
HAP GİBİ…
Dünden devam edelim;
BES’in durumunun aslında ülkede içinde bulunduğumuz durumu özetlediğini söylemiştim. Nitekim, sendika Başbakan’dan aldığı bu sözlerin de yerine gelmediği gerçekliği ile yüzleşti.
Zaten anlaşma gerçekleşse de sadece maaşl
Dünden devam edelim;
BES’in durumunun aslında ülkede içinde bulunduğumuz durumu özetlediğini söylemiştim. Nitekim, sendika Başbakan’dan aldığı bu sözlerin de yerine gelmediği gerçekliği ile yüzleşti.
Zaten anlaşma gerçekleşse de sadece maaşlar ödenecek, ay başı yine aynı sorunlar kaldığı yerden devam edecekti. Şimdi söz verilen maaşların da ödenmemesi için hükümetin kendi içindeki çelişkili ve tutarsız açıklamaları ibret vericidir.
Hal böyle olunca belediyede yine grev başlar, her şey kaldığı yerden tırmanarak devam eder.
Aslolan bu kısır döngüyü kırabilmek.
Öncelikle bu kadar vurdumduymaz ve bir ülkeyi kilitleyebilecek siyasetlerin varlığından kurtulmak gerekiyor.
Bundan UBP hükümetinin gitmesini kastetmiyorum, UBP hükümeti dahil, hiçbir siyasi aktörün demokrasi dışına çıkamayacağı bir siyasi atmosfer yaratılması gerekliliğinin altını çizmek istiyorum.
Bunun için toplumsal farkındalığın yükselmesi, mevcut siyasi partilerin de kendi içlerinden başlayarak demokratik kültürü genişletmeleri şart.
Tek adamla ülke yönetilirken, tek adamla yönetilen partiler var bugün hala siyaset sahnesinde.
Nasıl bir Avrupa ülkesinde bir bakan aldığı trafik cezası yüzünden kötü örnek teşkil ettiği gerekçesiyle istifa edebiliyor, verdiği sözü tutamayınca istifa mekanizmasını çalıştırabiliyorsa, bu kültürü karşılıklı olarak yaratmak için çaba göstermeli ve bunu hedefleyebilmeliyiz.
Bugün her şeye rağmen, bu hükümet ülkede dördüncü yılını tamamlıyorsa, burada hepimizin durup düşünmesi gerekiyor.
Biz defalarca arka arkaya sıralanan yalanların peşinde yaşıyoruz.
Yalan söyleyen kadar artık bilerek bu yalanlara muhatap olanların da sorumluğunu teslim etmek gerekiyor.
Ülkenin siyasi kültürünün ve toplumsal bilincin geliştirilmesi ve bunun için kafa yorulması şart.
Yaşanan bütün rezilliklere rağmen örneğin bugün milletvekili transferleri konusunda, meclisteki partilerin önemli bir bölümü, sadece milletvekili katkı payı konusunda görüş birliği koyabiliyor ve kimseden yeterli ses çıkmıyorsa, düşünmek gerek.
Yıllardır temcit pilavı gibi konuşulan bütün yasal değişiklikler konusunda, kimse yeterli sahiplenmeyi gösterip süreci işletemiyorsa, ciddi sorun yaşıyoruz demektir.
Bugün meclisin tıkanması sadece UBP hükümeti basiretsizliğinden değil, sistemin kendisinden de kaynaklanıyor. Demokrasinin nefesi olan muhalefet partilerini daha aktif olarak karar alma mekanizmalarına katamadığımız sürece buna benzer çok örnekler de yaşanacak.
Bugün kabul etmek gerekiyor ki, olası bir hükümeti yönetmeye aday her parti, şu anda Türkiye’de devam eden siyasi iktidarla boy ölçüşebilmek durumunda, aynı oranda profesyonel siyaset üretmek zorundadır.
Yoksa eğer Türkiye ile iki ülke ilişkilerini yönetemeyeceksek, ya bugünkü duruma mahkum kalacağız ya da başka kriz kısır döngüsüne geçeceğiz.
Vatandaşlıklardan son derece istikrarlı ve stratejik ilerleyen nüfus politikalarına kadar kangrenleşmiş o kadar sorun var ki…
İç siyaseti değiştirmeden, toplumsal destek sağlamadan yapısal sorunlarımızın başında gelen erksizliği aşmak mümkün değil.
Ve bunu aşmak ne beklenen Godot’yla mümkün ne de tek başına siyasi çözümle…
Uzun lafın kısası, ya çare olacak bir hap üreteceğiz, ya da hap olup gideceğiz.

















