
Su hibe edilecekti, ne değişti?
"‘Su Projesi, Türkiye yetkilileri tarafından defalarca, “Kıbrıslı Türk Soydaşlarına hibe” edildiği açıklamalarına karşın şimdi getirilmek istenen modelin, Kıbrıs Türk halkının varoluş potansiyelini ve yönetsel kapasitesini erozyona uğratacak"
Mağusa İnisiyatifi, Türkiye’den gelen suyun yönetimi ile ilgili basın açıklaması yaptı. İnisiyatif, ‘Su Projesi’nin, Türkiye yetkilileri tarafından defalarca, “Kıbrıslı Türk Soydaşlarına hibe” edildiği açıklamalarına karşın şimdi getirilmek istenen modelin, “Kıbrıs Türk halkının varoluş potansiyelini ve yönetsel kapasitesini erozyona uğratacağını” ifade etti.
Mağusa İnisiyatifi Aktivisti Cemal Mert imzasıyla yapılan açıklamanın tam metni şöyle:
Ülkemizin, içme, kullanma ve tarımsal sulama suyuna olan ihtiyacını gidermek maksadıyla, Türkiye’den getirilen suyla ilgili olarak gelinen aşamadan, tüm halkımız gibi, Mağusa İnisiyatifi olarak da kaygı duymaktayız.
19 Temmuz, 2010 tarihli “Hükümetlerarası Antlaşma”ya dayalı olarak, ülkemize getirilen suyun, ülkemizdeki önemli bir su açığının kapatılmasına yarayacağı kesin bir gerçeklik olmasına karşın, suyun dağıtım ve işletmesinde getirilmek istenen modelin, Kıbrıs Türk halkının varoluş potansiyelini ve yönetsel kapasitesini erozyona uğratacağını ifade etmek istiyoruz.
Büyük mali kaynaklar harcayarak Kıbrıs’a su taşıyan Türkiye Cumhuriyeti dünyada ilk kez hayata geçirilen bir projeyi gerçekleştirmiştir. Başta TC Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olmak üzere birçok yetkilinin ağzından bu projenin “Kıbrıslı Türk Soydaşlarına” hibe edildiğini de defalarca duymuş olmaktan da ayrıca mutluluk hissetmekteyiz. TC Başbakanı Sayın Davutoğlu da, “Su projesi TC için ekonomik değil, derin stratejik ve psikolojik bir projedir” sözlerini ifade etmiştir.
Yukarıda ifade edilen çerçevede Kıbrıs’a taşınan suyun işletilmesi ve dağıtımı konusunda dayatılmak istenen modele anlam veremiyor ve çok tehlikeli buluyoruz.
Mağusa İnisiyatifi olarak, Türkiye’den antlaşmalarla getirilen suyun, aynen 19 Temmuz, 2010 tarihli Hükümetlerarası Antlaşma’da ifade edildiği üzere, Kıbrıs’a girişte, (Güzelyali Pompa İstasyonu veya Geçitköy Barajında), KKTC Su İşleri Dairesine teslim edilmesini, oradan belediyelerin su depolarına kadar Su İşleri Dairesi tarafından ulaştırılmasını ve Belediyelerin de bu suyu yurttaşlara ulaştırmasını talep ediyoruz. Tarımsal sulama için ayrılacak su miktarının da aynı modelle üreticilere ulaştırılması da gerekmektedir.
KKTC Hükümeti suyu teslim aldıktan ve TC Hazinesine antlaşmalarda öngörülen ödemeleri yaptıktan sonra, suyu, içme – kullanma ve tarımsal sulama konularında nasıl ve hangi modelle işleteceği ve dağıtımını yapacağı, tamamen KKTC Hükümetinin inisiyatifi altında olmalıdır, kararlar Kıbrıs’ta alınmalıdır tezini savunmaktayız.
Su dağıtım hizmetleri yapılırken elbette ki ülkemizin ilgili tüm kamu kurumları da yeniden yapılandırılmalı ve güçlendirilmelidir. Ülkenin yeraltı ve yer üstü su kaynakları ile Türkiye’den getirilen su, gelecek nesilleri de düşünerek, uzun vadeli bir çalışmayla üretilecek olan “Ulusal Su Stratejisi” çerçevesinde, kamu eliyle ve kamu yararına göre kullanılmalıdır. Su konusunda Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafında üretilen prensipler mutlaka rehber edinilmelidir.
TC Hükümeti’nin su modeli konusundaki dayatmaları ve KKTC Hükümeti içinde yer alan bazı siyasilerin ve özellikle UBP kanadının teslimiyetçi tutumları asla kabul edilemez. Bu yanlışta ısrar edenler kınanmalıdırlar.
Önümüzdeki günlerde başlayacak olan su konusundaki toplumsal mücadelede, Mağusa İnisiyatifi olarak bizler de yerimizi alacağız. Çok geç olmadan su konusunda tüm toplumu duyarlı olmaya davet ediyoruz.

















