1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. TARİHİ MAĞUSA KENTİ VE TAHKİMATI
TARİHİ MAĞUSA KENTİ VE TAHKİMATI

TARİHİ MAĞUSA KENTİ VE TAHKİMATI

Mağusa M.Ö 285-247 yılları arasında Mısır Kralı Potoleme Filadelfus tarafından “Arsino” adıyla kurulan küçük bir kıyı yerleşim birimiydi.

A+A-

 

 

Tuncer BAĞIŞKAN

     

Mağusa M.Ö 285-247 yılları arasında Mısır Kralı Potoleme Filadelfus tarafından “Arsino” adıyla kurulan küçük bir kıyı yerleşim birimiydi. İlk kurulduğunda bir varlık gösterememiş olmasına karşın, Arap akınlarının sona erdiği M.S 964 yılından başlayarak “Kumda Saklı” anlamına gelen “Ammohostos” adıyla bir gelişim sürecine girmiştir. Lüzinyan döneminde limanı doğu ile batı ticaretinde bir merkez olarak kullanılması ve doğuyla ticari ilişkilerde bulunan tüccarların bir buluşma yeri olması ona olağanüstü bir zenginlik kazandırmıştır. Ancak Cenevizlilerin adaya hâkim olma girişimleri Mağusa limanı üzerinden sürdürülen deniz ticaretinin gerilemesine neden olur. Venedik ile Osmanlı dönemlerinde askeri bir üs olarak kullanılması ona askeri bir kimlik kazandırırken, kazanılan bu kimlik de Mağusa’nın deniz ticaretinden sağladığı zenginliği tüketir.  

 

LÜZİNYAN TAHKİMATI (M.S 1091 – 1489)

Lüzinyan döneminde kentin etrafı ince yapılı alçak bir sur duvarlarıyla çevriliydi. Henry II’nin (M.S 1253 – 1267) emriyle başlanan sur inşaatında , adanın çeşitler yerlerinden toplanıp getirilen insanlar angarya çalıştırılır. Başlatılan inşaat, batıdan gelebilecek deniz saldırılarına karşı, Henry II’nin kardeşi Amaury tarafından aceleyle tamamlanır. Deniz yönündeki surlar ile rıhtım ise Cenevizlilerin Mağusa’yı ele geçirdikleri M.S 1373 yılında Kıbrıs kralı Peter II’nin emriyle güçlendirilir.

O sıralarda iki bölümden oluşan ve ticari amaçla kullanılan Mağusa limanı, güneydoğu rüzgârlarına karşı doğal bir dalgakıran tarafından korunmaktaydı. Limana girişi sağlayan öndeki “dış liman”, iki kule arasına gerilen bir zincirle kapatılarak korunmaktaydı. Bu limanın güney doğu gerisindeki “iç liman” ise tersane olarak kullanılmaktaydı. Surlara paralel olarak yapılan limanın ahşap rıhtımı, “Porta di Limisso” adıyla bilinen Kara Kapısı’ndan başlayıp Otello Kalesinde son bulmaktaydı. Gümrük binaları ise Deniz Kapısı’nın önündeydi. Kara tarafındaki surların önünde ise, M.S 1373 yılında Cenevizlilere karşı verilen savaş sırasında Kıbrıs Kralı Peter II’nin emriyle kazılan bir hendek vardı. M.S 1390 yılında kenti ziyaret eden Nicolas de Martoni, kalenin üç yanındaki derin hendek su ile dolu olduğundan denizle çevrili bir adayı andırdığını yazmıştır.

M.S XIV. yüzyıl sonlarında kalenin 2-3 katlı 14 küçük kulesi vardı. ‘Citadel’ veya ‘Kastrum’ adıyla bilinen şimdiki Otello Kalesi’nin olduğu yerde bulunan kale ise, iç savunmanın merkezi durumundaydı. Bu iç kalede, Kıbrıs’ın valisi de olan ‘Mağusa Kaptanı’ ile iki veznedarı görev yapmaktaydı. Ayrıca Mağusa kalesindeki garnizon askerlerinin büyük bir kısmı da bu kalede görev yapan komutanın emrindeydi.

Lüzinyan ile Ceneviz dönemlerinde kentin dört giriş kapısı vardı. “Lemesos” adıyla bilinen kentin ana giriş kapısı şimdiki Akkule’nin hemen batısındaydı. Deniz ticareti ise “Porta del Mare” olarak bilinen şimdiki deniz kapısından yapılmaktaydı. Kentin güneydoğundaki kapı ise tersaneye ulaşımı sağlamaktaydı. “St. Anthony” adıyla da bilinen Karpaz kapısı ise kentin kuzeybatısındaki Diamante burcu yanında yer almaktaydı.

