1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. AKINCI'DAN SON AÇIKLAMALAR
AKINCIDAN SON AÇIKLAMALAR

AKINCI'DAN SON AÇIKLAMALAR

Kıbrıslı liderler yeniden görüştü. Akıncı-Anastasiadis görüşmesinde yeni uzlaşılar sağlandı. İşte Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı'nın en son açıklamaları.

A+A-

 

Müzakerelerle ilgili yoğun çalışmanın yarın da devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı,”Yarın bugüne kadar yaptığımız bu yoğun çalışmaların sonucunda geldiğimiz noktayı bir değerlendirme fırsatı bulacağız ve ondan sonraki süreci planlamaya çalışacağız” diye konuştu.


Bugünkü gündemlerinde, yurttaşlıklar, AB yurttaşlarının ikamet konuları, yasal ikametgah konuları, seçme-seçilme hakları, özgürlükler, üçüncü ülke yurttaşlarının konumu, Türk vatandaşlarına Yunan vatandaşlarıyla eşdeğer muamele konularının görüşüldüğüne dikkat çeken Akıncı, bu konularla ilgili ayrılık noktaları olmakla birlikte benzer yaklaşımların ve uzlaşıların da olduğunu söyledi.


"Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin iç vatandaşlarının en çok yüzde 20’sine kadar bir yasal ikamet hakkı tanınacak"


Akıncı şöyle devam etti:
“Daha önce çeşitli vesilelerle yaptığım açıklamalar vardı. Bizim açımızdan önemli olan iki kesimlilik ve iki toplumluluğu bertaraf etmeyecek anlayışların ne kadar önemli olduğunun altını çizdim. Bu anlamda yasal ikametgah kavramının bizim için önemli olduğu çünkü onun yerel seçimlerle de ilgili bir konu olduğunun altını çizmiştim. Daha önceki müzakerelerimizde de vardığımız bir uzlaşıyı teyit ettik. O da şudur; Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin iç vatandaşlarının en çok yüzde 20’sine kadar bir yasal ikamet hakkı tanınacaktır ki Kıbrıs Türkünün bu taraftaki çoğunluğu herhangi bir şekilde tehdit altında olmasın.

Tabii bunun yanında herhangi bir siyasal hak içermeyen kalma hakkı dediğimiz zaten kaçınılmaz olarak olacak olan bir uygulamadır. İsteyen istediği yerde konaklayabilir. Yazlık ev yapmak istiyorsa yapabilir. Bir apartman dairesi alıp yerleşebilir. İş bulursa çalışabilir. İş kurmak isterse yerel yönetime müracaat edip gerekli izinleri alırsa işini kurabilir. Bütün bu olanaklar her iki tarafta da var olacaktır. Ancak bunlar herhangi bir siyasal hak içermeyecektir.

Dolayısıyla siyasi bir hak içermeyecek olan iki konu vardır yurttaşlıklar anlamında. Biri iç vatandaşlık konusudur.  İç vatandaşlığın kriterleri zaten  kurucu devletlerin kendileri tarafından sağlanacak, saptanacak ve bu konuda da öteden beri bir uzlaşı vardır. Örneğin, herhangi birisinin iç vatandaşlığa müracaat etmesi için çok iyi lisan bilmesi yani kuzeydeki devlette geçerli olan ana dili çok iyi bilmesi gerekecek. O nedenle çok spesifik sayıdan bahsediyoruz. Kalma hakkı da herhangi bir başka hak da doğurmayacak. Bizim için önemli olan yasal ikamet miktarıydı. O konuda biz uzlaşma zaten vardı, bunu bugün teyit etmiş olduk. En çok yüzde 20 olacak şekilde.

"Evet bireysel haklar olacaktır"

Özgürlüklerle ilgili olarak da serbest dolaşım, serbest mülk edinme gibi olgular sık sık ifade edilir. Evet bireysel haklar olacaktır. Mülkiyet hakkı da bunlardan biridir. Şu şartla; kurucu devletler onu düzenleme hakkına sahip olacaktır. Yani herhangi biri gelip de bütün bu araziyi aldım, ya da 10 daireli bir apartman söz konusuysa bütün apartmanı aldım diyemeyecektir.  Bu konularda geliştirilen anlayış ki iki tarafın da ortak anlayışı haline gelmiştir artık; iki kesimlilik bakımından bizim herhangi bir endişe duymamıza neden olmayacaktır ki bu Kıbrıs Türk halkının referandumda kullanacağı oy bakımından önem arz etmektedir.

