1. HABERLER

  2. KÜLTÜR & SANAT

  3. "Rehearsing The Revolution"
"Rehearsing The Revolution"

"Rehearsing The Revolution"

İnsanın içinden başlayıp herkese ve her yere yayılan devrimlerin hayali için bir prova: Rehearsing The Revolution

A+A-

Murat  OBENLER

Her yıl Ekim ayında düzenlenen ve Ara Bölgeden tüm adaya yayılan çağdaş sanatsal performanslar ile hem dünyadan hem de Kıbrıstan sanatçıları sanatseverlerle buluşturan hem de sanatçıların birbirleri ile işbirliklerinin artmasına katkı sağlayan Buffer Fringe Performans Sanatları Festivali bu yıl “Yer Değiştirme” teması ile 8-10 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek. Biz de festivalin “Dervimi Prova Etmek” adlı projesini seçerek sanat direktörü ve tiyatro yapımcısı Petra Ardai ile projeye fikir ortağı olarak katkı koyan şair,yazar,çevirmen Gürgenç Korkmazel ile konu hakkında sohbet ettik. Devrimin sanatsal araçlar ve farklı iletişim teknikleri kullanarak kurgusal bir şekilde katılımcılar tarafından hayal edilmesi üzerinden ilerleyen projede ötekiyle, geçmişle ve gelecekle bağlantı kurulup hayalgücünün ortaya çıktığı bir oyun alanı yaratılıyor.

gg-143.jpg

Korkmazel: “Bireyden topluma doğru bir devrim olması gerekir”

Bu projenin fikri bir kişinin üretimi mi yoksa ortak bir düşünce sonrasında mı ortaya çıktı? Burada da ithaf edilen bir düşünür,sanatçı, tarihi toplumsal olay,kitap,araştırma var mıdır yoksa tamamen özgün bir proje midir? Ve sen nasıl dahil oldun bu projeye?

Gürgenç Korkmazel: Proje Space’den çıktı. Aynı proje daha önce Macaristan ve Hollanda’da yapıldı. Proje direktörü Petra Ardai’ye sormamız lazım, nereden esinlendi ve nereye göndermeler var projenin içinde. Gerçi devrimle ilgili olduğu için esinlenmelerini ve göndermelerini tahmin etmek o kadar da zor olmasa gerek.   
Sanat Direktörü Ellada Evangelou temasa geçti benimle ve bu projede “thinkingpartner” olarak yer almam için davet etti. İlk başta benden tam olarak ne istediklerini bilmesem da kabul ettim. Kabul ettim çünkü bir,Ellada’ya güveniyordum, iki, uluslararası projeler her zaman yeni kapılar açar yaşamımda.
Bu arada benden ne istediklerini sen sormadan söyleyeyim. En yalın biçimde söylemem gerekirse, direktörün benden istediği Kıbrıs ve Kıbrıslılar ile ilgili düşüncelerim. Tarih, toplum ve sanatla ilgili sorularına cevaplar, o kadar.

Çalışmalar mekan, zaman,kişi olarak nasıl bir yapıda ilerledi ve bir olay olarak pandemi bu süreci nasıl etkiledi?
Korkmazel: Proje ilkin online olarak duyuruldu. Katılmak isteyenlere çağrı yapıldı. Ceren Emmioğlu, Celia Wong, Avgoustina Stilianou, Thadd Correia, Emilia Demetriou ve Eleana Alexandrou çağrıyı kabul etti. Pandemiye rağmen Petra Ardai, Jörgen Unom Gario ve Tamara Vadas yazın adaya gelip workshop yaptı. Tabii ki pandemi her şeyi etkilediği gibi bu projeyi de etkiledi, ama en azından fiziksel olarak gerçekleşmesinde büyük bir engel çıkarmadı.

“Aslında devrimin bireyden topluma doğru olması gerektiğine inanıyorum.”

