1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Birileri 'güçlü bakanlık' derdinde"
Birileri güçlü bakanlık derdinde

"Birileri 'güçlü bakanlık' derdinde"

YENİDÜZEN'e konuşan eski Maliye Bakanı, UBP Lefkoşa Milletvekili Ersin Tatar Maliye Bakanlığı adlındaki birçok dairenin alının Sunat Atun'un kontrolündeki Ekonomi Bakanlığı'na verilmesini eleştirdi:

A+A-

Fayka ARSEVEN KİŞİ

Eski Maliye Bakanı, UBP Lefkoşa Milletvekili Ersin Tatar, Maliye Bakanlığı altındaki dairelerin Ekonomi Bakanlığı’na bağlanmasını eleştirdi ve “Belli ki birileri güçlü bakanlık yaratmaya çalışıyor. ‘Ben büyük bakanım benim altımda şu kadar daire var daha fazla hükmedelim’ noktasında bir düşüncede hakim olmuştur” dedi.
Tatar, UBP-DP hükümetinde karşı çıktığı noktaları anlattı, birçok konuda YENİDÜZEN’in sorularını yanıtladı.

• Maliye Bakanlığı’ndan ‘Hazine Dairesi’ ayrıldı. Neden ayrıldı, ne gibi sıkıntılar yaşanacak?
• ERSİN TATAR:
Tecrübem, bilgim ve sorduğum maliyeciler Maliye Bakanlığı içerisinde bölünme yönteminin doğru olmadığı şeklindedir. Maliye Bakanlığı, merkezi bir bakanlıktır, gerçekten orada yoğun, birlik ve beraberlik içerisinde çalışma gerekiyor. Gelir yaratıcı bir bakanlıktır da aynı zamanda. Bakanlık bir bütün olması lazım, para kambiyosuyla, gümrükleriyle, Hazine, Bütçe Dairesi ve Devlet Emlak Malzeme Dairesi ile…

Bu işin başında da güvenilir ve bütün bakanlıklarla uyum içerisinde ve tabi Başbakan ile çalışabilecek olan bir zat bir Maliye Bakanı olmalı.

Bu hükümete baktığınızda Serdar Denktaş aynı zamanda Başbakan Yardımcısı aynı zamanda DP genel başkanıdır ve belli ki başka işlerle uğraşacak. Adı Maliye Bakanı olabilir ama ben dışarıdan manzaraya baktığımda Serdar Denktaş bir kere partisini yönetecek, belki de bir bir buçuk sene sonra seçim için hazırlıklara başlayacak ve aynı zamanda Başbakan Yardımcısı olarak her türlü işe de tabi ki zaman ayırması gerekecek. Dolayısıyla ne kadar gerçekten Maliye Bakanlığı’nın bütün bu işleri koordine edecek, bu işe zamanını ayıracak bu işe yoğunlaşacak, enerjisini harcayacak?Tabi ki bunları ben sorgularım…

Diğer taraftan Ekonomi Bakanlığı ekonomi ile ilgili bakanlıktır. Gümrük idaresi  de çok önemlidir. Çünkü her getirilen mal gümrüğe tabidir ve AB’de de yapılan bazı çalışmalarda gümrüğün Maliye Bakanlığı’nda olmasında fayda var denilmektedir. Çünkü katma değer vergisi orada tahsil edilmektedir ve önemli bir gelir kalemi teşkil etmektedir. Dolayısıyla kopukluk bu işe yarar sağlamaz.

