1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. GOMMALAR COVERBAND ile müzik…
GOMMALAR COVERBAND ile müzik…

GOMMALAR COVERBAND ile müzik…

Gommalar CoverBand eşliğinde dinlenin, ruhunuzu dinlendirin. Söylemedi demeyin alışkanlık yapacaklardır

A+A-

 

Filiz Uzun

18 yaşımdan beri yalnız yaşıyor olmam, Üniversite yıllarımda çok farklı çevrelerden arkadaşlar edinmiş olmam, bir de iyi gözlemci olmam nedeniyle sanırım, insanları iyi tanıdığımı düşünüyorum. İlk kez tanıştığım bir insanı birkaç saniye içinde sevdiysem sevdim. Sevemediysem üstünden bir yıl geçse de aynı hisleri hissederim, on yıl geçse de. Eminim bir çoğunuz da öylesiniz. Yanıldıklarımız yok denecek kadar azdır. Benim, özellikle bazı insanlarla aramda daha farklı bir enerji olur. Güzel ve pozitif enerjidir bu genellikle, çok az da negatif enerji.

Aytunç Akdoğu’yu ortak arkadaşımız olan Sevcan Çerkez’in evinde tanıdım. İlk anda birbirimize sarıldık. Kırk yıllık arkadaşmışız gibi bir sohbet ve yakınlık oldu aramızda. Hala daha da öyledir. Çıplak sesle dinlediğim sesi beni büyüsü altına aldı. Sizlerin hayatlarında var mıdır böyle sesler bilmem ama sesler ve ses tonları beni çok etkiler. Yumuşak ve sakin sesler özellikle. Sanırım yorgun ve kırgın ruhuma iyi geldiğindendir. Aytunç’un farklı ve sevecen kişiliği güzel sesi ile birleşince harika bir insan çıkıyor ortaya. İnsancıl yanı, hayvan severliği, doğaya ve çevreye saygısı.  En mühimi dünyada var olan tüm canlılara verdiği değer onu ilk anda sevmekle ne kadar haklı olduğumun bir kanıtı gibidir.

Grup arkadaşları ile birlikte performansını dinlediğimde ise dört kişinin ortaya çıkardığı harikulade müzik beni etkisi altına aldı. O günden beri nerede olduklarını duysam gitmişimdir. En büyük takipçileri oldum. Genellikle onlara rastladığım yerler de yardım veya destek etkinlikleriydi.  Aytunç’un kızkardeşi Simge’nin sesi ve flüt’ü harikaydı. Bu çaldığı flütleri kendi yaptığını bilmekse ona hayranlığımı artırdı. İnsana huzur veren bir ses, yoga yapmak gibidir onları dinlemek. Görkemin çaldığı enstrüman da çok dikkatimi çekmişti, hatta konser sonrası yanına gidip enstrümanı hakkında bilgi edinmiştim. Ritim tutarkenki konsantrasyonu ve ritimle bütünleşmesi harika. Onu Cajon’unu çalarken gördüğümde enstrümanı ile arasında büyük bir aşk olduğunu hissettirdi bana. Gitarist Onur’un da sakin kişiliği ve gitar konusundaki profesyonel duruşu. Saatlerce tek başına gitar çalsa sıkılmadan dinleyebilirsiniz. Doğal olarak bu dört muhteşem insanın buluşması da ve ortaya çıkardıkları müzik de gerçekten harika. Eminim onları dinleyip etkilenmeyen yoktur. Ama ben onları ruhumla dinlediğim için inanılmaz etkileniyorum. Mağusa’da performans sergilemeleri beni üzüyordu, neyse ki Lefkoşa Ghetto bizi onlara yaklaştırdı. Yorgun bir haftanın sonunda kendinizi ödüllendirin ve gidip Gommalar CoverBand eşliğinde dinlenin, ruhunuzu dinlendirin. Söylemedi demeyin alışkanlık yapacaklardır. Yaptıkları müzik için, ülkelerine döndükleri için ve bizlere güzel müzikler sundukları için onlara sonsuz teşekkür ederim… Sohbetleri için de…

 

GOMMALAR VE OLUŞUM…

 

F.U: Kendinizi tanıtır mısınız?