Ülkemizde geçmiş,öteki ve gelecek bağlamında düşünüldüğünde sizce nasıl bir devrim deneyimi hayal edilebilir? Bölünmüş yapılar, farklı din,dil,ırk özellikleri, büyük dünya güçlerinin ve küçük bölge devletlerinin global ve bölgesel çıkarları gibi gerçekler ortadayken bu hayali güçlendirecek ne gibi insani,toplumsal,kültürel araçlar kullanılabilir?
Korkmazel: Nasıl bir devrim, zor bir soru. Devrim en başta hayal gücüyle, sonra eyleme/harekete geçmekle ilgili. Ben aslında devrimin toplumdan bireye değil, bireyden topluma doğru olması gerektiğine inanıyorum. Yani demek istediğim, eğer bir birey bağlarından kopamamışsa, bağımsız olamadıysa, kendi özgür iradesi yoksa, öncelikle kendi hayatında yapması gerekir devrimi. Bizim ülkemizde bağlarını koparmak isteyen ama geleneksel aile yapısı ve baskıcı toplumdan dolayı bunu yapamamış çok insan var. Eğer öncelikle bu gerçekleşirse, dış güçlere ve her şeye rağmen birleşme devrimini, adayı birleştirme devrimini gerçekleştirebiliriz bence.     

Size de Kıbrıstaki akan hayatlar/heba olan hayatlar, kurgusal bir film(tiyatro oyunu) gibi gelmiyor mu?
Korkmazel: Yani sadece Kıbrıs’ta değil, az çok her yerde böyle değil mi? Bu, insanlığın evrensel durumu. Ve biliyorsun ki çok iyi filmler yapılıyor bu öyküler/hayatlar hakkında.

“Kimse havayı, suyu ve toprağı kirlettiğini kabul etmiyor. Hep başkaları, öteki kirletiyor.”

Neden yeni hayali bir Avrupa anlatısı ortaya çıkacak? Neden Avrupa ile sınırlanan bir anlatı? Dünyanın diğer renklerini,kültürlerini,dinamiklerini dışarıda tutarak yeni bir devrim hayali ne kadar bütünleyici olur?
Korkmazel: Murat, öyle görünüyor ki dünyadan nefret ediyoruz insanlık olarak, onu neden bu hale getirdiğimizin başka bir açıklaması olamaz. Kimse havayı, suyu ve toprağı kirlettiğini kabul etmiyor. Hep başkaları, öteki kirletiyor. Bir insan ölüyor, iki insan doğuyor. Bio-çeşitlilik her gün biraz daha azalıyor, küresel ısınma her yerde felaketlere yol açıyor, kısaca büyük bir eko kriz var önümüzde, ve bu çok önemli konuda bile birleşemiyor, bu gidişatı durduramıyor, değişiklik yapamıyoruz. Kaldı ki başka konularda nasıl birleşelim, nasıl devrim yapalım? 

“Önce bu coğrafyada ciddi psikolojik sorunlara dönüşen, hatta daha da kötüsüne yol açan çatışmalar ve uzlaşmalara bakmalıyız.”

 “Kişisel olanın politikası” bir kişisel devrim hayali tasarımı kurgulanması anlamına geliyorsa burada çatışma ve uzlaşma gibi kavramlar ne kadar etkili olacaktır?
Korkmazel: Çatışma ve uzlaşma hepimizin gündelik hayatında var, yine evrensel bu durum bu. Önemli olan bu çatışmaları ve uzlaşmaları tanımlamak ve anlamaya çalışmak. Ciddi psikolojik sorunlara dönüşen, hatta daha da kötüsüne yol açan çatışmalar ve uzlaşmalar var bu coğrafyada, öncelikle onlara bakmak gerek bence.

Hollanda,Macaristan ve Kıbrıs’tan sanatçıların katılımıyla gerçekleşen bu çalışmada performans,dans,şiir ana karakterler olarak sahnede olacak.  Bizleri nasıl bir kareografi bekleyecek.  Korkmazel: Bütünü bilmiyorum açıkçası. Parça parça biliyorum performansı. Hem zaten bu hafta başı tekrar adaya geliyor Petra. Beş günlük bir workshop çalışması daha olacak, ondan sonra son şeklini alacak performans. Kırk merak bekliyoruz. Bütünü artık sahnede göreceğiz hep beraber. 

Bu projede SPACE, H4C ve BFPAF nasıl bir işbirliği ortaya koyuyor?
Korkmazel: Ben organizatör değilim, danışman gibi bir konumdayım. Hepsinin bu projenin gerçekleşmesi için birlikte çalıştığını biliyorum, hepsi bu.

 

p-002.jpg

Ardai: “İnsanlar devrim  fikrine asla kayıtsız kalmaz”

Öncelikle projenin teorik ve felsefik yanı ile başlamak isterim. Bu projede ilham alınan herhangi bir filozof,düşnür, sanatçının eseri veya toplumsal/tarihsel olay var mıdır? Bu sizin özgün projeniz midir yoksa genelde uygulanan bir yöntemin Kıbrıs’a adaptasyonu mudur?