 

VENEDİK TAHKİMATI (1489 – 1570/1)

Deniz ticaretinde önde gelen ülkeler arasında yer alan Venedikliler, bir yandan doğu ile batı arasında bir ticaret merkezi durumunda olan Mağusa üzerinden ticari ilişkilerini sürdürebilmek, diğer yandan da Venedik’in hububat ile tuz ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla Mağusa kentine ayrı bir önem vermişlerdi. Ancak adanın Osmanlılara karşı savunulabilmesi amacıyla Venedikliler askeri bir yönetim şekline girmiş, böylece kentin savunmasını üstlenen Mağusa garnizonu Venedikli askerlerle değiştirilmişti. Liman tarafındaki surların 1491 yılındaki yersarsıntısından yıkılması üzerine ilkin bazı yerlerin bakımının yapılması planlanır. Böylece M.S 1491-1528 yılları arasında yapılan tamiratlar için 178.092 düka harcanır. Surların tamiratı ile bakımlarını yapan Venedikli komutanlar arasında Michele Sanmichele, Giovanni Girolamo Sanmichele, Nicolao Foscarini, Nicolao Priolis, Giacometto da Novelo ve Orologi adlarına rastlanmaktadır. Limanı koruyan ortaçağ kuleleri M.S 1492 yılında Mağusa komutanı Nicolao Foscarini tarafından değiştirilirken, M.S 1520 yılından itibaren limana bakan doğu surlarının bazı yerleri de yeniden inşa edilir. Otello Kalesi M.S 1492 yılında Nicolao Foscarini tarafından yeniden inşa edilmek suretiyle güçlendirilir. Bu bilgiler, giriş kapısının üst başına monte edilen St. Mark aslanının bulunduğu kabartmalı mermer levha üzerinde kayıtlıdır.

M.S 1496 yılına gelindiğinde surların batısındaki Moratio burcu’nun yanı sıra, Mağusa surlarının askeri ve sanatsal yönden en güzel örneklerinden biri olan Porta del Mare (Deniz Kapısı) da, Mağusa Kaptanı Venedikli Nicola Prioli tarafından restore edilir. Salamis harabelerinden getirildiği tahmin edilen renkli mermerlerle kaplı olan denize bakan dış kapısı sanatsal yönden zengindir. İtalyan Rönesans stilindeki kapının üst başındaki mermer levhada Venediklilerin amblemi olan kanatlı St. Mark aslanı ve bunun altındaki mermer levhada ise yapımcısı ile yapım yılı kayıtlıdır.

Önceleri yer yer yenilenen sur duvarları, Doğu Akdeniz’de gelişen Osmanlı tehdidi, barutun keşfedilmesi ve savaş tekniklerinin değişmiş olması da dikkate alınarak surların bütünlüklü olarak ele alınması ilk kez M.S 1548 yılında Giovanni Girolamo Sanmichele tarafından ortaya atılır. Bu fikir de M.S 1557 yılında ciddi ciddi düşünülmeye başlanır. M.S 1562 yılında Kıbrıs’a gelip surları inceleyen Ascanio Savorgnano’nun hazırladığı rapor M.S 1562 tarihinde yayımlanır. Kıbrıslılardan toplanan vergilerden oluşan bütçenin % 10’unun bu amaçla kullanılması planlanırken, bu vesileyle 300000 duka harcandığı da kayıtlara girmiştir. Böylece M.S 1562-1570 yılları arasında askeri mimari üzerine uzmanlaşmış 10’larca mimar ile mühendis surları yeniden inşa ve modernize etme uğraşı içine girer. Bunlar arasında Ercole Martinengo, Luigi Brugnoli, Agostino Clusone, Sforza Palaviccini, Ascanio, Giulio Savornano ve Astorre Baglione adlarına rastlanmaktadır. En sonunda tahkimat sistemi Giovanni Girolamo Sanmichele tarafından ele alınıp tamamlanır. Ancak surların bitimine yakın hastalanan Sanmichele 45 yaşında vefat eder.

 

 

Surların modernize edilmesi çalışmaları sırasında kaleyi çevreleyen hendek temizlenip daha derin kazılır. Batıdaki sur duvarlarının hemen önündeki ana kayaya ise, insan boyunu aşan ikinci bir hendek daha açılır. Ancak kazılan iki hendeğin su ile doldurulması öngörülmez. İkinci hendeğin kazılmasının amacı, bir yandan sur duvarlarının altına lağım açmak suretiyle surların havaya uçurulmasını engellemek, bir yandan da surlara hücum eden askerlere engeller yaratmaktı. Hendeğin kazılmasından sonra hemen gerisine, surlardan daha yüksek bir istinat duvarı yapılır, gerisi ise toprakla doldurularak eğimli bir rampa elde edilir. Burada güdülen amaç ise, top atışlarına karşı surların toprak rampa ile perdelenmesi, böylelikle de surların top atışlarına hedef olmamasıydı.

