
YENİDÜZEN 50 YAŞINDA!
BAŞYAZI - MERT ÖZDAĞ: Bu toprağın hikayesini birlikte yazıyoruz
BAŞYAZI
Mert ÖZDAĞ
12 Aralık 1975…
Kıbrıs’ta yeni bir ses, yeni bir umut, yeni bir iddia okuruyla buluşur. Daha adından bile maksadını belli eden bir gazete: YENİDÜZEN.
Yeni bir Kıbrıs… Yeni bir düzen…
YENİDÜZEN, Kıbrıs’ta barışa ve demokrasiye inanan Cumhuriyetçi Türk Partili kadroların, seslerini duyurma mücadelesinin somutlaşmış halidir. Bir teksir makinesinin etrafında filizlenen inancın, geniş kitlelerle buluşmaya dönük büyük hamlesidir. O yılların zorlu koşullarında, dayanışmanın, özverinin ve umudun adı olmuştur. Çünkü o dönemler, barışın, demokrasinin ve özgürlüklerin bastırıldığı, seslerin kısıldığı dönemlerdir.
Bu nedenle YENİDÜZEN, “Haftalık Siyasi Gazete” olarak yola çıkar ve haftada bir gün yayınlanmaya başlar. Fiyatı 35 mil’dir. İlk olarak Perşembe günleri çıkar; yalnızca dört sayfadır. Sonraki yıllarda, yine haftalık formatında, kimi dönem Perşembe, kimi dönem Salı günü okuruna ulaşır.
İlk adresi “Beliğ Paşa Sokak No: 18”dir. İlk sorumlu yönetmeni ise Zihni Durmuş…
YENİDÜZEN’in bu mütevazı başlangıcı, bugün yarım asrı aşan bir gazetecilik hafızasının ilk satırlarıdır.

“NİÇİN ÇIKIYORUZ?”
12 Aralık 1975’te, YENİDÜZEN’in ilk sayısında yayımlanan ve Naci Talat tarafından kaleme alınan “NİÇİN ÇIKIYORUZ” başlıklı yazı, gazetenin hangi değerler üzerine kurulduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koyuyordu. Bu yazıda verilen mesaj şudur:
"YENİDÜZEN Kıbrıs sorununun barışçıl yollardan çözümünden yanadır. YENİDÜZEN bağımsız, bloksuz, emperyalist üstlerden arınmış, federatif bir Kıbrıs Cumhuriyetini sonuna kadar savunacaktır.
YENİDÜZEN anti emperyalist, anti faşist, anti militarist, yurtta ve dünyada barışı savunan, ezilen, sömürülen dünya halklarından yana bir politika izleyecektir.
YENİDÜZEN , yenidüzen kavgası verenlerin toplandığı demokratik güçlerin bir ileri karakolu, ülkemizin mutlu yarınlarına giden yolun bir toplanma noktası olacaktır.”
Bu cümleler, yalnızca bir gazetenin yayın çizgisini değil, aynı zamanda bir kuşağın idealini, bir toplumun daha adil, daha özgür, daha barışçıl bir gelecek arzusunu da tarihe sabitlemiştir. YENİDÜZEN, bugün de bu değerlerin izinde yol yürümeye devam etmektedir.

İDEAL HÂLÂ PUSULAMIZ, HÂLÂ YOLUMUZDUR.
