
Olimpiyat Bayrağı altında yarışmak
Bugünlerde, Dünya 2012 Londra Olimpiyatlarına odaklanmışken, bu olimpiyatlarda BirIeşmiş Milletler ile IOC tarafından tanınmamış sorunlu ülkeler kategorisinde olan ülkelerin sporcuları olimpiyat barajını geçmeleri halinde “Bağımsız Atletler”
Bugünlerde, Dünya 2012 Londra Olimpiyatlarına odaklanmışken, bu olimpiyatlarda BirIeşmiş Milletler ile IOC tarafından tanınmamış sorunlu ülkeler kategorisinde olan ülkelerin sporcuları olimpiyat barajını geçmeleri halinde “Bağımsız Atletler” topluluğu olarak, katıldığını gözlemledik.
İşte, Ülkelerinin olimpiyat komiteleri dünyada tanınmıyor ancak bu sporcular olimpiyatlarda yer alıyor.
Ülkelerinin siyasi durumu ve olimpiyat komitelerinin tanınmaması nedeni ile iki yıl önce bağımsızlığını ilan eden Curaçao’dan 3 ve bağımsızlığını henüz açıklayan Güney Sudan’dan 1 sporcu, bu önemli organizasyonda olimpiyat bayrağı altında amblemsiz forma ile yarışacak ve madalya kazanmaları halinde seremonide olimpiyat marşı çalınacak.
Curaçao kökenli üç sporcu Reginald De Windt Judo branşında, Liemarvin Bonevacia atletizm 400 metre branşında, Güney Sudanlı Guor Marial erkekler maratonunda koşacak. Yelken branşında ise, Philipine van Aanholt yer aldı.
Bu ülkelerin sporcuları ile aynı konumda olan Kuzey Kıbrıslı sporcular, yıllardır olimpiyatlara katılmak için bu yolu deneyeceklerine, 2012 Londra Olimpiyatları’nda Türkiye Cumhuriyeti adına yarışacak olan Meliz Redif’te olduğu gibi, duygusal bağımız ne kadar yüksek olursa olsun, bir başka ülkenin bayrağı altında yarışacak.
Şimdi, bu söylemimizden dolayı vatan haini de ilan edilebiliriz. Neyse, madem 15 Kasım 1983’ten beri dünyanın tanımamakta ısrar ettiği KKTC olgusu ortada dururken, Kıbrıslı Rumlar gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıslı Türkler ile ortak bir devlet kurmaktan imtina ederken, neden Olimpiyat bayrağı altında yarışmayı denemeyelim.
Ancak, olimpiyatlara katılmak için şart olan “OLİMPİYAT BARAJI”nı aşmak gerektiğinden hareketle, bundan sonraki 2016 veya 2020 olimpiyatları için neden seferberlik başlatmayalım. Bu bağlamda, çok yakın zamanda Kıbrıs sorunun çözülmesi beklenmediğine göre aradan geçen 29 yılı kaybetmiş görünüyoruz.
Bundan sonra, Kıbrıs sorunun çözümünü oturup beklerken, Kuzey Kıbrıs olarak, sporcularımızı 2016 ve 2020 Olimpiyatlarına hazırlamaya başlayalım.
Bu noktada, tesis altyapısından başlayarak, sporcu altyapısına ülke çapında taramalar yapıldıktan sonra, seçilecek sporcuların sağlanacak lojistik antrenör desteğiyle olimpiyat barajlarını aşmaları sağlanmalıdır.
Düşünüyorum da, eğer dört yıl, hatta daha önce bu yol seçilseydi bugün 12 sporcu ile olimpiyatlarda temsil edilen Kıbrıs Cumhuriyeti sporcularının yanında Olimpiyat bayrağı altında neden bir Meliz, Yiğitcan, Eliz Maloney, Kutay Kırmızı ile Mahmut Koral gibi gençlerimiz olmasındı.
KTSYD, Milli Olimpiyat Komitesi ile Spor Bakanlığı’nın dış ilişkilerdeki vizyonsuzlukları
Söz 2012 Londra Olimpiyatları’ndan açılmışken, bu büyük organizasyona seyirici olarak, katılma beceresini bile gösteremedik.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sporun patronu konumunda olan Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı, kendi ülkesinde bile tanınmayan Eyyüp Zafer Gökbilen başkanlığındaki Milli Olimpiyat Komitesi ve Kıbrıs Türk sporunun lokomitiflerinden biri olan Ogün Genç Kaçmaz başkanlığındaki Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği.
