1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. ‘Seks köleleri’nin hazin öyküsü
‘Seks köleleri’nin hazin öyküsü

‘Seks köleleri’nin hazin öyküsü

GİRNE’DEN ODESA’YA BAĞLANAN YOL

A+A-

 

 

GİRNE’DEN ODESA’YA BAĞLANAN YOL

 

 

 

 

Umuda yolculuk nasıl başlıyor?

 

Sami ÖZUSLU

 

Adı Olga’ydı. Ya da Natasha… Belki Sofiya…

Yaşı 18’di. Ya da 21… Belki 23…

Sovyetler Birliği’nin 1989’da parçalanmasının ardından bağımsız kalan Ukrayna’nın küçük bir kasabasında ya da köyünde yaşıyordu. Belki de büyük bir kentinde…

Adı, yaşı ya da doğduğu bölge farklı olabilir. Ancak ‘hazin hikayeleri’ birbirine çok benziyor.

Hikaye genelde bir ‘mesaj’la başlıyor.

Belki bir gazetede çıkan reklamla…

Ya da sokaklarda duvara yapıştırılmış sıradan bir ilanla…

Yahut internet sitesindeki duyuruyla…

“Yüksek ücret karşılığında yurt dışında çalışacak personel aranıyor…”

Ukrayna’da işsizlik oranı yüksek… İş bulanlar ise oldukça düşük ücretlerle çalışıyor.

Sosyalist sistemden kalan ‘ücretsiz eğitim’ ve ‘ücretsiz sağlık’ hizmetleri adeta can simidi…

Ayrıca yine sosyalizm döneminde herkes bir şekilde konut sahibi yapılmış.

Bunlar da olmasa, durum çok daha vahim olacak.

Zira Ukrayna’dan yurt dışına çok ciddi bir göç var. Hesaplamalara göre bu gidişle ülkenin 2011 itibarıyla 46 milyon olan nüfusu 2050 yılında 32 milyona gerileyecek!

İşte bu yüzden sokak duvarına yapıştırılmış bir kağıt parçası üzerinde yazan ‘yüksek ücret’ ifadesi, birçok genç Ukraynalı’yı cezbedebiliyor.

 

ÇAĞDAŞ KÖLELİK SİSTEMİ

 

‘İnsan ticareti’ kavramını ‘çağdaş kölelik’ olarak özetlemek mümkün…

İnsanlığın en çok utanç duyulan devirlerinde, üst sınıflar alt sınıfları nasıl ‘köle’ olarak kullanıyorsaydı, 21’inci yüzyılda da benzerleri var.

Günümüzdeki kölelik sisteminde ‘potansiyel köleler’i ekonomik bakımdan geri kalmış ülkelerde yaşayan insanlar oluşturuyor.

İnsan emeği ya da vücüdu, bir ‘mal’ gibi alınıp satılıyor.

Bu işleri yapan yerel, ulusal ve uluslararası çeteler, çıkar grupları, mafya örgütlenmeleri var. Uyuşturucu, kumar ve seks en fazla ‘kar’ getiren sektörler… ‘Çağdaş köleler’ en fazla bu ‘iş’ler için kullanılıyor.

‘İnsan ticareti’ de özü itibarıyla ‘emek sömürüsü’ne dayanıyor.

Ancak önemli bir farkı var: ‘İnsan ticareti’nde emeği ya da vücudu sömürülen ‘köleler’, bir zorlamaya, şiddete maruz kalıyorlar.

Emeklerini ya da vücutlarını ‘satma’ işlemi, kendi iradeleri dışında gerçekleşiyor.

Bu durum, en fazla ‘seks işçiliği’nde kendini gösteriyor. Bir kadının bedenini kendi iradesiyle satması ‘fuhuş’, bunu yapmaya zorlanması ise ‘seks ticareti’ olarak isimlendiriliyor.

İşte ‘yüksek ücret’ vaat edilen o duvar ilanına ya da internet sitesindeki çağrıya inanan Ukraynalı gençlerin başına sıklıkla bu tür bir ‘bela’ geliyor.

 

 

Kıbrıs’tan 77 ‘insan kaçakçılığı’ şikayeti

 

Büyük kısmı sarışın, uzun boylu, düzgün vücutlu, bebek yüzlü genç kızlar başta gece kulüpleri, kumarhaneler, turistik tesisler ve lüks yolcu gemilerinde ‘kullanılıyor!’