YENİDÜZEN’in yolculuğu, sadece bir gazetenin değil, bir düşüncenin, bir mücadelenin ve bu topraklarda daha eşit, daha özgür bir yaşam arzusunun hikâyesidir. Bu yolda bize ışık tutan, cesaret ve vizyon kazandıran birçok değerli insan gibi, kurucu iradenin sözleri de bugün hâlâ yol göstericidir. CTP Başkanı Mithat Berberoğlu’nun yıllar önce yaptığı değerlendirme, gazetenin misyonunu en yalın ve en güçlü haliyle tarif eder:
“Özgürlükçü demokrasi mücadelemizde basının katkısı çok büyüktür. YENİDÜZEN toplumumuza yeni bir düzen kazandırmayı amaç edinmeli, politik, ekonomik ve sosyal konularda vatandaşı bilinçlendirmeye çalışmalıdır. Yeni düzen eşitliğe dayalı, insan haklarına saygılı, anayasayı ve yasaları egemen kılan sosyal adaletçi yeni bir düzen olmalıdır…”
Bugün 50. yılımıza yürürken, bu sözlerde ifade edilen ideal hâlâ pusulamız, hâlâ yolumuzdur. YENİDÜZEN, geçmişten aldığı güçle, aynı kararlılık ve aynı sorumluluk duygusuyla, demokrasinin, adaletin ve hakikatin yanında durmaya devam edecektir.

“BARIŞI İSTERİK, BAŞKA BİR ŞEY İSTEMEYİK…”
YENİDÜZEN gazetesinin isim babası, sol mücadelenin emekçilerinden Rezvan Konti (Rezvan Usta), 2014’te aramızdan ayrıldı. Konti’nin yaşam öyküsüne ilişkin en kapsamlı anlatı, 12 Mayıs 2005’te YENİDÜZEN’de yayımlanan Sevgül Uludağ’ın “Milliyetçiliğin Öksüz Bıraktıkları” dizisinde, kendi sözleriyle yer almıştı.
YENİDÜZEN’in adını veren kişi olarak, hayatı boyunca savunduğu çizgiyi ise şu cümle özetliyordu:
“Barışı isterik, başka bir şey istemeyik…”
O barışı göremeden aramızdan ayrıldı; ancak sözü, emeği ve YENİDÜZEN’e bıraktığı miras bugün hâlâ yaşıyor. Sözün, sözümüzdür Rezvan Usta! Barışı göreceyik!

TARİHİ DAVA, TARİHİ DİRENİŞ…
YENİDÜZEN’in yolculuğunda bazı dönemler vardır ki, yalnızca bir gazetenin değil, bir toplumun demokrasi hafızasına kazınır.
Özker Özgür’ün 16 Aralık 1985 tarihli “Babalar” yazısı bu hafızanın başlangıç noktalarından biridir. O yazıdan doğan süreç, 1988 yılına Rauf Denktaş’ın açtığı “ağır tazminat davası” ile taşınır.
28 Aralık 1987’de mahkemede okunan kararda, Yargıç Metin Hakkı ile Recep Ali Gürler YENİDÜZEN için 200 milyon liralık tazminata hükmeder.
Bu tutarın bir anlamı vardır:
“YENİDÜZEN’i susturmak.”
Ama YENİDÜZEN’in harcı terle, emekle, dayanışmayla karılır; bu gazeteyi ayakta tutanlar susmayı bilmez. Kararın ardından toplumun ilerici güçleri tek bir ses olur, gazetenin yanında durur. Tepki büyür, dayanışma çığ gibi genişler.
Denktaş’ın avukatı Fuat Veziroğlu, üç hafta içinde ödeme ister; aksi halde gazetenin mal varlığına el konulacaktır.
Ve 1988 yılının Ocak ayı…
Bugün hâlâ hafızalarda tek bir cümleyle anılır:
“YENİDÜZEN matbaası önündeki direniş.”
14 Ocak’ta haciz memurları matbaanın kapısına gelir ama karşılarında etten bir duvar bulur.
Kimse istinaf kararını beklemez; polisler, itfaiye araçları kapıya dayanır, baskı artar.
Ama matbaanın önündeki nöbet tek bir an bile dağılmaz:
5 gün, 5 gece…
Ve sonunda Yüksek Mahkeme Yargıcı Niyazi Korkut, icrayı istinaf ve anayasa mahkemesi kararına kadar durdurur.
Böylece direniş, hukukun ve toplum iradesinin ortak gücüyle kazanılır.
Sonrası?
YENİDÜZEN yine çıkar.
Yine okuruyla buluşur.
Kimse dokunamaz merdanelerine, ışığa dönen mürekkebine, demokrasiye sıvanmış duvarlarına.
