1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Mahkemelik “başörtüsü tüzüğü” karar için süresiz ertelendi
Mahkemelik “başörtüsü tüzüğü” karar için süresiz ertelendi

Mahkemelik “başörtüsü tüzüğü” karar için süresiz ertelendi

Öğretmen sendikalarının “başörtüsü tüzüğü” ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne açtıkları davanın dördüncü oturumu bugün görüldü. 

A+A-

Serap ŞAHİN

Öğretmen sendikalarının “başörtüsü tüzüğü” ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne açtıkları davanın dördüncü oturumu bugün görüldü. 

Mahkeme sonrası basına konuşan Avukat Öncel Polili, okullar açılmadan kararın açıklanmasını beklediklerini kaydetti.

Mahkeme öncesi KTÖS ve KTOEÖS tarafından Atatürk büstüne çelenk bırakıldı, amacın Atatürk ilke ve inkilaplarının çizdiği yola davet etmek olduğunu ifade edildi.

Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ başkanlığında gerçekleştirilen duruşmada, öğretmen sendikalarını temsilen Avukat Öncel Polili ile KKTC Başsavcılığı'nı temsilen de Başsavcı Yardımcısı Cemaliye Usanmaz, hazır bulundu.

Geçtiğimiz oturumda davanın esasının görüşülmesi konusunda tarafların hemfikir olması ile ara emri başvurusu geri çekilmiş, mahkeme belgelerin dosyalanması için taraflara  süre vermişti.

Mahkemeye hitapta bulunan sendika  Avukatı Öncel Polili; tüzüğün laiklik, eşitlik ve hukukun üstünlüğü ilkelerine aykırı olduğunu savunurken; Başsavcı Yardımcısı Cemaliye Usanmaz ise yapılan tüzük değişikliğinin laiklik ilkesine aykırı değil, aksine din ve vicdan özgürlüğünü gözeten, özgürlükçü laiklik anlayışıyla uyumlu bir düzenleme olduğunu savundu.


Avukat Öncel Polili:

“Tüzük, Anayasa’nın “laiklik", "eşitlik" ve "hukukun üstünlüğü" ilkelerine aykırı”

Bugün gerçekleşen duruşmada mahkemeye 6 emare sunuldu ardından Polili mahkemeye hitapta bulundu.

Sendika avukatı Öncel Polili, dava konusu tüzük değişikliğinin Anayasa’nın bazı maddelerine aykırı olduğunu vurguladı.

Okullardaki kılık-kıyafetle ilgili herhangi bir sorun çıkması durumunda okul içinde çözüldüğünü hatırlatan Avukat Polili, 14 Mart'ta çıkan tüzüğün tüm ülkede kaos yarattığını kaydetti.

Polili, tüzüğün Anayasa’nın “laiklik", "eşitlik" ve "hukukun üstünlüğü" ilkelerine aykırı olduğuna işaret ederek bu gerekçeyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını belirtti.

 

“AİHM kararlarına göre başörtüsü siyasi sembol”

Polili, okul yönetimlerinin de başörtüsünü bir "siyasi sembol" olarak değerlendirdiğini ve AİHM kararlarında da bunun vurgulandığını söyledi.

AİHM kararlarına dikkat çeken Polili, başörtüsünün dini bir sembol olmasının yanı sıra “siyasi bir karar” olduğunun da belirtildiğini kaydetti.

 Avukat Polili, ülkede bugüne kadar başörtüsüyle ilgili ciddi bir sorun yaşanmadığını ifade ederek tüzük değişikliğinin anayasada yer alan laiklik ilkesine aykırı olduğunu yineledi.

 

“Anayasa laikliğe özel bir önem veriyor”

Polili, KKTC Anayasası'nda yer alan laiklik ilkesine ilişkin düzenlemelere de işaret etti.

Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlükler kısmından önce laiklik ilkesinin yer aldığına dikkat çeken Polili,

“Anayasa laikliğe özel bir önem veriyor.” ifadelerini kullandı. Avukat Polili, anayasada yer alan hak ve özgürlükler bölümündeki maddelerin uluslararası içeriklere çok benzediğini, tek farkın laiklikle ilgili kısmın olduğunu kaydetti.