Benim tecrübem; bir kere gelişmiş ülkelere de bakıldığında bakanlıklara mesela Ticaret ve Sanayi Bakanlığı var. Ticaret ve sanayi ile uğraşır. Ekonomi Bakanlığı daha fazla Devlet Planlama Örgütü ile birlikte ekonomiyi planlar. Ekonominin orta ve uzun vadede nasıl şekil alabileceği, kalkınabileceği o konularda daha fazla elemanlarıyla birlikte politika üretir. Maliye Bakanlığı da gelir yaratan ve bütçesiyle bunu yöneten bakanlıktır. Şimdi Maliye Bakanlığı’nın bir kısmını alıp, Ekonomi Bakanlığı’na bağladığınız zaman maksat nedir? Maksat Ekonomi Bakanlığı’nı büyütmek süper bakanlık yapmak? Maliye Bakanlığı’nı alamadım diye konuşur diyebilirler ama bunu başka eski Maliye Bakanları da söylüyor. Bir kere ekonomi, ekonomiyi büyütmeye çalışıyor. Ekonomi, şirketlere, iş dünyasına kaynak sağlamaya çalışır ama Maliye Bakanlığı ne yapıyor? Kamu maliyesini düzeltmek için gelir tahsilatı için uğraşıyor daha fazla, vergileri toplamaya çalışıyor. Bütçe disiplini çerçevesinde ne kadar tasarruf eder ise ne kadar parayı kısarsa ki günün sonunda düzlüğe çıkabilelim ve en azından mükellefiyetlerimizi yerine getirelim, borçların faizlerini ödeyebilelim. Dolayısıyla bir yerde çatışacaklar. O parayı isteyecek iş dünyasına versin, o daha fazla belki gümrüklerde fonları indirmeye çalışacak, rahatlık getirmeye çalışacak çünkü günün sonunda ekonominin içerisindeki aktörler, iş dünyası onu talep edecek, Maliye Bakanı bu taraftan ‘hayır param yoktur, hatta gelirleri artırmam lazım’ diyecek. Dolayısıyla felsefe olarak bakıldığında ben bu işi doğru bulmam ama şuanda hükümet koalisyon çalışmaları içerisinde böyle bir şekil ile yola devam ediyor.

• Peki dairelerin ayrılması işleyişte de zorluk yaratmayacak mı?
• ERSİN TATAR
: Maliye Bakanlığı’nda bir gelenek vardır. Hazine, Muhasebe Dairesi ve Bütçe Dairesi beraber çalışır. Günde 10 defa toplantı olur çünkü bu ödemeler noktasında bütçenin onayı var mı yok mu? Ödemeyi nasıl yapabilirim? Bütçeyle devamlı Hazine Muhasebe Dairesi görüşür, işler yürür ve Maliye Bakanı ile bu iki daire sürekli toplantı halindedir. Şimdi sen birini aldığında Ekonomi Bakanlığı’na, Ekonomi Bakanlığı’nın binası bambaşka bir yerde dolayısıyla nasıl olacak? Dairelerin binalarını da mı değişecekler? Ben bilirim bir dairenin bir noktaya gitmesi 1 milyon TL’dir.

• Daireleri bölmekteki amaç neydi?
• ERSİN TATAR:
Belli ki koalisyon tartışmaları içerisinde güya Serdar Denktaş Maliye Bakanlığı’nı istemiş onlarda demiş ‘bu şartlarla veririz’. Dolayısıyla bu şekil ortaya çıktı ama baktığımda  KKTC hükümeti koalisyon dahi olsa bir hükümettir, bir Başbakanı, bir Maliye Bakanı, bir Ekonomi Bakanı var. Dolayısıyla böyle bir dağılımın hükümetin işleyişine, fonksiyonlarına ne kadar hizmet eder bilemem. Seçime kadar olacak olan bu koalisyon hükümetinin bu şekilde bir yapılanma ve tekrar eski düzene dönmesi durumunda çok maliyeti var. Yazık değil mi yapılacak masraflara?

• Stratejik, güç elde etmek için mi bu dairelerin ayrılmasına karar verildi?
• ERSİN TATAR:
Ben yanlış buldum. Daha fazla da konuşmanın anlamı yok ama belli ki birileri güçlü bakanlık yaratmaya çalışıyor. ‘Ben büyük bakanım benim altımda şu kadar daire var daha fazla hükmedelim’ noktasında bir düşüncede hakim olmuştur. Ama doğru olmadığını söylüyorum. Maliye Bakanlığı tam formatında değil bu hükümetin içerisinde…

