1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Filmler, Diziler
Filmler, Diziler

Filmler, Diziler

Kıbrıs’ta hayat, sadece Kıbrıs sorunu ve Kıbrıslılık mücadelesi ile geçmiyor. Herkesin sosyal hayatı, merakları, eğlencesi vardır. Türkiye buraya, kültürel anlamda da tam hakim duruma geldi. Önce gazeteleri sonra görsel medyasıyla herkesi teslim

A+A-

                                                 

 

 

 

Kıbrıs’ta hayat, sadece Kıbrıs sorunu ve Kıbrıslılık mücadelesi ile geçmiyor.

Herkesin sosyal hayatı, merakları, eğlencesi vardır.

Türkiye buraya, kültürel anlamda da tam hakim duruma geldi.

Önce gazeteleri sonra görsel medyasıyla herkesi teslim aldı.

Kıbrıslılar geçmişte, reklam edilen şeylerden uzak dururdu. Yeni jenerasyon hatta eskiler de dahil, Türk TV’lerinde neyin reklamını görürlerse ertesi günden talep etmeye başlar..Tabii bunu bilen tüccarlar hemen ithalata girişir. Bu tip ürünler ne Türkiye’de ne de burda kalıcıdır.

Sağlıkla ilgili, ilaç niyetine internetten reklam ve satış yaparlar. Nihayet Sağlık Bakanlığı, ister bitkisel ister vitamin, ister kozmetik ürünü olsun, paket posta ve kargo ile getirilmesine yasak koydu.

Ama burası “kevgir” gibi bir yer. Gelenin haddi hesabı yok. Bavullarda her şey getiriliyor. Burda okuyan öğrencilere aileleri iğneden sürmeye, salçadan, bakliyata, peynir, reçel her maddeyi posta ile yolluyorlar.

Kıbrıs’tan paket posta ile Türkiye’ye hediye bile gönderemezsiniz. Ordan geliş serbest.

                                                                       *****

Türkiye’de ve burda televizyonlarda en fazla diziler izleniyor. Aslında tüm dünyayı sardı bu dizi merakı. Dizi izlemeyen ve medyayı takip edenler, mutlaka bu dizilerden ve başrol oyuncularından haberdar olur. Çok sürmez bu oyuncular para içinde yüzer..Bu sefer o haberler zorla gözünüze sokulur.

Ne diziler geldi geçti. Hiçbiri ile ilgilenmedim. Ben, başta NTV haber kanallarında gezerim. “Haberkolik” sayılabilirim. Haberleri TV’de izlerken, internetten de takip ederim. Haberlerle ilgili tartışma programlarını katılımcılar iyi ise izlerim. Bazı insanlara tahammül edemem.

5-6 ay önce İzmir’e gitmiştik. Arkadaşlarımız “Fatma Gül’ün Suçu Ne?” dizisini izliyordu. Ben de bakayım dedim. Dönünce de devam ettim. Sonra “Öyle Bir Geçer ki Zaman” dizisini önerdiler, denedim. İki dizi de eziyete dönüştü. Mana mantık olmayan “kötülükler ve şiddet” hakim dizilerde. Türkiye insanları hep kötü müdür?  Aklı başında, zengin görünen insanlar ansızın mafya oluyor. Lokantaları dağıtıyor, yol kesip adam dövüyor, silahlar konuşuyor. Bunların hesabı sorulmuyor.

Dizileri uzatmak için ve güya heyecan vereceklerini düşünüp diziler, saçma sapan olaylarla dallandırılıyor. Hangisi emin değilim ama birisinin yönetmeni kadın. Kadınlar şiddet görürken ne kadar da meraklısıymışlar!

En son takıldığım dizi “Bir Çocuk Sevdim”.. Ordaki oyuncu müthiş oyunculuk sergiliyor. Baba rolündeki tiyatrocu da müthiş. İlk bölümler iyiydi giderek o da kötülükler, felaketlerle doldu. Diğer dizilerde de Kerim, Cemile, Ali Kaptan ve Aylin çok iyi oyuncular ama diziler uzadıkça onların kariyeri de lekelenecek.

Dizilerde bir başka komik taraf, yıllarca evli olan eşlerin, ilişkiye girmemesi. Türk seyirci bu saçmalıklara inanır nasılsa.!..

                                                                      ****

Geçmişte izleyip unutamadığım birkaç şahane dizi vardır. Atila İlhan’ın “Kartallar Yüksek Uçar” ve “Yarın Artık Bugündür”. Bir de “Rosenbergler Ölmemeli” diye bir dizi izlemiştim onu da unutamıyorum..

                                                                    *****

Bu yıl sinema sezonunu LTBelediyesi girişimiyle unutulmayan İtalyan filmlerinin  gösterisi ile açtık. Daha sonra sinema salonlarında yeni vizyona giren Türk filmleri izledim. “Bir zamanlar Anadolu’da” filminden hayal kırıklığına uğradım. Sadece görsel açıdan, fotoğraf açısından çok güzeldi. Daha sonra “Dedemin İnsanları” geldi. İyi bir filmdi yalnız mübadelenin acıları üzerinde pek durulmadı, Tükiye’ye göçmen gelenlerin Türk halkı ile olan ilişkileri işlendi.

“Ay Büyürken Uyuyamam” filmini heyecanla bekledim ama izleyince hayretler içinde kaldım. Bir defa, Necati Cumalı’nın bu isimli kısa öykülerden olan kitabı, Türk yazınında, ilk kez köy ve küçük kasabalarda kadın erkek arasındaki aşk ve cinsel ilişkileri, eşcinsel ilişkileri ve 1970’lerin ahlak kurallarını işliyor.

Son filminden 20 yıl geçtikten sonra bu filmi çekmeye çalışan Şerif Gören çok kötü bir yönetmenlik yapmış. Geçmiş ve bugünkü zaman arasında sıkışmış kalmış. “Ay” motifi ve kurguyu iyi ayarlayamamış. Bir kasaba dekoru içinde, saten dekolte gecelik ve sabahlık giyen bir kasabalı kadın. Günümüz Ege sahilinde geçtiği belli oluyor ama bağnaz ahlak kurallarını vermekten çekinmiyor. Bu öyküdeki kadınlara yönelik “ahlak-ahlaksızlık” görüşünü bile boşlukta bırakmış.

Necati Cumalı’nın bu muhteşem eserine yazık olmuş. Çoğu sinema eleştirmeni filmi beğenmedi ve Şerif Gören’nin 1980’lerde kaldığını anlattı.

                                                                ******

Neyse bu yıl gördüğüm en sahici ve mütevazi film “Entelköy, Efeköy’e Karşı” idi.

Hoş, iddiasız, mesajı olan, doğal çevrede geçen, sade insanların oyunculuk yaptığı, Almanya Yeşiller Partisi milletvekili Claude Roth da destek anlamında rol aldığı film..     

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 3129 defa okunmuştur