
KOCAMAN BİR BEŞİK GİBİ
<<... Bu ada ne güzel öğretmenim.
Kocaman bir beşik gibi
Sallar durur Akdeniz bizi...>>
Bu kez çocuklar için Neriman Cahit’in kitabı..
Ya da kitabın ismiyle, “Çocuğum ben” diyenler için...
***
Mağusa’ya gittik dün, sevgil
<<... Bu ada ne güzel öğretmenim.
Kocaman bir beşik gibi
Sallar durur Akdeniz bizi...>>
Bu kez çocuklar için Neriman Cahit’in kitabı..
Ya da kitabın ismiyle, “Çocuğum ben” diyenler için...
***
Mağusa’ya gittik dün, sevgili Feriha’nın bebeğini ziyarete...
Küçücük bir bebek, sepetinde..
Pespembe yanakları...
Uyuyor...
Gözlerini açıyor arada...
Minicik iki dünyadan, bizim kocaman dünyamıza bakıyor.
Kirli, sahte, çirkin dünyamıza...
Her yeni bebeğe özür borcumuz var aslında, onlara “daha bir güzel bir ada” sunmamanın ezikliğiyle...
***
O küçük gözlerin gülümsemesi iyi geliyor.
Çünkü, bir gece öncesinde ‘kanımı donduran’ mafya hikayeleri dinliyorum.
“Mafya babası” önünde el pençe duran belediye başkanlarından, bir telefonla birkaç yüz kişiyi toplayan, beli silahlı ‘ağalara’...
Polisin de, hükümetin de, yönetimin de, siyasetin de en göbeğinde artık, mafya...
Ve bu ülkeyi, onlar yönetiyor.
Onların ‘gücü’ karşısında, çok fazla direnme şansı bulamıyor kimseler...
Çünkü, kim koruyacak sizi, sevdiklerinizi, geçtim ‘malınızı, mülkünüzü’, canınız avucunuzda bile değil, uymazsanız bu düzene...
***
Neriman Cahit, uzatıyor imzalı kitabını, “yüreği hâlâ bir çocuk olan Cenk’e” diyerek...
Ve ‘cenkleşme’ içinde tozumuzu alarak geçerek zaman...
Yüreğimizdeki çocuk...
Yüreğimizdeki ‘öfke’ye gülümsüyor...
Her bir köşesinde ana yurdun belki bir başka bebek gülümsüyor, henüz görmeden, bilmeden, tanımadan...
Umutla umutsuzluk, sevinçle acı, doğumla ölüm arasında, bir maviye, bir yıldıza yaslanıyor gökyüzü...
<<... Bu ada ne güzel öğretmenim.
Tıpkı sevgi ve barış gibi...
Sımsıcak...>>
Bir şiir, bir yeni doğmuş gülümseme, iyi geliyor...
Öğrencilerin ‘kira’ isyanı
“Merhabalar Yeni Düzen ailesi. KKTC’de öğrencilik yapan bir gencim. Lefkoşa’da 300 Sterlinlik bir evde bir arkadaşımla kalıyorum. Geçen seneki Sterlin kuruna göre ev kirası yılda 4.000 TL idi. Sterlin arttıkça bu 5 milyarı geçti! Euro ve Sterlin üzerine kurulu öğrencilik sistemi göreceksiniz ki yavaş yavaş çökmektedir. En büyük gelirinizi kaybedeceksiniz. Dövizdeki dalgalanmadan dolayı öğrencilere indirim yapmak yerine tepki gösteriyorlar. Bu gidişle ekonomi tam çökecektir...”
Batuhan Demirci haksız mı?
Yalnızca, Türkiye’den adaya gelen öğrenciler değil, çocuklarını ‘özel okulda’ okutmak zorunda kalan Kıbrıslı Türk aileler de dertli!..
“Zorunda” diyorum, çünkü, ‘devlet okulları’nın birçoğu ‘girilmez’ oldu.
Peki ya, çocukları üniversitelerde okuyan onca aile...
Döviz “yükseliyor”!..
Oysa yönetim anlayışı ve vizyonu giderek “alçalıyor” ülkemizde...
Çok yakında ‘üniversite sektörü’ de çökerse, ardından dökülen gözyaşının, olmayacaktır bir anlamı...
Geçitkale’den bir okur
- İnsanlar konuşmaya korkuyor Cenk bey!
- Merhaba, Cenk bey mi?
- Buyurunuz, nasıl yardımcı olabilirim...
- Geçitkale’den arıyorum. Kaç gündür gazetemizi okuyorum, yazmıyorsunuz. Burada gençlere arsa dağıttılar... Tamamen partizanca belirlediler.
- Geçitkale’ye hemen bir ekip göndereyim, konuşur, anlatır mısınız? Başkaları da var mı şikayetçi?
- Çok şikayetçi insanlar. Ama kimse konuşmaz. İnsanlar korkar. Ben de ismimi vermek istemem, çünkü en yakınlarım geçici statüde çalışır.
- Peki ama kimse konuşmazsa, nasıl bilgi sahibi olacağız.
- Siyasi partilerin örgüt yöneticileri var, isteseler liste yaparlar, isim isim, kim kimin akrabası, nasıl partizanlık yapıldı ortaya koyarlar, yurttaşın isyanını dile getirirler.
- Biz de yurttaşın isyanına ortak olmak istiyoruz. Ama yurttaş da isyan etmeli, bilgi vermeli, konuşmalı.
- Çok korku var Cenk bey, çok.
- Anlıyorum.
- Teşekkür ederim....
***
Sahi, hangi ‘kriterler’le belirleniyor, kime, nasıl arsa dağıtılacağı, var mı bilen?