1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Tam bir çöküşün eşiğindeyiz”
“Tam bir çöküşün eşiğindeyiz”

“Tam bir çöküşün eşiğindeyiz”

CTP Lefkoşa Milletvekili Filiz Besim, “gelecek kaygımız hiç bu kadar yoğun olmamıştı ama en önemli konu bu sorunlara konsantre olan ciddi bir yönetim olmamasıdır” dedi

A+A-

Fayka ARSEVEN KİŞİ

CTP Lefkoşa Milletvekili Filiz Besim, “Dünyadan kopuk yaşıyoruz ve özellikle kara para aklama ve uyuşturucu trafiğinin merkezi haline gelmemiz çok ürkütücüdür. Gelecek kaygımız hiç bu kadar yoğun olmamıştı ama en önemli konu bu sorunlara konsantre olan ciddi bir yönetim olmamasıdır” ifadesinde bulundu.

“Ülke tam bir çöküşün eşliğine geldi” diyen Besim, “Biz maalesef tüm bu kargaşanın merkezinde UBP’nin kurultay kavgalarını, aylarca toplanamayan meclisi, hükümet kurma çalışmalarında bakanlık kavgalarını izledik, yaşadık” dedi.

“Sağlıkta şu anda tam bir çöküş yaşanıyor” değerlendirmesinde bulunan Filiz Besim, “Biz sağlık hizmetlerinde iki yıl boyunca sadece Covid 19 hastalarına konsantre olduk. Düşünün ki; 2019 yılında yanan Kalp Damar Cerrahi Servisi’ni bile tamir etmedik. Pandemiyi çok kötü yönettik” şeklinde konuştu.

Bu hafta CTP Lefkoşa Milletvekili Filiz Besim ile hem Meclis’i hem ülke sorunlarını hem de sağlıkta yaşananları konuştuk.

 “Mecliste her dönemde beni en çok rahatsız eden konu meclisin verimsizliğidir. Bazen saatlerce meclisin toplanmasını beklersiniz.”

  • YENİDÜZEN: Sağlık Bakanlığı döneminizde bir Meclis deneyiminiz olmuştu. Şimdi milletvekili olarak Meclis’te yer alıyorsunuz. O dönemki deneyimleriniz ile şimdi ilk izlenimleriniz nelerdir?
  • Filiz BESİM: Sağlık Bakanı olarak sadece genel kurullara katılıyordum. Komitelere Sağlık Bakanlığı ile ilgili yasalar görüşülürken katılıyordum. Mecliste her dönemde beni en çok rahatsız eden konu meclisin verimsizliğidir. Bazen saatlerce meclisin toplanmasını beklersiniz. O günlerde bu durum beni çok üzerdi, çünkü bakanlıkta yapacak onlarca işiniz varken orada hiçbir şey yapmadan beklemek ciddi zaman kaybıydı. Yine genel kurulda konuşmacılar konuşurken diğer vekillerin dinlememesi, genel kurulda bulunmaması, boş koltuklara ya da sadece kameraya konuşmak hoş bir görüntü çizmiyordu.
    Muhalefetin altı dolu, derinliği olan konuları gündeme getirmesi, denetim yapması ve sorular sorması gerekir, bakanların da ciddiyetle halkın sorunları olan bu konuları dinleyip doğru bilgilendirme yapması ve saygı çerçevesinde cevap vermesi gerekir. Umarım bu dönemde çok daha verimli, halkı ve izleyenleri de tatmin eden bir Meclis görüntüsü çizilir.