Barutun icat edilmesinden sonra Ortaçağ kalelerindeki surların çökertilme yöntemi, sur temellerinin altına açılan ve sıçan yolu olarak da bilinen lağımlara yerleştirilen barut fıçılarının patlatılmasıydı. Bu yeni savaş taktiğini bilen Venedikliler, bölgenin kayalık olmasından da yararlanarak, ana kayaya derin bir hendek açmışlar ve bu hendeğin üst başında kalan ana kayaların üzerine de sur duvarlarını inşa etmişlerdi. Ancak yine de kentin güney tarafındaki Arsenal (Cambulat), Campo Santo (Santa Barbara) ve Andruzzi burçlarının bulunduğu alan kayalık olmadığından, buradaki surların toprak zemine inşa edilmesi kaçınılmaz olmuştur. Burası ise kale savunmasının en zayıf noktası sayıldığından buraya iki huruç kapısı da yapılmıştır. Sur duvarlarına yapılan 15 kuleyle kentin ateşli silahlara karşı daha mükemmel savunulacağı hesaplanmıştı. İki kule arasındaki mesafe ise 22, 30 ve 35 adım arasında değişmekteydi. Genellikle komutanların adları verilen bu kuleler sırasıyla Arsenal (Cambulat), Campo Santo (Santa Barbara-Halkalı Tabya), Andruzzi (Su Burcu), Santa Napa (Giudecca-Altın Burcu), Ravelin (Lemesos-Akkule), Diocare, Moratio , Pulacazara (Altı Parmak), St. Luke, Martinengo (Tophane), Del Mozzo (Şehit Tabya), Diomante (Karpaz Tabya), Signoria (Halkalı Mazgal), Otello ve Porta de Mare (Deniz kapısı burcu) olarak bilinmektedir. Surların yükseklikleri 10 adım (18 metre), genişlikleri 18.20 - 22 adım (9 metre), çevresi 1800 adım (3 kilometre) ve hendek genişliği ise 12 adım idi. Ana giriş kapılarının fazlalığı kentin savunmasında güçlükler yaratacağı dikkate alınarak, daha önce var olan Karpaz (Diamante) ile Tersane (Arsenal) kapıları kapatılırken, kente girişi sağlayan sadece “Ravelin” ile “Porta del Mare” kapıları açık bırakılmıştır.

Surların şehre bakan kısımlarına ulaşım amacıyla seğirdim yolları yapılırken, surların daha da güçlendirilmesi için geri kısımları toprakla doldurulmuştur. Bazı kısımlardaki seğirdim yolları çok geniş tutulduğundan, buralardan iki arabanın yan yana geçebildiği kaydedilmektedir.

 

OSMANLILARIN MAĞUSA KUŞATMASI

Osmanlı İmparatorluğu’nun Mısır’ı ele geçirdiği 17 Eylül 1517 tarihinden itibaren Akdeniz’in adeta bir Osmanlı gölü haline gelmesi Kıbrıs’ın alınmasını da gündeme getirmiştir. Nihayet 1 Temmuz 1570 tarihinde Limasol çıkartmasıyla başlayan Kıbrıs seferi, kentlerin teker teker ele geçirilmesiyle sürerken, en sonunda sıra adanın en güçlü kalesi olan Mağusa’nın alınmasına da gelmiştir. O sırada Kıbrıs’ın General Valisi ile Mağusa Kale komutanı Marcantonio Bragadino idi.

Nihayet Mağusa kalesi 18.Eylül.1570 tarihine kuşatılır. Kentin 3 kilometre kadar güneybatısına Lala Mustafa Paşa’nın karargâhı kurulurken, ikinci bir karargâh da kalenin batısına kurulur. Surlar ile burçların önlerine ise eyalet askerleri yerleştirilir. Kilis Sancak beyi Cambulat altı oğluyla Arsenal burcunda, Halep Beylerbeyi Derviş Paşa Campo Santo (Santa Barbara) burcunda,  Anadolu Beylerbeyi İskender Paşa Andruzzi ile Santa Napa (Giudecca) burçlarında, Lala Mustafa Paşa Rumeli eyalet askerleriyle Ravelin (Lemesos) giriş kapısında, Karaman Beylerbeyi Hasan Paşa Diocare Burcunda, Sivas Beylerbeyi Behram Paşa ile diğer 5 Rumeli sancak beyi Pulacazara Burcunda, Maraş Beylerbeyi Mustafa Paşa St. Luke Burcuda ve Kıbrıs Beylerbeyi Muzaffer Paşa komutanındaki Araplar ile gönüllüler ise Martinengo Burcunda görevlendirilir. Kalenin kuzey kesimindeki Del Mozzo ile Diomante burçlarının cepheleri bataklık ile kayalık olması nedeniyle bu alanın Niğde Sancak Beyi Mehmet Bey ile Kastamonu Sancak Beyi Sinan Bey komutasındaki süvari birlikleri tarafından devriye esasına göre gözetilmesine karar verilir.

