"Bilgi sâhibi olmadan fikir sâhibi olunmaz" sözü sıkça söylenmektedir...

J.Locke, "bilgi" kuramında bu sözü tersler ve "bilgilerin sınırını insanların fikirleri belirlemektedir" der...

Örneğin ; 
Eğer birisi milliyetçi bir fikre sâhipse, sosyal alanda da bilgiler o kişinin zihnine ancak bu fikir doğrultusunda girebilmektedir.

Yani;
Özbilinç...


ÖZBİLİNÇ

İnsanın kendini gözlemlemesi ve duygularını tanıması;
Duyular için sözlük oluşturma...
Duygular, tepkiler ve düşünceler arasındaki ilişkiyi bilmek !
Aldığımız kararın duygudan mı yoksa düşünceden mi kaynaklandığını bilmek!
Bir hissin temelinin farkına varmak...

İnsan duygusal hayatındaki tepkilerinden eğilimlerini tanımlayabilirse, adil bir biçimde uzlaşma sağlamakta, "kazan-kazan" modelini kurmakta zorluk çekmemekte.



DEVRİMİN BAŞLANGIÇ NOKTASI SENSİN...

Ben toplumsal düzenimizde, istenç gücünün ,gerçeklerle çatıştığı kanısındayım; yani devrimin başlangıç noktası sensin...

Yoksa, popüler kültür'ün mesajları basittir, iddiasızdır.

Bu sığ ve manipülatif yapıda, "kumarhane kapitalizmi" ile bize akıl satanlardan; altta kalanın canının çıktığı, kuralsız ve ölçüsüz bir açgözlülük inşa edilir, bizlerden geriye kalan da ,koca bir "hiç" olur... 

Hiç kimse, hiçbir siyasî parti veya kurum, toplumsal uzlaşmayı sağlayacak kertede güven ve inanırlılık sunamaz...

Başkalarıyla tüketim ve eğlence dışında hiçbir şey paylaşamaz hale geliriz.
Hiçbir sosyal olguda ittifak edemeyiz...!


CTP DE BU TOPLUMUN BİR PARÇASIDIR...

CTP de kendi bilincinin sınırlarıyla çevrilidir. 
Ve ancak kendi bilinç durumunu sorgulama yetisine ulaştığında iç dinamiğinde belirli bir yol alabilir. 
Çünkü özne kendi bilgisi ile özdeşleşme durumu yaşar.
Yani bilgisi kadar düşünebilir.

Değerli dostlar, arkadaşlar, yoldaşlar...
Bilmeden kendimizi sorgulama nasıl olur?
Bilmeden yüzleşme nasıl olur?

Ama işte sorun tam da burada!

CTP de toplumumuz gibi, kendi bilinç durumunu sorgulamada sıkıntılar yaşamaktadır...
O zaman hakikatı ve doğruyu nasıl bulacak?!
Nasıl toplumsal uzlaşmayı sağlayacak?
Nasıl "kazan - kazan" modelini kuracak?


BİLGİMİZ KADAR DÜŞÜNEBİLİRİZ...

Ama herkes, tüm toplum, aklından memnundur.
Nasıl olmayalım ki?

İnsanın aklını beğenmemesi için aklından ötesini görmesi gerekir.

Sn. Eroğlu'nun, uzattığı içi doldurulmamış kağıt gibi, her şey kağıt üstündedir...

çözüm ise; 
bunu görmek için bilgimiz kadar düşünebilmektedir.

Mes'ele budur...