Yüzölçümü bakımından bu kadar küçük ve arazi bakımından çok da zor olmayan bir ülkede kaçakçılık, hele insan kaçakçılığı böylesine hoyratlıkla yapılabiliyorsa eğer, bu işin altında bir ‘bit yeniği’ arar herkes...

Özellikle de Karpaz gibi birkaç yüksek noktadan sürekli gözetlenebilecek, 24 saat kontrolü imkan dahilinde olan bir yerde kaçakçıların cirit atması ve masum insanların hayatına mal olan işler kabul edilebilir bir durum değil.

Nitekim bölgenin yerel yöneticileri “Devlet istese bu işin önünü alır” görüşünde birleşiyor.

Yeter ki istensin!

**

İnsan kaçakçılığı ve ticareti uluslararası alanda ‘organize suçlar’ kategorisine giriyor. BM, AB gibi örgütler ve birçok ülke insan kaçakçılığını ve insan ticaretini önlemek için bir yığın önlem alıyor.

Bunlar arasında ağır cezalar getiren yasal düzenlemeler de var.

KKTC’de insan kaçırmayı ya da insan ticareti yapmayı anlatan yasal düzenlemeler henüz yok.

Dolayısıyla insan kaçıranlar, ticaretini yapanlar Ceza Yasası ve diğer başka yasalara göre yargılanabiliyor ve genelde ‘cüzi’ cezalar alıyor.

Hal böyle olunca, ucunda büyük paralar dönen insan kaçakçılığını ve ticaretini önlemek de kolay olmuyor.

**

İnsan kaçakçılığını tetikleyen bir diğer unsur ise güvenlik...

Başta Karpaz olmak üzere ülkede sahillerin kaçakçılık yapmak isteyenler bakımından pek cazip olduğu anlaşılıyor.

Mesela son olayda 7 Suriyeli’nin ölümünden sorumlu tutulan ve KKTC yurttaşı oldukları söylenen şahıslardan birinin daha önce de Yenierenköy’deki eskiden ‘Çıplaklar Kampı’ diye bilinen, sonradan adı ‘Cyprus Pearl’ olarak değiştirilen turistik tesisin plajından hareket ederek Türkiye’ye kaçak yolcu taşıdığı ortaya çıktı.

Sözü edilen yer, Yenierenköy Belediye Plajı’nın dibi... Bölgede çok sayıda ev var.

Ve bu olumsuz koşullara rağmen adamlar sandala atlayıp Türkiye’deki sahillere kadar sürebiliyor motoru!..

**

İnsan kaçakçılığı ve ticareti uluslararası şebekelerin salyalarını akıtan, çok büyük rakamların döndüğü bir pazar...

Bu pazarın Kıbrıs’a düşen payı global ölçeğe göre küçük olsa da, yine dudak uçuklatan paralardan söz ediliyor.

Kişi başı 3-5 bin dolarlık bir ‘ücretlendirme’ olduğuna göre, bu miktar çok yukarılarda demektir.

KKTC sahiline çıkarılan kaçak göçmenlerin büyük bölümünün bir şekilde güneye geçtiği ya da geçirildiği biliniyor. Güney Kıbrıs’a yılda ortalama 4-5 bin mülteci geçtiği söyleniyor.

Kaba bir hesapla ‘insan kaçakçılığı’ pastasının 20 milyon dolar civarında olduğu anlaşılıyor.

Çok büyük bir para!

**

Kanal SİM’de dün “Karpaz’da insan kaçakçılığı neden önlenemiyor?” sorusuna yanıt ararken konuştuğum belediye başkanları ve milletvekilleri, bölgenin sosyo-ekonomik yapısına da dikkati çektiler.

Yapılan uyarıyı buraya da not düşmekte fayda var: Fakirlik ve işsizlik nedeniyle bölge insanları ve özellikle de gençleri insan kaçakçılığı ve/veya diğer kaçakçılık türlerini yapanların ‘maşası’ haline gelebilir!

Hatta bu amaçlarla kullanılan insanların varlığından söz ediliyor.

Ne yazık ki küçücük Kuzey Kıbrıs’ın küçücük Karpaz yarımadasının geldiği durum budur!

Bölgenin temsilcileri “Devlet isterse bu işi önler” diyorsa ve kaçakçılık durmuyorsa, bu işte bir tuhaflık var demektir.