     
  • YENİDÜZEN: Meclis’te gündeminize alacağınız öncelikleriniz neler olacak? Bu dönem farklı bir Meclis görebilecek miyiz?
  • Filiz BESİM: KKTC’nin bana göre en önemli sorunlarından biri de yıllardır yenilenmeyen yasalardır. Sağlıkta yenilenmesi, yeniden yapılması gereken birçok yasa var. Bu yasaların birçoğu dönem dönem meclise gelse de maalesef hükümetlerin ömrünün kısa olması nedeni ile bitirilememiş ve yasallaşamamıştır. Özellikle sağlıkta bu yasaların yetersizliği kadro ve yeni branşlar anlamında sağlığın önünü çok ciddi şekilde önünü tıkamaktadır.  Kamuoyunu son dönemlerde çok rahatsız eden Özel Bakım Evleri Yasası da bunlardan biridir. Bakanlıklarda bu yasaları yapacak yeterli kadroların olmadığını biliyoruz. Meclisteki vekiller, bakanlık temsilcileri, müşavir olan insan kaynaklarımız, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları el ele verip bu yasaları mecliste yapabiliriz ve topumun önünü açabiliriz. Özellikle sağlıkta buna benzer çok fazla yasa var ve bu yasaların çoğu siyaset üstü, tüm toplumu ilgilendiren olmazsa olmaz yasalardır. Ben kendi adıma ve Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin de politikası doğrultusunda mecliste yasa yapma anlamında elimden gelen çabayı göstereceğim. Bu dönemde en büyük hedefim meclisin mutfağı olan komitelerde toplumun ihtiyacı olan yasaların yapılmasına ön ayak olmak ve Meclis Genel Kurulu’ndan bu yasaların geçmesini sağlamaktır. Sağlığın dışında da gerek sosyal, kültürel, gerekse çevre anlamında birçok eksik yasal düzenlemelere rastlıyoruz ve bu yasaları da bir türlü yapamadığımız için tam bir çaresizlik durumunda sürekli duvara çarpıyoruz. Yıllardır Hal Yasası’nın, Gıda Güvenlik Yasası’nın Meclis’ten geçip yasalaşmaması toplum olarak nasıl bir çaresizlik içinde olduğumuzun en güzel örnekleridir.
    Bu dönem muhalefet anlamında çok daha proaktif, toplum sorunlarına anında duyarlılık gösterip reaksiyon veren, yasa yapma konusunda programı olan, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda iktidarı uyaran ve yapıcı önerilen getiren bir muhalefet olacak.

 “Ülke tam bir çöküşün eşliğine geldi. Bütün bu kaos durumunda insanları rahatlatacak olan tek şey güçlü, ne yaptığını bilen, toplumun gailesini çeken iyi yöneten ve sorun çözmeye çalışan bir iktidar olurdu. Biz maalesef tüm bu kargaşanın merkezinde UBP’nin kurultay kavgalarını, aylarca toplanamayan meclisi, hükümet kurma çalışmalarında bakanlık kavgalarını izledik, yaşadık.”

 

