1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. CTP-BG BASIN TOPLANTISI
CTP-BG BASIN TOPLANTISI

CTP-BG BASIN TOPLANTISI

5 Haziran, 2011tarihinde gerçekleşen 23. Olağan Kurultayımızın ardından Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler yeni bir yönetim kadrosu oluşturdu. Göreve gelen yeni Parti Meclisimiz, yeni Genel Sekreterini ve Merkez Yönetim Kurulu üyelerini seç

A+A-

CTP-BG BASIN TOPLANTISI

 

Genel Başkan Sn. ÖZKAN YORGANCIOĞLU’nun Konuşma Metni

 

Değerli Basın Mensupları,

5 Haziran, 2011tarihinde gerçekleşen 23. Olağan Kurultayımızın ardından Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler yeni bir yönetim kadrosu oluşturdu. Göreve gelen yeni Parti Meclisimiz, yeni Genel Sekreterini ve Merkez Yönetim Kurulu üyelerini seçerek görev dağılımını yapmıştır. Şimdi bizim için, her zamankinden daha zor koşullarda mücadele eden Kıbrıs Türk halkının çıkarlarına yönelik kararlılıkla ve inançla siyaset üretme zamanıdır.

Yeni parti yönetimimiz, yenilenmiş parti tezlerimiz ışığında toplumumuzu geleceğe hazırlamak için yoğun bir çalışma içerisindedir. Yeni bir siyasi programla halkımızın umutlarını yeniden yeşertmek, halkımızın kendine güvenini yeniden kazanıp geleceğe odaklanmasını sağlamak amacındayız. Sivilleşmeyi ve sivil alanda Türkiye ile sağlıklı ilişkileri tesis etmek, AB ve Türkiye’nin katkılarıyla gündeme gelen bölgesel gelişmeleri lehimize olacak şekilde yorumlayarak bir ekonomik kalkınma modelini hızla geliştirmek ve bu modeli toplumsal ortak paydaya dönüştürmek için çok çalışacağız. Hiç kuşkusuz, partimizin iktidar döneminde yaşadığımız olumlu ve olumsuz tecrübelerden dersler de çıkararak yol alacağız.

Kıbrıslı Türkler, her halkın yaptığı gibi, yurduna tutunma ve kendi kendini yönetme hakkına sahip çıkma kavgası vermektedir. Bu mücadelede zaman zaman ara kazanımlar sağlanmış olsa dahi, kesin bir sonuca ulaşmak hedefi hâlâ daha önümüzde durmaktadır.

Bugün, Kıbrıs Türk halkının UBP hükümeti tarafından maruz bırakıldığı uygulamalar, ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan insanlarımızın refah düzeyi ve yaşam standardını hiç olmadığı kadar süratle geriletmektedir.

UBP’nin vizyonsuz ve günübirlik politikalar nedeniyle Kıbrıs Türk halkının kimliğinin, kültürünün ve öz varlıklarının ortadan kaldırılması tehlikesi giderek tırmanmaktadır.

Eldeki imkânlara rağmen Kıbrıs Türk Hava Yolları’nı Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kurban ettiler. Her fırsatta partisel çıkara dayalı çağdışı siyaset anlayışlarını örtmek için ellerinden düşürmedikleri bayrağı, gözlerini dahi kırpmadan, gökten indirdiler. Bugün, Kıbrıslı Türklerin övünç duyduğu Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne bağlı üniversite öncesi eğitim kurumlarını ne ihaleye çıkmaya ne de yürürlükteki yasal mevzuatı yerine getirmeye gerek duyan bir pervasızlıkla peşkeş çekmeye çalışıyorlar. Bu gidişat, önümüzdeki günlerde nelerin olabileceğini bize net olarak göstermektedir.

Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası ve bağlı kuruluşları, Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu, Telekomünikasyon Dairesi ve dahası, bu vizyonsuz ve günübirlik politikalarla teker teker toplumumuzun çıkarlarına ters bir anlayışla özelleştirilecekse, buna değil onay vermek, seyirci kalmak bile suçların en büyüğüdür.

