
Erdoğan ‘güvercin’ mi, ‘şahin’ mi?
TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu seferki Kıbrıs ziyareti, bugüne kadar Türkiye yetkililerinin adaya gerçekleştirdikleri ziyaretlere hiç benzemiyor.
Erdoğan adeta adaya bir kez daha “çıkarma” yapıyor!..
Normal ekibinin yanı sıra ha
TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu seferki Kıbrıs ziyareti, bugüne kadar Türkiye yetkililerinin adaya gerçekleştirdikleri ziyaretlere hiç benzemiyor.
Erdoğan adeta adaya bir kez daha “çıkarma” yapıyor!..
Normal ekibinin yanı sıra halka ilişkiler uzmanları, reklamcıları Erdoğan’ın ziyaretinden epey önce işe koyuldular.
İlk kez Kıbrıs Türk basınını topluca Ankara’ya çağırıp, ziyareti arifesinde mesajlarını adaya gönderdi.
Tüm bunlar Kıbrıs ziyaretine verilen önemi gösteriyor.
Peki ama neden?
Erdoğan Kıbrıs’a gelişini neden bu kadar abarttı?
Bu sorunun yanıtı son derece önemli...
**
Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs Türk basınından gazetecilere Ankara’da söylediklerine bakalım...
Erdoğan neler söyledi özetle?
* Güzelyurt’u vermeyiz...
* Annan Planı artık masada değil...
* Karpaz’dan toprak vermeyiz...
* Maraş’ı açmayız...
* Asker çekmeyiz...
* Rumlar Dönem Başkanı olursa AB ile ilişkileri kezeriz...
Bunlar TC Başbakanı’nın verdiği ‘negatif’ mesajlar...
Haliyle, söyledikleri içinde bu kısımlar ön plana çıktı. Yorumlar da bunlar üzerinden yapılıyor.
Yukarıda satır başları verilen sözlerden yola çıkarak Erdoğan’ın Kıbrıs’ta “şahinleştiği” yorumu yapılabilir.
**
Ancak “şahin” benzetmesi yaparken, Erdoğan’ın söyledikleri içinde yer alan “pozitif” mesajları da alt alta yazmak gerekiyor:
* İki kesimli bir federasyonu destekliyoruz...
* Temmuz 2012’ye kadar çözüm olmasını istiyoruz...
* Uluslararası konferansa hazırız...
* Kıbrıs sorunu BM zemininde çözülmelidir...
* Limanları eş zamanlı açarız...
Kıbrıslı gazetecilere verdiği demecin bu kısmını öne çıkardığımız takdirde bu sefer Erdoğan için “ılımlı”, hatta “güvercin” diye söz edebiliriz.
**
Erdoğan’ın söylediklerine bir bütün olarak bakıldığı zaman, aslında Ankara’nın ‘resmi’ Kıbrıs siyasetinde bir değişiklik olmadığı sonucu ortaya çıkıyor.
Sert üslupla söylenenler her ne kadar ortamı gerecek potansiyele sahip olsa bile, aslolan Ankara’nın BM şemsiyesinde ve parametrelerinde bir çözüme “hayır” deyip demediğidir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıslı Türk gazeteciler vasıtasıyla ilettiği mesaj, bu raydan çıkılmadığı yönündedir.
Kuşkusuz bunun öyle abartılacak bir tarafı yok...
Aksine, son birkaç gündür kim tarafından yayıldığı bilinmeyen “Erdoğan Maraş’ı açacak” iddiasının yarattığı beklenti ortamında TC Başbakanı’nın bu söyledikleri hafif bir “soğuk duş” olarak hissedildi.
**
Oysa reel politika, yani konjonktür Erdoğan’ın tavrına çok uyuyor.
Yani ortada bir sürpriz yok.
Nedir konjonktür?
** Türkiye’de daha üç hafta önce Erdoğan yüzde 50 oy almış durumdadır ve seçim öncesine göre çok daha güçlüdür.
** Etrafındaki bütün ülkeler sorunlarla boğuşurken, Erdoğan “bölgesel süper güç” rolüne soyunmaktadır.
** AB üyesi ülkelerde ekonomik deprem devam ederken Ankara’nın ekonomik göstergeleri hala “iyi” durumdadır ve bu durumun yarattığı özgüven Kıbrıs dahil her yere yansımaktadır.
** Güney Kıbrıs’ta yaşanan patlama, Hristofyas’ı çok zor bir duruma düşürmüştür. Rum Yönetimi Lideri, bir yıl sonra AB Dönem Başkanı olmaya hazırlanırken, bir anda halkına elektrik veremez duruma düşmüş, KKTC’ye ve dolayısıyla Türkiye’ye muhtaç bir görüntü içine girmiştir. Hatta Hristofyas’ın iktidarı kaybetme olasılığından bile söz edilmektedir.
** Diğer garantör ülke Yunanistan’ın kendi krizlerinden dolayı başını kaldırıp Kıbrıs’a bakacak hali ve mecali yoktur.
** Buna bir de Kıbrıs’ın her iki yakasında hüküm süren ataleti, yani çözüm yönünde adım atılmıyor ve umut beslenmiyor oluşunu da ekleyince, resim tamamlanıyor.
Kıbrıs sorunu bağlamında Erdoğan’ın söylediklerinde bir sürpriz de yok, yenilik de yok...
Çünkü Ankara dahil hiçbir merkezin ‘Kıbrıs’ı acele çözelim’ diye bir ajandası yok!..
**
Baştaki soruya geri dönelim şimdi...
Erdoğan’ın ziyareti neden bu kadar abartıldı?
Galiba ‘kalıcı çözümsüzlük’ koşullarına hazırlık mesajı veriyor Erdoğan!..
“Türkiye her koşulda ve her haliyle Kıbrıs’ta var olacak” diyor.
‘Resmi politika’ değişmiyor, ama konjonktür gereği Kıbrıs adası süratle ‘çözümsüzlük çözümdür’ noktasına doğru yol alıyor.
Esas mesele, bu sürecin ve konjonktürün nasıl tersine çevrilebileceğinde...
Bu soru Kıbrıs’ın her iki tarafında yaşayanlara...