  • YENİDÜZEN: Önemli, zor süreçlerden geçiyoruz toplum olarak ancak UBP başkanlığındaki hükümet daha ilk günlerden tartışma konusu. Bu süreçte bizi bekleyenler nelerdir?
  • Filiz BESİM: Tüm dünyayı kasıp kavuran bir pandemi sürecinden geçtik ve hala daha bu süreci tamamlamış değiliz. Başta ekonomi olmak üzere özellikle sağlık, eğitim, turizm gibi birçok alanda dünya resmen tersine döndü. Bizim gibi ekonomisi en basit bir rüzgarda savrulan güçsüz ekonomiler darmadağın oldu. Eğitimde yıllarca geriye gittik, çocuklarımız telafisi olmayacak olan eğitim kayıpları yaşadı. Sağlık darmadağın oldu. Covid dışı hastalar perişan oldu. Çöken hizmetlerin bazılarını hastalar özel hastanelerden almaya çalıştı. Alamayanlar ise kaderiyle baş başa kaldı. Hastalar bu dönemdeki kadar ilaç sıkıntısını hiçbir dönem yaşamadı.
    Son üç yılda Kıb-Tek’teki kötü yönetim, yapılmayan yatırımlar Kıb-Tek’in borç yükünü çok artırdı. Türk Lirası’nın döviz karşısında erimesi, petrolün, gazın fiyatlarının dengesiz artışı piyasalarda, çarşı pazarda çok büyük bir pahalılığa neden oldu. Enflasyon patladı dar gelirli ve sabit ücretli evine temel gıda maddelerini götüremez hale geldi. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, uzun bir süredir girdabında olduğumuz kara para aklama, gazino, bet, uyuşturucu trafiğinin mafya hesaplaşmalarına da tanıklık etmek toplumun moralini bir o kadar daha bozdu.
    Aslında ülke tam bir çöküşün eşliğine geldi. Bütün bu kaos durumunda insanları rahatlatacak olan tek şey güçlü, ne yaptığını bilen, toplumun gailesini çeken iyi yöneten ve sorun çözmeye çalışan bir iktidar olurdu. Biz maalesef tüm bu kargaşanın merkezinde Ulusal Birlik Partisi’nin kurultay kavgalarını, aylarca toplanamayan meclisi, hükümet kurma çalışmalarında bakanlık kavgalarını izledik, yaşadık. Hükümet kuruldu. Şimdi de müsteşar, müdür atamalarının kavgaları başladı.
    Bu süreçte üzgünüm ama bizi çok parlak günler beklemiyor. Özellikle son yaşadığımız Ukrayna-Rusya savaşı da gerek ekonomik anlamda gerekse gıdaya ulaşım ve ulaşım kanalları anlamında çok büyük sıkıntılara neden olmakta ve bu sıkıntılar katlanarak artacak. Böylesine kötü günlerde özellikle dar gelirliyi korumak, üreticiyi ve sanayicisi üretimden koparmamak için çok ciddi önlemler almak, uzman görüşleri ile hükümeti yönetmek zorundayız. Hükümetin tüm paydaşlar ve sivil toplum örgütleri ile ortak hareket ederek aslında toplumsal bir seferberlik ilan etmesi gerekir. Ancak muhatap olduğumuz UBP-DP- YDP hükümeti o kadar dağınık ve birbirinden kopuk ki; ben kendi adıma içinde bulunduğumuz krizi ve çok büyük bir çığ gibi üzerimize gelmekte olan daha büyük krizi nasıl yönetecekleri ile ilgili ciddi kaygılarım var.

 “Bu büyük krizden ve kaos ortamından çıkışın en önemli yolu üretmek, ekonomide istikrarı sağlamak, istikrarlı para politikaları ve iyi yönetmektir. Halka güven vermektir.”

