Yaklaşık üç yıl önce uzun bir aradan sonra Süper Lig’e çıktığı zaman herkesin kafasında ayni soru vardı: “Acaba Lefke bu kez süper ligde kalıcı olacak mı?”

Süper Lig’e Düzkaya’nın ardından ikinci olarak çıkmış fakat Düzkaya takımının istikrarsız gidişatının aksine, Lefke hiç hız kesmeden o yıl Süper Lig’de fırtına gibi eserek hem ligi iyi bir konumda tamamlamış hem de Kıbrıs Kupası’nda final oynayarak tüm otoriteleri şaşırtmıştı. Zaten kupayı nasıl kaybettiği hala daha hafızalardan silinmedi.

Geçen yıl da ayni çizgisinde devam ederek bu ligde rakipleri için ne kadar zorlu bir ekip olduğunu herkese kanıksatmış ve özellikle “Karadağ” deplasmanı her rakip için korkulu rüya haline gelmişti.

Bu yıl yeni sezona başlarken tüm camianın beklentisi daha da artmış ve Lefke kasabasında “Şampiyonluk mu? Neden olmasın?” havası hakim olurken spor otoriteleri tarafından da şampiyonluk yarışında Lefke’nin de adı söylenir olmuştu.

Ne varki, bu yıl sezona iyi bir başlangıç yapamayan Lefke, ilk maçta ligin zayıf ekiplerinden Gençlik Gücü  karşısında herkesi şaşırtan bir oyun ve sonuçla sahadan mağlup olarak ayrıldı. Bundan sonra da istikrarsız sonuçlar devre boyunca devam etti.

Geçen yılın devre arası ile karşılaştırdığımız zaman Lefke’nin gol açısından da kısır bir dönem geçirdiğini söylemek yanlış olmaz.

Geçen yıl 13 maçta 23 gol atan takım bu yıl rakip kalelere yalnızca 14 gol kaydedebildi. Ayni şekilde liglerimizin harika çocuğu Kasım geçen sezon bu dönemde 11 gole ulaşırken bu yıl rakip fileleri sadece iki kez havalandırabildi.

Bunun nedenlerini irdelerken Kasım’ın ve diğer gol ayaklarının forumsuzluğunu bir etken olarak görmüyorum. Zaten forumsuz olduklarını da düşünmüyorum. Bu görüntünün sebebinin takımın oynadığı defansif oyun anlayışına dayalı sistemden kaynaklandığına inanıyorum. Bu doğrultuda, hücum hattında çoğalamayan ve golcülere servis yapacak organizasyonları yaratamayan bir anlayışın ürünü olduğunu düşünüyorum. Bunula birlikte yenen 16 gole bakılarak savunma prensiplerinin iyi uygulanamadığı da açıkça kendini gösteriyor.

Sezon başında yeni bir hocayla yola çıkmış ancak ilk yarının ortalarına doğru hocanın istifasını yönetim kurulu kabul etmemişti. Bu yüzden, takımdan ayrılmak isteyen bir hocayla ilk devrenin sonuna kadar yola devam etmekte ısrar edilmesi ne kadar akılcı ve sağlıklı bir karardı onu da tartışmak lazım.

İlk devre sonunda beklenen gerçekleşti ve hocayla takım yollarını ayırdı. Şimdi Yeni hocanın takımın oyun anlayışında nasıl bir değişiklik yapacağı, yada nasıl bir yol çizeceğini hep birlikte göreceğiz.

Bünyesinde çok yetenekli ve tecrübeli elemanlar bulunduran Lefke ikinci devre yeniden korkulan bir takım hüvviyetine bürünebilecek mi? Yoksa bu yıl geçmiş yılların aksine düşme potasına girmemek için mi çaba harcayacağını ve mücadelesini bu yönde mi vereceğini önümüzdeki süreç bizlere gösterecek.