"50'lerden gelen bir sorun"


İki konuya daha değinmek istediğine dikkat çeken Akıncı, bunlardan bir tanesinin Kıbrıs sorununun 1974’te başladığı yönündeki söylemler olduğunu belirtti. 
“Özellikle Rum ve Yunan tarafından sorunun bir işgal sorunu olduğu söyleniyor. İşgal kalkınca bu sorun bitecektir. İkili bir sorun değildir şeklindeki anlayışlar var” diye konuşan Akıncı, bu anlayışların yanlış olduğunu söyledi.
Akıncı, bu anlayışların sorunun köküne inmeyen anlayışlar olduğunu da ifade ederek, “Kıbrıs sorununu 1974’te başlatırsanız 1963’te ne olduğunu hatırlamak istemezsiniz. Ama gerçek bu değildir. Ta 50’lerden gelen bir sorundan bahsediyoruz ve ortaklık cumhuriyetinin nasıl yıkıldığını unutmamamız gerekiyor. Yarınımızı kurarken elbette geçmişte kalalım demiyoruz ama geçmişten de dersler alalım. Ve o derslerle yarınımızı kuralım ki sağlam olsun. Yeniden yıkılmasın. O anlamda bunlara cevap vermek istiyorum. Sorunun bir  boyutunu görüp diğer boyutunu görmezden gelirseniz bizi doğru bir yere götürmez” diye konuştu.

Federal poliste eşitlik


Bir diğer konunun da polisin yapılanmasıyla ilgili olduğunu ifade eden Akıncı, bu konuda da Rum basınından yansıyanların eksik olduğunu belirtti. 
Akıncı şöyle devam etti:
“Kurucu devletlerin polis sayılarıyla ilgili olarak geçmişten gelen bir uzlaşma vardır. Güney Kurucu Devleti’nin 5 bin, Kuzey Kurucu Devleti’nin 3 bin 100 polise sahip olması uzlaşılmış bir konuydu. Biz bu sayıyı bozmadık. Bu uzlaşmanın devam etmesini istiyoruz. Bu da yüzde 60’a 40 oranına denk geliyor.

Onun dışında federal polis konusunda ise, Rumlar tümüyle bunun yüzde 60’a 40 olmasını savunuyorken, biz de yarı yarıya olmasını savunuyorduk. Bunun bir ara kesitini bulduk. O konuda bir öneriyle bu uzlaşıyı sağladık. Bizim açımızdan önemli olan polisin silah kullanmaya yetkili olan birimleridir. Yani sayısal anlamda eşitlik talep ettiğimiz masa başı görev yapacak olanlar değildir. O nedenle silah kullanma yetkisine sahip olacak olan birimlerin ve federal soruşturma biriminin ortak soruşturma birimi adıyla andığımız bir birim var. Orada ve silahlı güç biriminde yarı yarıya eşitlik olması konusunda uzlaştık. Masa başı bölümler için 60’a 40 olmasını biz kabul ettik. Dolayısıyla orada da böyle bir uzlaşma doğdu. O nedenle poliste 60’a 40 oranında anlaşıldı haberleri yanlıştır. Doğrusu bu anlattığım çerçevededir.”



"Çözüm sağlandıktan sonra zaten bu kadar asker kalmayacak"

Bir gazetecinin “Yunan Başbakan Alexis Tsipras’ın, bu kadar fazla Türk askerinin bulunduğu bir yerde bulunacak çözüm, çözüm değildir. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz”  şeklindeki soruya ise Akıncı şu yanıtı verdi:


“Çözüm sağlandıktan sonra zaten bu kadar asker kalmayacak. Çözümün getireceği sonuçlardan biri de asker sayısının azaltılması olacaktır. Bu herkes tarafından bilinen bir şeydir. Bizim talebimiz de 40 bin askerin kalması değildir. Sadece üzerinde mutabakat sağlanacak oranda bir askeri varlıktan söz ediyoruz. Bu güvenlik-garanti çalışmaları çerçevesinde ortaya çıkacak olan rakam ne ise belli bir tarihte o rakama ulaşılmak üzere aşama aşama çekilecektir. Buna bu açıdan bakmak çözüm doğrultusunda katkıda bulunmak demektir. Ama sıfır asker, sıfır garanti, sıfır güvence derseniz o zaman bir uzlaşma mümkün olmaz” YENİDÜZEN
 

Bu haber toplam 4816 defa okunmuştur