  • YENİDÜZEN: Yaşanan elektrik zammı ile birlikte birçok kişi ve kesimden tepkiler geldi. Bunun aynı zamanda daha da ekonomik yıkıma, işsizliğe neden olacağı ifade edildi. Bu kabus ortamından çıkış yolumuz var mı?
  • Filiz BESİM: Dörtlü hükümet döneminden sonra artı bütçe ile devralınan Kıb-Tek maalesef şimdi milyonlarca lira zararda. Yapılmayan yatırımlar, bakım anlaşmaları, alınan kötü yakıt sonucunda hem kurum milyonlarca lira zarara sokuldu, elektrikte Güney Kıbrıs’a bağımlı hale geldik ve hem de aslında sağlığımızı bozduk. Kullanılan kötü yakıtın insan sağlığına etkilerini hiç konuşmuyoruz.
    Tüm bunların sonucunda yüzde üç yüzlere varan bir zam yaşadık. İnsanlara daha az elektrik yakma şansını sunan yine dörtlü hükümet döneminde getirilen çoklu tarife kaldırıldı.  Elektrikteki ağır faturayı dar gelirli halkın ödemesi çok zor olacak. Ama daha da yıkıcı olanı üreticiler, fabrikalar, su motorları, iş makinelerinin çalıştığı sektörler bu ağır elektrik faturalarını nasıl ödeyecek? Ödeyemediği durumlarda üretim azalacak, İşletmeler işçi çıkaracak. Bu kabus ortamından çıkışımız aslında daha çok üretmek, gıda konusunda kendimize yeter hale gelmek ve daha çok insanın çalışabilmesini sağlamaktır. Ancak elektrik bu halde iken, dövize bağımlı hayvan yemleri, gübreler ve üretmek için gereken diğer kalemler çok pahalı iken üretim ciddi boyutta gerileyecek ve işsizlik artacak.
    Yenilenebilir yeşil enerjiyi daha çok gündemimize almak bu konuya yoğunlaşmak zorundayız. Dünya artık gıda güvenliğini değil, gıda egemenliğini konuşuyor. Gıda konusunda kendi kendimize yetmemiz çok önemli. Bu adada her şey yetişir. Üreticiyi desteklemek, kooperatifçiliği özendirmek zorundayız. Kendi ürettiğimiz gıdaların kalitesini artırarak kendi ürünlerimizi kullanmak ve bu ürünlere pazar bulmak için uğraşmak zorundayız. Hellim konusundaki açılım çok önemlidir. Küçük baş hayvan yetiştirilmesini artırarak ve gerekli şartları sağlayarak yurt dışına daha çok hellim satmayı zorlamalıyız. Bu konu yapabileceğimiz bir şeydir. Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin “5 yıllık ekonomik kalkınma programımızı yapalım ve bunu da meclisten yasa olarak geçirelim ki gelen giden hükümetlerle kesintiye uğramasın” önerisi bu anlamda çok önemlidir. Yatırım ve üretim istikrar ister. Yatırımcı ve üretici sürekli destekleneceğini, korunacağını bilmek ister ve bu konular devlet politikası olmalıdır.
    Yine istikrarlı bir para birimine TL’nin endekslenmesi hem dar gelirliyi, asgari ücretliyi korur, hem de yatırımcı ve üreticiyi özendirir. Ekonomik istikrar, söylemdeki istikrar hele de dünyada yaşanan bu büyük krizde kendimizi korumada çok önemlidir.
    Bu büyük krizden ve kaos ortamından çıkışın en önemli yolu üretmek, ekonomide istikrarı sağlamak, istikrarlı para politikaları ve iyi yönetmektir. Halka güven vermektir.
    Adanın kuzeyinde bizim en büyük avantajlarımızdan biri de sınır kapılarından her gün kuzeye geçen yüzlerce Rum’dur. Bu insanlar kuzeyden her gün çok büyük miktarlarda alışveriş yapıyor ve ülkemize büyük miktarlarda döviz bırakıyorlar. Geçiş kapılarının sayısını artırıp geçişleri kolaylaştırmak da ekonomik girdimizi daha fazla artıracaktır.

“Sağlıkta çöküş yaşanıyor”

“Sağlıkta şu anda tam bir çöküş yaşanıyor. Biz sağlık hizmetlerinde iki yıl boyunca sadece Covid 19 hastalarına konsantre olduk. Düşünün ki; 2019 yılında yanan Kalp Damar Cerrahi Servisi’ni bile tamir etmedik. Pandemiyi çok kötü yönettik”

 

