
“Suların taşıdığı kimyasal yük önemli”
Bio-Der, su taşkınlarının halk sağlığı üzerindeki etkilerine işaret etti; “Suların taşıdığı kimyasal yük halk sağlığı açısından önemlidir” açıklamasında bulundu.
Biyologlar Derneği (Bio-Der), yaşanan su taşkınlarının halk sağlığı üzerindeki riskleriyle ilgili yazılı açıklama yaptı.
Bio-Der Eğitim ve Araştırma Sorumlusu Uzman Biyolog Sedef Gürsoy Kutlu, dernek adına yaptığı açıklamada, “Suların taşıdığı kimyasal yük halk sağlığı açısından önemlidir.” dedi.
Su basan ev ve iş yerlerinde 24–48 saat içinde oluşan küf ve mantar kolonilerinin, solunum yolu hastalıklarını, astımı ve alerjik reaksiyonları tetikleyebileceğine dikkat çeken Kutlu, “Özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olan bireyler bu etkilerden daha fazla etkilenebilir.” ifadelerini kullandı.
Kutlu’nun açıklamasının tamamı şu şekilde:
“Son günlerde Kanlıköy ve Gönyeli barajlarının taşması ve yıllardır akış göstermeyen derelerin yeniden aktif olması , özellikle Kanlıköy, Yenikent ve Gönyeli Batıkent bölgelerinde ciddi su taşkınlarına yol açmıştır. Kısa sürede büyük miktarda yağışın düşmesiyle oluşan yüzey akışı, yerleşim alanlarında hem çevresel hem de halk sağlığı açısından önemli riskler yaratmıştır. Su taşkınlarının nedenleri, yapılması gerekenleri bu zorlu süreci atlattıktan sonra yetkili kurumlar ve kamuoyu ile de paylaşacağız. Ancak şu anda Biyologlar Derneği olarak halkımıza ve yetkili kurumlara halk sağlığı önlemlerinin gerekliliğini hatırlatma ihtiyacı duymaktayız.
Taşkın sularının kanalizasyon sistemleri, foseptik çukurları, çöpler ve yüzeydeki hayvansal-organik atıklarla karışması mikrobiyal yükün artmasına neden olur. Ek olarak ağıllardan taşan dışkı ve atıkların suya karışması, insan sağlığı açısından özellikle E.coli, Salmonella, Campylobacter, Leptospira gibi patojenlerin yayılım riskini yükseltmektedir. Bu durum; ishal, gastroenterit, cilt enfeksiyonları ve kontamine gıdalar aracılığıyla Hepatit A gibi hastalıkların görülme olasılığını artırır.
Suların taşıdığı kimyasal yük de halk sağlığı açısından önemlidir. Tarım alanlarından sürüklenen pestisit ve gübre kalıntıları, yollardan karışan yakıt ve ağır metaller ile ağıllardan gelen yüksek amonyak ve nitrat içeriği, taşkın suyunun toksik özellik kazanmasına yol açabilir. Bu maddeler toprağı ve yeraltı sularını etkileyerek uzun vadeli çevresel riskler yaratır.
Su basan ev ve iş yerlerinde 24–48 saat içinde oluşan küf ve mantar kolonileri, solunum yolu hastalıklarını, astımı ve alerjik reaksiyonları tetikleyebilir. Özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olan bireyler bu etkilerden daha fazla etkilenebilir.
Taşkınla birlikte sürüklenen çöpler, tıkanan drenaj sistemleri ve yerinden olan sokak hayvanları çevre hijyenini bozarak zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşabilen) hastalık riskini büyütür. Ayrıca taşkın nedeniyle doğal yaşam alanlarını kaybeden kaplumbağa ve diğer küçük yaban canlılarının yoğun trafik hatlarına yönelmesi hem canlı kayıplarına hem de kazalara neden olabilecek bir durumdur. Su taşkınlarının sadece insanlığı değil doğal yaşam alanı yok olan yaban hayatı da etkilediği unutulmamalıdır.
Biyologlar Derneği olarak, halkımıza içme suyu olarak yalnızca güvenilir kaynakları kullanmalarını, sel suyuna temas etmiş gıdaları içme su ile yıkamadan tüketmemelerini hatırlatırız. Taşkın suyu giren mekânlarda hızlı kurutma, dezenfeksiyon uygulamalarının yapılması ve bireylerin taşkın suyu teması sonrası kişisel hijyenlerini sağlamasının sağlık risklerini önlemede önemi büyüktür. Kurumların ise vektör kontrolü, drenaj temizliği ve kirli su kaynaklarının izolasyonu gibi çalışmaları gecikmeden yapmalarını önemle bir kez daha hatırlatır, işbirliğine her zaman hazır olduğumuzu bildiririz.
Derneğimiz gelişmeleri izlemeye devam etmekte olup, gerekli bilimsel değerlendirmeleri gerektikçe kamuoyu ile paylaşmayı sürdürecektir.”

