‘İnsan ticareti’nde daha çok kadınlar tercih ediliyor. Ama erkekler ve çocuklar da ‘insan ticareti’nden nasibini alıyor. Erkekler daha çok tarım ve inşaat işleri gibi kaba kuvvete dayalı işlerde çalıştırılmak üzere alınıp-satılıyor.

Çocukların bir kısmı kas güçleri için, bir kısmı da seks amaçlı kullanılıyor.

İnsan ticareti ‘organ mafyası’nın da ilgi alanına giriyor. Mafyanın eline düşen insanların vücutları iradeleri dışında kesiliyor ve organları yüksek ücretler karşılığı satılıyor.

Mafyanın eline düşenlerin bir kısmı, organları ‘(ç)alınırken’ hayata hazin bir şekilde veda ediyor!

--

Avrupa’nın toprak bakımından en büyük ülkesi durumundaki Ukrayna, insan ticaretine kaynaklık eden ülkeler arasında yer alıyor.

Ukrayna’dan en fazla ‘insan ticareti’ yapılan ülkeler sıralamasında Rusya birinci sırayı alıyor. 2000-2010 dönemini kapsayan verilere göre, Ukrayna kaynaklı insan ticaretinin yüzde 36’sı Rusya’ya ait…

İkinci sırada ise Türkiye var. Türkiye’nin ‘pazar’ payı yüzde 16 olarak hesaplanıyor.

Polonya ise yüzde 14’le Türkiye’yi izliyor.

Daha sonra Çek Cumhuriyeti, İtalya, Portekiz, İspanya ve diğer ülkeler sıralanıyor.

Ve bu ülkeler arasında Kıbrıs da var!

Bütün ülkeler sıralamasında Kıbrıs, Ukrayna’dan yapılan insan ticaretinde 16’ncı sırada yer alıyor.

Ukrayna’da faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin ve Ukrayna-Moldova sınırındaki kaçakçılık faaliyetlerinin önlenmesi için Avrupa Birliği tarafından görevlendirilen özel misyonun 2000-2011 dönemi verilerine göre Kıbrıs’ta ‘insan ticareti’ne maruz kalan 77 kişi, ülkelerine dönünce çeşitli örgütlere başvuruda bulundu.

Bu rakam, Ukrayna-Kıbrıs arasındaki insan ticaretinin bütün boyutlarını göstermiyor.

Çünkü istatistikler, insan ticaretine maruz kaldığını devlete, sivil toplum örgütlerine ya da uluslararası örgütlere söyleme başarısı ya da cesareti gösterenleri kapsıyor. Çok büyük çoğunluğun ise korkudan, utançtan, güvensizlikten ve daha başka birçok nedenden ötürü ‘susmayı’ tercih ettiğine işaret ediliyor.

Gencecik bir insanın, düştüğü ‘insan ticareti mafyası’nın elinden kurtulması gibi, kurtulduktan sonra yaşadıklarını açıklaması, mafya üyelerine dönük adli ve hukuki yollara başvurması da kolay olmuyor.

Kaçakçılığa maruz kaldığı ülke(ler)de yargı yolunu seçmenin ekonomik zorlukları bir yana, bazı ülkelerin ‘insan kaçakçılığı’nı suç sayan yasalara sahip olmayışı da başlı başına bir sorun olmaya devam ediyor. Bu ülkeler arasında KKTC de var!

 

 

KKTC’de ‘insan ticareti’ yasası yok

 

Dünyada ‘insan ticareti’ne maruz kalan 12 milyon insan olduğu tahmin ediliyor. Bir başka deyişle 21’inci yüzyılda en az 12 milyon kişi ‘çağdaş kölelik’ koşullarında yaşıyor.

Bunu önlemek için aktif çaba göstermek gerekiyor. Ancak bu öyle kolay bir iş değil. Zira insan ticareti yaparak korkunç paralar kazanan çıkar grupları, çeteler, yerel ve uluslararası mafya örgütlenmeleri var. Ve çoğunlukla bu gruplar devlet içinden de destek görüyor.