Kimse dokunamaz YENİDÜZEN’in mücadelesine ve umutlarına.
Çünkü bu gazete 50 yıl boyunca bir gerçeği kanıtlamıştır:
Susturulmak istenen her söz, toplumun daha yüksek sesle sahip çıkacağı bir söz hâline gelir.
YENİDÜZEN de tam bu nedenle bugün hâlâ dimdik ayakta durur.

ADALILAR ÖLMEZ
1996’nın Temmuz sıcağı, Kıbrıs’ın her yaz olduğu gibi kavurur ama o yıl başka bir ateş düşer memleketin üstüne. Kıbrıs Türk basını da, demokrasisi de, YENİDÜZEN’in yüreği de aynı gecede kana bulanır.
Aydınlıktan korkan karanlık eller, 6 Temmuz gecesi YENİDÜZEN yazarı Kutlu Adalı’yı evinin önünde kurşunlar.
O gece yalnız bir gazeteci değil, bu ülkenin vicdanı, hafızası, sorusu, inadı vurulur.
“Mavi Kıbrıs Notları” yetim kalır.
Ertesi sabah YENİDÜZEN, acısını içine gömerek ama Adalı’nın sesini yükseğe taşıyarak çıkar:
“SUSMAYACAĞIZ.”
Çünkü Adalı’nın son nefesinden bir gün önce, YENİDÜZEN’de yayımlanan o yazısında —“Sopa ve Sıpa”— uyarısı hâlâ kulaklarımızda çınlar. Bir toplumun kendi kendine kalamaması, kendi sözünü kuramaması halinde başına gelecekleri bir cerrah inceliğiyle tarif eder:
“(…) İnsan ‘Anavatan–Yavruvatan’ politikasına yattı mı politika, siyaset üretemez, kültürü de yok olur, toplumsal yapısı da, kendine özgü yasaları, kuralları, tüzükleri giderek yok olur, Anavatan hukukuna teslim olur. Köylüsünden askerine, manavından memuruna, öğrencisinden öğretmenine, polisinden aşçısına, bakkalından bankacısına, makinistinden işçisine, hacısından hocasına gazetecisinden gazetesine, adi suçlusundan mali suçlusuna devletin yapısı değişir…”
Bu sözler, 50 yıllık YENİDÜZEN yolculuğunun en karanlık gecesinde bir işaret fişeği olur.
Ve bugün hâlâ, her satırın üzerinde bir gölge değil, bir sorumluluk olarak durur.
Kutlu Adalı’nın susturulmak istenen sesi, YENİDÜZEN’in yarım asırlık yürüyüşünde bizi her gün yeniden uyandırır:
Karanlık korkar aydınlıktan.
Aydınlık da ancak hatırlayanların, yazmaya devam edenlerin, susmayanların elinde büyür.

YÖNETİMİNDEN KİMLER GELDİ, GEÇTİ
50 yıl boyunca YENİDÜZEN’i, yalnızca birkaç isim değil, çok geniş bir gazeteci ekibi yönetir; gazete kuşaktan kuşağa aktarılan ortak bir emekle büyür, gelişir ve çizgisini güçlendirir.
Tüm emek verenleri yazmak asla mümkün değil ama yönetenler tarihin hafızasına kazınır… Gazetenin ilk sorumlu yönetmeni Zihni Durmuş’tur.
Özker Özgür'ün "Başlarken” isimli yazısı yer alır ilk sayıda, Bekir Azgın’ın “Felsefe Sohbetleri” ve Serhan Gazioğlu’nun çizgileri…
2 Ocak 1976’dan itibaren YENİDÜZEN’de BAŞYAZI yayınlanmaya başlar.
TEMMUZ 76'DA MOLA
Gazetenin 31. sayısı 16 Temmuz 1976’da yayınlanır. Bu tarihe kadar haftalık yayınlanan gazete, büyük boy basılır. Sonra, YENİDÜZEN’in yayını yaklaşık iki yıl kadar durur.