UBP, halktan onay talep ederken, vaatleri bugün yaptıkları değildi. İmzalı, mühürlü, yalan belgelerle bugünkü icraatlarının tam tersini vaat ederek seçim kazanan UBP, göreve geldiği ilk günden beridir halk iradesine ihanet etmektedir. Bu ihanetin hesabı elbette sorulacaktır. Ancak hesap günü gelinceye kadar halkımızın daha büyük kayıplara uğramasına engel olmak ana muhalefet partisi olarak bizim en önemli görevlerimizden bir tanesidir.

 

Değerli Basın Mensupları,

CTP, katılımcılık ve diyalog ilkelerine bağlı kalınarak kamunun verimliliği, kamuda gelir-gider dengesi ve sürdürülebilir bir ekonominin tesis edilmesi için gerekli reformların gerçekleştirilmesinden yanadır.  Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün kurumsallaşması, kendi kendini yönetme idealinin yaşama geçirilmesi, sivilleşme, Türkiye ile ilişkilerin iki eşit tarafın ilişki biçimine dönüştürülmesi ve Kıbrıslı Türklerin ekonomik ve sosyal gelişiminin sağlanması partimizin temel hedefleridir. Reformcu ve icraat odaklı bir yaklaşıma, bu temel hedeflere ulaşmak için ihtiyacımız vardır. Bu temel hedeflerden halkımızı uzaklaştıracak dayatmaları ise reddediyoruz. 

Bugün ciddi kapasite sorunu yaşayan iktidarın Türkiye Cumhuriyeti ile imzalanan protokolü gerekçe gösterip yaşama geçirdiği uygulamalar, toplumumuzu Türkiye ile karşı karşıya bırakmaktadır. Biz, sorunlarımızın çözümünün ve ekonomik kalkınmanın Türkiye ile imzalanan protokollerle değil halkımızın kendi demokratik süreçleriyle yaşama geçireceği uygulamalarla mümkün olabileceği inancını taşımaktayız. Kıbrıs’ın kuzeyinde iflas eden sistemin yerine AB vizyonu ışığında daha demokratik ve daha adil bir sistem kurulacaksa bunu biz yapacağız!

Geçmişiyle hesaplaşmayı reddeden UBP’nin kurduğu çarpık düzen, en temelde Kıbrıs Türk halkının kendi kendine yeten bir ekonomik düzeyi yakalamasının önündeki en büyük engeldir. Halkımızın iradesini hiçe saymayı olağanlaştırma ve Kuzey Kıbrıs’taki öz yönetim mekanizmasını Ankara’ya havale etme, bugünkü sürecin temel özelliği durumundadır.

Yerel bankaların kredilendirme mekanizmasının bile yardım heyetinin onayına sunulması veya Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuzey Kıbrıs’a sunacağı kredilerin yerel bankalar üzerinden değil de Ziraat Bankası üzerinden yapılacak olmasını olanaklı kılan protokolün imzalanmış olması bunun kanıtıdır.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni biz kurduk, biz yaşatacağız” diyenler, bugün hem devletin hem de halkımızın ülkemizdeki varlığını ortadan kaldırmaya gönüllü olmuşlardır.

UBP, yıllardır KKTC’nin “Türkiye’nin alt yönetimi” olduğunu iddia eden çevreleri haklı çıkarmaya yemin etmişcesine hareket etmekte, bu anlamda Kıbrıs Türk halkını aşağılamaktan rahatsız olmamaktadır.

Kıbrıslı Türkler, 1963 sonrasındaki süreçte, en ağır kuşatma ve tecrit koşullarında dahi varlığını korumayı başarmıştır. Hem halk olma bilincini, hem de ekonomik varlığını savaş durumunda dahi koruyabilen Kıbrıslı Türkler için bugünkü koşullar o zamankilere kıyasla çok daha elverişlidir. Burada siyasete düşen görev, dünyadaki ve bölgemizdeki gelişmeleri göz ardı etmeksizin varlığımızı geleceğe taşımak adına toplumsal değişime liderlik etmektir.

