
‘Torna tezgahı’
<<... Asker, Türkiye’yi hep koskocaman bir kışla olarak gördü.
Bu kışlada disiplin olacaktı.
Tek tip insan olacaktı.
Tek tip düşünce olacaktı
Herkes Atatürkçü olacaktı bu kışlada.
Herkes Türk olacaktı.
Farklılığa izin yoktu. Bu kışla, to
<<... Asker, Türkiye’yi hep koskocaman bir kışla olarak gördü.
Bu kışlada disiplin olacaktı.
Tek tip insan olacaktı.
Tek tip düşünce olacaktı
Herkes Atatürkçü olacaktı bu kışlada.
Herkes Türk olacaktı.
Farklılığa izin yoktu. Bu kışla, torna tezgâhı gibi çalışacaktı....>>
***
Hasan Cemal, dünkü yazısında, böyle tanımlıyor "kışla Türkiyesi"ni!..
Ve AKP ile artık bu düzenin değişmeye başladığının sinyallerini veriyor.
“Sancılar yaşanacak” diyor, bu nedenle.
İyi de...
Türkiye'yi "kışla"dan çıkaranlar, bu "demokratik ilerleme"yi cesaretle sağlayanlar, iş Kıbrıs'a gelince, ne oluyorlar ki ?!
Niye, bu kez, kendileri "kışla" görüyor, adanın kuzeyini.
Hem de 'sivil' olmalarına rağmen.
Yine Hasan Cemal yazısında diyor ki, "Askeri vesayet, demokrasinin ikinci sınıf kalmasında belirleyici rol oynadı."
Şimdi "birinci sınıf demokrasi"yi arıyor Türkiye...
Peki, "Ankara vesayeti" ile demokrasisi "ikinci sınıf" dahi olamayan Kıbrıs'ın kuzeyine ne demeli...
Eğer, Türkiye'deki mücadele "ilkesel"se, Kıbrıs'a niye aynı yaklaşmıyorlar.
Neden burada "torna tezgahı" istiyorlar ısrarla, herkesin "Türk", herkesin "iyi Müslüman", herkesin "tek tip" olması gerektiğini söyleyerek...
Eğer, ilkeselse !..
Girne’deki Festival
Girne Kalesi çok farklı bir gece yaşadı, dün...
Bu adanın tarihi...
Ve kültürü...
Ve zenginliği sergilendi yeniden.
Medeniyetler buluştu...
Girne Belediyesi, ilkini düzenlediği festivalle, iddialı olduğunu gösterdi.
Girne’nin insanı “yapış yapış” yapan rutubetine rağmen, orada olmak, gerçekten keyifti.
Lüzinyan’dan Venedik’e, Kleopatra’dan Richard’a kadar kostümlerle, renklerle, anlatılarla tam bir ‘kültür şöleni’ydi açılış...
Daha UB 40 grubu var, sokak çalgıcıları var, Girne’nin iki farklı sahnesinde Kıbrıslı grupların konserleri var, tiyatro var, Bulutsuzluk Özlemi var, Nil var, Nev var...
Bu kadar “var” arasında, dikkatimi çeken “yok”, devlet ve hükümet “temsilcileri” oldu!..
Üstelik “Turizm Bakanı” Girneli!..
Üstelik, yüzlerce yabancı turist Girne Kalesi’ne doluşmuşken, ne Başbakan var, ne Bakanlar!..
Kültür Bakanı’nın da seçim bölgesi değil herhalde!..
Devleti temsilen hepsi bir ‘müsteşar’...
Eğer, gece geç saatlerde ayrıldıktan sonra ben gelenler olmuşsa, bilemem...
Ama üzüldüm doğrusu!..
Denize sıfır!
Denize sıfır arazi!..
“Rezerv” edilmiş..
Kime?
Galatasaray’a...
Trabzon’a da edilmişti galiba...
Ne de olsa ‘ganimet’...
Ne de olsa “kan döktük, bizimdir...”
Yalnız bizim coğrafyamızda “kan”, “koçan” yerine geçiyor daha...
Peki ne olacak?
Gelip kamp yapacak, Türkiye’nin büyük takımları..
Sonra...
UEFA’da torbaya girecekler...
Eğer çıkarsa APOEL, OMONYA!..
Biz de izleyeceğiz yalnızca..
***
Baf Ülkü Yurdu’na, Doğan’a, G.G’ye, İskele’ye, Yenicami’ye arsa veren var mı acaba, denize sıfır hem de!..
Siyaset askerleşirse...
<<... Silahlı Kuvvetler’in siyasi otorite altına alınması, demokrasinin gereğidir.
Ama “Asker siyasileşmesin” derken siyaset askerileşirse bunda da ciddi tehlike vardır...>> (Can Dündar)
Tamam efendim!
Nazım Bakan, Ankara’da “yurttaşlık” yasaları, “af”, beyaz ve yeşil kimlikler konusunda “sunum” yaptı ya!..
Hemen “hamaset” patlatıldı...
“Bizim ilişkimiz kardeşlik falan!..”
Ne oldu adanın “stratejik” önemi !..
Ve bu nasıl bir ilişki ki, bizimkiler “tamam efendim, evet efendim, oldu efendim” dışında, diyemiyor bir şey!..