Petra Ardai:Tabi ki tek bana özel bir proje değil. Tabi ki insan proje yaparken diğer birçok şeyden,temadan,olaylar bütününden ilham alır. Ben bir tiyatro yapıcısıyım ve belgesel tiyatro üzerine çalıştığım için kurgusal(kurmaca) ile gerçekliğin sınırında gidip geliyorum. Geçmişten gelen birçok gerçek şeyi hayal ettiğinizde sizi korkutan veya özgür şekilde hayal etmenizi engelleyen önşartlar oluşuyor.  Biz insanlara özgürce kendilerini ifade edebilecekleri ve doğal olarak hayalgücünü kullanabilecekleri bir alan yaratıyoruz. Bu özgür ifadelerden de başka yollara/yönlere gidebiliriz. Politik doğruluğun ötesine geçmek için kurgu ve gerçeklik üzerine çalışıyorum.  Gözünüzü açın. Büyük sorunlarla karşılaştığında sen neler yapardın ve sana ne olurdu? Önce kendinizi düşünün. Birçok iyi sanatçı da çoğu zaman böyle yapar. Brezilyalı aktivist sanatçı Augusto Boal Theatre of the oppressed Augusto Boal devrimi prova yaparak bu alanda sanatsal çalışmalar yapmıştır. O politik gücün insanlara dönmesi için bir  performatif strateji ile 1970’li yıllarda sanatsal uygulamalar yaptı ama o uygulamalar asla eski olarak nitelendirilemez. Theatre of the Opressed insanların sesinin çıkmadığı bir dönemde onlara seslerinin çıkacağı bir program verdi. Boal 1970’lerde ilk artivist(aktivist artist)kişidir ama bu teknikler günümüz dünaysında da kullanılıyor. Örneğin Hindistan köylerinde kızların çıkmayan sesinin yükseltilmesi için bu programlar (teknikler)uygulanıyor çünkü onlar toplumda eşit değiller.

“Devrim nedir?”  çok sorgulanabilir,tartışılabilir bir kavramdır. Devrim insanlar için  ilginç bir konudur.
Devrim fikrini ortaya atınca herkes bana tepki gösteriyor. Bazıları devrimden korkar,bazıları kabul eder. Ama insanlar asla bu fikre kayıtsız kalmaz. Devrim deyince bu insanın kafasını meşgul ediyor. Batı Avrupada devrim insanların umrunda olmuyor ve onları ilgilendiren bir şey değil,Macaristanda farklı karşılanıyor çünkü devrim tecrübeleri oldu ve ileriye götüren bir değişim olarak devrimi seviyorlar. Ben isyan etmekten değil de hızlı değişim anlamındaki devrimlerden bahsediyorum. Devrimi insanlar belli bir zamanla sabitliyorlar. Ben devrimi sonu olmayan bir değişim ve ilerleme olarak görüyorum. Örneğin Fransız Devrimi tam olarak sonandı mı? Belki de devrim sürecinin ortasındayız.

Bir nevi “Yapım Aşamasında” diyebiliriz o zaman?
Petra: Bizim performansımızda da böyle oluyor. Birçok insan göçmen geçmişe sahiptir. Bu göçmenlik ne zaman başladı ve ne zaman bitecek? Bu bir devam eden  değişim sürecidir. Kesinlik yoktur.
Yine insanın hayal gücünün sınırı nerededir? Gürgenç bana “Eğer 1000 kişi kuzeyden 1000 kişi güneyden bireraya gelirse biz kıbrıstaki bu sınırı kaldırırız” dedi ama bu asla gerçekleşmedi. Hayal gücümüzü sınırlandırmayalım.  Tabi ki devrim kavramı içerisinde hiçbir sınır olmayan bir hayal gücünü barındırır. Her devrim veya değişim hayal gücü ile başlar, barikatlar ile başlamaz. Her politik değişim önce kültürel değişim ile başlar.

