
Gaile 518: Yayın Kurulunun Notu
Otoriterleşme, ekolojik yıkım, savaş, yoksulluk ve kitlesel göç karşısında sistematik bir çözüm değil; daha fazla sınır, daha fazla güvenlik, daha fazla kontrol öneriliyor.
Küresel kapitalizmin tahakkümü, ulus-devletlerin çürüyen yapılarıyla birleşerek yeni bir otoriter çağın kapılarını aralıyor. Kuzey Kıbrıs, Türkiye’nin vesayet düzenine sıkışmış yarı-toplum, yarı-devlet yapısıyla kendi kaderini tayin hakkından her geçen gün daha fazla uzaklaştırılıyor. Türkiye'deki iktidar ise, halkın iradesini baskılayan yargı kararları, medya sansürü ve muhalefeti kriminalize eden politikalarla rejimi kurumsallaştırırken, muhalefet ise sistem içi dengeleri gözetmekle yetinerek sokak eylemlerini meşrulaştırıyor. Filistin’de yaşanan soykırıma karşı uluslararası aktörlerin körlüğü, liberal değerlerin Batı için yalnızca stratejik bir koz olduğunu gözler önüne seriyor. Otoriterleşme, ekolojik yıkım, savaş, yoksulluk ve kitlesel göç karşısında sistematik bir çözüm değil; daha fazla sınır, daha fazla güvenlik, daha fazla kontrol öneriliyor. Bu koşullarda direniş, yalnızca sokakta değil, düşüncede, yazıda, sözde ve hafızada örgütlenmek zorunda. Gaile, tam da bu örgütlenmenin düşünsel cephesinde ısrarcı... Hem de yıllardır!
Bu sayı, 13 yazı içeriyor. Makalelerden dördü Kıbrıs’ın güncel siyaseti ve yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yöneliktir; gerisi ise Türkiye siyaseti, edebiyat, eğitim, teknoloji, tarih konulu… Makalelerin içeriğine ilişkin kısaca şunları söyleyebiliriz:
Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimini, sadece bir lider belirleme süreci değil, aynı zamanda demokratik rejimi tahkim etme fırsatı olarak gören Birikim Özgür, yeni despotizme karşı toplumsal rıza ve uzlaşı temelinde stratejik bir mücadele çağrısı yapmıştır. İlksoy Aslım ise Doğu Akdeniz'deki gelişmelerin ve Türkiye'nin değişen dış politikasının Kıbrıs'ta yeniden müzakere sürecini zorunlu kılabileceğini vurgulayarak, cumhurbaşkanının bu süreçte belirleyici bir rol oynayacağını savunmaktadır. Mertkan Hamit, Kıbrıs’taki popülist ve ayrımcı siyasetin, özellikle YDP’nin söylemleriyle kutuplaşmayı artırdığını ve toplumsal barışa zarar verdiğini belirtmiştir. Mutlu Azgın ise Tufan Erhürman’ın üç ayaklı çözüm modeliyle, iç ve dış politika arasındaki yapay ayrımın aşılmasını ve mülkiyet gibi yapısal sorunların bütünlüklü bir yaklaşımla ele alınmasını önermektedir. Bu yazılardan hareketle, Kıbrıs’ın kuzeyinde yeni bir siyasal aklın inşasının zorunlu olduğu ifade edilmelidir. Bu akıl, yalnızca bir aday etrafında birleşmekten ibaret olmamalı; toplumsal katılımı, hukuki bilinci, ekonomik sürdürülebilirliği ve diplomatik dirayeti aynı anda gözeten bütünlüklü bir program önermelidir. Yeni despotizme, popülizme, otoriterliğe ve içe kapanmacılığa karşı verilecek en güçlü yanıt, çoğulculuğu esas alan demokratik bir gelecek tahayyülüdür.
Burak Karataş, Sırrı Süreyya Önder’in ölümü vesilesiyle Türkiye’nin barış hikâyesine dönüp bakıyor; umutların, ama daha çok da heba edilen fırsatların izini sürüyor. Yazısının merkezinde, bu topraklarda barışı dile getirmenin çoğu zaman bedel ödemeyi gerektirdiği ve barış aktivistlerinin sıklıkla yalnız bırakıldığı sarsıcı gerçeği var. Türkiye siyasetinin yapısal değil, kişisel ve duygusal hafızalarla örülü olduğu; anlatılarla kurulan bir "kolektif vicdan" arayışının sürdüğü görülüyor. Bu da siyasetçileri birer anlatıya, birer temsile, birer umuda dönüştürüyor. Karataş’ın, Sırrı Süreyya’yı bir halk kahramanı, bir “barış anıtı” olarak tanımlaması bu bağlamda anlam kazanıyor.
