1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Mustafa Hacı Ali'den çarpıcı açıklamalar
Mustafa Hacı Aliden çarpıcı açıklamalar

Mustafa Hacı Ali'den çarpıcı açıklamalar

Maliye Bakanlığı’nın 2015 yılı vergi listesinde kişiler kategorisinde, 536 bin 672 TL ile 2’nci sırada yer alan Mustafa Hacı Ali İşletmeleri Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Hacı Ali’den YENİDÜZEN’e çarpıcı açıklamalar

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Maliye Bakanlığı’nın 2015 yılı vergi listesinde kişiler kategorisinde, 536 bin 672 TL ile 2’nci sırada yer alan Mustafa Hacı Ali İşletmeleri Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Hacı Ali, devletin ayakta durabilmesi için verginin önemine vurgu yaparak, “Verginin doğru yere gitmesi ve herkesin vergisini vermesi lazım” dedi.

Devletin vergi ödemeyenleri tespit edip gereğini yapması gerektiğini de kaydeden Hacı Ali,
“Devlet bir holdingin büyüğüdür, şirketlerin büyümesi gibi devletin de büyümesi lazım. Devletin artık başka yerden para talep etmemesi lazım. Ben şirketimi iyi yönetirsem bana kar kalır, iyi yönetemezsem zarar eder, batar. Devletle, şirket arasında bir fark yok” diye konuştu.

82 yaşındaki Mustafa Hacı Ali, ilk parasını 6-7 yaşlarında kazandığını anlatarak, hedeflerinin o zamanlardan büyük olduğunu ve hala büyük hedefleri olduğunu belirtti.

Hacı Ali, gençlerin yapacakları çok  iş olduğunu ancak “ben üniversite bitirdim” deyip, tepeden başlamak istediklerini söyledi.

Soru: Mustafa Hacı Ali kimdir? Nasıl bir çocukluk yaşadınız?

Hacı Ali: 1934 yılında eski adı Şillura, şimdi Yılmazköy olan köyde doğdum. 9 kardeşten ikincisiyim. İlköğrenimimi Yılmazköy ve Haydarpaşa İlkokulları’nda okudum. Eskiden Duhul imtihanı vardı, o imtihanda 1500 kişi içinden ilk 80 kişi içine girdim. Ortaokul biri başarıyla bitirdikten sonra babam “okumaya devam etme, sana köyde bakkal dükkanı açacağım” dedi. Ailem köyün varlıklılarındandı, 4500 dönüm arazimiz vardı. Çiftçilik ve küçük baş hayvancılıkla uğraşırdık.

“İlk paramı 6-7 yaşlarında kazandım”

Soru: İlk paranızı kaç yaşında kazandınız?

Hacı Ali: Köyümüz karma bir köydü. Evimizde büyük bir yasemin ağacı vardı. 6-7 yaşlarındaydım yaseminleri toplatırdım ve haftasonları Rum çocuklara verirdim, 1 kuruşa kahvelerde yaseminleri satarlardı. Ortaokuldayken babam bakkal açtı ancak ömrü 7 ay sürdü çünkü herkes veresiye yazdırıyordu, 7 ayda 700 Kıbrıs Lirası veresiye birikti, bakkal dükkanını kapattık. Çiftçiliği geliştirmeye başladık. O dönemde arazilerimizi öküz çifti, katır çifleriyle sürerdik, traktör yoktu. 40’lı yıllarda babama traktör aldırdık, babam bundan çok memnun oldu. Sonra biçerdöver aldırdık. Çiftçiliği geliştirdikten sonra abime bıraktım. Babam bana otobüs aldı, Lefkoşa’ya yolcu taşırdım. Sepeti alan giderdi, yine para yok.bu sefer otobüsteki koltukları attım, arabayı yük taşıyan hale getirdim. Köyde kerpiç imal edilirdi. Kerpiçleri Rum köylerine satardık. Bir süre sonra kerpiç istemediler, tuğla istediler. Tuğla ocağı kurduk, küçük tuğlalar yaptık. 1957’lerde Lefkoşa’da Tekke Bahçesi’nde bir yazıhane açtık. Şoförler çalışırdı, biz her yol için onlardan para alırdık, çok kârlı bir işti.
  