İnsan ticaretiyle başa çıkabilmek için, öncelikle böyle bir ‘ticaret’ yapıldığını kabullenmek ve sorunu tanımlamak gerekiyor. Yoksa konuyu ‘halının altına süpürmek’ marifetiyle üstesinden gelinemediği gibi, insan ticareti bir şekilde meşrulaşabiliyor, hatta yasal boşluklar kullanılarak ‘kılıfına uygun’ hale getirilebiliyor.

Bu yüzden ülkemizde faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve konunun uzmanları ‘yasa şart’ diyor.

Yasa olmadığı için, yabancı uyruklu ‘işgücü’nün maruz kaldığı ‘pasaporta el koyma’ gibi özgürlüğü kısıtlayıcı fiiller, ‘insan ticareti’ kapsamına girmiyor.

Kıbrıs’ın kuzeyinde resmi verilere göre 600 civarında ‘gece kulübü artisti’ var. Fuhuşun ‘yasal’ olmadığı ülkemizde bar ve gece kulüplerinde ‘artistlik’ yapan kadınlara neden sürekli ‘cinsel hastalık testleri’ uygulandığı sorusu, acı bir tebessümle karşılanmaya devam ediliyor. İşin diğer komik tarafı, ‘fuhuş’ suçu işleyenlerden sadece kadın tarafının cezalandırılması!..

Kuzey Kıbrıs’ta fuhuşun boyutları net olarak bilinmiyor. Gece kulüplerinde ‘artistlik’ yapan kadınların seks servisi yaptığı ‘bilinen bir sır’ olmaya devam ediyor. Bununla birlikte özellikle kent merkezlerinde, sokak aralarında ya da ev ve pansiyonlarda para karşılığı seks yapan, çoğunluğu Türkiye’den gelmiş kadınlar olduğu da biliniyor.

Son dönemlerde Afrika ülkelerinden de bu yönde bir akım olduğu yol ve sokaklarda rahatlıkla gözlemlenebiliyor.

Ülkemizde fuhuş sektörüne girmiş kadınlardan ne kadarının bilerek ve isteyerek, yani kendi iradesiyle bu işi yaptığı, ne kadarının ‘yüksek ücretli iş’ vaadiyle gelip ‘artistlik’ yapmay zorlanddığı ise kimse tarafından bilinmiyor.

Bugüne kadar kayıtlara geçen ‘sığınma’ ve ‘ülkesine geri dönebilme’ vakası sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Pasaportlarına el konulan ‘artistler’in bir kısmı da ‘işi bittiği’ zaman sınır dışı ediliyor. Bazı ‘şanslı’ kızlar ise, genelde gece kulübünde tanıştığı erkeklerle evlenip Kıbrıs’a yerleşiyor. Son 20 yıldır bu tür birliktelikler, ülkemizde boşanmaların artmasına ve aile içi başka sorunlara da neden oluyor. Cinsel hastalıklar ve diğer sosyal sorunlar da cabası!..

Bizde durum böyle…

--

Acaba Güney Kıbrıs’ta nasıl?

‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ insan ticaretini tanımlayan yasalara sahip… Ancak pratikte insan ticaretinin önlendiğini gösteren veriler yok. Aksine, kimi sivil toplum örgütlerinin açtığı ‘sığınma evi’ ağzına kadar dolmuş vaziyette. Yani Güney’de de ‘insan ticareti’ yapılıyor.

Bugüne kadar ‘insan ticareti’ne maruz kaldığı tespit edilenlerin sayısı 32 olarak veriliyor.

Gerek kuzey, gerekse güneyde ‘artistlik’ ya da benzeri isimler altında çalıştırılan çoğu sarışın, uzun boylu, düzgün vücutlu kadınların önemli bir kısmı Ukrayna ve Moldova’dan geliyor.

Bu kadınların bir kısmı ‘insan ticareti’ne maruz kalıyor. Ama hepsi değil…

Para kazanmak için ‘normal’ işlerde çalışanlar da var, fuhuş yapanlar da…

 

 

Potemkin merdivenlerinden Kıbrıs’a

 

Peki ama Ukrayna’dan ya da Moldova’dan Kıbrıs’a nasıl bir köprü var?

Bu insanlar daha önce adını bile duymadıkları Kıbrıs’a nasıl geliyorlar?

Haritada yerini bulmakta zorlanacakları bu küçücük ülkeye gelmek istemelerinin altında ne gibi nedenler yatıyor?

