
“Yolunuz bazen karanlık olabilir, ışığınızı sokaklara akıtın!”
Kendimi tek kelime ile tanımlayacak olsam… Yaratıcı derdim, sanırım en benimsediğim özelliğim olduğu ve zor zamanlarımda yön gösterici olabildiği, elimden tutabildiği için.
Kendimi tek kelime ile tanımlayacak olsam… Yaratıcı derdim, sanırım en benimsediğim özelliğim olduğu ve zor zamanlarımda yön gösterici olabildiği, elimden tutabildiği için.
Şu an yaptığım işi yapmasaydım... Sanırım bir noktada yazarlık yapmasaydım yine üretmek isterdim. Var olabilmek için üretmemiz gerektiğini düşünüyorum. Olabildiğince üretmek, ülkedeki koşullar ve karamsarlık hali ele alındığında, bir direniş çeşidi aslında. Kendime hatırlatmak istediklerimi üretiyorum.
Benim gündemimi en fazla meşgul eden… Konu sosyal eşitsizlik son birkaç senedir. Savunmasız ya da azınlık grupların yaşadığı zorluklar ve tabii ki maskeleyerek süsleyip püslediğimiz ayrımcılıklar. Kıbrıs’ta günden güne artan bir ayrımcılık ve şiddet kültürü var. Bireylerin eskisi kadar iletişim kuramadığını gözlemliyorum, bu da beni korkutuyor haliyle.
Kayıtsız kalamadığım şey… Yine benzer bir nokta aslında. Elimden geldiğince gözlemlediğim sosyal eşitsizliği yazmaya ve anlatmaya çalışıyorum. Bunu gerek gazete yazılarımda, gerek şiirlerimde, veya diğer ürettiğim işlerde işlemek kaçınılmaz son gibi geliyor.
En büyük pişmanlığım… Keşke üretmekten korkmasaydım ve daha erken üretmeye başlasaydım. Yaşadığımız toplumda başarısız olarak yaftalanmak çok kolay. Yıllarca başarısız olursam korkusuyla yola çıkmaktan korktum. Şimdilerde bu yersiz korkularımı aşmaya çalışıyorum.
En büyük sevincim… İyi dostluklarım. Yavaş yavaş dokuduğum dostluklarım, benim en büyük zenginliğim. Kalbime yakın tuttuğum insanları düşününce içim kıpır kıpır oluyor.
Hayatımın dönüm noktası… 2023 yılında büyük bir kalp kırıklığı, ülkeye dönüşüm ve bitmiş değerli birkaç arkadaşlığın ardından karanlık bir döneme girdim. O dönemde kendimi soyutlamak ve gelmiş geçmiş tüm versiyonlarımla yüzleşmek zorundaydım.
Beni en çok etkileyen yazar… Tereddütsüz Küçük İskender diyebilirim. Aykırılığı, provokatifliğiyle ruhumu çok yakın hissettiğim birisi.
Başucumdaki kitap... Hayatıma dokunan kitaplar dönem dönem değişse de bir süredir Jente Posthuma’nın “What I’d Rather Not Think About” kitabının etkisinden çıkamıyorum.
En keyif aldığım müzik.. Kulağıma hoş gelen her şeyi dinlerim klişesiyim. Genel olarak SZA, CAS gibi müzikleri dinlesem de, son dönemde Manifest grubu beni büyüsüne almış durumda, yaz için ihtiyacım olan tüm enerjiyi yeni albümlerinden alıyorum.
En son izlediğim film… Yine All of Us Strangers’ı izledim. Spoiler vermeden anlatmam imkansız, ama herkesin izlemesi gereken filmlerden biri olduğunu düşünüyorum.
Kendim için son aldığım şey… Susanna Abse’nin “tell me the truth about love” kitabını aldım. Henüz sıra o kitaba gelmedi ama okumak için heyecanlıyım, kitap aşk, ilişkiler ve duygusal bağlanma üzerine derinlikli bir psikolojik ve insani keşif sunar. Yazarın bir çift terapisti ve psikanalist olarak yıllar boyunca edindiği tecrübeleri, vaka anlatılarını ve kişisel gözlemlerini içerir.