  • YENİDÜZEN: Pandemi öncesi ve pandemiyle birlikte sağlıktaki sıkıntıları hep birlikte yaşadık. Özellikle korona hastası dışındaki hastaların sıkıntıları gündeme sıkılıkla geldi, şimdi buna ilaç sıkıntısı da eklendi. Sağlıkta yaşananları nasıl yorumlarsınız?
  • Filiz BESİM: Sağlıkta şu anda tam bir çöküş yaşanıyor. Biz sağlık hizmetlerinde iki yıl boyunca sadece Covid 19 hastalarına konsantre olduk. Düşünün ki; 2019 yılında yanan Kalp Damar Cerrahi Servisi’ni bile tamir etmedik. Pandemiyi çok kötü yönettik. Pandemi hastalarını izole edip diğer hastaların normal hizmet almasını sağlayamadık. Sağlık sadece pandemiden ibaret gibi davrandık. Sağlık merkezlerinde hizmetler neredeyse durdu. Hemşire ve hekim kaynaklarımızı doğru kullanamadık. Yeni aldığımız birçok hemşire olmasına rağmen iyi organize olamadığımız için hem sağlık personeli çok ezildi hem de hastalar istenilen hizmeti alamadı. Birçok hasta devlet hastanelerimize küstü. Çareyi özel hastanelerde aradı. Ekonomik durumu müsait olmayanlar ise çaresizlik içinde evinde kendi kaderiyle baş başa kaldı. Yine devlet hastanesindeki hizmetleri yönetmeyi başaramayan Sağlık Bakanlığı birçok hastayı özel hastanelere sevk etti. Yoğun Bakım kapasitesi artırılacağına yoğun nakım hastalarımız özele sevk edildi. Sağlık Bakanlığı’nın özel hastanelere olan borcunu nasıl ödeyeceğini açıkçası çok merak ediyorum.
    Acil servislerdeki kaos iki tane çok değerli Acil Servis uzmanımızın istifa etmesine neden oldu. Burhan Nalbantoğlu Acil Servisi çok büyük kan kaybetti. Bu dönemde en büyük sorun ilaç oldu. Düşünün ki şu anda devletteki diş hekimlerinin ellerinde diş çekmek için anestezi ilacı yok.  Kanser hastaları ilaç bulamadı. Hala daha hastanelerde birçok ilaç yoktur. İlaç ecza deposu ilaç ihalelerini yapmakta çok büyük acizlik yaşadı ve ihtiyaç olan ilaçlar büyük paralarla piyasadan on günlük miktarlarda alındı. Dünyada yaşanan büyük ilaç krizi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti de ilaçla ihraç yasağı koyunca firmalarımız oradan da ilaç alamaz hale geldi. Tüm bunları yönetecek Türkiye Cumhuriyeti ve diğer ülkelerle irtibat sağlayıp sorunları çözecek bir Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı’na ihtiyaç vardı. Hiçbiri olmadı. Cumhurbaşkanı Türkiye’de il il gezip açılışlara katılırken, Sağlık Bakanı da partisinin kurultay ve seçim kavgalarıyla uğraştı. Sağlığın önünü tıkayan bir çok yasa bu dönemde hiç gündeme alınmadı.
    Aşılama ve test konusunda da tam bir acizlik yaşadık. Aşı merkezlerimiz yetersiz kaldı, toplum doğru bilgilendirilmedi ve hala daha aşı konusunda toplumda ciddi bir kafa karışıklığı mevcuttur. Tam da bu nedenle özellikle son dönemde Covid 19 nedeniyle ciddi kayıplar yaşadık. Halbuki çok iyi biliyoruz ki; gerçek anlamda normalleşme ancak doğru ve yeterli bir aşı politikası ile mümkündür.

 “Dünyadan kopuk yaşıyoruz ve özellikle kara para aklama ve uyuşturucu trafiğinin merkezi haline gelmemiz çok ürkütücüdür. Gelecek kaygımız hiç bu kadar yoğun olmamıştı ama en önemli konu bu sorunlara konsantre olan ciddi bir yönetim olmamasıdır.”