Bu ‘yol’u nasıl buluyorlar?

Ve ‘yol’da başlarına neler geliyor?

Bu soruların yanıtlarını Ukrayna’da aradık.

Bir grup Kıbrıslı Türk ve Rum gazeteci, ABD Kıbrıs Büyükelçiliği’nin organizasyonuyla Kiev ve Odesa kentleri ile Umani adlı kasabada temaslarda bulunduk, gözlem yaptık. Ukrayna hükümetine bağlı birimlerle, ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleriyle görüştük.

Bu bilgi, gözlem ve veriler ışığında ‘Girne’den Odesa’ya bağlanan yol’un hikayesi ortaya çıktı.

Ya da Odesa’dan Larnaka’ya…

--

Odesa kenti Ukrayna’nın güneybatısında bir liman şehri…

Oldukça eski bir tarihe sahip şehri Ruslar’dan önce Osmanlı İmparatorluğu kontrol ediyordu. Coğrafi olarak Türkiye’ye sınırı yok. Ancak Karadeniz’in kuzeyinde konuşlanan Odesa’nın Türkiye ile yakın ilişkileri var. Bunun doğal bir sonucu olarak Odesa ile Türkiye arasında karşılıklı uçak ve gemi seferleri var. Türkiye’nin Karadeniz kentleri ile bir ‘feribot mesafesi’ kadar uzak Odesa…

Kentin en önemli mekanlarından biri, 1925 yılı yapımı ‘Potemkin Zırhlısı’ filminin unutulmaz sahnesini oluşturan merdivenler…

Ünlü yönetmen Eisenstein imzasını taşıyan ve “1917 devriminin provası” olarak da anılan film 1905’te Çarlık Rusyası’na karşı Potemkin adlı gemide çıkan isyanı anlatıyor. Filmin unutulmaz sahnelerinden biri olan Çarlık askerlerinin Odesa halkını katlettiği bölümler işte bu 192 basamaklı merdivenlerde çekilmişti.

Limanın hemen üst başındaki merdivenler, şimdi her gün çok sayıda turistin akınına uğruyor. Ayrıca ‘umuda yolculuk’ için yola çıkan ancak ‘insan ticareti’ne maruz kalacağını bilmeyen binlerce Ukraynalı ve Moldovalı genç kadın da bu merdivenlerden aşağıya doğru yürüyor.

Ve bazılarının yolu Kıbrıs’a kadar uzuyor.

--

Ukrayna’nın Odesa kenti, ‘insan ticareti’ ve ‘kaçakçıkılık’ konusunda ün salmış durumda…

Bunun birkaç nedeni var.

En önemlisi, Sovyetler sonrasının en fakir ülkelerinden biri olan Moldova’yla uzun bir sınırı olması… Yaklaşık bin 200 kilometrelik sınırda 50-60 bin kadar sınır muhafızı, on binlerce de gümrük görevlisi çalışıyor. Buna ek olarak, Avrupa Birliği Moldova-Ukrayna sınır kontorlüne destek için özel bir ‘misyon’ kurmuş.

2005 yılı sonunda Odesa merkezli olarak bölgeye konuşlandırılan AB ekibi diplomatik statüye sahip… Temel hedefi Moldova’dan insan, uyuşturucu, sigara, hatta araç kaçakçılığının önlenmesi konularına destek vermek. AB Komisyonu, her iki ülke ile de memorandum imzalamış.

‘Avrupa Birliği Moldova-Ukrayna Sınır Destek Misyonu’nun Avrupa kıtasında ‘tek’ olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bu da Moldova-Ukrayna arasındaki kaçakçılığın AB açısından ne kadar rahatsız edici olduğunu gösteriyor.

 

‘Zengin ülke’ Kıbrıs!

AB Misyonu yetkilileri Moldova-Ukrayna sınırındaki kaçakçılığın parasal boyutuyla ilgili sorulara net cevap veremiyor, ancak ‘büyük paralar’ döndüğünü söylemekle yetiniyor.

Uyuşturucu kaçakçılığı,üzerinde en fazla uğraş verilen konu… Bölgedeki uyuşturucu ticaretinin ‘duruma göre’ değişim gösterdiği, mafyanın alınan tedbirlere göre sık sık güzergah ve yöntem değişikliğine gittiği belirtiliyor.

