Aslında savaş yeni başlamadı. Başlayalı çok oldu da galip kim, henüz netleşmedi. Yeni bir UBP Kurultayı yapılacak mı ? Nasıl yapılacak ? Sonuçta ortaya nasıl bir manzara çıkacak ? Çıkacak sonucu kimler hazmedecek kimler hazmedemeyecek ? Hazmedenler de yapacak ? Hazmedemeyenler ne yapacak ?

Soru üstüne soru...Aslına bakarsanız bu yazı sorularla başlayıp sorularla da bitebilir.   Devam edelim mi ?

Kurultay’dan çıkacak  sonuç ne olursa olsun, Başbakan Küçük ne yapacak ? Ahmet Kaşif ve yandaşları ne yapacak ? Peki ya,  ‘taraf’ olduğu ortaya çıkan Cumhurbaşkanı ne yapacak ?

Bütün bu karmaşa içinde ‘transfer’ meselesi ve sonuçları neler doğuracak ?

Biliyorsunuz, bazılarının alkışlarıyla (!)  rüzgar ne tarafa doğru eserse o tarafta yer almayı ‘oyun’  haline getiren bazı milletvekillerinin UBP’ye ‘yapıştırılacağı’ açıklandı.  ‘Yapıştırma’nın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz çok da net değil.  Ama olacaksa veya olup bitmişse eğer “Ne karşılığı ?” sorusunun da cevabını bekliyor millet. Yakında bunun kokusu da çıkar muhakkak. Unutmayalım burası Kıbrıs. Bu ülkede gizli kalan ne oldu ki şimdiye kadar ?

***

Ulusal Birlik Partisi içindeki çalkalanmaların yeni başlamadığını herkes biliyor.  Bilinmeyen, ‘iç-savaş’ın hangi boyutlarda olduğuydu. Kurultay öncesinde, önce savaş tamtamlarının uzaktan gelen sesi duyuldu. Sonra tam-tam sesleri yakınlaştı. En sonunda da, Kurultay’da baltalar çıkarıldı nihayet. Başlangıçta Kaşif-Küçük kavgası gibi algılanır gibi olduysa da aslında kavgada Sayın Cumhurbaşkanı’nın da bulunduğunun anlaşılması uzun sürmedi.  

Yeni yıla girerken parti içi muhalifler strateji geliştirmeye çalışırken, Başbakan Küçük “Her ne pahasına olursa olsun...” diyerek eski yoldaşlarını bir şekilde tavlayıverdi. Zaten onlar da tavlanmaya hazır, tetikte bekliyorlardı. Bu konuyla ilgili tek bir soru vardı kafalarda: Kim kimin kucağına oturacaktı ?   Şimdi UBP’liler harıl harıl ‘temiz Kurultay’ için dengeler mücadelesi içinde. Kucağa oturtulacak olanlar eller tetikte bekliyorlar. Çünkü ortada –en azından şimdilik- ne oturacak kucak kaldı ne de oturacak koltuk. Traji-komik bir durum var yani anlayacağınız.

***

Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın arası limoni.... Başbakan’ın partisindeki önemli sayıdaki milletvekilleri ile arası limoni... Yani, Ulusal Birlik Partisi -en az-  iki’ye bölünmüş durumda. Bir kanatta Ahmet Kaşif ve yandaşları (arkasında da Cumhurbaşkanı), diğer tarafta da Küçük’çüler var.  Bunlar perdenin önündekiler. Perde gerisinde bu kavgadan hangi tarafın galip çıkacağını bekleyen fırsatçıları da unutmayalım.

Dahası mı ?

Herkesin merak ettiği bir ‘taraf’ daha var... Ankara ve onun Kıbrıs’taki temsilcileri....

“Ankara nasıl bir oyun oynuyor şimdi....” diyenler de var, “Tayyip’in bir bildiği var...” diyenler de.... “Ankara’nın bir planı var muhakkak...” diyenler de var, “Yarın obürgün ‘şöyle olacak’ emri gelir...” diyenler de.

Malum, ‘önemli’ kararlar ‘önemli’ yerlerde verilir hep. Daha öncelerden çok ama çok örnekleri yok mu bunun ?