• Maliye Bakanlığı yaptınız ve yeni müşavirler yaratmanın külfetini de rakamlar üzerinden gördünüz. Ama UBP-DP hükümeti döneminde ‘epeyce atama’ yapılacağına dikkat çektiniz. Ne olacak bu işin sonu?
• ERSİN TATAR:
Keşke bu hükümetler daha uzun süreli olsa da yaratılacak olan müşavirler hükümetler değişince daha makul seviyede kalabilsin. Şimdi her sene hükümet değiştiğinde bu iş o kadar daha pahalıya mal oluyor. Benim tek söyleyeceğim şuan belli ki eper müdür sayısı değişecek, müsteşarlar gelecek dikkat edilmesi gerekir ki doğru işe doğru adam… Sırf birileri şu veya bu nedenle müdür, müsteşar yapılsın… ben bunu vicdanen kabul edemem. Çünkü bunun devlete külfeti çok büyük olur. Onun için en yakın insanlar müsteşar, özel kalem müdürü olsun ama müdürlere bir bakmak lazım. Gerçekten daha iyi yapabilecek olan gelsin oraya gelecekse ve devletin vaziyeti korunsun. Ama söylemem gerekir ki çok talep var.

• Türkiye ile ‘Ekonomik Protokol’ görüşmeleri başlayacak. Sizin hassasiyetiniz ne olacak?
• ERSİN TATAR:
Her kurumu ayrı ayrı değerlendirmek lazım. 2 yıl önce durum farklıydı, şimdi farklı. Dolayısıyla öyle yazardı da öyle olacak diye bir şey yoktur. Örneğin Elektrik Kurumu ile ilgili bir şeyler söylendi. Rakamlara bakmak lazım nedir durum, gidişat? Ben özelleştirme kelimesini çok kullanmam ama ‘yap-işlet-devret’ modeline her zaman sıcak bakabildim. Çünkü bir kuruma yatırım gerekiyorsa ve yatırım için devletin parası yoksa devlet bunun için finansmanda yaratamıyorsa mutlaka ama mutlaka ihaleyle şeffaf bir şekilde ilan edeceksiniz en güzel ortaklığı sunan kimse ona bu işi vereceksiniz belirli bir süre için…  Bu kurumu da buna hazırlayacaksınız. Kurumu batırdıktan sonra böyle bir sürece girmek gerçekten yazık olur. Çünkü o zaman tamamıyla beleşe gider ve devletin alacağı teklifin de hiç cazibesi olmaz. Dolayısıyla kurumları hazırlayıp, bu süreçlere girmek gerekir.

Limanlar meselesinde şuanda Kıbrıs görüşmeleri devam ediyor. Bu görüşmeler devam ederken acaba bunu biraz daha zamana bırakmak lazım mı ben bunu da sorarım.

Bir de hükümetin durumu, yaklaşımı nedir ne değildir? Bakıyorum bakanlıklar tekrar dağıtıldı. Dolayısıyla o bakanlıklar içerisinde bunları hazırlayabilecek nitelikte bürokratlar hazır mı? O da önemlidir.

Kamu maliyesinin durumunu iyileştirmek belli ki vergi toplayamazsanız bazı yerlerde bunları toplamak için yasal düzenleme de yapılacak yazılıyor programda. Çünkü istisnalar, muafiyetler vardır. Teşvik sistemine bile tekrar tekrar bakmak gerekir, hazırlanan programda bunlar var. Ama bu hükümet bu yapısıyla buna ne kadar yoğunlaşacak hep birlikte göreceğiz. Ben ön yargılı olmak istemiyorum ama bekleyip göreceğiz.

Sosyal sigortalarda da büyük sorunlar olduğunu biliyorum. Sağlık sisteminde biliyorsunuz genel sağlık sigortası ve yeni hastane için bazı projelerin sürdürülmekte olduğunu biliyorum, ona bakmak lazım.
Eğitimde mutlaka ciddi önlemler lazım. Her zaman söylenir tam gün eğitim. Ne oldu bu tam gün eğitim? Kemal Dürüst de hep söylerdi. Keşke Eğitim Bakanı olarak devam etseydi de bu tam gün eğitimi hayata geçirseydi. Bu ne olacak? Olacak mı, olmayacak mı? Özel okullar tam gün eğitim ama devlet okulları yarım… Şimdi ben üzülüyorum parası olan gidecek tam gün eğitim alsın, parası olmayan yarım gün eğitim…

Hastanelere gidiyorum içim acıyor. Hastaneler dökülüyor. İşte hala daha Anayasa’ya göre ne kadar çalışacak doktor, kliniğine gitsin mi gitmesin mi… Anayasa ne emrediyorsa mutlaka gereği yapılmalıdır ama hastanelerin durumunu halk olarak beğenmiyoruz. Çünkü gerçekten her ne kadar iyi doktorlarımız olsa da yeterli hizmetler verilemiyor ve özel hastanelere gidildiğinde insan gıpta ediyor.