Bu üç kurumun da, KKTC’ye uygulanan spordaki izolasyonları aşmak adına dış ilişkiler konusunda ilaç niyetine bir girişimleri olduğunu gözlemlemedik.
MİLLİ EĞİTİM GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
Bu konunda, başı çekmesi gereken Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı Dürüst’ün bu konunda yetersiz ve çapsız olduğunu düşünürsem, acaba saygızlık mı yapmış olurum. Bu bakanlığın bir Dış İlişkiler Birimi olduğunu biliyorum. Ama, sadece kağıt üzerinde olan bu birim hiçbir zaman reorganize edilmedi ve harekete geçirilmedi. Bakan Dürüst, sadece ülke içerisinde iş yapan yerel bir muhtar gibi köy köy gezip, mavi boncuk dağıtıyor.
MİLLİ OLİMPİYAT KOMİTESİ
Peki, Gökbilen’in yıllardır sahiplendiği ve sadece kendi dostları için faaliyet gösterdiği Milli Olimpiyat Komitesi’ne ne demeli.
Dünya, Londra Olimpiyatları’nda yarışırken, Gökbilen GTF isimli yasal olan WTF Dünya Taekwondo Federasyonu’nun tanımadığı çakma bir bir Taekwondo kurumunun Kanada’da bir otel salonunda düzenlediği “DÜNYA ŞAMPİYONASI!” ile hepimizle dalga geçiyor.
Tabii, Eyüp Zafer Gökbilen yıllardır bu GTF masalı ile Kıbrıslı Türkleri uyutuyor. Ancak, Gökbilen’in MOK’una karşı çıkan federasyonlar, Futbol Federasyonu Başkanı Sertoğlu’nun başkanlığında Milli Olimpiyat Komitesi’ne bayrak açmış durumda. İnşallah, MOK’u yasal zemine oturtmayı başarırlar.
KIBRIS TÜRK SPOR YAZARLARI DERNEĞİ
Ve Kuzey Kıbrıs sporunun en önemli taşlarından biri olan Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği. 1983 yılında kurulan KTSYD kurulduğu yıllarda uluslararası platformu TSYD aracılığı ile olsa da zorlamaya başlamıştı. Bu konuda, TSYD delegasyonu altında İstanbul’da düzenlenen Dünya Spor Yazarları (AIPS-UEF) Genel Kurularına katılmıştı.
Hatta, dönemin AIPS Başkanı İngiliz Frank Taylor Kuzey Kıbrıs’a gelmişti. Bunun sonucu olarak, KTSYD ile EAK’ın sorunlarına AIPS’ın İtalyan Genel Sekreter Massimo Della Pergola başkanlığında çözüm üretilmeye çalışılmıştı.
Bu bağlamda, 1988 Seul Olimpiyatları’na KTSYD adına iki kişilik akreditasyon yapılmıştı. Ancak, gerekli mali olanak bulunamadığı için sadece dönemin Spor Bakanı Günay Caymaz Seul’e gitmişti.
Daha sonra, bu ilişkiler erozyona uğramaya başladı. Hatta, bir dönem zirveye vuran TSYD-KTSYD ilişkileri de ahbap-çavuş ilişkilerine dönünce özellikle Genç Kaçmaz döneminde adeta sıfırlandı.
Düşünüyorum da, gerek Türkiye Spor Yazarları Derneği ile kurumsal bazda ciddi ilişkilerimiz olsaydı, bugün 2012 Londra Olimpiyatları’na akredite olan Türkiyeli spor yazarları arasına bir-iki Kıbrıslı Türk spor yazarı akredite edilemez miydi?
Tabii, bu noktada aklıma İstanbul’da düzenlenen Dünya Salon Atletizm Şampiyonası geliyor. Bu organizasyonda bile KTSYD’yi temsilen giden arkadaşlarımız akredite edilmemişti.
Kanımca özellikle, Türkiye Spor Yazarları Derneği ile olan ahbap-çavuş ilişkileri sona erince, Türkiye Spor Yazarları Derneği, Kuzey Kıbrıs’ta bir spor yazarları derneği olduğunu unuttu.
İşte, spor ile iç içe olan üç kurumumuzun dış ilişkiler vizyonu veya vizyonsuzluğu.