
'İcraat Hükümeti', 'Şov ve Demeç' Muhalefeti…
UBP hükümeti, Türkiye hükümetinin, “Benden para istiyorsan, bunları yapacaksın” dediği ve Kıbrıs Türk ekonomisini ayağa kaldıracak değil, yere serecek bir programı eksiksiz uygulamaya devam ediyor. Bundan doğan bütün günahlar UBP ve hükümetini
UBP hükümeti, Türkiye hükümetinin, “Benden para istiyorsan, bunları yapacaksın” dediği ve Kıbrıs Türk ekonomisini ayağa kaldıracak değil, yere serecek bir programı eksiksiz uygulamaya devam ediyor. Bundan doğan bütün günahlar UBP ve hükümetinin boynuna ama neticede yanlışlarıyla “icraat” yapan bir hükümet var; hem de meclisi devre dışı bırakarak Anayasa’yı da dolanarak yasa gücünde kararnamelerle ülkeyi yöneten bir hükümet… Durumun vahameti çok ciddi ve çok kötü…
Bu hükümete muhalif iki unsur var. Bunlardan birincisi, mecliste olan olmayan hükümet dışı siyasi partiler, ikincisi de hükümetin “icraatları”ndan mağdur olan halkın üyesi bulunduğu sivil toplum örgütleri… Bu unsurların görevi sadece neyin olmayacağını söylemek değil, ne olacağını da söylemek, yani sorunları aşacak çözümleri üretmek… Ama şimdiye kadar bu unsurların öneri bağlamında halkı heyecanlandıracak bir program üretmediğini de itiraf etmek gerek… Durumun vahameti daha da ciddi ve daha da kötü… Bu durum kabul edilmedikçe de kötüye gidiş süreci önlenemeyecek…
Hükümet, almış ele çıkmış yola, dur durak demeden ve Türk hükümetinden başkasını dinlemeden “icraat”larına devam… Muhalefet unsurları da bir toparlanıp bir dağılıyor; “O birliktelik yürümedi, bunu deneyelim” havasında… Ayrıca, muhalefet unsurlarının siyasi partiler grubu ile sivil toplum örgütleri grubu birbirleriyle yarış halinde ve her grubun kendi unsurları da birbirine muhalif, birbirine rakip… Bu grupta, birim örgütlerden grup örgütlere kadar, birbirine güven duygusu da yok… Durumun vahameti çok ciddi ve çok kötü…
Hükümet, halkını fakirleştiriyor, kendi yurdunda yabancılaştırıp misafir hale getiriyor, ama gene de halkın gözünün içine baka baka “şirin mesajlar” veriyor, Maliye Bakanı çarşı pazar, köy kasaba halk içinde, esnaf arasında dolaşıyor. Muhalefet ise hükümetin yaptıkları karşısında mevzii eylemler yapıyor, her gün demeçler veriyor, halkın gözüne girmek için “sinirli mesajlar” veriyor…
Yurttaş, bir taraftan UBP’den kazık, hükümetten de “dayak” yemenin acısı, diğer taraftan da muhalefet unsurlarının acizliği karşısında “sıkıntılı mesajlar” veriyor, “yok mudur kurtaracak baht-ı kara maderimi?” diye soruyor. Yurttaş için UBP hükümetinin icraatları “yetti artık” ama muhalefet unsurlarının “şok eylem” dediği ama “şov eylemlere” dönüşen hareketleri ve her gün onlarca demeçleri de “yetti artık”… Ortada ne bir hedef var, ne bir vizyon, ne de bir yol haritası… Hükümeti devirelim diyenler, UBP ile koalisyonu da düşünebiliyor, Türkiye’ye karşı pısırık durup “ileride ne olur, ne olmaz” diye sessiz sedasız kalıyor, diline kilit vuruyor.
Ve ondan sonra da halkı galeyana getirecekler diye “sıra dışı” açılımlar da yapıyorlar: şu yasa, bu madde altında “Yurttaşın da polisi tutuklama yetkisi var”!... Bozdur bozdur da harca… Muhalefet unsurları artık ileriye bakmadan, anı yaşıyor, anı kurtarmaya çalışıyor demektir bu… Evet, eylem oldu, polis saldırdı, yurttaşı dövdü ve yurttaş da “yasaların verdiği hakkı” kullanarak polisi tutukladı, peki ondan sonrası?... Bu polisi hangi nezarete, hangi karakola götürecek yurttaş, bu tutuklanan polis hangi mahkemeye çıkarılacak? Rejimin polisinin karakoluna yurttaş tarafından tutuklu götürülecek ve rejimin mahkemesinin önüne çıkarılacak polis memuru için ne olacak? Rejimin polisi de, mahkemesi de fiile değil, faile bakacak ve ona göre karar verecek… Ve rejimin “devlet” dediği yapının polis memurunu tutuklayarak o memuru görev yapmaktan men eden yurttaşlar, rejimin polisi tarafından tutuklanıp mahkemesi tarafından da yargılanıp cezalandırılacak… Ama eğer önerinin gerisinde, söylenmemiş bir ‘halk mahkemeleri kurmak’ fikri varsa ve halkın tutukladıkları burada yargılanacaksa, o başka bir ‘olay’…
Dost acı söyler… Muhalefet perem dağım… Ne liderlik eden bir örgütü var, ne vizyonu, ne de programı… Muhalefet unsurlarının ikinci düşünceleri de var, hem kendi örgütleri hem de “iş birliği yapılan” diğer örgütler için… Ve muhalif hareket kilitlenmiş durumdadır… Ve artık iş kaldı, her gün bir neden bulup bir eylem gösterişi yapmaya, durmadan da konuşup demeç vermeye… Hem de, hem beraber, hem yarış halinde…
Yurttaş arayış içinde; bu hükümetten umudu kesmiş, Türkiye’yi dişi kesmeyen, vizyonsuz muhalefetten de… Durumun vahameti çok ciddi ve çok kötü…
CTP; yurttaşın sığındığı yuva, güvendiği mevzi ve bu coğrafyanın siyasi kalesi.. Hade artık!..