Dolayısıyla sosyal devlet anlayışı ile mutlaka ve mutlaka bu sağlık sistemi gözden geçirilmeli ve daha kaliteli, verimli, halkın beğeneceği bir sistem yaratılmalı. Söylemesi kolay diyeceksiniz ama bunlar tabi ki irade ve sürekli hükümetler ister. Yani her sene değişen hükümet ile bunu yapamazsın. Dolayısıyla inşallah bu hükümet daha uzun olur ve bu beklentiler yer bulabilir.  

Çevre meselesine gelince ülkede gerçekten çevre tahribatı var. Bu tahribatların önlenebilmesi için mesela Girne’de bu kadar otel yapılıyor, yapılmaktadır ama kanalizasyon alt yapımız ne kadar yeterlidir? Belediyelerle bu konuda nasıl iş birliği var devletin? İzni verin, oteli yapar ama bu kanalizasyon yeterli değilse gerçekten denize akıyor mu? Denize akıyorsa hapı yuttuk. Çünkü boğulacağız. Böyle haberler geliyor üzülüyorum. Hükümet kurmak güzel bir şey ama bütün bunlara çare bulabilecek bir irade ortaya çıkarsa bürokratlarla, bir duruş sergilenirse o zaman güveniriz ve desteğimizi sonuna kadar veririz.

Türkiye ile imzalanacak protokolün de bu saydığım şeylerin yapılması için imzalanması gerekir. Doğrudur dayatma ve bizim kabul edemeyeceğimiz işlerin bize empoze edilmesi doğru olmaz. Hükümet olarak, halk olarak buna mutlaka hayır dememiz lazım. Ama yapılacak olanlar eğer bizim iyiliğimiz içinse… örneğin mesai saatlerine bakıldığı zaman şuan üç buçuğa kadar mesai bunun neresi doğru? Bunu kim savunabilir. Ben burada büyük aksaklık görürüm. Bunun biran evvel düzeltilmesi gerekir. Bu kendi başına 20 milyon ek mesai yaratıyor yılda. Bunu da tekrar tekrar bakmak lazım mesai sistemi de dahil.

Hep kamu reformu denildi bir türlü geçmedi. Bu kamu reformu ile işte bildiğiniz gibi 3’lü kararnamelerin daraltılması ve bu kadar müşavir yaratılmasın amaçlanıyordu. Kamu Hizmeti Komisyonu’nun daha güçlü hale getirilmesi ve doğru insanların doğru yere yerleştirilmesi bu da önemli buna da süratle bakmak lazım.

Tüm kesimler para istiyor ve yerel gelirler yetmiyor ben hep şunu söyledim; bu yapıda Türkiye buraya biraz daha destek olması lazım. Biz cari giderlerimizi yerel gelirlerimizle karşılamak istesek de bu yapıda döviz kurunun artmasıyla alım gücü de düştü ve bankalara da bakıldığında gelen haberler öyle ki bu tüketici kredileri ile bankalardan borçlananlar zamanında paraları ödeyemiyorlar.  Bırakın faizi ana para da ödenemiyor ve tahsili gecikmiş alacaklar 850 milyon TL’den 1 milyar TL’nin üzerine çıkmış yani yüzde 20’ye yakın artış var son yayınlanan Merkez Bankası raporunda. Bu da beni üzdü. Demek ki ekonomide sıkıntılar gerçekten hat safhada. İnsanlar bankalardan aldıkları kredileri ödeyemiyorlar. Birde bankalar sıkmasa ve her gelene her isteyene kredi verseler o zaman daha da vahim olur.

