SOSYAL KANSER 


1983 Kasım ayının 15'inde çarçabuk bir "vücut buldurularak" oluşturulan KKTC kavramı; 
Özgürleştirici değil, tanımlayıcıdır...


KIBRIS TÜRK BENLİĞİ

Bu "vücut" ve ona giydirilen gömlek, maalesef ki, ilişkilerin ve kimliklerin istikrarsızlaşmasına yol açmıştır.
Açık bir diyalog ve tartışma ortamı olmaksızın, norm ve değerler hegemonya tarafından Kıbrıs Türk topluma dikte edilmiştir.
Böylelikle, Kıbrıs Türk benliği, "ilişki ağları içine gömülü" bir benlik olarak "hapsedilmiştir"...


YÖNETİLEN KİMLİK

"Yönetilen" bir kimlik, bulunduğu ortamda azami fayda elde etmek isteyen pragmatik bir kişiliktir.
Başkalarıyla tüketim ve eğlence dışında hiçbir şey paylaşamaz.
Hiçbir sosyal olguda ittifak edemez...
Cinsel hayatı ve aşkı değerlendirirken bile, tüketim toplumunun ölçütlerini; 
yani -çeşitlilik, yenilik ve harcanabilirlik- kullanmaya yönelik güçlü bir eğilimi vardır.


AKP ANLATILARINA BEL BAĞLAYAN YEREL GÖRÜŞLER

Fikir birliğine dayalı karar, katılım ve geleneksel kılavuzların yokluğunda;
Bugün, AKP'nin anlatılarına bel bağlayan yerel görüşler öne çıkmıştır...

Bu "görüşler" sosyal uzlaşının peşinde değildir.
İçimizdeki derin yaraları iyileştirmiyor;
Aksine, kendine göre bir "öteki" tanımlıyor.
Siyasetleri insan odaklı değil, mutlak iktidarı ele geçirmekle şekilleniyor...


SORGULAMADAN SANA SUNULANA RAZI OL !

100 -150 bin toplam göç diye yuvarlayıp dururken biz… 
Nüfus sayımı sonuçları bir yıl sonra açıklanacakmış...!

Yani mevcut toplumsal yapı ne olursa olsun, onu kabullen ve uyum sağla!
Birer rakamdan ibaret ol; 
İster evlat, ister kardeş, ister baba, ister nişanlı, ister koca… 
Özel alanına çekil ve kamusal alanı AKP'li büroklatlara bırak...!
Politik, kültürel ve ahlâki değerlerini sorgulamadan, sana sunduklarına razı ol!



ARZU KÜLTÜRÜYLE BESLENEN VASATLAR CUNTASI !

Artık bu düzen bir "sosyal kanser"e dönüşmüştür...
Ve bu kanser, "vasatlar cuntası"ndan beslenen bir anlayıştır.
Bu adamlar "arzu kültürü" ile irrasyonel seçimler yapmaktadırlar.
Bu adamlar Siyaset Kurumunu da ele geçirmişlerdir;
Ve geldiğimiz konjonktürde artık toplumsal bir sorun olarak görülmelidirler...

Başınızı kaldırıp evinizin penceresinden bir bakın!
Bu düzenle AB dediğimiz evrensel düzen içerisinde nasıl bir rol alabilmeyi hedefleyebiliriz ki?


İRADE

İnsan ancak iradeyle olan biteni değiştirir.
Bu toplumsal varoluşun iradesinin izlerini süren insanlara bir çağrım var:

Sessiz yoğunluk sadece suskunluktan ibarettir, bu suskunluğu bozmak şart oldu artık...
Sizler kendi üslupunuzdan ve kendi devrimciliğinizden feragat ettiğinizi ilan etmeye hazır mısınız?


DUYGUSAL BİLGELİK

EY AKP! VE UZANTILARI...!
Biz kiminle evleneceğimize sadece mantıksal bakmayız, duygusal ölçüden de değerlendiririz.
Çünkü;
Devrimcilik, aşık olmaktır.
"Duygusal bilgelik" ister...