1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Yerel Edebi Mirasla Hesaplaşmak
Yerel Edebi Mirasla Hesaplaşmak

Yerel Edebi Mirasla Hesaplaşmak

“Genç bir yazar/şair olarak yerel edebi mirasla nasıl hesaplaşıyorsun?” diye sorduk yeni kuşaktan olan bazı şair ve yazarlara… Hesaplaşmak derken, sorgulamak, eleştirmek, beslenmek, değerlendirmek, esinlenmek, vb. demek istedik. Buradaki

A+A-

 

 

“Genç bir yazar/şair olarak yerel edebi mirasla nasıl hesaplaşıyorsun?” diye sorduk yeni kuşaktan olan bazı şair ve yazarlara… Hesaplaşmak derken, sorgulamak, eleştirmek, beslenmek, değerlendirmek, esinlenmek, vb. demek istedik. Buradaki isimler yanında Senem Gökel ve Halil Karapaşaoğlu’na da sorduk, ama ‘yoğun’ olduklarını söyleyip cevap veremediler.

***

Açıkçası yerel edebi mirasla hesaplaşmıyorum. (Emre İleri)

***

Bu soruyu yanıtlamasam... Ben insan olarak görmekte bile zorlanıyorum kendimi, yerel edebi mirasla nasıl hesaplasayım... (Cengiz Erdem)

***

Öncelikle ben hala genç kategorisinde sayılır mıyım? 42 yaşındayım… (…) Maalesef ciddi bir edebi birikimimiz yok. Ama olduğu kadarını bilmem gerektiğini düşünüyorum her şeyden önce. Sonra da, olana eleştirel bir gözle bakmam gerektiğini. İstisnaları görmezden gelmeyerek saklı tutarsak, bu topraklarda yaşamış olanların edebiyat adına ürettiklerinin çok büyük çoğunluğu, konu itibarıyla da, üslup ve kurgu itibarıyla da heyecan vermiyor bana. Toplumu, dünyayı ve insanı anlama, anlatma ve eleştirme çabasıyla yoğrulmuş olanlara oranla, Kıbrıslı Türkleri kimliklendirme ve varsayılan kimlik çerçevesinde güzelleme amaçlı eserler çoğunlukta. Elbette bunlar arasında da edebi yönden güçlü olanlar var. Ama didaktik olma kaygısının edebiyata zarar verme olasılığının çok yüksek olduğu kanaatindeyim. Eleştirilmesi gereken ikinci nokta, yerel edebiyatın beslendiği tek kaynağın Türk edebiyatı olması. Geçmişte çevirinin bugünkü kadar gelişmiş, kaynaklara ulaşmanın bugünkü kadar kolay, yabancı dil bilenlerin de bugünkü kadar fazla olmadığı dikkate alınırsa, bunu anlamak mümkün elbette. Ama anlamak başka, kabul etmek başka bir şey. Yalnızca Türk edebiyatından beslenmenin, konu, üslup ve kurgu açısından edebiyatımızı fukaralaştırdığı kanaatindeyim. Bir de, yine istisnaları saklı tutarak söylersek, yerel edebiyatımızın deneysel yönünün çok eksik kaldığını düşünüyorum. Farklı tarzları, üslupları, kurguları, biçimleri denemek konusunda pek istekli olmamışız nedense!

Özetle, çok zengin bir edebi miras değil tevarüs ettiğimiz. Ama bu durumu, asla, geçmişte yapılanları, yazılanları görmezden gelmenin meşru gerekçesi olarak görmüyorum. Kendimi, bu mirası anlamakla, bilmekle ama orada durmayıp eleştirel bir gözle incelemekle yükümlü hissediyorum. Bize kalanı görmezden gelmeyi, anlamayı ve bilmeyi reddetmeyi de, ona eleştirel bir gözle bakmayarak onun çizgisine sadık kalmak için uğraşmayı da zararlı buluyorum. Yeni Kıbrıs Türk edebiyatını yaratacak yeni dilin, yalnız ve ancak bu iki duruşun ikisinden de uzak durmayı başaran yeni edebiyatçılar tarafından bulunabileceğine inanıyorum. (Tufan Erhürman)

***

Doğrusunu söylemek gerekirse öyle derinlemesine bir hesaplaşma süzgecinden geçtiğimi söyleyemem, en azından yerel edebi mirasımızın bütünüyle. Daha çok okuma düzeyinde ve daha çok şiir ve öykü üzerinden bir hesaplaşma, benimkisi. Aylak işi anlayacağınız. Ayrıca, bu okumalar sonucunda kafanızda oluşan görüş ve karşı-görüşleri (en azından) bir metin haline getirip yayınlamadığınız sürece, bu sürece bir ‘hesaplaşma’ demenin pek doğru olacağını da düşünmüyorum.

Açıkcası, daha genç, daha toleranslı ve okumaya daha aç olduğum, dolayısıyla daha az seçici ve daha bol zamanımın olduğu yıllarda, bugün olduğumu düşündüğüm kadar bilinçli bir okur değildim malesef. Belirli bir hedef doğrultusunda değil, daha çok rastlantısaldı, o yıllardaki okumalarım. Bugün geldiğim noktadaysa, vaktimi saçma sapan yazılmış şeyleri okumaya çalışarak harcamaya, neredeyse hiç tahammülüm yok. Bu da yerel edebi mirasımızın niceliksel olarak önemli bir miktarıyla, bırakın hesaplaşmayı, yakınlaşmamızı dahi, daha başından olanaksız kılıyor.

Daha nitelikli olduğunu varsaydığımız edebi mirasımızın bir bölümündense, bunca yıllık okumanın, yeniden okumanın ardından elimde kalan en temel duyguysa ‘nasıl yazmamam gerektiği konusunda bundan daha iyi bir eğitimin’ olamayacağıydı, benim için! (Jenan Selçuk)

***

‘Yerel edebi miras’a, bu adadaki diğer dillerde yazılanları da katarak genişletmek  istiyorum ben, ama senin, bununla Türkçe’de yazılanları kastettiğini bildiğimden bu bağlamda cevaplayacağım.

Okumaya değil, ama yazmaya başladığımdan beri hesaplaşıyorum zaten ‘yerel edebi mirasla’, daha dobra bir deyişle, sapı samandan ayırmaya çalışıyorum, ama o kadar sap var ki… sapları bir kenara çekince, elimde pek bir şey kalmadığını farkediyorum. (Belki de bu yüzden Kıbrıs Edebiyatını savunuyorum.)     

Antolojilerin, seçkilerin kalınlığına bakınca mühim bir birikimimiz var zannedebilirsiniz. Zannetmeyin hepsi de zorlama ve şişirme. Yani öyle hatırısayılır bir mirasımız, beğen de beğendiğini bir durumumuz yok. Yine de kendimi, 1950 kuşağından bir şair/yazarla kıyaslayınca görüyorum ki, en azından üzerine bir şeyler inşa edebileceğim bir miras-zemini buldum. Beni besleyen ve esinleyen bir, iki şair/yazar var. Yetmez mi?  

Neticede, evrensel edebi mirası kucaklamak için, kıç kadar olsa dahi, üzerinde yükselebileceğim sağlam bir zemin var. (Gür Genç) 

   

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1047 defa okunmuştur