Genel anlamda ekonomiye bakıldığında inşaat, üretim, sanayi sektöründe bir durağanlık, bir yavaşlama, esnafın durumu daha da kötüye gittiğini görüyorum dolayısıyla bu hükümete çok büyük işler düşüyor. Önemli bir takım konular masada duruyor. Bütçeyi bilen biri olarak; bu bütçenin zaten kendisinin 350 milyon TL açığı var. Türkiye’den geciken ve gelecek olan paraları da hesaba kattığınızda zaten 350 milyon TL açık var ve dolayısıyla kolay bir süreç yok. Bu açığın ortadan kalkması için gelirlerinizi artırmanız, tasarruf yapmanız lazım. Günün sonunda halen daha bir eksik varsa borçlanmanız lazım. Borçlanma limitleri de belli.

• Ne kadar sürdürülebilir yapıdır sürekli borçlanmak, borçlanarak maaş ödemek, kamu giderlerini karşılamak?
• ERSİN TATAR:
Sürdürülebilir yapı değil. Dolayısıyla radikal tedbirlerin alınması kaçınılmazdır. İşte ‘ekonomiyi kayıt altına alacağız. Kaçak çalışanlar varsa ya da normal maaşı üzerinden sigortası yatırılmıyorsa bunları düzelteceğiz ek kaynak gelecek.’ Güzel, bunları her hükümet söyler ama fiiliyata geldiğinde o iş o kadar kolay değil. Çünkü yakalayamıyorsunuz veya insanların o parayı ödemeye gücü yok, yakalasan da cezaya girecek, iş yerini kapatacak veya adamı işten çıkaracak. Mutlaka devlet gereğini yapmaya çalışıyor ama oradan ben fazla performans beklemem. Dolayısıyla burada bakmak lazım; emeklilik yaşı nedir, ne değildir orda bazı düzeltmelerle ne tasarruf edilir, fon bundan ne fayda sağlar? tabi bunları biranda yapamazsınız ama kademeli olarak ancak gündeme getirebilirsiniz. Hükümetler acı tedbirler alabilmeli. Çünkü hükümet etmeye gelen sadece oraya maaşları ödemeye gelmiyor. Köklü reformlar yapması lazım ki uzun vadede yapılan memleketin hayrına olsun. Sosyal sigortalara baktığımda görüyorum ki bugün toplanan primler ödenen maaşların yarısı bile değil. 13’ncü maaşlar da dahil toplam yılda 800 milyon TL ödeme yapıyorsa oranın geliri yılda 400-450 milyon TL’dir. Fakat bir de sağlık giderleri vardır. Çünkü sen sosyal sigortalıysan sadece emekli olduğunda emekli maaşı alman aynı zamanda hastaneye gittiğinde sosyal sigorta kapsamında hizmet alın. Sosyal sigortalar kurumunun Devlet Hastanesi’ne o hizmetten dolayı para ödemesi lazım. Bu para ödenmiyor ve bundan dolayı genel sağlık sigortasına da bu memlekette geçilmesi gerekir ama paraya, kaynağa ihtiyaç var.

• UBP Kurultayı’nda önemli bir oy aldınız. UBP iki dönemdir hükümette ancak size görev verilmedi, sorulmadı. Özgürgün ile kurultaydaki yarış devam mı ediyor?
• ERSİN TATAR:
Özgürgün ile bir sıkıntım yok. O benim ne kadar meraklı, çalışkan ve ilgili olduğumu gayet iyi bilir. Kendisi de çeşitli ortamlarda bunu ifade etmiştir. Ama Maliye Bakanlığı her ne hal ise bize verilmiyor, karşı tarafa veriliyor.

• Sizin bir talebiniz oldu mu veya size danışılıyor mu?
• ERSİN TATAR:
Bakanlık talebim olmadı. Hiç de danışılmadı.