Bölgedeki kaçakçılığı sadece Ukrayna ve Moldova mafyasının değil, ‘uluslararası’ bir ekibin kontrol ettiğine dikkat çekiliyor.

Polonya, Türkiye, Rusya başta olmak üzere bölgedeki ‘rant’a değişik ülke çetelerinin ilgi gösterdiği anlaşılıyor. Özellikle Polonya ve Almanya polisinin Ukrayna-Moldova sınırındaki kaçakçılığın önlenmesi için aktif uğraş gösterdiği de yetkililer tarafından dile getiriliyor. Avrupa polis örgütü Europol de  sürekli iz üzerinde…

--

Moldova’yla olan upuzun sınırı sayesinde Odesa bir ‘transit şehir’ haline gelmiş. Karadeniz’in kuzey limanlarından birine ve Karadeniz havzasının Samsun’dan sonra en büyük nüfusuna sahip Odesa, gerek kara yoluyla gerekse deniz ve hava yoluyla ‘transfer’ işlerinde kullanılıyor.

Uyuşturucu, sigara ve araç kaçakçılığı Ukrayna’nın diğer bölgelerine ve oradan da başka Avrupa ülkelerine yöneliyor. ‘İnsan kaçakçılığı’nın aslan payı da karayolu ile Rusya ve Polonya en başta olmak üzere çeşitli Avrupa kentlerine dağılıyor.

Bir kısmı ise deniz ve hava yoluyla ‘deniz aşırı’ yolculuğa çıkıyor.

Türkiye, Ukrayna ve Moldova’dan yapılan ‘insan ticareti’nde Rusya’nın ardından ikinci sırada yer alıyor.

Ticareti yapılan insanların destinasyonları arasında Kıbrıs da var.

--

Peki ama Moldovalı ve Ukraynalı kadınlar Kıbrıs’ın yolunu nasıl buluyor?

Hangi nedenlerle binlerce kilometre yol aşıp bu küçük adaya geliyorlar?

Ukraynalı ve Moldovalı kadınların Kıbrıs’ın iki tarafına geliş güzergahları farklı…

Güney’e gitmek için 2-2,5 saatlik direkt uçak yolculuğu yetiyor. Kiev’den ve Odesa’dan Larnaka’ya hergün düzenli seferler var. Ukrayna havayollarına ait uçaklar iki ülke arasında sürekli yolcu taşıyor.

‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ ile Ukrayna arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmişliğinin bir kanıtı da, Kiev’de ve Odesa’da karşımıza çıkan ‘Bank of Cyprus’ şubeleri oluyor. Neredeyse her ana caddede Kıbrıs bankası var ve bu duruma Kıbrıslı Rum gazeteci arkadaşlar dahi şaşırıyorlar.

Ukrayna’dan uçağa atlayıp Larnaka’ya varan Ukrayna yahut Moldova pasaportu sahibi insanlar ülkeye girişte zorlanmıyor. Çalışma izni veya turist vizesiyle Kıbrıs’a giriş yapabiliyorlar.

Sadece barlarda değil, turizm sektörü başta olmak üzere birçok alanda çalışmak üzere akın akın Ukraynalı ve Moldovalılar adaya geliyor.

Ukraynalı bir gazeteci bunun nedenini çok basit şekilde şöyle açıklıyor:

“Ukrayna’da ‘Kıbrıs’ denilince akla ‘çok zengin bir ülke’ geliyor!”

Kıbrıs’ın oralardaki imajı böyle…

 

‘Yüksek ücretli iş’ ne?

 

Ukrayna’nın herhangi bir yerinde duvarlara asılmış ilanlar, web sitelerinde yayınlanan iş başvuru davetleri ve yazılı basında çıkan duyurular Kıbrıs’ın ‘zengin ülke’ imajını güçlendiriyor.

Gerçi ilanlarda ülke adı yerine ‘yurt dışı’ ifadesi kullanılıyor, ancak Kıbrıs’ın zenginler kulübünde olduğu algısı toplumsal belleğe yerleşmiş durumda…

Birçok yabancı ülkede olduğu gibi Ukrayna’da ve Moldova’da da Kıbrıs’ın bölünmüş hali pek bilinmiyor. Dolayısıyla Kıbrıs ‘tek, bütün bir ülke’ olarak okunuyor.