Bugün halkımız örgütlenmiş, kurumlarını oluşturmuş ve pek çok alanda dünyayla rekabete girişebilecek deneyim, altyapı ve özgüvene sahiptir. Ekonomik alanda Kıbrıs Sorunu’ndan kaynaklanan bütün kısıtlayıcı unsurlara karşın girişimci olabilen halkımızın önü ne yazık ki hep ummadıkları tarafından kesildi. Tekstil sanayii, süt ürünleri sanayii, narenciye ihracatı, patates ihracatı ve daha pek çok örnek olayda Kıbrıslı Türklerin çağdaş standartlara uyumu kadar Türkiye’nin engelleri aşmamıza daha fazla yardımcı olması da gerekirdi.

İlerici bir parti olarak CTP geleceğe odaklanırken geçmişte Kıbrıslı Türklere “siz üretip de ne yapacaksınız, bırakın biz size parasını verelim” denilerek üretimimizin zayıflatılmış olduğunu da unutmamak gerekir. Türkiye’ye biat kültürüyle “siz bize para gönderin, biz de sizin çıkarlarınızı koruyalım” yaklaşımıyla halkımızı pasifleştiren zihniyet artık iflas etmiş, yolun sonuna gelmiştir.

 

Değerli basın mensupları,

Keyfi vatandaşlıkların verilmeye devam ettiği herkesçe bilinmektedir. Mahkeme kararlarıyla mahkûm olan sabıkalı bir anlayış, bugün yine iş başındadır. Hem Kıbrıslı Türkleri kendi yurdunda azınlık haline getirme tehlikesi barındıran, hem de uluslararası camianın kınadığı ve Kıbrıs Sorunu müzakerelerinde büyük zafiyete yol açan bu durum, yine affı olanaksız bir suç teşkil etmektedir. Kıbrıslı Türk kimliğini değersizleştiren ve siyaseten var olabilme hevesiyle halkımızın yok oluşuna zemin hazırlayan UBP’ye dur diyeceğiz.

Ülkemize hem yabancı sermayenin hem de yabancı işgücünün kontrolsüz ve hiçbir yasal düzenlemeye tabi tutmadan girişine olanak tanınması doğru değildir. Dış yatırıma karşı değiliz ancak demokratik hukuk düzenini hiçe sayarak elde edilecek ekonomik ilerlemenin toplumumuza ve toplumsal varlığımıza faydadan çok zararı olacağına inanıyoruz.

Vizyonsuz, kapasitesiz, stratejik planlamadan yoksun uygulamalara imza atan UBP hükümeti nedeniyle 1960 cumhuriyetinin garantörü sıfatını taşıyan Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi yurttaşlarının ve sermayesinin, çözüm arayışının devam ettiği bir atmosferde, Kıbrıslı Türklerin iradesini hiçe sayarak geliyor olması, Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumun bir parçası olmasını da giderek güçleştirmekte, Türkiye’nin Kıbrıs sorunu bağlamındaki pozisyonunun sorgulanmasına sebep olmaktadır.

CTP olarak Türkiye ile ilişkilerimizde yaşanmakta olan sorunların çözüme kavuşturulması için Türkiye hükümetinin birtakım konularda tavrını açıklıkla ortaya koyması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin Kıbrıslı Türksüz bir Kuzey Kıbrıs hedefi var mıdır? Türkiye KKTC demokrasisine saygı duymakta mıdır? Kıbrıslı Türk sermayesinin ve emek güçlerinin gelişerek varlığını sürdürmesi Türkiye için önemli midir? Türk sermayesinin Kıbrıs’ta yapacağı yatırımların KKTC yasaları uyarınca olması önemsenmekte midir? Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik gizli bir nüfus politikası var mıdır? Türkiye için önemli olan Kıbrıslı Türklerin bölgemizdeki değişime kendi demokratik süreçleriyle ayak uydurması mıdır yoksa tam aksine toplumumuzun varlığı bilinçli bir şekilde göz ardı mı edilmektedir? Türkiye’de sivilleşme konusunda ciddi adımlar söz konusuyken Kıbrıs’ın kuzeyinde demokrasinin gelişmesi adına Türkiye üzerine düşenleri yapmaya hazır mıdır?

Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bu sorulara samimi ve net cevaplar vermesi sonucunda Kıbrıs Türk halkı daha rahat bir şekilde geleceğe yönelik yol haritasını çizebilecektir.