Dolabımdaki en gereksiz şey… Düzenli olarak dolaplarımı temizlediğim için aklıma çok fazla bir şey gelmedi açıkçası, 2022 yılında cadılar bayramında Disney’in sevdiğim kötü karakterlerinden biri olan Cruella olmuştum, o kostüm için kullandığım peruk olabilir!
Benim için alınabilecek en güzel hediye… İnce düşünülmüş hediyeler kalbime dokunuyor, sevdiğim renkte bir defter, bir çay kupası, konu arasında okumak istediğimi söylediğim bir kitap olabilir. Hediyenin maddi değeri ya da büyüklüğü değil de, alınırken benden bir parçanın düşünülmüş olması beni mutlu ediyor.
Kendimle ilgili değiştirmek istediğim şey… Duygusal anlamda kendimi insanlara açmaktan çekiniyorum. Yaralanma pahasına da olsa, daha cesaretli olmak isterdim.
Kendimde beğendiğim özellik… Hemen hemen her şeyi şakaya vurabilirim, kendimle eğlenebilmeyi becerdiğimi düşünüyorum. Hayatın akışı içinde her şeyi çok da ciddiye almamayı, eğlenmek, dinlenmek için zaman ayırmayı benimsedim.
Olmasa da olur… Baskı! Globalden başlayarak toplumsal ve sonrasında da bireysel boyutta her alanda baskılar sarıyor etrafımızı. Dünya her gün değişiyor, ancak “doğru” kabul edilen yaşam tarzı aynı kalıyor. En çok etkilenenler ise azınlık ya da savunmasız gruplar oluyor. Baskı olmasa da olur, çok da güzel olur!
Olmazsa olmaz… Olmazsa olmaz dediğim ne kadar çok şey olduğunu fark ettim. Arkadaşlar, aile, özşefkat, eğitim, haklar, hayaller… Derken, hepsini dengelemenin zorluğunu düşünürken buldum kendimi. O yüzden bu soruya cevabım sınırlar olacak. Kendi sınırlamızı bilmek, doğru yer ve zamanda en önemlisi. Bazen kendimizi, kendimizden bile korumamız gerekebilir. Sınırlar kurtarıcıdır.
En iyi yaptığım yemek… Buritto yapmayı çok severim! Hem kolay, hem de istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz.
Hayalimdeki dünya… Eşitliğin, sevginin, cesaretin norm olduğu, özgürce hayal kurabildiğimiz bir dünya!
Aşk benim için… Ruhların iç içe akması, bir akış halidir.
Onunla çok tanışmayı isterdim… Nilgün Marmara, Küçük İskender, Mabel Matiz, Marina Abramovic gibi sayısız isim, bir anda önüme dizildi. Yaptığı işe ruhunu katan ve bireyselliğiyle barışmış, özgün insanlar ilgimi çok çekiyor.
Görmek istediğim yer… Bali’ye gidip orada eğitimlere katılmak, birkaç ay orada yaşayıp günlük hayat stresinden uzaklaşmak, sadece kendime ve yazılarıma odaklanmak listemin başında yer alıyor, her an birkaç aylığına ortadan kaybolabilirim.
Mutlaka yapmak istediğim.. Yazdığım bir senaryoyu sinema filmi olarak izlemeyi çok istiyorum. Şu an devam eden projelerim bittiğinde, minik adımlarla çalışmalarıma başlayacağım, en büyük hayallerimden biri bu sanırım!
Son olarak söylemek istediklerim… Yolunuz bazen karanlık olabilir, kendi ışığınıza güvenmek ve yaslanmak dışında bir seçiminiz kalmayabilir, ışığınızı sokaklara akıtın!


