Görkem Müniroğlu: 1982 doğumluyum. Bendeki müzik tutkusu aileden gelmedir. Dedem keman çalardı. Mustafa Kenan.  Devlet filarmoni orkestrasında çalardı ve tüm ailemize müzik adına öncülük etti. Teyzem Gaye Çağlar piyano hocası, müzik öğretmeni oldu, annem orkestrada koroda, ablam  Marmara viyolonsel mezunu. Ben de ilk müzik eğitimime teyzem Gaye Çağlar’dan piyano dersleri  alarak başladım. Daha sonra Yılmaz Taner ile devam ettim. Üniversiteye gidince bateriye ilgi duydum. Bateri çalmayı öğrendim. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümünden mezunum.  Daha sonra  İngiltere’ye gittim ve sanat ve medya alanında master yaptım. Orada Onur ile tanıştım. Ve ikimiz bazı restoranlarda çalmaya başladık.

 

İSTER MÜZİK ALETİ, İSTERSE TABURE

 

F.U: Çaldığın enstrümanı ben ilk kez gördüm. Adı ne?

Görkem M: Çaldığım enstrümanın adı Cajon (Kahon diye okunur). Cajon, İspanyolcada kutu demek. Türkçesi kutu davuludur. Perküsyon sınıfına giren vurmalı bir çalgıdır. Vurmalı çalgılar konusunda deneyimli olan ve ritim duygusu olan kişilerin çalabileceği bir enstrümandır. Bu enstrümanı Nostalji barda Serhan Öncal  çalarken gördüm ve o anda öğrenmek istedim. İnternetten siparişle getirttim ve kendi kendime çalışarak öğrendim. Enteresan bir hikâyesi de var bu enstrümanın.  Eskiden Perulular meyve ve balık sandıkları üzerinde ritim tutarlarmış. Çünkü o zamanlar müzik yapmak yasakmış. İstedikleri an müzik aleti, istedikleri an da meyve sandığına dönüştürebilirlermiş. Hatta üzerlerine tabure gibi oturarak saklarlarmış enstrümanlarını.

F.U: Aytunç kısaca seni tanıyabilir miyiz?

Aytunç Akdoğu: 1982 Mağusa doğumluyum. Müziğe çok küçük yaşlarda başladım. İlkokul, orta okul ve lise’de korolarda,  müsamerelerde hep şarkı söylerdim.  Liseden mezun olur olmaz müzik okumak istedim. DAÜ’de müzik bölümü açılmamıştı henüz.  Amerika’ya gittim 1 yıllık kurs için Los Angeles Mucians İnstitüte gittim ve o kursu tamamladım. Daha sonra Doğu Akdeniz Üniversite’sine geldim, Üniversity of East London ve Thames Valley Üniversity of London’a müzik eğitimi almak için girdim çıktım ama bitirmeden bıraktım. Çünkü bana uymadığını düşündüm. En sonunda Üniversity Collage  Falmout ‘a girdim ve bitirerek tekrar Kıbrıs’a döndüm. Geldiğim günden beri de Gommalar CoverBand ile müzik yapıyorum.

F.U: Onur sen kendini tanıtır mısın?

Onur Kasapoğlu: 1981 Lefkoşa doğumluyum. Bergama, Beyarmudu’nda büyüdüm. Çok küçük yaşlarımdan beri ritim enstrümanlarına ilgi duydum ve çaldım. İlk, Beyarmudu Folklor ekibinde darbuka çaldım. Orta Üçte ablam ve eniştem bir gitar hediye ettiler bana ve gitar çalıp, şarkı söylemeye başladım. Lise bittikten sonra Doğu Akdeniz üniversitesinde İşletme okumaya başladım fakat hiç istediğim bölüm değildi. Daha sonraları müzik bölümü açıldı ve yetenek sınavına girdim kazandım ve müzik bölümüne geçiş yaptım. Oradan mezun olduktan sonra İngiltere’ye gittim ve Aytunç’un okuduğu Thames Valley Üniversity’de müzikle ilgili bir kurs aldım. Şu anda Gommalar CoverBand’ta Gitar çalıyorum.