Halkımızın özgüveni arttıkça toplumsal varoluş mücadelesinde, CTP, çözüm ve AB vizyonu doğrultusunda toplumumuzun sosyal ve ekonomik gelişimini öngören katkıları önemsemeye devam edecektir.

 

Değerli Basın Mensupları,

Kıbrıs Sorunu’nun çözümünü amaçlayan müzakerelerde son derece hassas bir dönemdeyiz. 7 Temmuz’da Cenevre’de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin huzurunda yeniden bir araya gelecek Sayın Eroğlu ve Sayın Hrisyofyas, Kıbrıs’ın her iki yakasında yaşayanların mutlak refahı ve huzuru için tek koşulun çözüm olduğunu bir an dahi akıllarından çıkarmamalıdırlar.

Kıbrıs Sorunu’nun sürdüğü bir ortamda Kıbrıslı Türklerin maruz kaldığı belirsizlik koşulları artık adadaki varlığını tehdit eder hale getirmiştir. Bu tehdit kendi içinde Kıbrıslı Rumlara yönelik unsurları da barındırmaktadır. Kıbrıslı Türklerin ekonomik krizlerle yok oluşa sürüklenmesi Kıbrıs Rum halkının arzulayacağı bir şey olmamalıdır. Adanın yeniden birleştirilmesi çabalarının Federal bir çözümle taçlandırılamamasına ilişkin tüm tarafların aynaya bakması gerekmektedir. Risklerin en büyüğü hiç kuşkusuz adamızın kalıcı olarak bölünmesidir. Bu suça ne Sn. Eroğlu ne de Sn. Hristofyas ortak olmalıdır.

Cumhuriyetçi Türk Partisi kurulduğu günden beridir, Kıbrıs Sorunu’nun çözümünü bütün siyasal hedeflerinin hep en önüne koymuştur. Bugün de Kıbrıs sorununun çözümünün karşı karşıya olduğumuz pek çok toplumsal, sosyal ve ekonomik sorunun çözümünde önemli bir araç olacağından şüphemiz yoktur.

Halkımızın dünyada hak ettiği saygın pozisyonu elde etmesinin yolu 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Dimitris Hristofyas ile 23 Mayıs ve 1 Temmuz 2008’de vardığı anlaşmalara göre Kıbrıs Sorunu’na bulunacak bir çözümden geçmektedir.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun savunma ya da edilgen pozisyon almasını değil, sorunun çözümüne dönük BM parametreleri ve 23 Mayıs, 1 Temmuz ortak açıklamaları temelinde cesaretli adımlar atmasını bekliyoruz. Çözüm yönündeki her yaklaşım tarafımızca desteklenecektir.

CTP sürecin etkin biçimde takipçisi olmaya devam edecektir.

Partimiz, bugün halkımızın güçlü desteğine sahip, ülkemizin en tecrübeli, en örgütlü ve en güçlü partisidir. Halkımızın en inançlı, en fedakâr ve en gözü pek bireyleri, toplumsal çıkarları gözeten anlayışla, Cumhuriyetçi Türk Partisi çatısı altında demokratik bir mücadele vermektedirler. Yeni CTP yönetimi, bu mücadelenin somut kazanımlarla taçlandırılması için çalışmaya devam edecektir. Bu mücadeleyi sürdürürken, Kıbrıs Türk halkının toplumsal varlığını ve refahını gözeten bütün unsurları kendimize müttefik saymaktayız. Kıbrıs’ın bugünkü durumuna son verecek, iki toplumlu, iki bölgeli, toplumların siyasi eşitliğine dayalı, iki oluşturucu devletin ortaklığıyla kurulacak yeni bir federal cumhuriyete ulaşma hedefi olan tüm birey, sivil toplum örgütü, sendika ve siyasi partilerle, her düzey ve zeminde iş birliği yapma istekliliğimiz devam etmektedir. Ancak bu hedefe ilerlerken, bize zaman kaybettirecek, somut kazanımlara ulaşmamızı zorlaştıracak ya da yürünmesi gereken yolu uzatacak hiçbir ayrılığa tahammülümüzün olamayacağının da net olarak bilinmesi şarttır.

