1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. BİRDİR BİR !..
BİRDİR BİR !..

BİRDİR BİR !..

“Dünümüz bir, yarınımız bir… Tek yüreğiz…” Polisimiz bir, yumruğumuz bir… Yürek tek-letiriz… Paketimiz bir, valimiz bir… Tek elden yönetiriz… Hükümetimiz bir, Bayrağımız bir, Tek tek paketleriz… Ve

A+A-

 

 

“Dünümüz bir, yarınımız bir… Tek yüreğiz…”

Polisimiz bir, yumruğumuz bir… Yürek tek-letiriz…

Paketimiz bir, valimiz bir… Tek elden yönetiriz…

Hükümetimiz bir, Bayrağımız bir, Tek tek paketleriz…

Verdiğimiz bir, aldığımız bin… Tek yüz(süz)üz…

Tutuğumuz bir, öptüğümüz yüz bin… Tek bineniz…

Aldığımız bir, sattığımız bir… Tek Tekeliz…

Sevenimiz bir, sevmeyenimiz çok (anasını satayım!)… Tek eşliyiz…

Çocuğunuz bir, çocuklarımız on… Tek aileyiz…

Dostumuz bir, düşmanımız yedi (düvel)… Tek başımızayız…

Dinimiz bir, zındığımız bin bir… Tek biiir…

Dilimiz bir, diliniz kir… Tek lehçe isteriz…

Irkımız bir, piçiniz bin bir… Tek hücreli organizmalar isteriiiz…

Copumuz bir, sırtınız bir… Tek merkezden yönetiriz…

Birdir Bir…

***

Türkiyeli ünlü bir Şaire sormuşlar; “Ankara’nın en çok nesini beğenirsiniz?”

 “(Oradan) dönüşlerini” demiş…

Kıbrıslı bir şaire ayni soruyu sormuşlar; “(buradan) dönüşlerini” demiş…

***

Ve yine bir Temmuz ateşinde yazılmış, bir şiir (DÜŞLER isimli kitabımdan, s.9)…

 

 

 


ŞİİR TELEVİZYONU

 

 

KABUS

 

Şer’dir,  ya da hayır!..

Sürüsü çoktan yitirilmiş

sazdan eski çoban evinde

bağdaş kurmuş yaşlı bir kahır,

zeytin çekirdeğinden

uzun bir tespihi okşuyordu…

Omuzlarından sarkan

ağır paltosu kara,

derin bir sessizlikle

söktüğü şafağı gözlüyordu…

 

Şer’dir, ya da hayır!..

Çoktan sürgülenmiş

kapımın eşiğinde

küçük ekmek adamlar

yaşlı kahırla tespihi boğuyordu.

Paslı menteşelerinden düşmüş

sürgülü kapı 

Şafakla kabaran denizin

iniltili müziğini çalıyordu…

 

Şer’dir, ya da hayır!..

Odamın karanlığı dağıldıkça

zeytin taneleri

sürüsünü yitirmiş

yaşlı çobanlara dönüşüyordu…

Çökmüş gövdelerinin

bir karış önünde oynaşan ruhları

kaval çalıp ortalığı kızıştırıyordu…

 

Şer’dir  ya da hayır!..

Kaval’ın çığlığıyla

kendinden geçen ruhlar

terk ettikleri bedenlerin

üstüne abanıp, edep yerlerine

buzdan kılıçlar sokuyorlardı…

İğfal edilmiş bedenler

kolsuz Afrodit yontuları gibi

taş kesmiş dilleriyle haykırıp

ruhları kovmaya çalışıyor,

ruhlar buzdan kılıçlarını

daha da derinlere sokup

çıkarıyor, şehvet çığlıklarıyla

küçük odamda beklenmedik

depremler yaratıyorlardı…

 

Şer’dir  ya da hayır!..

Kudurmuş ruhların

şerrinden nasıl kurtulacak

tutsak bedenler…

İşgal edilmiş o sazdan kulübe,

benim giz odam…

İçimden geçenleri okuyor

azgın ruhlar tekmeleyip beynimi,

kara suratlarındaki öfkeyle

tüketiyorlar soluğumu…

 

Odam yıkılıp

ölü bedenlere karışmadan

uyanıp kurtulmalıyım

bu bitmez kabustan…

 

Bu kahır çekilmez!..

 

Temmuz 2000  

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1151 defa okunmuştur