1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Kağnı gölgesindeki it!
Kağnı gölgesindeki it!

Kağnı gölgesindeki it!

Sinan Dirlik, ‘Sizi sömürgecinize bağlayan zincirin zayıf halkası işbirlikçilerdir. O zincir kopacaksa, işte oradan kopacak’ diyerek bitirdi dünkü köşe yazısını YENİDÜZEN’de. Doğru söze ne denir! Doğru, doğru da… Ama kimdir işb

A+A-

Kağnı gölgesindeki it!

Sinan Dirlik, ‘Sizi sömürgecinize bağlayan zincirin zayıf halkası işbirlikçilerdir. O zincir kopacaksa, işte oradan kopacak’ diyerek bitirdi dünkü köşe yazısını YENİDÜZEN’de.

Doğru söze ne denir!

Doğru, doğru da…

Ama kimdir işbirlikçi?

Kaç kişidir?

Zincirin o zayıf halkası, hakikaten zayıf mıdır?

***

Kemal Sunal’ın 11’inci ölüm yıldönümü bugün.

Türk sinemasının yeri doldurulamaz isimlerinden biri olan Sunal, 3 Temmuz 2000 tarihinde, Balalayka filminin çekimleri için Trabzon’a gitmek üzere bindiği uçakta kalp krizi geçirerek yaşama veda etti.

Ölüm yıldönümünde, birkaç satırla sanatçıyı anmaya niyet etmiştim.

Ama sevgili Sinan Dirlik’in ‘Zincir’ başlıklı yazısını okuyunca, bu niyetim biraz evrildi, aklıma başka başka niyetler düştü.

Sunal’ın 55 yıllık hayatına sığdırdığı 82 filmi var.

Ve bu filmler arasında ilk anda akla gelenlerden biri, kuşkusuz Zübük!

Zübük, bir Aziz Nesin klasiği.

Kitapta ‘İbrahim Zübükzade’nin şahsında, siyasi ahlaksızlık anlatılıyor. Ama esasen bu yapılırken, aslında topluma ayna tutuluyor, toplumun nasıl da bu ahlaksızlığın bir parçası olduğu işleniyor.

Ve  ‘Zübük’ için, ‘Kağnı Gölgesindeki İt’ diyor Nesin, kitabın iç kapağında, bir atasözünden hareketle:

‘İt, kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgem sanırmış!’

Tek başına bir ‘hiç’ olanlar, ancak ve ancak arkalarındaki güç sayesinde var olabilenler, ya da aslında var olduklarını sananlar…

***

Kitabın sonunda, İbrahim Zübükzade denen adamın yaşadığı kasabada görev yapan bir öğretmenin, arkadaşına yazdığı mektup var. Ve asıl mesele, mektupta şu sözlerle özetleniyor:

"Çok iyi anladım ki, ‘Zübük’ bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip işte başımıza böyle zübükler çıkıyor: Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz, kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra kendi zübüklüklerimizin bir tek Zübük’te birleştiğini görünce ona kızıyoruz. Bu zübükler her yerde var, biz zübükler nerde varsak, onlar da orda(...) Gerçekte zübük biziz, benim, sensin…”

 

Bu noktada yazının başına dönüp, esas soruları tekrarlamakta fayda var:

Kimdir işbirlikçi?

Kaç kişidir?

Ve zincirin o zayıf halkası, hakikaten zayıf mıdır?


 

Madımak Katliamı

Tarih 2 Temmuz 1993... 

37 aydın Sivas'ta, Madımak Oteli'nde yakılarak öldürüldü. 

Pir Sultan Abdal’ı anmak için oradaydılar.

Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri isimli kitabını Türkçeye çevirttirerek yayınlatmaktan söz eden Aziz Nesin de Sivas’taydı ve ‘dine hakaret etmenin’ hesabını vermeliydi.  

Şeriatçıların, şenliklerden 15 gün önce tüm Sivas’ta dağıttığı ve halka cihat çağrısı yapılan bildiri, aslında o gün olacakların habercisiydi:

“…Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple … şehrimiz Valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir. Kâfirler şunu iyi bilmeli ki: İslâmın Peygamberi’ni ve kitabın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır. Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür...”  

Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerinin başlamasından bir gün sonra, yani 2 Temmuz Cuma günü, Cuma namazından çıkan bir kalabalık, önce etkinliklerin yapıldığı kültür merkezine saldırdı, ardından da etkinliğe katılmak üzere Sivas’ta bulunanların kalmakta olduğu Madımak Oteli’ne.  

Kibritler Allah adına ateşlendi, otel benzin dökülerek kundaklandı.

Belediye Başkanı’nın, “ Gazanız mübarek olsun” diyen sesi, şahitlerince tarihe not düşüldü; karanlık eller, topraklarının şairini, yazarını, sanatçısını yakarak öldürdü. 

Aziz Nesin kurtuldu ama Madımak Oteli 37 kişiye mezar oldu.

Sivas, din adına utanca boyandı. 

Bu katliamın 18’inci yıldönümünde, bu kez başka bir kılıkta, başka bir sahnede, başka hedeflerin peşinde yine birileri ve gene sözde din adına!

Araç din, amaç asimilasyon…

Ve sahne, aha tam da bura!

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2549 defa okunmuştur