Polili, siyasi partilerin tüzüklerinde hukukun üstünlüğüne karşı maddeler olsa da asla laikliğe aykırı unsurların olamayacağını vurguladı.

 Polili, başörtüsünün "dini özgürlük" olduğunu, ibadet hakkının da bu özgürlük kapsamına alındığını ancak anayasaya göre bu hakların sınırlanabildiğini söyledi.

Anayasanın dinle ilgili tehlike görmesi sebebiyle bu özel sınırlamaları getirdiğini belirten Polili, her türlü eğitim ve öğretimin devletin gözetimi altında olduğuna dikkat çekti. Avukat Polili, devletin tüm bunları Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda planlı bir şekilde gerçekleştirdiğini belirtti.

 Atatürk ilke ve öğretilerinin KKTC Anayasası'nda da yer aldığına değinen Polili, Anayasada din eğitimiyle ilgili de sınırlayıcı bir dilin kullandığını belirtti.

  

“Anayasa din istismarına karşı özel önem veriyor”

Ayrıca anayasanın çağdaş bilim ve eğitim ilkelerinden de bahsettigini dile getiren Polili, mahkemenin tüm bu hususları da dikkate alması gerektiğini söyledi. 

Dinin istismara açık olduğunu mahkemede anlatan Polili, “Bu yüzden Anayasanın din istismarına karşı özel önem veriyor” diye konuştu.

Polili, Din İşleri Dairesi'nin bile Anayasaya göre Atatürk ilke ve inklaplarına bağlı olması gerektiğini dile getirdi. Polili, anayasada laiklik ilkesinin diğer maddelerden daha çok ön planda olduğunu belirterek eğitimde laikliğin esas alındığını vurguladı.

  

“Tüzükte yapılan değişiklik siyasi”

Avukat Öncel Polili, Disiplin Tüzüğü'nde yapılan değişikliğinin tamamen "siyasi ve ideolojik" olduğunu ifade etti.

Polili, anayasanın laiklik tanımına göre,  devletin resmi dininin olmaması, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması, devletin tüm dinlere eşit mesafede olması gerektiğini vurguladı.

Polili, dinin "baskı aracı" olma olasılığının bulunduğunu, bu yüzden siyasi ve ideolojik sembollerin okullarda kullanılmaması gerektiğini dile getirdi.

  

“Tüzüğe göre başörtüsü olanlar inançlı, başörtüsü olmayanlar inançsız”

Polili, Avrupa ve ABD'deki okullardaki laiklik uygulamalarına da dikkat çekti, eğitimde dini sembollerin kullanılmasının istismara sebebiyet verebileceği için kısıtlandığını belirtti. Öğrencilere dini sembollerin aileleri tarafından zorla ve baskıyla da takmaları gibi bir ihtimalin olması sebebiyle de başörtüsü konusunun istismara açık olduğunu yineleyen Polili, konuyla ilgili uzmanlarının görüşlerini de mahkemeye aktardı.

Tüzükte, hükümetin dini inançlara eşit davranma ilkesine yani laikliğe aykırı davranıldığını yineleyen Polili,  tüzüğün, hukukun üstünlüğü ilkesine de aykırı olduğunu vurguladı.

 “Başörtüsü sadece dini dışa vurum değil aynı zamanda ibadet şeklidir” diyen Polili “Tüzüğe göre başörtüsü olanlar inançlı, başörtüsü olmayanlar inançsız” dedi, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu vurguladı.

 

“Gençler arasında sosyal, siyasi ve ideolojik görüşleri tetikleyebilir”

Polili, Bakanlar Kurulu'nun bu tüzüğü hazırlama yetkisinin olmadığını dile getirerek, dinin bazı aileler arasında baskı unsuru da olabileceğini kaydetti.

Polili, Anayasaya göre devletin gençleri koruması gerektiğini vurguladı.

Avukat Öncel Polili, Hala Sultan İlahiyat Koleji'ndeki kılık-kıyafet uygulamasının da Anayasaya aykırı olduğunu söyledi.