  • YENİDÜZEN: Yaşlı bakım evlerinde yaşananlar hepimizi çok üzdü. Bakanlığınız döneminde hasta bakımı ile ilgili çalışmalarınız olmuştu. Bu çalışmaların devamı yapılmadı mı?
  • Filiz BESİM: Yaşlılarımız bizim en değerlilerimizdir. Bir toplumun onuru, bir devletin bakmakla yükümlü olduğu kişilerdir. Değişen yaşam şartlarına ve uzayan ömür nedeniyle artık daha çok insan bakıma muhtaç durumdadır. 2018-2019 Bakanlık dönemimizde bu ihtiyacı çok yoğun bir şekilde görmüş ve o dönemin tüm imkansızlıklarına rağmen toplumun da büyük katkıları ile Kalkanlı Yaşam Evi’ni yaşlılarımızın hizmetine açmıştık. Şu anda bakım evi olarak Sağlık Bakanlığı bünyesinde Bülent Ecevit Rehabilitasyon Merkezi ve Kalkanlı Yaşam Evi bulunmaktadır. Bir de özel yaşlı bakım evleri vardır. Mevcut durumda en büyük sorun özel yaşlı bakım evleri yasamızın olmamasıdır. Bu yasayı ivedi bir şekilde geçirip izinlerin Sağlık Bakanlığı tarafından verilmesini ve denetimlerinin de düzenli bir şekilde sağlık bakanlığı tarafından yapılmasını sağlamak zorundayız. Tıpkı özel hastanelerde olduğu gibi. Bu bakım evleri çoğu zaman huzur evleri ile karıştırılır ve “Çalışma Bakanlığı altında mı olsa?” diye sorgulanır. Türkiye örneği verilir. Bizim ülkemizde bakım evleri Sağlık Bakanlığı altında olmak zorundadır, çünkü burada barınan hastalar hasta ve bakıma muhtaçtırlar. Yani hekim, hemşire ve rehabilitasyon ihtiyaçları vardır. Bizdeki Çalışma Bakanlığı’nın böyle bir ekibi ve donanımı yoktur.
    Yine devletteki yaşlı bakım evlerinin yasası olmasına rağmen detayları belirleyecek tüzüğü yoktur. Bu tüzük çalışması 2018-2019 döneminde hazırlanmış, savcılık onayları da alınmıştı. Maalesef hükümet değişince o da kaldı. Bu tüzük de Bakanlar Kurulu’ndan onaylandığı zaman devletteki bakım evleri de daha detaylı ve çağdaş normlarda organize edilecektir. Kalkanlı Yaşam Evi’nin bu süre zarfında teşkilat yasasının yapılmaması orada ciddi bir personel eksikliği yaşanmasına neden olmaktadır. Aynı sorun Pandemi Hastanesi’nde de yaşanmaktadır. Yasalarımızı güncellemek, yasal alt yapımızı tamamlamak daha iyi bir yönetim için olmazsa olmazdır. Bu dönemde ben de mecliste özellikle yasal alt yapımızı güçlendirecek yasaların hayata geçmesi için elimden geleni yapacağım.
    Çok ciddi bir ekonomik krizin merkezindeyiz. Sağlıkta, eğitimde, çevre sorunlarında ciddi sorunlarımız var. Dünyadan kopuk yaşıyoruz ve özellikle kara para aklama ve uyuşturucu trafiğinin merkezi haline gelmemiz çok ürkütücüdür. Gelecek kaygımız hiç bu kadar yoğun olmamıştı ama en önemli konu bu sorunlara konsantre olan ciddi bir yönetim olmamasıdır. Topluma güven vermemesidir. Bana göre en büyük sorunumuz kötü yönetilmektir. Umut her zaman vardır. Küçük bir toplumuz ve krizlerden çok yoğun etkileniyoruz ancak aynı şekilde konsantre olur kenetlenirsek toparlanmamız da kolay olur. CTP’nin toplumu ayağa kaldıracak insan kaynakları, bilgi birikimi ve ayağı yere basan politikaları ve programları vardır. Unutmayalım ki; karanlığın en derin yeri, aydınlığa en yakın olduğumuz yerdir

 

yd-destek-gorseli-2-611.jpg

Bu haber toplam 3052 defa okunmuştur
Etiketler : , ,