O sırada kentte bulunan yiyecek stokunun sınırlılığı nedeniyle, yerli halktan 5370-8000 kişi gönüllü olarak kalenin dışına çıkarak teslim olur. İlk kuşatmadan hemen sonra kış mevsimine girildiğinden, takviye edilmiş ikinci kuşatma yaz mevsimine ertelenir. Önce çok sağlam olan surların tahrip edilmesi öngörüldüğünden, Kıbrıs genelindeki Hıristiyanlar Mağusa’ya sevk edilip kalenin güney tarafının gerisine topçu mevzileri yapılmaya başlanır. Güney ile az sayıda batı surlarını dövecek 4 toplu 17 ayrı batarya (74 top) inşa edilirken, donanma toplarının da buna katılmasıyla 145 topluk bir güç oluşturulur. Top sayısının içinde çok büyük olan 4 Şahmaran topu da yer almaktaydı. Mağusa kuşatması süresince kaleye atılan demir gülle sayısının 120000, taş gülle sayısının ise 43000 adet olduğu yazılı kaynaklara girmiştir. O sıralarda surlara atılan top güllelerinin bazıları şimdi bile yer yer sur duvarlarında görülmektedir.

İçinde su bulunmayan hendeğin, toprak, taş ve çalılarla doldurulması öngörülmesine karşın,  Venediklilerin geceleri hendeğe inip topladıkları taşları sur tamiri için, çalıları ise yemeklerinin pişirilmesinde yakacak olarak kullandıkları belirlendiğinden, Venedik askerlerinin hendeğe inişlerinin önlenmesi amacıyla hendeğin üst başına çakmaklı tüfekler yerleştirilir. Mağusa kalesinin alınması için surlara 7 büyük hücum gerçekleştirilir. 21.Haziran.1571 tarihinde gerçekleşen ilk hücum, savunmanın en zayıf yanı olan Arsenal burcuna yöneltilir. Burç, karadan ve denizden top ateşine tutulur. Surların altına kazılan lağım patlatılıp tahkimata büyük zararlar verilir. Ancak bu hücum, karşı hücum nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanır. Venedikliler, tahrip edilen Arsenal ile Kamposanto burçlarının arasını fıçılar içinde toprak, varil, torba, yatak ve minderlerle kapatırlar ve yeni savunma mevzileri inşa ederler. İlk hücum sonrasında, taarruzların bir noktaya değil de, güneydeki Arsenal, Camposanto, Andruzi, Santa Napa ve Ravelin burçarına, ayrıca batıdaki Martinengo ile Ay. Luca burçlarına yöneltilir. Ancak Venedikliler, surlardan hendeğe ateş dökmek, el humbaraları atmak ve çakmaklı tüfek kullanmak suretiyle ikinci hücumu da bertaraf ederler. Böylece hücumların sadece zayıf olan güneydeki surlara yöneltilmesine karar verilir. Top atışları, güney duvarının altına açılan lağımların patlatılması ve bunların sonrasında üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci genel hücumlar gerçekleştirilir. Cephane ile yiyecekleri tükenen Venedikliler, beklenen askeri yardım ümidini de yitirdiklerinden,  1 Ağustos 1571 tarihinde Ravelin burcuna beyaz teslim bayrağını çekmek suretiyle teslim olurlar. Kentin anahtarı da 3 Ağustos 1571 tarihinde Bragadino tarafından Lala Mustafa Paşa’ya teslim edilir. Böylece 18 Eylül 1570 – 1 Ağustos 1571 tarihleri arasında geçen 10 ay 16 günlük Mağusa kuşatması sona ermiş olur. Kuşatma sırasında hayli harap olan Mağusa’nın imar edilmesi görevi Karaman Beyler Beyi Hasan Paşa’ya verilir. En çok Arsenal (Cambulat) ile Ravelin (Akkule) burçları arasındaki surlar hasar gördüğünden, tamir edilmeleri için Mağusa kale beyi Hamza Bey eliyle Mağusa Kalesi bina emini Monla Ağa’ya Kıbrıs hazinesinden 63.063 akçe ödenir. Bu ödenekle Cambulat burcu onarılır, Derviş Paşa adıyla bilinen Kamposanto burcu temelden inşa edilir ve böylece başlatılan çalışmalar Mayıs 1572 tarihine kadar tamamlanmış olur. 6 Ağustos 1572 tarihli buyrukla Mağusa Kalesinin ana giriş kapısı olan “Ravelin” kapatılıp yanına şimdiki Akkule giriş kapısı yapılırken, önüne bir de köprü inşa edilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 8865 defa okunmuştur