 Polili, dinsel inançları simgeleyen kıyafetlerin, gençler arasında sosyal, siyasi ve ideolojik görüşleri tetikleyebileciğine işaret ederek bu durumun ayrımcılığa da sebebiyet verebileceği için eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu vurguladı.

Polili ayrıca, “Burada dini sembollerde tüm dinlerde eşitlik ilkesine göre davranılmadı. Tüm dini semboller yasakken, başörtüsü yasak değil.” ifadelerini kullandı.


Başsavcı Yardımcısı Cemaliye Usanmaz:

“Dini inanca değil, inanca göre kıyafet kullanımına imkân tanıyan bir yaklaşım”

Başsavcı Yardımcısı Cemaliye Usanmaz, bu yıl iki öğrencinin başlarını örterek okula girmek istemeleri üzerine tüzük değişikliğine gidildiğini söyledi. Usanmaz, Barolar Birliği’nin de sürece dahil olarak görüş bildirdiğini, ardından tüzüğün geri çekilip yeniden düzenlendiğini ifade etti.

Tüzükte dini inanca değil, inanca göre kıyafet kullanımına imkân tanıyan bir yaklaşım benimsendiğini savunan Usanmaz, fırsat eşitliği ilkesine uygun şekilde düzenlemeler yapıldığını iddia etti.

 

“Tüzükte yalnızca İslamiyet’e özel bir düzenleme yapıldığı yönündeki iddialar mesnetsiz”

“Tüzük değişikliğinin 3. ve 5. maddelerine göre, kıyafetle ilgili son karar yine okul yönetimine bırakılmıştır. Ancak bu uygulama bazı ilkelere bağlı kalacaktır” diyen Usanmaz, tüzükte yalnızca İslamiyet’e özel bir düzenleme yapıldığı yönündeki iddiaların “mesnetsiz” olduğunu savundu.

Usanmaz, “Bakanlar Kurulu, din ve vicdan özgürlüğü arasında bir denge kurarak, bazı sınırlamalarla birlikte başörtüsü kullanımına olanak sağlamıştır” dedi. Davacının esas talebinin, üniforma dışındaki tüm kıyafet unsurlarının tamamen yasaklanması olduğunu belirten Usanmaz, davacı tarafın laiklik ilkesinin bunu gerektirdiği yönünde görüş bildirdiğini ifade etti. Bu görüşe katılmadığını belirten Usanmaz,

mahkemeye laiklik ilkesine ilişkin tanım sundu ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesine atıfta bulunarak “Çocukların din ve vicdan özgürlüğüne sahip olduğu” hükmünü hatırlattığını da aktardı.

Türkiye’de dayatmacı laiklik anlayışı, 2012 yılında terk edilmiştir” diyen Usanmaz, mahkemenin karar verirken bu özgürlükçü laiklik anlayışını esas alması gerektiğini savundu. Meslektaşının, tüzük değişikliğinin yalnızca İslam dinine yönelik yapıldığı ve bu nedenle devletin tarafsızlık ilkesinden uzaklaştığı yönündeki iddiasına karşı çıkan Usanmaz, “Bu düzenleme laiklik ilkesine aykırı değil, tam aksine laiklik ilkesine uygun şekilde hazırlanmıştır. Meslektaşımın iddialarının haksız olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

 

“Tüzükte cinsiyete yönelik ayrımcılık iddiası yer almamaktadır”

Usanmaz, Disiplin Tüzüğü'nün laiklik iklesine uygun hazırlandığını öne sürdü, tüzükte yer alan okul kıyafetini örtmeyecek sembollerin sadece başörtüsüne yönelik olmadığını iddia etti. Usanmaz, tüzüğe göre, okul kıyafetini örtmeyecek şekilde olan sembollerin kullanılabileceğini dile getirdi. Usanmaz, dini bir sembol kullanımının, laiklik ilkesine aykırı olduğuna yönelik bir bulgunun olmadığını savundu. Usanmaz, söz konusu tüzükte zorlama olmadığını, bu nedenle tüzüğün, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini iddia etti.

Usanmaz, “Tüzükte cinsiyete yönelik ayrımcılık iddiası yer almamaktadır” savunmasında bulundu.

Bu haber toplam 4772 defa okunmuştur