F.U: Grubunuzun diğer solisti de Simge Akdoğu ve şu anda rahatsızlığı nedeniyle yanımızda değil? Aytunç, kardeşini bize kısaca tanıtır mısın?

A.A: Simge Akdoğu. 1989 doğumlu. O da benimle beraber küçük yaşlardan beri müziğin içinde beraber piyano dersleri almıştık. Ortaokul ve Lisede Güzel Sanatlardan mezun oldu. Ondan sonra birlikte İngiltere’ye gittik. Üniversiteye başladı. O da bırakarak benle beraber geri döndü.  Grupta hem solist hem de flüt çalar. Ayrıca flüt yapar. Tahtadan, kamıştan veya seramikten flüt yapar. 

 

“GOMMALAR PAYLAŞMAK İSTEDİ”

 

F.U: Gommalar fikri kimden çıktı? Bir araya nasıl geldiniz?

G.M: Gommalar Sertunç Akdoğu’nun öncülük ettiği bir gruptur. İlk gruba Onur, ben (Görkem) ve Sertunç’la başladık. Grubun isim babası da yine Sertunç’tur. Daha çok Sertunç’un bestelerinin çalındığı bir grup olduğu için hem grubun adını koyarken hem de grupla ilgili kararlarda etkili kişi oldu Sertunç. Grubun felsefesini yazma, düşünme ve duyurma genellikle Sertunç üstlendiğinden dolayı daha çok Gommalar Grubu, Sertunç ismi ile de özdeşleşti. Gommalar grubunun isminin Gommalar olma sebebi ise grup içinde birbirimize gomma diye seslenmemizden dolayıdır. Sertunç’un felsefesi şu oldu: ‘’Gommalar bir müzik grubu olmasın bir sosyal hareket olsun. Üretmeyle var olalım ve ürettiklerimizi de paylaşalım. Güzel insanlar olalım. Etrafımıza, doğaya, çevreye, yaşanılan olaylara karşı duyarlı ve sorumluluk sahibi olalım’’. Gommalar adı altında tüm bu felsefe ile bir araya toplanan insanların grubu oldu. Bizler de bu grubun üyeleri ve Gommaların ayrılmaz taşları olarak Gommalardan da çok kopmadan adımızı Gommalar CoverBand koyduk. Bu ismi koymamızın nedeni kendi bestelerimizi çalmadığımızdan dolayıdır. Bir çok projede de bizler de dahil bir çok müzik dostu müzisyen arkadaşlarımız ve diğer gruplar Gommalar adı altında konserler verdik.

Aytunç Akdoğu: Görkem, Onur ve Sertunç, Gommalar grubunu kurdu ve performans yaptılar. Ondan sonra bir proje vardı (25 müzisyen bir arada) ‘Sesten Bedesten’ projesi ile bir konser yapıldı.  Bu grup Gommalar adı altında toplandı. Gommalar grubu ve felsefesi genişleyerek bu felsefeyi onaylayan herkese açık bir grup oldu. Herkes yapılacak projelerde gelip yer alabilir ve müziğini yapabilir. Gommalar bir müzik grubundan çok bir harekettir. Projelerle bir araya gelen bu hareketi savunan herkes bu çatı altında toplanabilecekler. Yine adı Gommalar olacak. Bizler Gommalar CoverBand da bu Gommalar’ın bir dalıdır.

F.U: Sizler Gommalar CoverBand olarak çok seviliyorsunuz. Bunun nedeni nedir sizce?

A.A: Aslında keşke dediğiniz gibi olsa. Ama maalesef öyle değil. Bazı geceler oldu ki çok az kişi ile geceyi bitirdik. Sevilme konusunda evet biliyoruz seviliyoruz ama insanlar müzik dinlemek adına çok fazla enerji harcamıyorlar. Bizim sevilme nedenimiz bence müziğe olan tutkumuzdur. Aramızdaki arkadaşlık ilişkisi ve yaydığımız güzel enerjidir diye düşünüyorum.

G.M: Bence tek nedeni var o da samimiyettir. Müzik aşkımız samimidir. İnsan sevgimiz de. Kasıntı insanlar değiliz. Gizleyecek saklayacak bir şeyimiz yok. Derdimiz müzik yapmaktır. İşimiz bu çünkü. İşimizi de zevkle yapıyoruz. Çünkü hepimiz de tutkuyla müzik yapıyoruz.