Bu durum Kuzey Kıbrıs’ı da ‘zengin’ hale getiriyor(!)

En azından Ukraynalıların ve Moldovalıların gözünde…

İlanlarda ‘yüksek ücretli yurt dışı’ iş imkanları özellikle gençler açısından cazip… Çünkü ekonomi kötü, işsizlik oranı yüksek, ücretler düşük…

Birçok genç insan para biriktirmek, geleceğini kurtarmak gibi kaygılarla yurtdışını tercih ediyor.

Tıpkı tarihin çeşitli dönemlerinde Londra’yı, Sydney’i, Ottawa’yı ‘doyulan yer’ olduğu için ‘vatan’ yapan Kıbrıslılar gibi!..

--

Ukraynalılar yurtdışına çok ciddi bir göç veriyor. Özelikle genç nüfus ülkede tutulamıyor. Bu gidişle 2050 yılında nüfus neredeyse üçte bir oranında gerileyecek, yaş ortalaması ise yukarılara çıkacak.

Umuda yolculuk için göç yollarını tutan Ukraynalıların bir kısmı ‘seks servisleri’nde çalıştırılıyor. Yola çıkarken ‘ne iş yapacağını’ bilenler olduğu kadar, ‘kötü yol’a düştüğünü varış noktasında anlayanlar da var.

Bu ‘yol’un detaylarına girmeden önce Ukrayna içinde fuhuşun çok yaygın olduğunu söylemek gerekiyor. Fuhuş ‘kriminal suç’ sayılmadığı gibi, toplum nezdinde de adeta kabullenilmiş durumda…

Kısa süreli bir gözlemle bu sonuca varmak biraz subjektif olabilir, ancak Ukrayna’da fuhuşa adeta ‘normal bir meslek’ gibi bakıldığı kanısı bende oluştu.

Başkent Kiev’de de, liman kenti Odesa’da da, küçük Omani kasabasında da bu kanıyı güçlendirici manzaralar, tavırlar var.

Zaten devlet birimleri ve sivil toplum örgütleri de sokaklara taşan fuhuşun boyutlarını gizlemiyorlar. Her yer gece kulüpleri, striptiz barları, masaj salonlarıyla dolu. Bu durum birçok ülke kentinde de var ve çok sürpriz değil.

Sürpriz olan, fuhuşun her yere yayılmış olması. Otel lobileri, barlar, caddeler ‘av’ arayan kadınlarla dolu…

Çarpıcı bir örnek: Ülkenin kuzey-güney kentleri arasında bir geçiş noktası gibi duran Omani kasabasından çok sayıda genç kadın, ana yollarda fuhuş için müşteri bekliyor. Hedef kitle ise liman kenti Odesa’ya mal taşıyan kamyon şoförleri!..

Omani’deki bir sivil toplum örgütünün yetkilisi, kamyon şoförleriyle para karşılığı seks için yolları mesken tutan kadınların başına her türlü derdin gelebildiğini anlatıyor. Bunlar arasında dayak, kaçırma, hatta cinayet de var!

Buna rağmen anayollarda otostop çeken mini etekli kadın sayısı azalmıyor.

Hele Haziran’da bir ay boyunca Polonya ile beraber Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapmaya hazırlanan Ukrayna’da ‘fuhuş sektörü’ de hazırlıklarını sürdürüyor. Yetkililer maçların oynanacağı kentlere doğru bir kadın akımından söz ediyor. Artan talebin ‘piyasa fiyatları’nı da birkaç misli pahalılaştırması bekleniyormuş!

Bu haliyle Ukrayna, ülkeye giden kadınlar için değil ama erkekler için ‘daha tehlikeli’ bir ülke görünümü veriyor.

Ukrayna’da fuhuşun bu kadar yaygın oluşunu salt ekonomik nedenlerle izah edebilmek mümkün değil.

Öyle olsa bütün fakir ülkelerde manzara aynı olurdu. Bu durumun sosyal, tarihi ve kültürel nedenleri de olsa gerek…

 

 

Odesa-İstanbul-Ercan

 

Gelelim ‘zengin Kıbrıs’ın diğer yarısına, yani Kuzey Kıbrıs’a…

Ukrayna’dan Larnaka’ya uçanlar, AB üyesi olmadıkları için kuzeye geçemiyorlar.