Ayça Demet Atay, barış süreçlerinin romantize edilmeden ele alınması gerektiğini hatırlatıyor. Silahlı grupların sivil yaşama dönüşlerinde ciddi planlamalara ihtiyaç olduğunu vurgularken, Türkiye özelinde -örneğin PKK sonrası muhtemel barış sürecinde- bu hazırlığın yokluğuna işaret ediyor. Süreçlerden kadınların dışlanması ise yalnızca eksiklik değil, yeni eşitsizliklerin habercisi olarak beliriyor. Barışın toplumsal bir yeniden kurulum olduğu unutulmamalıdır.
Hakkı Yücel’in "uzaklara gidiş"i, yalnızca bir coğrafi hareket değil; zihinsel bir içe dönüş, varoluşsal bir arayış olarak karşımıza çıkıyor. Yazısında kültürel ve siyasal çözülmeyi bireysel bir kırılma anına dönüştürüyor. Kıbrıs’ın içinde bulunduğu çıkmaz, onun kaleminde bir kaçış değil, bir arınma ihtiyacına dönüşüyor. Böylece coğrafya ile ruh hali arasındaki o görünmez bağ görünürlük kazanıyor.
Hüseyin Ezilmez’in, Fatoş Avcısoyu Ruso ile gerçekleştirdiği söyleşi; ekolojik yasın ve şiirsel direnişin nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. Ahmet Uçar’ın “Sisifos Laneti” başlıklı yazısı ise şiirin mitolojik derinliğini bugünün arayışlarına tercüme ediyor. Her iki yazıda da şiir, yalnızca estetik bir üretim değil; insanın doğayla ve kendisiyle kurduğu kırılgan ilişkinin sesi olarak yankılanıyor. Sessiz çığlıklar, kelimelerin arasında dolanıyor.
Dijital çağın zihinsel aşınmalarını sorgulayan iki yazı ise Ecrin Bulut ve Dilek Kadıoğlu’ndan geliyor. Bulut, “beyin çürümesi” kavramıyla dijital çağın görünmeyen tahribatını görünür kılıyor. Kadıoğlu ise yapay zekânın insan eliyle şekillendiğini hatırlatarak, teknolojinin nötr olmadığını savunuyor. Her iki yazı da ekranların ardındaki karanlıkla yüzleşmeye, yalnızca dışarıya değil, içeriye de bakmaya çağırıyor.
Çağrı Peköz’ün eğitim sistemine dair kaleme aldığı yazı, çokkültürlülük söyleminin içinin nasıl boşaltıldığını gözler önüne seriyor. Eğitim, çocukları dünyaya açmak yerine onları dar bir kimliğe hapsediyor. İdeolojiyle donatılmış müfredatlar, yok sayılan kimlikler ve sessizliğe mahkûm edilen çeşitlilik... Peköz’ün yazısı, gerçek anlamda çoğulculuğu savunmak isteyenler için güçlü bir uyarı niteliğinde...
Son olarak Niyazi Kızılyürek’in Kıbrıs Anayasası’na dair analizi, vatandaşlık meselesini tarihsel bir arka planla tartışmaya açıyor. Devletin kimlik üzerinden kurulduğu gerçeğini sorgularken, dinsel aidiyet mi, kültürel köken mi, yoksa bireysel irade mi belirleyicidir sorusunu da masaya yatırıyor. Bu sorgulama yalnızca Kıbrıs’ı değil, ulus-devletin inşa biçimlerini ve çağdaş yurttaşlık tartışmalarını anlamak için de önemli bir kapı aralıyor.
Gaile 518, okuyucusunu düşünmeye sevk eden, sorgulatan ve bilgiyle buluşturan bir içerikle karşınızda… İyi okumalar.
Gaile Yayın Kurulu
Ahmet Güneyli
Emel Kaya
Hakan Karahasan
Hakkı Yücel
Yılmaz Akgünlü
Ağ Editörü ve Kapak Tasarımı: Hüseyin Özbarışcı
Yayıncı: yeniduzen.com