28 Aralık 1978’de YENİDÜZEN, bu kez tabloid boyda ve yine haftalık olarak okuru ile yeniden buluşur. Yarın Ofset’te basılmaya başlar ve Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Celal’dir.
12 Eylül 1980’den itibaren gazete küçük boy sekiz sayfadır. Türkiye’deki ‘darbe’nin ardından YENİDÜZEN üzerinde de baskılar artarken, Cumhuriyetçi Türk Partili örgütler “YENİDÜZEN kendi matbaasına sahip olmalıdır” kararını verir.
YENİDÜZEN’i basacak matbaa ve binası, kan ter içinde örülür, temelinden sıvasına kadar imeceyle…
12 ARALIK 1983: YENİDÜZEN ARTIK GÜNLÜK
1983 yılı, ‘cumhuriyet’in ilanı dışında, YENİDÜZEN için de önemli bir dönüm noktası olacaktır.
12 Aralık 1983’te YENİDÜZEN artık GÜNLÜK yayınlanmaya başlar. Genel Yönetmeni Hüseyin Celal, Yazı İşleri Sorumlusu Zeki Erkut’tur ve 8 sayfalık YENİDÜZEN her gün okurunun elindedir.
1986’da gazetenin Genel Yönetmenliğine Ergün Vehbi getirilir, Yayın Müdürü Hasan Erçakıca olur.
İki yıl sonrasında 7 Eylül 1988’den itibaren Genel Yönetmen Mehmet Civa, Yazı İşleri Müdürü Hasan Erçakıca’dır.
Matbaa direnişi sonrası dönemde, YENİDÜZEN, gelişim ve kurumsallaşma yolunda daha ileri adımlar atarak devam etmek ister yoluna.
1991’de 12 Sayfadır YENİDÜZEN, Yayın yönetmeni Hasan Erçakıca, İşletme müdürü ise Burhan Eraslan.
Ocak 1994’ta Yazı İşleri Müdürü Burhan Eraslan’dır artık.
1995’te künyesinde yine değişim vardır; Genel Yayın Yönetmenliği’ne Özkan Yorgancıoğlu getirilir, Yazı İşleri Müdürü Burhan Eraslan, Haberler Müdürü ise genç gazeteci Sami Özuslu’dur.
1996’da Yazı İşleri Müdürlüğü’ne bir başka genç gazeteci getirilir, Başaran Düzgün…
YENİDÜZEN, 1998 yılına yine görev değişimleri ile girer. Başaran Düzgün, Yazı İşleri Müdürlüğü görevinden ayrılır. Özkan Yorgancıoğlu’nun Genel Yayın Yönetmenliği’nde, Haberler Müdürü olarak yeni bir gazeteci vardır, Ali Baturay.
Bir yıl sonra ise YENİDÜZEN’in künyesinde, sadece “Sahibi: YENİDÜZEN ltd.” ibaresi kalır.
2000 yılında gazetenin Yayın Müdürü Burhan Eraslan, Haber Koordinatörü ise Sevgül Uludağ olarak sorumluluk üstlenir.
2000’lere kadar gazete bu isimlerin yönetiminde şekil bulur. 2001’de Cenk Mutluyakalı gazetenin yönetimini devralır.
Yarım asır boyunca YENİDÜZEN’i yalnızca birkaç isim değil, çok geniş ve çok kuşaklı bir gazeteci ekibi şekillendirir; gazete, kolektif emeğin omuzlarında büyür. Farklı dönemlerde görev alan her editör, muhabir, yazar, foto muhabiri, teknik çalışan ve mutfaktaki görünmez emekçi, bu yayın çizgisinin oluşmasına kendi imzasını ekler. YENİDÜZEN’in dili, duruşu, haberciliği ve toplumsal sorumluluğu; tek bir kişinin değil, yıllar boyunca bir araya gelen yüzlerce gazetecinin ortak üretimiyle olgunlaşır. Her kuşak, kendinden öncekilerin mirasını devralır; yeni koşullar, yeni mücadele alanları ve yeni okur beklentileri doğrultusunda gazeteyi yeniden yorumlar. Böylece YENİDÜZEN, bireysel değil kolektif bir aklın, kişisel değil ortak bir vicdanın ürünü olarak sürekliliğini korur; bugün hâlâ ayakta durmasını sağlayan da bu çok sesli, çok emekli gazetecilik geleneğidir.

