
Ekonomik Kriz ve Siyaset Sahnesi
Yeni yılla birlikte Kıbrıs Rum toplumunda seçim kampanyası iyice hızlandı. 17 Şubatta yapılacak seçimlerin en popüler tartışma konusu kuşkusuz ekonomik kriz ve Troyka ile mutabık kalınmış olmasına rağmen henüz imzalanmamış borç anlaşmasıdır. Bütün siyasi
Yeni yılla birlikte Kıbrıs Rum toplumunda seçim kampanyası iyice hızlandı. 17 Şubatta yapılacak seçimlerin en popüler tartışma konusu kuşkusuz ekonomik kriz ve Troyka ile mutabık kalınmış olmasına rağmen henüz imzalanmamış borç anlaşmasıdır. Bütün siyasi partiler ve cumhurbaşkanı adayları ekonomik krizin nedenlerini, sonuçlarını ve çarelerini tartışıyor. Hükümet, krizden Yunanistan’a sorumsuzca yatırım yapan bankaları sorumlu tutarken muhalefet Dimitris Hristofyas’ın uygulamalarını krizin temel nedeni olarak gösteriyor. Troyka ise nedenlerden çok, alınacak önlemler üzerinde duruyor ve Kıbrıs Rum ekonomisinin borç ihtiyacını belirlemeye çalışıyor. Borcun miktarı son derece önemlidir. Eğer “ödenebilir” olmayan bir miktar söz konusu olursa, o zaman ister istemez kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi gündem gelecektir. Bu konuda Troyka ile Hristofyas ilke kararı aldılar. Bu yüzden bu günlerde borç miktarını belirlemek için yoğun bir faaliyet sürdürülmektedir. “Kötü” ve “iyi” senaryolar gözetilerek yapılan değerlendirmelerde Kıbrıs Rum tarafının amacı borcun miktarını düşük gösterip “ödenebilir” olduğunu kanıtlamak ve özelleştirme gibi ek önlemlerin alınmasını engellemektir. Hatta bunu başarabilmek için PİMCO adlı kuruluşun tavsiyelerine başvurulmaktadır. Şu ana kadar borcun “ödenebilir” kategorisine dahil olup olmayacağı açıklığa kavuşmadı. Bu yüzden de Troyka ile nihai anlaşmaya varılamadı ve imzalar atılmadı. Basında dolaşan rakamlar korkutucudur. Kamu Harcamalı için 1.5 Milyar Euro, mevcut Kamu Borçlarının çevrilmesi için 8.5 Milyar ve Bankaların Kredi ihtiyacı için 10.00 Milyar’dan söz edilmektedir. Yani, toplam olarak 20 Milyar Euro’ya ulaşılıyor ki bu borç miktarının “ödenebilir” olarak tanımlanmasını çok zor kılıyor. Bu durumda Troyka Kıbrıs Rum toplumunun önüne koyacağı şartları daha da ağırlaştırılacak. Almanya gibi ülkeler ise Kıbrıs Rum toplumunda “para yıkamaya” devam edildiğini ileri sürerek bir an önce önlem alınmasını talep ediyor ve borç anlaşmasının onaylanmasını buna bağlıyor. Kıbrıs Rum tarafı iddiaları reddediyor ve bunun Rus sermayesini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak için tasarlanmış bir “komplo” olduğunu ileri sürüyor. Her şeye rağmen önümüzdeki haftalarda borç miktarının belirlenmesi ve Troyka ile anlaşmanın nihayetlendirilmesi bekleniyor. Bütün göstergeler borç anlaşmasını yeni cumhurbaşkanının imzalayacağını gösteriyor. Hristofyas’ın istediği de zaten bu!
Diğer yandan seçim kampanyası bütün hızıyla devam ediyor. Seçimi Nikos Anastasiadis’in kazanacağına kesin gözüyle bakılıyor. AKEL’in adayı Malas ve EDEK’in desteklediği Lillikas ikinci tura kalmak için yarışıyorlar ve büyük bir ihtimalle Malas ikinci tura kalacak veya seçimin birinci turda bitmesi durumunda yarış ipini ikinci olarak göğüsleyecek. İlginçtir, Valisiou’nun Hür Demokratları’ndan gelen Malas, tıpkı Anastasiadis gibi Annan Planına “evet” demiş biridir. İki bölgeli federasyona karşı olduğunu açıklayan Lillikas ise yarışta sonuncu olacağa benziyor. Kıbrıs Rum siyaset sahnesinin karmaşıklığına işaret eden bu olgunun üzerinde biraz durmak gerekiyor. Anastasiadis daha birkaç yıl öncesine kadar cumhurbaşkanı olacağını rüyasında görse inanmazdı. Özellikle 2004 referandumlarında Annan Planına “evet” demesi kendisini ve partisini çok zor duruma düşürmüştü. Tassos Papadopoullos’un öncülüğündeki “Red Cephesi” gücünün doruğuna ulaşmıştı. Buna rağmen Anastasiadis geçen yıllar içinde yaralarını sardı ve şimdi de cumhurbaşkanlığı makamına çıkmaya hazırlanıyor. Kuşkusuz, Hristofyas hükümetinin başarısızlıkları bunda oldukça etkili oldu. Fakat 2004 mirasını kullana kulana bitiremeyen “Red Cephesinin” dağılmasını da hesaba katmak gerekiyor. Bu cephenin en büyük partisi DİKO bugün Anastasiadis’i destekliyor. EDEK ise “Red Cephesinin” liderliğine soyunan Yorgos Lillikas’ı. Cephenin küçük ortakları Avrupa Partisi ve Çevreciler ise ortadan ikiye bölünmüşler. Bir kısmı Anastasiadis’i, bir kısmı da Lillakas’a oy vereceklerini açıkladılar. Özellikle AKEL cephesinin Anastasiadis’in babasıyla birlikte “EOKA B kökenli” olduğuna işaret etmesi ve pek çok siyasetçinin Anastasiadis’in Annan Planına “evet” dediğini tekrar tekrar hatırlatması Anastadiadis’in iktidar yürüyüşünü engellemeye yetmiyor. Bu üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir noktadır. Fakat yanlış bir sonuca varmamak için ta başından şunu söylemek gerekiyor: Anastasiadis’e destek verilmesi 2004 Referandumunda aldığı tavra destek olarak okunmamalı. Kıbrıs Rum toplumunda EOKA B ve 15 Temmuz Darbesi gibi 2004 Referandumu da artık çok uzakta kaldı. Anastasiadis’i iktidara taşıyan geçmişi olmadığı gibi, Kıbrıs Sorununa yaklaşımı da değildir. Bir yandan Hristofyas’ın başarısızlığı, diğer yandan patronaj ilişkilerine dayalı siyasi yapı ve öte yandan da ağır ekonomik krizin yol açtığı “lider” arayışı Nikos Anastasiadis’e iktidar kapılarını açmıştır. En önemlisi, Kıbrıs Sorunu konuşulmadığı için Anastasiadis cumhurbaşkanı olabilecek!

