“İngilizlerden ihale alan ilk Türk bendim”

O devam ederken, 1960 senesinde Dikelya üssünün kontraktörü olduk. Dikelya,4 mil, terazi, Episkopi ve Elizabeth kamplarında, Ağrotur üssü ve Olimpos tepesinde İngilizlerin radar kamplarının ihalelerini aldık ve bu yerlerin kontraktörü olduk. İki Rum şirketin elinden işi aldık, İngilizlerden ihale alan ilk Türk bendim. 

1957 yılında Türk Mukavemet Teşkilatı’na girdim ve 1958 yılında eğitim için Ankara’ ya giden ilk grupta yer alanlardanım. Lefkoşa’dan Akdeniz’e kadar bütün köyler benim kontrolümdeydi.

1960’da cumhuriyet kuruldu. 1963’de ortak olduğumuz hükümet ihaleye çıktı, 4 barajın, Kanlıköy, Güzelyurt, Çite (larnaka), Ovgo barajlarının ihalesini yine biz aldık. Bunları yaparken hadiseler başladı, bütün makinelerimiz, araçlarımız Rum tarafında kaldı.

1963 hadiselerinden bir hafta sonra köyden göç ettik. Boğaz bölgesine intikal ettik. Orada 10 sene Boğaz Bölgesi Sancağı’nda Bölük Komutanı olarak görev yaptım. O köyde tavuk üretilirdi. Bölüğün ihtiyaçlarını alacak parası yoktu. Bölük adına tavuk besler, tavukları satarak bölüğe gelir elde ederdik. Bunun kârlı bir iş olduğunu gördük.

1963 yılında Kırnı’da kum ve kireç ocaklarını kurduk. Lefkoşa’daki göçmen evleri yapılırken, onlara mal taşıdık. Kimsede para yokken, o dönemde Barclays Bank’a 40 bin sterlin koydum. Bana köydeyken “baban, amcan sana para verir, sen o yüzden bu işleri yapabilirsin. Para bizde de olsa, biz de yaparız” derlerdi. Sonrasında ben para kazanır, babama verir oldum. Bunu söyleyenler de benim bölüğümde mücahit olmuşlardı. Bu sefer de bana “komutansın, imkanların var” dediler. Komutan olmak da bir meziyetti. İnsanlar hep böyle konuşurlar. 

“Teşvik almadan ihracat birincisi olduk”

Sonra Kırnı’da arazi aldık. Bütün sıkıntılara rağmen tavuk kümeslerini yaptık. Eskiden Lefkoşa’da Belediye Çarşısı’nın içinde kooperatifin tavuk temizleme yeri vardı. Onu satın aldık ve orada tavuk kesmeye başladık. İlk canlı satardık, sonra kesmeye başladık. 1966’da Kırnı Piliçleri de öyle kuruldu. Şimdi entegre tesislerimiz var. 2012’de hiçbir teşvik almadan 12 milyon dolarlık ihracat yaptık ve ödül aldık. İhracatta 2012’de birinci geldik, 2013’de ikinci geldik. Irak, Suriye, Çin’e ihracat yapıyoruz, zaman zaman Azerbaycan’a damızlık yumurta ihraç ederiz. Başka ülkelerde teşvik var, biz hiç teşviksiz yaptık.

1974’den hemen sonra Ercan Havalimanı yapılacaktı. Türkiye’den araç-gereç getirtileceğini duyduk. “Biz varız, niye biz yapmayalım” dedik. Araçlarımızın Rum tarafında kaldığını biliyorlardı ama ben “bulacağım” dedim. Araba getirttik ve bitirdik. Sonrasında Ercan-Güzelyurt ana yolunun alt yapı ihalesini aldık.1976 yılında arsa parselleme ve 1980 yılında da inşaat sektörüne girdik ve son olarak 2011 yılında Kıbrıs Türk Petrolleri’nin en büyük iki ortağından biri olduk. Biz hiç boş durmadık. Herkes ganimet yaparken, biz çalıştık, bütün bu işlere girdik.

----------

“Hedefimiz hep büyüktü ve hala büyüktür”

Soru: 6-7 yaşlarında ilk paranızı kazandınız. O zamandan bu günleri hayal ediyor muydunuz?