• Geçtiğimiz hafta Karoğlanoğlu’nda yapılan eylemde yer aldınız. UBP’li bakanın Bakanlar Kurulu’na verdiği önerge ile bir arazinin bir yatırımcıya devri gündeme gelmişti.
• ERSİN TATAR: Ben bu konuyu YENiDÜZEN’de gördüm. Hiçbir bilgim yoktu. Bize bilgi verilmedi bu konuda. UBP Karaoğlanoğlu Örgütü’nden arandım Örgüt Başkanı Sertaç ile Minci tarafından ve mutlaka gitmem istenildi. Ben de gittim, olayı da orada öğrendim. Bir duyum vardı ama ne olduğunu tam bilmiyordum açıkçası. Gittim, halkla birlikte oldum, hiçbir sakınca da görmedim. UBP bir önceki hükümet döneminde bu önergeyi götürmüşse bize anlatsınlar. Haklı olan taraf varsa onu da destekleriz. Ama halkı da dinledik, o da güzel bir şey. Oraya gitmeden o insanların duygularını nasıl öğrenecektim ki. Orada olayı yaşadım ve mutluyum.

“Arazi meselesinden UBP’nin belediye meclis üyeleri de bihaber”

• Gazetede okuduktan sonra bu öneriyi nasıl yorumladınız?        
• ERSİN TATAR:
Siyaset siyasettir. Hükümetin eğer yasalsa yapacağı iş, o görüşü savunursa olabilir ama bu işin yasallığını araştırmak ve bakmak lazım. Bir de tabi parti, o bölgedeki partilileri, Girne Belediyesi UBP’li belediye meclis üyelerini de bilgilendirmesi gerekirdi. Parti bu işin öncülüğünü yapıyorsa ve doğrudur yaptığı iş, oradaki insanlarla paylaşmalıydı. Belki de o bölgede ilgili bakan toplantı yapıp, bilgi vermeliydi, ‘biz böyle bir şeye girişiyoruz dolayısıyla buraya çok güzel tesis, otel yapılacak ülke bundan çok şeyler kazanacak’ diye oradaki insanları da yoklardınız ve o işi yapardınız. Şuan oradaki insanlar, UBP’liler işin ne olduğunu bilmiyor ben gözümle gördüm UBP’nin belediye meclis üyeleri de bihaber dolayısıyla bu konuda bir sıkıntı yaşadım. Ben bu konuda bilgi isteyeceğim.

• Hükümete güvenoyu vereceğinizi söylediniz ancak endişeleriniz de var. Vicdanen rahat güvenoyu verebilecek misiniz?
• ERSİN TATAR:
Bu ülkede parti disiplini diye bir şey var. Ben parti disiplinine uymak zorundayım. Parti Meclisi’nden karar aldılar ve bu şekilde bir hükümet kuruldu ve partinin desteği vardır. Dolayısıyla bir milletvekili olarak benim da destek olmam gerekiyor. Ben en azından düşüncelerimi paylaşıyorum, kamuoyunda da vicdanımda da doğruyu yaptığıma inanıyorum. Aksi takdirde farklı hareket içerisine girsem bunun disiplin mekanizması var. Akabinde de ne olacağı belli olmaz. Bu siyasi partiler böyle yönetilir. Dolayısıyla demokrasinin gereği korkmadan, çekinmeden bildiğim doğruları söylüyorum. Tabi önümüzde 1.5 yıl içerisinde bir seçim olacak. Ondan sonra gidip seçmenin takdirini hep birlikte göreceğiz. Ama ben parmakçılık yapmam, güvenoyu vereceğim, yanlış gördüğüm şeyleri de söyleyeceğim. Bunu açık yüreklilikle ifade ediyorum. Yanlış bir şey yapacağım yok çünkü ben siyasetten ne bir rant, ne bir ayrıcalık beklerim, ne de ille de bakan olayım diye bir derdim yok. Bakanlık yaptım ve ne olduğunu da biliyorum ama günün sonunda bir parti içerisinde bir çalışmanın sonucu olarak sizi partili bir yerlere layık görürse ama birileri sırf başka maksatlarla sizi ekarte etmeye çalışır o da doğru olmaz. Ama ben dediğim gibi bütün olgunluğumla, partime ve memleketime madem milletvekiliyim katkılarımı vereceğim. Ne Özgürgün ne diğerleri ile hiçbir sıkıntım yok. Şuan bu hükümet modeline evet özellikle Maliye Bakanlığı ile ilgili çekincelerimi söyledim.

