
Nasıl Girerse Artık
Veya Çarpıp Geçtiğiniz Yol Kenarında Çürüyen Kedi Köpek Cesetleri Yeni Yılınızı Kutlar
Son hafta içinde gazetelerdeki köşe yazarlarının çoğu anlaşmış gibi hep bir ağızdan eski ve yeni yılla ilgili yazılar döşediler köşelerine. Sıradan, sıkıcı, başağrı
Veya Çarpıp Geçtiğiniz Yol Kenarında Çürüyen Kedi Köpek Cesetleri Yeni Yılınızı Kutlar
Son hafta içinde gazetelerdeki köşe yazarlarının çoğu anlaşmış gibi hep bir ağızdan eski ve yeni yılla ilgili yazılar döşediler köşelerine. Sıradan, sıkıcı, başağrısı, vıcık vıcık iyi dileklerle dolu birbirinin benzeri bir yığın yazı.
Gel de çıkarma...
Bu eleştiriyi yaptıktan sonra, şimdi kalkıp bir yeni yıl yazısı da ben mi döşeyeceğim yani. Aslında tam olarak öyle olmayacak. Neyse, okumaya devam ederseniz görürsünüz...
***
Ardarda gelen partiler, kutlamalar nedeniyle yorgun ve uykusuz gireceğiz yine yeni yıla. Vakit dar, ben herzamanki gibi plansız, her yer kalabalık olacak bıyıkçıya ve kuaföre gidemeyeceğimden bıyıklı ve saç baş dağınık gireceğim yine yeni yıla...
Kuyruğumuza tutunan iki küçük çocuğumuz sayesinde sevişmeye yer ve zaman bulamayacağız. Sevişemeden gireceğiz yeni yıla. Hiç sorun değil. Arayı hep kapattık, kapatacağız.
Eğlenmeyeceğiz, coşmayacağız değil, güleceğiz eğleneceğiz. Yalnız yaygara yapmadan. Çocuklar yorulunca, artık dayanamaz duruma gelince biz de onlarla beraber saat 10 civarlarında yatacağız son 5 yılbaşı yaptığımız gibi. Ve biliyorum ki, yeni yılın geldiği an tatlı uykumuzdan dışardaki silah sesleriyle uyandırılacağız. Gerçekten anlamıyorum, savaştan yeni çıkmış, o kadar acılar çekmiş, travmalar yaşamış bir toplum nasıl olur da kutlamalarını oraya buraya ateş ederek yapabilir. Burada patalojik bir şey var.
Gördüğünüz gibi lafı dönüp dolaştırıyor, öznelden genele açılmaya çalışıyorum, kendi üzerimden bir toplum eleştirisi yapmak için kolları sıvıyorum yine. Övgüler mi? Belki birtakım bireyler övgüyü hakediyor, ama toplum olarak, hayır. Övülmeye değer bir şey yaptığımız yok. Övgüden çok yergiyi hakediyoruz bence.
İşte övülmeye değer bir şey yapmayan bu toplum yine gereğinden fazla önem vererek girdi yeni yıla. Kapitalizmin her zamanki dolduruşa getirmeleriyle o kadar çok sahte anlamlar yükleniyor ve şişiriliyor ki bu yeni yıla geçiş töreni, sonradan kalırsa bir pek kısa hikayesi kalıyor elimizde. Ha bir de hediye diye verilen ne yapacağımızı bilemediğimiz bir sürü junk!
O kadar çok yılbaşı geçirdim (tam tamına 37), dönüp geriye bakınca aklımda kalanlar ne kadar da az sayıda.
Aslında aklımda kalanlar en unutulmaz yılbaşını yaşama, yaratma çabasından kendimi sıyırabildiklerimdi... Ermeni kökenli bir dostumuzun bize kendi dilinde söylediği şarkılar eşliğinde yeni yıla girişimiz bunlardan biridir mesela...
Ya da, saat gece yarısını bulunca her birlikte bahçeye çıkıp, sarhoş sarhoş evin etrafında koşarak, galiganzarolara yıl boyunca ekinlerimizi ve evlerimizi rahat bırakmaları için elimizdeki avuçlar dolusu golifayı dama atmaya çalıştığımız yılbaşı...
Üvi ablamın İstanbul’da yaşarken Beşiktaş’taki öğrencilik evinde pijamalarla girişimiz... Kanepelerin üzerinde sere serpe uzanıp, tatlı tatlı sohbet ederken dışarıda yağmaya başlayan karın büyüsüyle...
***
Ülkemizde, bu durumda olan (hangi durumdan sözettiğimi biliyorsunuz) bireylerin yeni yıl konusuna ve belki de her konuya daha çok mizahla yaklaşması gerekiyor gibi geliyor bana. Ülkemizdeki, etrafımızdaki yozluklar ve olumsuzluklarla ancak daha çok mizahla, hatta düpedüz kara mizahla başa çıkabiliriz.
Oysa köşe yazılarına veya genel toplumsal havaya bakınca asık suratlı bir ciddiyet görüyorum. Bunlar arasında çarpık veya içten gülümsemeler de var tabii ki. Ama yetmiyor. Kendi kendimizle dalga geçecek ölçeğe çıkmıyor. Ve eğer bu dalga geçme işini başaramazsak işin ucunda hastalıklar var.
Böyle yazdığım, söylediğim için karamsarım veya hafif deprasyondayım sanılmasın. Tam da yukarda dediğimi yapmaya çalışıyorum, önce kendimle, sonrada sizinle dalgamı geçiyorum. Dediğim gibi etrafımı saran ve gittikçe büyüyen olumsuzluklarla kendimce başa çıkmaya çalışıyorum işte.
Herkes birbirine yeni yıl için iyi, güzel, hoş şeyler diliyor. En fazla dilenenler de barış, anlaşma ve çözüm. İyi de burada kendimize sormamız gereken soru, gerçekte bunu ne kadar hakediyoruz? Barış için ne kadar gayret gösteriyoruz?
Ben size en iyi yeni yıl dileklerimi sunmayacağım. Yerine bırakacağım, çarpıp geçtiğiniz yol kenarında çürüyen kedi köpek cesetleri kutlasın yeni yılınızı. Geçmiş yılda yakılan ve kesilen bütün ağaçlar; o karşı dağlarda büyüyen çukurlar kutlasın yeni yılınızı. Geçtiğimiz av mevsiminde vurulup öldürülen tavşanlar tıraçlar keklikler bıldırcınlar ve diğer zavallı hayvancıklar kutlasın yeni yılınızı...
Her neyse, yeni yıla nasıl girersen, öyle çıkarsın derler ya... Girişini da, çıkışını da göreceğiz, bakalım neler bekliyor sizi, bizi, hepimizi....

















