
Çünkü Nihayetinde Bir Köpeğim Ben de...
Tek başına yaşayan, yalnızlığın duvarlarıyla çevrilmiş köşesinde, her nedense yapılmasının zorunlu olduğunu düşündüğü araştırmalarıyla günlerini geçiren yaşlı bir köpektir Kafka’nın Bir Köpeğin Araştırmaları adlı hikâyesinin[1] kahramanı.
Durmadan
Tek başına yaşayan, yalnızlığın duvarlarıyla çevrilmiş köşesinde, her nedense yapılmasının zorunlu olduğunu düşündüğü araştırmalarıyla günlerini geçiren yaşlı bir köpektir Kafka’nın Bir Köpeğin Araştırmaları adlı hikâyesinin[1] kahramanı.
Durmadan diğer köpeklerin aklının ucundan bile geçmeyen sorular üretir, bu sorulara yanıt verilmesini bekler ama beklediği yanıt bir türlü gelmez. Sorularını sorduktan sonra yanıt beklerken karşılaştığı derin sessizlik mutsuz eder onu. Aslında, diğer köpeklerin hiç de şikâyetçi olmadıkları, sorulardan arındırılmış yaşamın sefaletidir mutsuzluğunun kaynağı.
Ama özeleştirisini yapmaktan da kaçınmaz. “Neden başkalarının sessiz duruşuna sitem ediyorsun da sen kendin sesini çıkarmıyorsun” diye sorar kendine. Yaşlı köpeğe göre hiç de zor değildir bu sorunun yanıtı: “Cevabı kolay: Çünkü bir köpeğim ben; başkaları gibi ben de o sessizliğin içine tıkılmışım aslında, korkuyla yüzüm asılmış, inatla karşı çıkıyorum kendi sorularıma”.
Kaldı ki, mutsuz olsa da sorduğu sorular karşısında derin bir sessizlikle karşılaşmasından, başka türlüsünü umut ettiğini düşünmek aslında yanlıştır. “Açık konuşalım” der yaşlı köpek; “ta delikanlılığımdan beri boyuna soru soruyorum diye köpek arkadaşlarımın cevap verebileceğini umuyor muyum? Böyle saçma bir umut mu var içimde?”
Yanıt alamayacağından bu kadar emin olduğuna göre, yalnızca soru sorarak bu sefil hayatın çatısını havaya uçuracağını mı düşünür peki? Sanılabileceğinin aksine, bu sorunun yanıtı da olumsuzdur: “Varlığımızın temelleri üzerine kafa yorabilir, onların derinliğini sezebilir, yapılarındaki emeği, o gizli emeği görebilir ve bir soru sorarak bütün bunlardan vazgeçilmesini, bir kenara bırakılmasını, yıkılmasını umabilir miyim” diye sorar bu kez kendine ve yanıtı yapıştırır: “Hayır, artık gerçekten ummuyorum bunu”.
Eğer gerçekten düşünmeyi beceriyorsa bu sefil yaşlı köpek, elbette fark edecektir sefaletinden şikâyetçi olduğu bu hayatın, büyük bir emekle, sabırla, ilmek ilmek örülmüş olduğunu. Soracağı bir ya da birkaç soruyla yıllar içinde özenle inşa edilmiş bu yapıyı yıkabileceğini sanacak kadar toy değildir artık.
Hikâyenin buraya kadarki kısmında umutsuzluğu açık olsa da, bir yerlere umut kırıntıları serpiştirmeyi ihmal etmez Kafka.
“Köpek arkadaşlarımı anlıyorum, ben de etimle kanımla onlardanım, onların her dem taze, her dem arzulu zavallı etindenim ben de. Ama ortak olan şeylerimiz sadece et ve kan değil, bilgimiz de var; yalnızca bilgi değil, o bilgiyi açan anahtar da. Ancak başkalarıyla birlikte sahibim o anahtara; onların yardımı olmaksızın ele geçiremem onu. İçinde en dolgun iliğin bulunduğu en sert kemik, ancak bütün köpek dişlerinin birlikte ısırmasıyla kırılabilir”.
Biraz şiddet, biraz kan revan çağrıştıran bu umut cümlesinin okuyucuyu rahatsız edeceğinin bilincindedir usta yazar. Sanki bütün hikâye alegoriden, benzetmeler silsilesinden ibaret değilmiş gibi, bu noktada yaptığının bir benzetmeden ibaret olduğunu okura itiraf etmesi gerektiğini düşünür bu yüzden ve ekler: “Tabii, yalnızca bir benzetme benimki, hem de abartılı; bütün dişler ısırmaya hazır olsaydı, ısırmaya bile ihtiyaç kalmayacaktı, kemikler kendi kendilerine çatlayacak ve ilik en zayıf köpeğin önünde bile hazır olacaktı”.
Belli ki özenle ve büyük emekle, ilmek ilmek örülmüş o yapının sorularıyla yıkılmasının mümkün olmadığını bilse de, gün gele o sorulara hep birlikte yanıt aranabileceğinden, yanıtlar bulunduğu zaman ortaya çıkacak öfkenin ağızların aralanıp dişlerin gösterilmesini sağlayabileceğinden, vakt iriştiğinde ısırmaya bile gerek kalmaksızın kemiğin yedi yerinden çatır çatır çatlayacağından umudu kesmemiştir yaşlı köpek. Her şeye rağmen, gün gele o muhteşem iliğin yalnızca güçlü ve muntazam dişlere sahip olanların değil, dişleri dökülmüş en zayıf köpeklerin önüne dahi serilebileceğini hayal etmeye devam etmektedir.
Zaten kayda değer bir köpek hayatı dediğimiz, en zayıf köpeğin de diğerleriyle birlikte ve eşit biçimde yararlanabileceği o muhteşem iliği hayal etmekten başka nedir?
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Bu yazıdaki alıntılar için bkz. Franz Kafka, Bir Köpeğin Araştırmaları, çev. Mehmet H. Doğan, İstanbul, Can Yayınları, 2005, s. 32-34.