F.U: İstanbul’da da konserleriniz oldu? Nasıl bağlantı kurdunuz?

A.A: Üç konserimiz oldu. Vedat Sakman’ın Fransız sokağındaki mekânında oldu 1. konser ve çok beğenildi. Konserlerden biri çok iyi duyurulmadığı için çok kalabalık olmadı fakat çok iyi müzisyenlerle tanışma fırsatı yakaladık hatta ilginç bir de teklif aldık orda.

F.U: Aytunç, senin çok güzel bestelerin olduğunu biliyorum ben… Neden çalmıyorsunuz bu besteleri?

A.A: Bestelerimle ilgili kafamda oluşturduğum bir konsept var. Onları yapıp bitirmeden dinleyici ile buluşturmak istemiyorum. Presentation benim için çok önemli o yüzden bu konuda titiz davranıyorum. 4 parçalık bir band hazırlanacaksa o dört parçanın da hem görsel hem de müziksel anlamda istediğim düzeyde olması gerekir.

 

“KALİTELİ MÜZİK SEVİLMİYOR”

 

F.U: Hepinizin tek işi müzik mi?

O.K: Benim tek işim müzik ve bu işten para kazanıyorum. Son zamanlarda müzik dinleyicisi bayağı azaldı. Ben sadece bu grupla müzik yapmıyorum. Gitar dersleri veriyorum. Ama dürüst olmak gerekirse hakkettiğim parayı kazandığımı söyleyemem. Açıkçası özellikle Gommalar CoverBand grubunun yaptığı müzik karşısında hakkettiğimiz ilgiyi ve parayı aldığımız söylenemez.

A.A: Bizi takip eden ve dinleyen küçük bir grubumuz var onlar nerede olsak gelip bizi dinlerler. Mağusa’da bir barda müzik yapıyoruz. Aynı grup her çaldığımız akşam gelirler. Lefkoşa’da performans yaptığımız akşamlarda maalesef düşüktür dinleyen kitlesi.

F.U: Sizce bunun nedeni nedir?

A.A: Hem insanlar kaliteli müziği tanımıyorlar hem de finansal nedenlerden dolayıdır. Popüler müzik ve popüler mekânlar vardır. Siz o tür müzik yapmıyor ve bu popüler olan mekânlarda çalmıyorsanız. (sizin tercihinizle) doğal olarak da insanlar yani çoğunluk size gelmeyecektir. Bu da bizim tercihimiz.

G.M: Yaptığınız müziğin de bulunduğunuz topluluğa hitap etmesi gerekiyor. Popüler müzik şu anki gençlerin sevdiği tarzdır. Bu yüzden bu tür müzik yapanlara rağbet daha fazladır. Yapılan müzik stili ile de alakalıdır.

 

“MÜZİSYENLER PİYASAYA UYMAK ZORUNDA KALIYOR”

 

F.U: Pazarlama da önemli değil midir sizce? Mesela konser tarihlerinden önce iyi bir pazarlama olsa reklam, sosyal paylaşım sitelerinden duyurular?

A.A: Aslında evet haklısınız. Bu konuda biz biraz eksiğiz sanırım. Ama asıl sorun bir de mekân sahiplerinin çok içki içirecek şarkılar çalınmasını istemesi veya gelecek olanların amacı müzik dinlemekten çok içki içip, arkadaş edinmektir genellikle. Bazen çaldığımız mekânlarda bizi uyarırlar hareketli bir şeyler çalın da içsin gelenler diye. Ya da ne kadar sigara içebilirse o kadar da alkol tüketecekler diye düşünüp mekânlarında sigara da içiriyorlar. Müzisyenler de popüler olmak adına ya da para kazanmak adına bu ortamlarda çalmayı kabul ederler. Böyle bir döngü vardır. Bizler para düşkünü insanlar değiliz zaten çok parada da gözümüz yok istediğimiz şey tutku ile kalpten yapılmasıdır. Ve bunu bizi dinleyene aktarabilmektir. Az, öz ve güzel bir paylaşım olması bizim için önemlidir. Ve zararla dönmemektir. Şu an kazandığımız kitlenin de çoğalması mutlu ederdi beni açıkçası.