2000’Lİ YILLAR VE YENİDEN YAPILANMA
YENİDÜZEN, 2001 yılı sonuna kadar 12 sayfalık mütevazı yapısıyla yayımlanmaya devam eder. Ekonomik sıkıntıların gölgesi hem gazetenin hacmini küçültür hem de tirajını geriletir. İşte tam bu dönemde, bir yeniden doğuş ihtiyacı belirir.
Öntaç Düzgün, Metin Karasalih ve Hüseyin Gürşan’dan oluşan Yayın Kurulu, gazeteyi ayağa kaldırmak için “Yeniden Yapılanma Projesi” ile görevlendirilir. Zaten 2000’li yıllar, Kıbrıslı Türkler için de uyanışın, dönüşümün, yeni bir toplumsal dinamizmin başlangıcıdır.
Ve Aralık 2001’den itibaren YENİDÜZEN’in künyesinde genç bir gazetecinin adı belirir:
Cenk Mutluyakalı.
Genel Müdür ve Yazı İşleri Müdürü olarak başlayan bu yolculuk, ilerleyen yıllarda 20 yılı aşkın bir süre gazetenin yönünü, ruhunu ve gündelik üretim biçimini belirleyen bir sürece dönüşür.
Mutluyakalı’nın döneminde Burhan Eraslan “Yayın Koordinatörü” olarak görevini sürdürür; daha sonra bu görevi Tayfun Çağra devralır. Haber merkezi ise farklı kuşaklardan gazetecilerin yetiştiği bir okul hâline gelir:
Bir dönem Hüseyin Ekmekçi, ardından genç gazeteciler Fayka Arseven, Mert Özdağ ve Meltem Sonay üstlenir Haber Müdürlüğü’nü. Her biri, gazetenin diline, refleksine ve habercilik çizgisine ayrı bir katkı koyar.
“Yeniden Yapılanma Projesi” ilk olarak YENİDÜZEN’i tüm borçlarını kapatan, kendi ayakları üzerinde duran bir kurumsal yapıya taşır. Ardından güçlü bir haber merkezi kurulmasını sağlar; gazete artık her gün ciddi bir üretimle okurunun karşısına çıkar.
Bu süreçte YENİDÜZEN yalnızca büyümez; dijitalleşir, renklenir, çağın ritmini tutar.
Gazetenin renkli baskıya geçişi, www.yeniduzen.com portalının güçlenmesi, mobil habercilik uygulamalarıyla dünyaya açılması hep bu dönemin imzasını taşır.
2000’li yıllar boyunca YENİDÜZEN, Kıbrıs Türk medyasının en çok okunan gazetelerinden biri olur.
Özel ve alternatif sayfaları, geniş ve nitelikli yazar kadrosu, sanat ve düşünce ekleri, gazeteyi bir yayın organının ötesine taşır; toplumsal belleğin ve yenilikçi haberciliğin adresi hâline getirir.
YENİDÜZEN bugün 50. yılına ulaşırken, bu yarım asırlık hikâyenin önemli bir bölümünde Cenk Mutluyakalı’nın yöneticiliği, emeği ve vizyonu belirgin bir iz bırakır.
Bu iz, tıpkı gazetenin kendisi gibi, dayanışmanın, dönüşümün ve gazeteciliğe duyulan inancın bir ifadesidir.

SEVGÜL ULUDAĞ’IN İZ BIRAKAN GAZETECİLİĞİ
YENİDÜZEN’in 50 yıllık yolculuğu, sadece bir gazetenin değil, aynı zamanda bir vicdanın, bir hafızanın, bir ısrarın hikâyesidir. Bu hikâyenin en parlak, en sabırlı ve en derin kalemlerinden biri de Sevgül Uludağdır.
