet ve görüşler ile Kıbrıs sorununun çözülmediği koşullarda bu ülkede gerçekleştirilmesi gereken değişimlere ilişkin ortaya konan zihniyet ve görüşler arasında ciddi bir paralellik vardır. Sonuçta mesele şu anki statükodan memnun olup olmadığınıza ilişkindir. Statükodan memnun olup onun devamını isteyenler hem çözüme daha anlaşma metnini dahi görmeden karşı çıkarlar, hem de çözüme ulaşamadığımız koşullarda adaletin tesis edilmesi, halkımızın haysiyetinin korunması, üreten ve kaliteli hizmet alan bir halk olmamız konusunda kıllarını bile kıpırdatmazlar. Bizim için ise durum tam tersidir. Biz bu ülkede kurulu düzenin yani statükonun bir an önce yıkılması gerektiğini düşünenleriz. O nedenle, bir yandan Kıbrıs sorununun bir an önce çözülmesi için uğraşıyoruz, uğraşacağız, diğer yandan da çözüm olsa da olmasa da bu halkın haysiyetinin korunması, adaletin sağlanması, halkımızın daha kaliteli hizmet alması ve üretmesi, yani var olması için çalışacağız.  Bu bizim, hem bugün aramızda bulunmayanlara, hem bugünkü kuşaklara hem de gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuzdur. Onlara sözümüzdür.

Bu haber toplam 2198 defa okunmuştur