Sanatsal yönünde nasıl bir kareografi hazırlandı? Hollanda,Macaristan ve Kıbrıs’ın iki tarafından katılımcıların katılıyor olması kareografiye nasıl bir etki yapıyor.
Petra: Bu proje üç ülkede yapıldı. Bu benim için bir araştırma projesidir. Bir hikaye yazma işi olarak başladı ve zeminde farklı diyaloglar yoluyla üç ülkeyi kapsayacak büyük bir projedir.  Bu üç ülke değişik zamanlarda değişik yollarla kutuluplaştırılmıştır. Hollanda Avrupa’nın batısında sömürge geçmişi olan zengin bir deniz ülkesi, Macaristan Doğu Avrupadan bir kara ülkesi ve Kıbrıs ise Avrupa bağlantısı olan Avrupa kıyısında karmaşık geçmişe sahip bir ada ülkesi. Benim projemde farklı atölye çalışmaları var. Buffer Fringe benden bunu sunmamı istedi. Sunuş benim değil festivalin düşüncesidir.

SPACE-H4C ve BFAPF bu projede nasıl bir iş ve güç birliği yapıyorlar?
Petra: Çok iyi bir işbirliğimiz oluyor. Ben atölyemi pandemiden önce yapmıştım ama sunum bölümünde insanlar pandemiden dolayı biraraya gelemediği için birlikte çalışmak daha zor oldu ama herkes kareografisini çalıştı. Tark çok yapısal ve kırılgan bir yapıya sahiptir.Biz yeni bir düşünce yolu bularak bu yapıyı bozup yeni bir anıt inşa ediyoruz. Bu yapı yeni şeyler hayal etmenize kapı açıyor.

f-005.jpg

Kıbrısın bölünmüş, ötekileştirilmiş,kutuplaşmış, nefret tohumlarının ekilmiş bu yapısında insanların hayal gücüyle ilgili gözlemlerin nedir? Sizin projenizde bu yapıların katılım üzerinde etkileri oldu mu?
Petra: Onu tam bilemiyorum ama projede sadece K/T ressam Ceren Emmioğlu var. Onunla çok iyi iletişim kuruyorum. Şair Gürgenç Korkmazel de bu projede yer alıyor. Ben tamamen yabancıyım. Mesela ben fikri veriyorum ve o da onu doğru zemine ve Kıbrısta insanların anlayacağı, bağlantılı dile çeviriyor. 

Ben dışardan gelen biriyim ve tanıdığım bir kaç Kıbrıslıyla iletişimim var. Sürekli olarak her gün sınırla uğraşmanın ne kadar zor olduğunu hissediyorum. Bazen sınırın orada olduğunu unutmak daha kolay olabilir.

Festivalin teması olan yer değiştirmenin de devrimlerle benzeşen yönleri vardır.
Petra: Kesinlikle. Çatışmanın yerine hayal kurmayı koymak kişisel farklılıkların anlaşılması adına olumlu bir şeydir. Biz de tam olarak bunu yapıyoruz.Tamamıyla gerçek ve ağır olan bir şeyi(geçmiş) alıp onun aydınlatıcı bir altyapıyla baştan yapıyoruz/inşa ediyoruz. Biz kendimizin sanatsal dilimizle bunu performansa yansıyoruz.

Devrim bir şeye hayır demek olarak abartılıyor. Devrim dengesiz(düzensiz) olmamayı, bir şeye hayır diyebilmeyi de dahil herhangi bir değişikliğe imkan yaratmıyor. Sınırla ilgili de “neye hayır demek istiyorsun?”. Sadece umut etmekle,şunu şunu değiştirmek istiyorum demekle hiçbir şey olmuyor. Beklemekle hiç birşey olmaz. Şunu şunu beğenmiyorum, şu şu beni kızdırmaz demekle olmaz, bunu başkalarıyla paylaşmalısın. Paylaşmazsan kimse bunu fark edemez ki. En azından ne istemediğinin farkına varmalısın. Çoğu kez insanlar buna başlayamıyor çünkü hızlıca başarılı olabilecekleri bir nokta göremiyorlar.

d1-099.jpg

Bir disiplinlerarası performans göreceğiz değil mi?
Petra: Biz çok saçma,kırılgan objeler kullandık. Çok iyi,geniş ekipman değil de elde ne varsa onlardan yararlanarak birşeyler hazırladık. Kahıt,kaset,halat gibi kırılgan şeyler ama yapıyoruz. Biz ucuz materialler kullanarak hayal kurmayı tercih ettik. Eğer hayal gücünüz özgür ise küçük, sıradan şeylerden de modaya uygun ama büyük etkileri olan devrimsel  yaratıcılıklar çıkar.

 

 

 

Bu haber toplam 1619 defa okunmuştur
Etiketler :