Diğer konularda da çekincelerim var yani bugün kamuoyunda nedir söylenen; çok sık bakanlar değiştiriliyor. Faiz Sucuoğlu Turizm Bakanı olarak başarılıydı neden o zaman Turizm Bakanlığı bu hükümette Faiz Sucuoğlu ile devam etmedi de Fikri Ataoğlu’na verildi. Sucuoğlu, defalarca ‘turizm en önemli bakanlıktır, en önemli meseledir, falan falan’ dedikten sonra hopp şimdi Ataoğlu bakan. Veya şimdi bizim Kemal Dürüst Eğitim Bakanıydı, ödül de aldı, güzel. Niçin devam etmedi ‘tam gün eğitimi’ yapsın da şimdi pat diye Ulaştırma Bakanı oldu?Daha önce bu bakanlıkta çalışmadı, şimdi ta onu öğrensin… Nasıl olacak bu işler? Şimdi bunu ben söylemezsem çatlarım. O yüzden söylüyorum. Benim mantığım budur.

Koalisyon pazarlıklarında böyle çıkmış e şimdi onu da eleştiririm.  Mesela tecrübe edinmiş bakanlar devam etseydi ve Dışişleri mesela CTP’deydi Serdar Denktaş Dışişleri Bakanı olabilirdi. Koalisyon pazarlığı olabilir ama günün sonunda memleketin hayrına ne ise o şekilde tecrübe kazanmış ve bir önceki hükümet döneminde çalışmış insanların aynı bakanlıkta devam ettirilmesi daha iyi olurdu diye düşünürüm ben. Ama verilen cevap koalisyon pazarlığında böyle çıkmış ortaya. Böyle çıkmış…

Serdar Denktaş dedi ki; komitelerin çalışabilmesi için teknokrat bakan atayacak ve açıklama yapıldı. Sabaha kadar değişti çünkü o 2 bakan demiş ki ‘biz bakan olmazsak Meclis’e gitmeyeceğiz’ ve teknokratları geri çektiler. Şimdi DP’den sadece Mustafa Arabacıoğlu Meclis’e gidecek. Bu Meclis’in çalışması lazım bakalım orada nasıl formüller üretilecek. Ama şimdi Başbakanımız ve bakanlarımız komitelere gelemez bunları düştüğünüzde kalır 9 kişi geriye. Arabacıoğlu ile birlikte 10 kişi iktidarı temsilen bu komitelerde performans sergileyelim. CTP, ana muhalefet, demokrasinin gereği böyle yapılır nisabı bile sağlamaz. O yasaların geçmesine ne kadar yardımcı olacak memleketin yararına belki birkaç yasaya yardımcı olurlar bilmiyorum ama kolay bir süreç değildir. Sıkıntılı bir süreçten geçeceğiz.

“Adaylığım, Özgürgün’ün başarısına bağlı”

• Sürekli halkla birliktesiniz. UBP başkanlığına yeniden mi hazırlanıyorsunuz?
• ERSİN TATAR:
Özgürgün başarılıysa, seçimden güçlü çıkarsa benim kurultayda aday olmam mümkün olmaz. Bütün mesele bu hükümetin başarılı olup olmayacağı. Eğer başarılı olursa böyle bir şey sözkonusu olmaz. Aksi takdirde tabi ki düşünebiliriz. Dediğim gibi ben hiç art niyetli değilim. İyi niyetliyim ve başarılarını ülkemin adına istiyorum. Başarısızlık durumunda zaten kendimizin bile milletvekili olacağı belli olmaz. Çünkü o zaman öyle bir rüzgar eser memlekette başka başka dengeler çıkar orta yere. Dolayısıyla başarılı olunması lazım, eleştirimizi de yapıyoruz çünkü onlarda bunlardan ders alabilirler, bize de sorabilirler. Yani ben bu yaşımda,  bu kadar tecrübe ve çalışmışlığımla beklerim yani bana da sorulsun bazı şeyler. Çünkü benim de fikrim  ve zikrim var sorulmasını isterim.

Bu haber toplam 3144 defa okunmuştur