Hacı Ali: Hayal ediyordum tabi. Surların dışına ilk Rumlar ve Ermeniler ev yapmıştı. Onlara da malzeme getirirdik ve “bizim de böyle evimiz olacak mı” diye düşünürdüm. 1957-58’de Yılmazköy’de ev yaptık. Hedefimiz hep büyüktü ve hala büyüktür.

Soru: Bundan sonrası için hayalleriniz nelerdir?

Hacı Ali: Kimsenin yapmadığı işi yapmak.

“İşadamının ayağının nereye basacağını görmesi lazım”

Soru: 1963’de araçlarınızın Rum tarafında kaldığından bahsettiniz.Uzun yıllar içinde  çok krizler yaşandı. Siyasi sorunlar, ekonomik krizler... Krizlerde sallandınız mı, krizleri nasıl atlattınız?

Hacı Ali: İşadamının atacağı adımı, ayağının nereye basacağını görmesi lazım. Biz o krizlerden hiç etkilenmedik. Lefkoşa’da, Mağusa’da, Girne’de binlerce ev yaptık, hiç etkilenmedik. İnşaat sektörü genel anlamda çok etkilendi. Bizim milyonlarca sterlin alacağımız olmasına rağmen, bu krizleri atlattık. Borcumuz yoktu, tedbirliydik. İnşaat sektöründe durgunluk olduğunda yavaşlattık, genişlemeye başladığında devam ettik. Krizde hiçbir müşterimizi mahkemeye vermedik, hepsine “ne verebilirseniz onu verin” dedik. Lefkoşa’da kimseyle mahkemeleşmedik. En son Mağusa’da 30-40 tanesi borçlarını ödemedi, yurdışına kaçtı ve evleri de başkasına kiraladı. Bu nedenle bunların hepsini mahkemeye verdik ve temizledik.

Soru: Otomotiv sektörüne de girdiniz bir dönem ama ondan vazgeçtiniz...

Hacı Ali: O bizim çapımızda bir iş değildi, her köşede bir galeri var.

“Mahsuplaşma istedik”

Soru: 2015 yılı vergi listesinde ikinci sıradasınız. Aslında vergi vermek bir vatandaşlık görevi ancak bizde sistem öyle çalışmıyor. Vergi sistemini nasıl değerlendirirsiniz ve verdiğiniz verginin doğru adrese gittiğini düşünüyor musunuz?

Hacı Ali: Biz vergimizi veriyoruz. Yatırım yaptığımız zaman bazı inşaatlarda vergi muafiyeti var, oradan kesiliyor. İnşaat sektöründe stopajı, binayı satarken, peşin öderiz. Tavuk satışında KDV yoktur ama aldığımız bütün malzemelerde KDV var. Devlet KDV’ye de vergi alır. Biz de devlete “bize ödemediğiniz KDV’nin vergisini nasıl alırsınız” diye sorduk. Alacağımız birikiyor, ne zaman alacağımız meçhuldür. Mahsuplaşma istedik. Bakanlığa yazı yazdık, dava edip hakkımızı alacağız. Devlet bunu ödemeyebilir ama vergimizden kesebilir, mahsuplaşabiliriz.

“İşadamları olmazsa, devlet olmaz”

Verginin doğru yere gitmesi ve herkesin vergisini vermesi lazım. Devletin ayakta durabilmesi için vergi toplaması şarttır. Bazı kesimler “işadamları şöyle yapar, böyle yapar” diye suçlamada bulunur. İşadamları olmazsa, devlet olmaz. Milyonlarca vergi ödüyoruz.

Ödemeyenler, kaçıranlar da var. Devletin bunların arkasına düşüp vergisini alması lazım. Memurdan, işçiden alıyor.
   Devlet bir holdingin büyüğüdür, şirketlerin büyümesi gibi devletin de büyümesi lazım. Devletin artık başka yerden para talep etmemesi lazım. Ben şirketimi iyi yönetirsem bana kâr kalır, iyi yönetemezsem zarar eder, batar. Devletle, şirket arasında bir fark yok.