Uludağ, gazeteciliği bir meslekten öte, bir insanlık arayışı olarak yürütür. Kayıpların izini sürerken yılların karanlığını sabırla aralar; anlatılmamış acıları görünür kılar; sessiz bırakılmış insanlara bir söz kapısı açar. Adanın en kırılgan hikâyelerini, en incelikli tanıklıklarını, en zor gerçeklerini taşıdığı bu çabayla, Kıbrıs’ın iki yakasında da barışın dili olur.
YENİDÜZEN’e kattıkları yalnızca haber değildir; yöntemdir, ısrardır, etik duruştur.
Arşiv çalışmasını bir dedektif titizliğiyle, insan anlatılarını bir antropolog duyarlılığıyla, barış çabasını bir aktivist ısrarıyla birleştirir. Gazeteciliğin hakikati arama gücünü, yaraları iyileştirebilecek bir temas hâline getirir.
Bugün YENİDÜZEN 50. yılını kutlarken, bu yarım asırlık birikimin içinde Sevgül Uludağ’ın emeği özel bir yer tutar. Çünkü onun kalemi, bu gazetenin en temel iddiasını yıllardır yeniden hatırlatır:
Hakikat unutulmasın.
İnsan hikâyeleri kaybolmasın.
Adada barışın yolu, önce birbirimizi duymaktan geçsin.
Ve YENİDÜZEN, 50 yıldır olduğu gibi bugün de bu sesi taşımaya devam eder.
Sevgül Uludağ’ın iz bırakan gazeteciliği de bu yolculuğun en güçlü ışıklarından biri olarak parlamayı sürdürür.

VE YENİ DÖNEM: MERT ÖZDAĞ
2022 yılının 12 Aralık tarihinde, yeniden yapılanma sürecinin mimarlarından Cenk Mutluyakalı, 21 yıllık Genel Yayın Yönetmeni görevini, Mert Özdağ’a devreder.
Yeni dönemde Mert Özdağ gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği’ne, Ertuğrul Senova da Yazı İşleri Müdürlüğü görevine getirilir. Serap Şahin ise Haber Müdürlüğü görevini yürütür. Yayın Koordinatörü Burhan Gürkan, Genel Koordinatör İpek Akın olur.
YENİDÜZEN, bir teksir makinesiyle, küçük bir odada başlayan yayıncılık çabasını, her dönem yenilenmeyi de ihmal etmez.
YENİDÜZEN, kendinden başlayarak değişim ve yenilenmeyi cesaretle benimsemiş; 12 Aralık 1975’te çıkılan yolda çok sesliliğin, fikir ve anlatım özgürlüğünün, en önemlisi de aydınlık ve kaliteli gazeteciliğin yansıması olabilmiştir.
Tek sesli bir ortamda, muhalif görüşleri ve farklı sesleri toplumuyla buluşturmak adına yola çıkan bir gazeteden, ÇOK SESLİLİĞE saygıdır en fazla beklenen, pek çoklarını da şaşırtan budur zaten; YENİDÜZEN’in hem geleneklerine olan bağlığı hem de çok sesliliğe ve farklılıklara olan saygısı…
YENİDÜZEN, yeni bir düzen umudu taşıyanların sesidir; fikir özgürlüğü ve çok sesliliğe saygıdır; gazeteci, yazar, aydın ve ilerici kalemlere sevginin bir yansımasıdır.
YENİDÜZEN hâlâ umuttur.
Barıştır, sevgidir, mücadeledir YENİDÜZEN…
YENİDÜZEN genç gazeteciler için okuldur.
YENİDÜZEN, ‘doğru, etik ve özgür’ gazeteciliktir.
YENİDÜZEN, KIBRIS’tır, yani sevdamızdır; kimi zaman canımızın yandığı ama çoğu zaman gözlerimizin ta içinin güldüğü yerdir; memleketimizdir.
Yani bizimdir!
[Arşiv bilgileri: Yenidüzen Tarihçesi / Cenk Mutluyakalı]

