G.M: Aslında bu toplumun içinde yaşıyorsak, toplumun sevdiği müzik tarzını görmezden gelmemek lazım. Belki de kendi tarzınızı onların sevdiği tarza uyarlamak belki ve yavaş yavaş sizin parçalarınızı sevdirmek de bir yöntem olabilir belki. Türkçe parçalarını Latin ritimlerle yapmak belki. Yavaş bir geçiş yapmak farklı tarzlara daha iyi olabilir. Toplumun müzik anlayışını yavaş yavaş değiştirmek gerekir.

F.U: Kültürel Kıbrıs parçalarını da performanslarınızda çalıyorsunuz. Kültürü yaşatmak mıdır amacınız?

G.M: Bu parçalarımızı çalmamızın nedeni sorumluluk duygumuzun yanında çok seviyoruz ve sevdiğimiz için çalıyoruz. Sadece kültürü yaşatmak adına çalmıyoruz. Zaten bizler zevk almadığımız, sevmediğimiz parçaları grup olarak çalmaktan yana değiliz.

 

“HER DİLE HER MÜZİK GİTMEZ”

 

F.U: Müzik evrenseldir fikrine inanıyor musunuz? Bu yüzden nereli olursanız olunuz dünyaya açılmak için İngilizce okumanız gerekir mi?

O.K: Müziğin evrensel olduğuna inanıyorum. Ve illa İngilizce okunması gerektiğine de inanmıyorum. Yalnız, bazı müzik türleri vardır ki bazı dillere yakıştıramıyorum. Mesela Arapça bir Rock parça düşünemiyorum. Arapça’ya  başka ezgiler yakışabilir ama.

G.M: Her dilde söylenen bir şarkı tüm dünyada sevilebilir. Zaten evrensel olan müziktir. Sözler ve besteler değildir. O yüzden güzel olan bir müzik sevilebilir.

F.U: Sizleri dinlemek isteyenler nerede dinleyebilir?

A.A: Mağusa’da De Molay’da performans sergiliyoruz. Her Cuma çıkıyorduk. Şimdi Cumartesine alınabilme ihtimali var. Lefkoşa’da ise ara ara Twist barda ve  Ghetto Bar’da çıkıyoruz. Sanırım Ghetto’a düzenli hale gelebilir ve iki haftada bir çarşambaları da orada çıkabiliriz. Yeni yılda Ghetto’dayız.

F.U: İletmek istediğiniz herhangi bir mesaj var mı?

A.A: Geçen yıl İstanbul’daki konserlerimizden birinde bizi Gülbahar Kültür  adında bir bayan dinledi ve bu bayan Almanya’da Lola’s Wold Record Music denilen bir şirkette prodüktör ve DJ olarak çalışıyor. Beğendiği bu parçayı biz daha sonra ‘’Mavi Kuş’’ adında bir klip yaptık  ve internette paylaştık. Bu klibi de izleyip çok beğendi. Bizimle irtibata geçti. Almanya’da  Lola’s Wolds  Record’tan 2013’ün yaz ayında çıkacak olan Turkey Volume 7 albümünde bizim söylediğimiz bu parçayı da eklemek istediklerini ilettiler. Bu albümler derleme albümlerdir. Türkiye’deki birçok sanatçının parçalarını alıp derleyip Avrupa’da piyasaya çıkarıyorlar. Bu parça Bülent Ortaçgil’in bir parçası olduğu için ondan izin almaya çalışıyoruz. Bu teklif bizi de heyecanlandırdı.

F.U: Son sözleriniz?

G.M: Müzik ruhun gıdasıdır. İnsanlarımıza tek tafsiyem unutmasınlar ve müzikle beslensinler. Hayatımızda müzik ne kadar çok olursa o kadar daha sağlıklı, mutlu ve huzurlu olurlar. Yeni müzikleri dinlemeye açık olsunlar ve alışma sürecinde sabırlı olsunlar diyorum.

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1934 defa okunmuştur