Ancak Kuzey’de de çok sayıda Ukraynalı, Moldovalı var. Çoğu kadın ve ‘artist’ olarak çalışıyorlar.

Larnaka’dan gelemediklerine göre, Kuzey’in yolunu nasıl buluyorlar acaba?

Cevap basit: Türkiye üzerinden…

Zaten Türkiye Ukrayna’daki ‘insan ticareti’ bakımından ilk üçte yer alıyor. Bu ülkeden ‘fuhuş’ ya da diğer amaçlarla gelen insan sayısı ise çok daha kabarık.

1990’lı yıllarda Karadeniz kentleri başta olmak üzere Türkiye’de Rus kadınlar fırtınası esmişti. Rusya giderek ekonomisini iyi bir noktaya getirince, Ukrayna ve Moldova’dan gidenlerin oranı yükseldi.

Ukrayna’dan ve Moldova’dan ‘çalışmak, para biriktirmek ya da orada bir yuva kurmak’ hayaliyle Türkiye’ye gidenlerin bir kısmı, adını daha önce muhtemelen hiç duymadığı bir yere, Kuzey Kıbrıs’a getiriliyor.

‘Ticaret’ sayılan vakalarda genellikle birkaç tür senaryo anlatılıyor.

Birincisinde, Ukraynalı genç kız örneğin internette tanıştığı bir Türk erkeğiyle tanışmak, nişanlanmak, evlenmek vaadiyle Türkiye’ye gidiyor. Gönül eğlendirmek ya da ciddi ilişki kurmak isteyenler olduğu gibi, bu işin ticaretini yapanlar da çıkıyor.

Genç kız yol,sokak, dil bilmediği bir ülkede, pasaport ve evraklarına da el konulduktan sonra ‘çalışmaya’ zorlanıyor. Belki Türkiye’de, belki Kuzey Kıbrıs’ta!..

Anlatılan ikinci tür senaryoda da sonuç aynı oluyor. Tek fark, yola çıkış motivasyonu ve şeklinde… ‘Birileri’ iş vaat ediyor, onun gösterdiği yoldan THY uçağıyla İstanbul’a, Antalya’ya veya gemilerle Trabzona’a, İstanbul’a gidiliyor. Sonrası malum…

Her iki senaryoda da ‘güven’e dayalı bir gidiş var. Bazen ‘sevgili’ adayına, bazen ‘arkadaş’a, bazen ‘işveren’e…

--

Bir şekilde Kuzey Kıbrıs’a ge(tiri)len kadınlar, ülkeye ‘artist’ olarak sokuluyor. Fuhuşun sözde yasak, insan ticaretinin ise fiiliyatta yasal olduğu ülkemizde toplumun geneli konuyu içselleştirmekten uzak duruyor.

Bazen kocasını, sevgilisini bir ‘bar kadını’na kaptıran kadının ya da çocuklarının çektiği sıkıntılar gazetelere, dedikodu medyasına konu oluyor.

Kimi zaman cinsel hastalıklarla ilgili istatistikler birkaç gün manşetlere çıkıyor.

Ya da gece kulüplerinin yarattığı sosyal yaralara ilişkin yazılar yazılıyor, demeçler veriliyor…

Toplum konuya kendi oturduğu yerden bakıyor.

Oysa madalyonun diğer tarafında başka hazin öyküler yaşanıyor.

1917 Bolşevik devrimine yol açan isyanlardan birini anlatan ‘Potemkin Zırhlısı’nın efsanevi merdiven sahnesinin geçtiği 192 basamağı teker teker inip limana ulaşan gencecik bir kadının ‘umut’ için çıktığı yolun sonunda vardığı konak, 21’inci yüzyılın kölelik modelini yüzümüze vuruyor.

Adı Olga. Ya da Natasha… Belki Sofiya…

Yaşı 18. Ya da 21… Belki 24…

İsimleri ya da yaşları farklı olsa da, hazin hikayeleri birbirine çok benziyor.

Odesa’dan Girne’ye, Larnaka’ya bir yol bağlanıyor.

‘İnsan ticareti’, içinde yaşadığımız çağın en büyük insanlık ayıplarından birini oluşturuyor.

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 6191 defa okunmuştur