
‘Sosyal diyalogsuzluk’ dönemi
Ülkemizde yönetenlerle yönetilenler arasında çok ciddi bir sorun var.
Sosyal diyalogsuzluk…
Yönetenler, yönetilenleri dinlemiyor.
Eleştirileri değerlendirmiyor.
Hükümettekiler ‘monolog’ şeklinde konuşuyor.
Ama kendisi kale alınmayan halk
Ülkemizde yönetenlerle yönetilenler arasında çok ciddi bir sorun var.
Sosyal diyalogsuzluk…
Yönetenler, yönetilenleri dinlemiyor.
Eleştirileri değerlendirmiyor.
Hükümettekiler ‘monolog’ şeklinde konuşuyor.
Ama kendisi kale alınmayan halk da bu söylenenleri dinlemiyor, duymuyor.
Bir masa etrafında oturup ‘ortak akıl’ aramaktan çok uzak bir noktaya geldik bu yüzden…
Ve bu sosyal diyalogsuzluk yüzünden çok ciddi bedeller ödüyoruz, toplum olarak…
**
Demokrasi, ‘katılımcılık’ varsa eğer iyi çalışır.
Tepeden inme kararlarla olmaz.
Kararı alırsınız, yasayı yaparsınız ama meşrulaşmaz o…
Kamu vicdanında sindirilmemişse, gün gelir bünyenin dışına atılır.
Çatışmalı olsa bile, o özümseme, kabullenme süreci mutlaka yaşanmalıdır.
Akşamdan sabaha karar alır ve bunu ‘huy’ haline getirirse bir hükümet, toplumdan kopmaya başlar ve mutlaka kopar.
Sonrası kaosa sürüklenmedir!..
İrsen Küçük hükümetinin de gittiği yön budur.
**
Düşünelim bakalım, hükümet en son ne zaman bir kararla ilgili ‘konsensus’ aradı? Hangi konuda? Ve sonucu ne oldu?
İçişleri Bakanı Nazım Çavuşoğlu iki ay önce parti başkanlarını topladı, muhaceret, yurttaşlık ve af konularında fikir aldı, ‘konsensus’ sözü verdi.
Peki sonuç?
İki ay sonra ‘pat’ diye ‘af kararnamesi’ ve ‘rengarenk kimlikler tüzüğü’ toplumun gündemine bomba gibi savruldu!..
Böylece hükümetin ‘samimi’ olmadığı kanısı oluştu.
Zira iki yıldır ‘konsensus’ adına yapılanların tümü ya göstermelikti ya da hiç böyle girişimler yapılmamıştı.
**
Derviş Eroğlu’nun Başbakanlık döneminden başlayarak UBP hükümetinin ‘sözünün eri’ olma konusunda ciddi handikapları var.
Başta ‘ekonomik paket’ olmak üzere, hükümet hep “söylediklerinin tersini yapmak”la nam saldı.
Maaşları geriletti.
Emeklilere vergi koydu.
KİT’leri satmaya kalktı.
KTHY’yi kapattı.
Asgari ücreti dondurdu.
Eşel-mobili kaldırdı.
Sigortalıların haklarına el attı.
BRT’yi çiftliğe çevirdi.
Hayatı pahalılaştıracak her türlü adımı attı.
Yurttaşlık dağıttı.
Partizanlık yaptı.
Yazmakla bitmez…
**
Hükümet tüm bunları yaparken halka hep sırtını döndü.
Alınan kararların gerekçelerini izah etme, muhalefetin ve sivil toplumun fikirlerini alma ve halkı ikna etme yoluna gitmedi.
Bunun yerine ya yalana başvurdu ya da sırtını Türkiye’ye dayamaya kalkıştı!..
En basit konularda bile ‘sosyal diyalog’ için girişim yapmadı.
Birkaç ‘şov’ hariç…
Mesela bir ara ‘Saray Otel’ toplantıları başlamıştı. Sendikalar ve iş çevreleri bir araya getirilmiş, sonra bunlar unutulmuştu.
Bir başka örnek de kamuda mesai saatleriydi. Kimseyle konuşmadan, tartışmadan adım atılmış, sonra geri çekilmiş, sonra bir adım daha atılmış, çalışma saatleri çorbaya dönmüştü!..
Şimdiki Çalışma Bakanı Şerife Ünverdi “Yeniden düzenleyeceğiz” dedi nitekim!..
**
Hükümetin ‘sosyal diyalog’dan uzak durduğunun başka örnekleri de var.
Yasaların emrettiği platformlar bile ortadan kalktı, sessiz sedasız…
Hükümetin sendikalarla her yıl yapması gereken ‘protokol görüşmesi’ ne oldu mesela?
“Para yok” gerekçesiyle Maliye Bakanı o masayı kurmuyor iki yıldır!..
Hoş, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor da ne oluyor ki?
Çalışanın, toplumun lehine bir şey olduğu yok maalesef…
Halka yüzünü değil, sırtını dönen hükümet toplum nezdinde giderek ‘uzaklaşan bir varlık’ gibi algılanıyor.
Düşünün ki, kabine üyeleri ve özellikle de Başbakan İrsen Küçük, muhalifleriyle aynı televizyon programına çıkmayı asla kabul etmiyor!..
Parti başkanlarının en son ne zaman aynı programda tartıştığını anımsayan var mı?
En son 2009’da olmuştu öyle bir program…
Seçim kampanyasının sonlarında, dönemin Başbakanı ve CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, UBP Genel Başkanı Derviş Eroğlu, TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, ÖRP Genel Başkanı Turgay Avcı Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde bir araya gelmişti.
İki yıldan fazla bir süredir toplum böyle bir tartışmayı bile göremiyor.
Sosyal diyalogsuzluğun geldiği nokta son derece önemlidir.
Halkla iletişim köprülerinin yeniden inşa edilebilmesi için birinci görev hükümete düşüyor.
Yoksa kaos yakındır!..