
Polis görevini mi yapıyor?
Bir süreden beri Polis yetkililerini uyarıyoruz. Gerek en üst düzey yetkililerle doğrudan görüşerek, gerek basın aracılığıyla kamuoyu önünde, gerekse eylemler sırasında...
Polis’in yapılan eylemlerde karşı takındığı tavır, uyguladığı yöntem kabul e
Bir süreden beri Polis yetkililerini uyarıyoruz. Gerek en üst düzey yetkililerle doğrudan görüşerek, gerek basın aracılığıyla kamuoyu önünde, gerekse eylemler sırasında...
Polis’in yapılan eylemlerde karşı takındığı tavır, uyguladığı yöntem kabul edilebilir değildir. Halka karşı toleranslı ve dikkatli tavır sergilensin diye görüşler ortaya koyuyoruz. Polis kamu otoritesini sağlamakla sorumlu güçtür ve elbette görevini bu çerçevede yapmalıdır. Polis, eylem yapanları, coplarla, kasketlerle, koruma kalkanları ile tahrik etmemelidir, demokratik ve yasal haklar çerçevesinde herhangi bir eylemin sorunsuz tamamlanmasını sağlamalıdır, diyoruz. Eylem yapan her kim olursa olsun, ister sağcı ister solcu, ister işveren ister emekçi...hiç fark etmez, taraf tutmadan, toplumu birbirine karşı kullanmadan ve kışkırtmadan hareket etmelidir diyoruz. Gerektiğinde diyalog kurulması için yardımcı olalım, gerilim ortadan kalksın, çatışma olmasın eylemlerin sorunsuz tamamlanması için karşılıklı anlayış geliştirilmesi yönünde diyalog kuruyoruz, ancak bugüne dek hiçbir Polis yetkilisinin inisiyatif alarak sorunları çözme ve genel olarak Polis’in halkı kucaklama düşüncesinde olmadığını da görüyoruz.
Polis, özellikle sendikaların eylemlerinde orantısız güç, aşırı şiddet kullanmayı kendince “meşru” sayıyor. Sendikaların düzenlediği her eylemde, sert tavır almaktan geri durmuyor.
Dikkat çekicidir, milliyetçi sağ güçlerin eylemlerine ise hem müdahale etmiyor hem de eylem yapmalarını kolaylaştırıcı davranış sergiliyor.
Koşulsuz tüm eylemlerde yasal bağlamda suç unsuru olup olmadığına dair soruşturma yapılması için en küçük bir sorumluluğun bile gösterilmediği, sadece emir komuta ile iş yapıldığı ortada değil mi?
Polis yetkilileri, şiddet kullanarak ve toplumsal huzursuzluğu artırarak, hem toplumda ciddi anlamda güven yitirmekte hem de sosyal gerilimi daha da artırmaktadır.
Ülkemizde Polis sivil otoriteye bağlı değildir ! Her ne kadar Polis GKK’na ve GKK da “sözde” ya da yasal olarak Başbakanlığa bağlı görünse de bu yanılgıdan öte birşey değildir.
Demokratik hiçbir siyasi yapıda, Polis askere bağlı olamaz. Hukukun üstünlüğünün tartışılmaz olduğu bir yerde ise, Polis gücü halka karşı kullanılamaz. O halk ki vergi yükümlülüğü ile bu tür kamu görevlilerine destek olan ana unsurdur.
Hukuk hem vatandaşın, hem eylemcinin, hem de Polis’in hareket ve güç sınırlarını belirleyen ana unsurdur.
Dolayısıyla hem bu şiddet talimatlarını verenlerin hem de uygulayanların, arasıra demokrasi ve hukukun üstünlüğü nedir ? diye bir bakmalarında eşsiz yarar vardır! Bir gün kendilerine de yarayacağını düşünerek elbette!
Küçük bir toplumuz, Polis görevlileri, memurları mutlaka ya mahallemizden ya okul arkadaşlarımızdan ya da akrabalarımızdan biridir. Şiddet emrini verenlerin, üç beş haddini bilmeyen ve “geber gavur piçi” diye vuran faşistler dışında, kardeşi arkadaşı karşı karşıya getirdiklerini ve bunun da karşılıklı büyük bir tahribata yol açtığını görmemesi körlük, vicdansızlık, akılsızlık değil midir?
Başbakan, eylemlerde ile ilgili rapoır beklediğini, buna bağlı olarak durumu değerlendireceğini ifade etmiştir.
Şiddet uygulayan Polisler hakkında gerekli hukuki soruşturma açılmadan, toplumun huzursuzluğu bitmeyecektir. Eğer hukuk, demokrasi ve adalete inanıyor isek, bu soruna ciddiyetle eğilmek hepimizin sorumluluğudur.