1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Cenazede İlhak
Cenazede İlhak

Cenazede İlhak

Niyazi Kızılyürek: Rauf Denktaş’ın cenaze töreni bir sürü açıdan üzerinde çok konuşulacak bir tören oldu. Örneğin Dr. Küçük’ün cenaze töreniyle karşılaştırıldığında, “askeri” bir tören havasının hâkim olduğu söylenebilir

A+A-

                                    

 

Niyazi Kızılyürek

niyazi@ucy.ac.cy

 

 

         Rauf Denktaş’ın cenaze töreni bir sürü açıdan üzerinde çok konuşulacak bir tören oldu. Örneğin Dr. Küçük’ün cenaze töreniyle karşılaştırıldığında, “askeri” bir tören havasının hâkim olduğu söylenebilir. Dr. Küçük’ün cenaze töreninde ağırlıkla halk var iken, Denktaş’ın cenaze töreninde halkın yanı sıra, yoğun bir askeri hava, Ankara bürokrasisi ve Türk siyaset adamları vardı. Bir açıdan “insanlar yaşadıkları gibi ölürler” deyişi doğrulanıyordu sanki. Dr. Küçük halk ile, Denktaş ise Türkiye ve özellikle de askerle iç içe yaşamıştı. Bu durum ölümlerine de yansıdı. Protokolde Ankara, Lefkoşa’dan çok daha ağır bastı. Türk televizyonlarında Ankara Protokolü en ön planda ekranlara yansırken, Kıbrıslı Türk siyasiler zar zor görünüyordu.  

Dr. Küçük, Türk milliyetçiliğinin Kıbrıs’taki “yerel” temsilcisi sayılırken, Rauf Denktaş Türk milliyetçiliğinin, hatta Türkçülüğün sembolü ilan edildi. Dr. Küçük “yerel” bir siyasetçi olarak Lefkoşa’dan Ankara’ya giderdi, Kıbrıs’tan Türkiye’ye toprak taşırdı. Denktaş için ise Ankara Lefkoşa’ya aktı, Türkiye’den Kıbrıs’a toprak getirildi.

 Cenaze töreninde en çok dikkatimi çeken, Denktaş’ın tabutunu örtmek için özel olarak hazırlanan bayrak oldu. TC ve KKTC bayrakları ortadan kesilerek birleştirildi ve olmayan bir bayrak yaratıldı. Adeta bayraklar  harmanlandı, “et” ve “tırnak” gibi oldu. “Anavatan” ile “Yavru Vatan” birleşti. Açıkçası, cenazede “İlhak” gerçekleştirildi. Rauf Denktaş’ın bütün ömrünü adadığı ama tam olarak başaramadığı İlhak Projesi ölümünü süsleyen sembollerle tamamlandı. 

 Türk milliyetçiliğinin “Kıbrıs Mücahidi” uğurlanırken, “Cenazede İlhak”ın geçmişi yad etmek üzere yapılan sembolik bir dizaynın ötesinde bir anlamı vardı. Bu sembolik dil, günümüz Türkiye’sinin Kıbrıs Sorunu’nda nerede durduğunu haykırıyor gibiydi. Bir zamanlar Rauf Denktaş’ın ayrı devlet ve ilhak politikalarının önünü kesen ve Denktaş’ın siyasi yaşamının noktalanmasına yol açan Türkiye, bugün yeniden o politikalara geri dönüyor. Biraz gerilere gidip Annan Planı dönemini hatırlayalım: 2003 yılının başında Türk Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs’ta “yeni bir dış politika” uygulanacağını açıklamıştı. Bu, aynı zamanda Rauf Denktaş’ın siyasi yaşamına son veren bir değişiklik olmuştu. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yusuf Buluç, düzenlediği basın konferansında, “hükümetimiz tarafından tüm ilgili kuruluşların katkısını almak suretiyle yeni bir ayarlama yapılmıştır” diyordu. Buluç, Türkiye’nin bu “ayarlamaları” yaparken Rauf Denktaş’tan vazgeçmediğini ifade etmişse de, gerçekte yeni politikanın uygulamaya konmasıyla Denktaş’ın siyasi yaşamına da son nokta konulmuştu. Yeni politikayı Hürriyet’e değerlendiren üst düzey bir diplomat şöyle demişti: “Artık Kıbrıs’ta Türkiye’nin ilhak ve entegrasyon tehdidi çuvala girmiştir” (Hürriyet, 2 Ocak 2003).

İlhak ve Entegrasyon! Rauf Denktaş, hayallerini süsleyen bu politikaları hayata geçirmek için çok uğraşmıştı. 2000’lerin başında amacına iyice yaklaştığı bir zamanda -Kıbrıs Rum tarafı AB üyesi olduğunda buna ilhak veya entegrasyonla yanıt vermek istiyordu- Ankara’nın yaptığı dış politika ayarlamasıyla ideallerini gerçekleştirmesi yarım kalmıştı. Öyle anlaşılıyor ki, şimdilerde yeniden bir Kıbrıs politikası ayarlamasıyla karşı karşıyayız. 2003 yılında “çuvala” giren iki ayrı devlet formülü ve İlhak/Entegrasyon tehdidi çuvaldan çıkarılacağa benziyor. Rauf Denktaş’ın vefatı ve cenaze töreni etrafında yaşananlar bunu gösteriyor. Ankara, Sami Kohen’in de 18 Ocak 2012 tarihli Milliyet’te belirttiği gibi, “Denktaşsız Denktaşçı Politikaları” uygulamaya koymaya hazırlanıyor. Şöyle diyor Sami Kohen: “Ankara Denktaş’ın çizgisine gelmiş bulunuyor. Şimdiye kadar resmi pozisyon ‘adanın birleşmesi’ esasına dayanıyordu. Ama, ‘iki kurucu devletin eşitliğine dayalı bir federal sistem’ şartı ile… Açıkçası Denktaş bu tür bir çözüme inanmıyor ve adadaki Türklerle Rumların ayrı devletlere sahip olmaları gerektiğini savunuyordu. Ankara’nın şimdi böyle bir çözümü daha ciddi olarak gündeme almasına ve ona göre eylem planları hazırlamasına yol açan çeşitli nedenler var”. Sami Kohen, bu nedenler arasında, Türkiye açısından Kıbrıs’ın stratejik değerinin artmasını, doğal gaz zenginliğini ve Türkiye’nin artan özgüvenini sayıyor.

Kısacası, AKP hükümeti Kıbrıs barışını rafa kaldırarak Rauf Denktaş ile barıştı. Cenaze töreninin “gör” dediği budur…

 

 

Bu haber toplam 1976 defa okunmuştur