“Devlet mekanizmasını doğru kuracak ve çalıştıracak ki zarara girmesin”

Soru: Devletin artık başka yerden para talep etmemesi gerektiğini söylediniz, “başka yer” derken Türkiye’yi kastediyorsunuz...

Hacı Ali: Devletin artık kendi ayakları üzerinde durabilmesi lazım. Bizim aldığımız K-Pet’in 30-35 senelik mazisi var. Biz alana kadar devlete hiç pay vermemiş, ne UBP başa geçtiği zaman, ne CTP geçtiği zaman. Bu nasıl olur? Biz şimdi orada kâr ediyoruz ve devlete pay veriyoruz. Yıllarca verilmediğine göre, bu işin içinde bir iş vardı. Bunun gibi çok müessese var. Elektrik Dairesi’nin, Telefon Dairesi’nin zararda olmaması lazım. Devlet mekanizmasını doğru kuracak ve çalıştıracak ki zarara girmesin. Bazı devlet kuruluşlarında 100 kişi olması gerekirken, 600 kişi var. Lefkoşa Belediyesi’nde nüfusa göre kaç kişi olması lazım? Çok fazla personel var. Siyasiler fazlasıyla dolduruyor, sonra zarar ediyor. Bunları artık toparlayacaklar, Türkiye de parayı az verirse toparlamak gerekir, ayaklarımızın üstünde durmamız lazım.

----------

“İnsanlar ganimet tarlalardan satıp çocuklarına lüks araba alıyorlar”

Soru: Ekonominin durumunu nasıl görürsünüz?

Hacı Ali: Ekonomiden pek bilgim yok ama gidişat fena değil. Piyasaya baktığınızda yeni arabalar, mercedesler devam ediyor. Ekonominin iyi gitmesinin nedenleri var. İnsanlar ganimet buldukları tarlalardan satıp çocuklarına lüks araba alıyorlar. Şimdiye kadar böyle gitti. Önceleri ganimet eşyaydı, sonra araziler başladı. Hiç arazisi olmayanlara 100 dönüm arazi verildi. O adam o 100 dönümü sürmek için traktör ister, yapamaz, satar. Arazi satıp, araba alırlar ve çocuklarının devlette işe girmesini beklerler. Ben 10 senede bir araba değiştiririm. Her sene yeni model çıktığında arabasını, telefonunu değiştirenler. İnsanlar o duruma geldi. Bir yerde bu tıkanır, daha tutumlu olmamız lazım.

Bizim çalışanlarımızın çoğunluğu yabancıdır. Gazetede okudum, 5000 işsiz var. Kimmiş bunlar? Üniversite mezunları. Üniversite bitirmişler, düz işçilik yapamazlarmış, hükümet işi istiyorlar. Daireler zaten dolu, 5000 kişi daha alırsa devlet bu yükü nasıl çekecek? Bazen işe aldığımız kişiler de hükümet değişikliklerinde devlette iş bulur ve gider. Veteriner alırız, Veteriner Dairesi elimizden alır. Devletin bir kapasitesi var. Hükümetlerin bunlara dikkat etmesi lazım, almaması lazım.

“Başarımızın sırrı dürüstlüktür”

Soru: Başarınızın sırrı nedir?

Hacı Ali: Başarımızın sırrı dürüstlüktür. Dürüst olduğun zaman başarı sağlayabilirsin.

“Gençlerin yapacakları çok iş var”

Soru: Gençlere öneriniz nedir?

Hacı Ali: Gençlerin yapacakları çok iş var. Narenciyede kâr yoktur dediler. Narı ilk getirip Şahinler’e eken biziz. Bizi görüp bir ekip kuruldu. Sera işleri var, seracılık yapsınlar. Türkiye’den domates getirilir, getirmemeliler, burada çıkarmak lazım. Biz “karpuzcu geldi, karpuzcu geldi” diyerek dolaşıp, arabayla karpuz bile sattık. Gençler tepeden başlamak istiyor, “ben üniversite bitirdim” diyor. Bizim 5000-7000 TL prim verdiğimiz üretici var. Maaşını alır, üstüne de primini alır. Özel sektörde daha fazla para var. Gençler araştırsın, yapacak iş vardır.

Bu haber toplam 17006 defa okunmuştur