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin çağdaş sosyalist değerleri, halkımızın hakları ve çıkarları, bizim için değişmez yol göstericidir.

 

Değerli Basın Mensupları,

Cumhuriyetçi Türk Partisi çok yakın bir geçmişte, siyasal tezlerini yeniden hazırlayarak politikalarını güncellemiştir. 5 Haziran’daki kurultayımızın ardından göreve gelen kadrolarımız, bu tezlerden hareketle, yeni bir program oluşturmak üzere yoğun bir çalışma yürütüyorlar. Çok yakın bir gelecekte partimiz yenilenmiş ve günümüz gereksinimlerini bütünlüklü olarak karşılayacak bir varoluş programını halkımızın bilgisine getirecektir.

Amacımız, en kısa zamanda “zulüm taburu” gibi hareket eden bugünün hükümetini, halkımızı daha fazla acı çektirmeden, kimliğinden, benliğinden uzaklaştıramadan ve varlıklarımızı yok pahasına elden çıkaracak zamanı bulamadan görevden uzaklaştırmaktır. Erken seçim çağrımız ortadadır. CTP, bugün yaratılan ekonomik ve sosyal tahribatı kamu yararını gözeterek yeniden düzenleyecektir. Halkın hükümeti, halkın çıkarları gözetilmeksizin uygulamaya sokulan icraatları gözden geçirecek, özel ve kamu kurumlarımızın verimliliğini gözeterek varlıklarını sürdürebilmeleri, bu topraklarda ekmeğini kazanan tüm insanların insanca ve hakça bir düzen içerisinde yaşaması ve çalışanların haklarının gaspının önüne geçilmesi için gerekli her türlü cesur adımı, programlı bir şekilde atacaktır.

Halka yalan sözler verip kandırarak iş başına gelen UBP hükümeti meşru değildir. Meşruiyetini yitirmiş bir hükümetin halk yararına hizmet üretmesi söz konusu olamaz. Koltukta oturma ısrarının tüm protestolara karşın, polis desteğiyle sürdürülmeye çalışılması, demokrasimizi derinden yaralamaktadır. Her adımında şaibe ve kaos yaratan UBP hükümeti için geri sayım başlamıştır ve bunu hızlandırmak için bizler artık her zamankinden daha hazır ve kararlıyız.

Bugünden başlayarak, her düzeyde ve zeminde, yeni bir mücadeleye girişiyoruz. Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler olarak, kentlerde, köylerde, mecliste ve toplumun farklı kesimleriyle birlikte hareket edebileceğimiz her platformda, bütün gücümüzle hükümetin karşısında olacağız. Her türlü dayatma, demokrasimize zarar verecek her türden girişim ve halkımızın öz varlıklarına yönelecek bütün tehditler, karşısında dimdik bir Cumhuriyetçi Türk Partisi bulacaktır.

Tüm kadrolarımızla halk çıkarını gözetmekten uzak girişimleri geri püskürtmekte kararlıyız. Halkımızın öz varlıkları, kimliği, kültürü ve kendi kendini yönetme hakkı tam bir güvence altına alınıncaya kadar demokratik mücadelemiz devam edecektir.

CTP-BG halkın partisidir. Halkın beklentilerini karşılamak için vardır. Atacağı her siyasi adım da halkla beraber halk için olacaktır. Hep birlikte, ortak payda için çalışıp hep birlikte kazanacağız. Amaç azı bölüşmek değil, çoğalmak, çoğaltmak ve birlikte kazanmaktır.

Toplumsal varlık mücadelesi verdiğimiz bu günlerde, bizim için toplumsal varlığımıza sahip çıkmak demek, ekonomik, sosyal ve siyasi kurumlarımızı etkili ve verimli kurumlara dönüştürmektir.

Kendi kendimizi yönetme iddiamız, siyaset kurumunun üretkenliğine, diyalog ve katılımcılık ilkeleri ışığında köklü dönüşümlere imza atılmasına bağlıdır. Mevcut iktidar döneminde yozlaşan siyaset kurumunun verimliliğini ve etkinliğini sağlayarak varoluş mücadelesini kazanabileceğimizin bilincindeyiz. Bu yönde çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1242 defa okunmuştur