
BU OK BU YAYDAN ÇIKMALI ARTIK…
İrsen Küçük’ün UBP hükümeti özelleştirme yasasını geçireceğini, sendikalar da yasa için adım atıldığı anda süresiz grev yapacaklarını söylemişti… Şu anda hükümet de sendikalar da sözünde durdu; özelleştirme hedefinde olan Kıb-Tek ve Telekomüni
İrsen Küçük’ün UBP hükümeti özelleştirme yasasını geçireceğini, sendikalar da yasa için adım atıldığı anda süresiz grev yapacaklarını söylemişti… Şu anda hükümet de sendikalar da sözünde durdu; özelleştirme hedefinde olan Kıb-Tek ve Telekomünikasyonda süresiz grevler başladı.
Bu grevler, özünde çalışanlar, genelinde de tüm Kıbrıslı Türkler açısından, hem haklı, hem doğru hem de meşrudur. Bu yazının amacı bunu ispata yönelik değildir, zaten ispatını ilgili sendikalar başta olmak üzere, birçok kesim ve kişi bilimsel, ekonomik, politik ve hukuki olarak anlatmaktadır.
Bu yazıda bu grevin başlattığı yeni süreç üzerinde durulacak.
Kıbrıslı Türkler yarınından endişeli ve tedirgin… Halkın nerdeyse her kesimi ayakta; kamu çalışanlarının, esnafın, kamu taşımacılarının, sanayici, tüccar, turizmci, narenciyeci, hayvancı, tarımcı ve öğrencilere varana kadar Allah ne verdiyse her kesit, kendi kesitine özel ve genelle ilgili nedenlerle tepkili olarak ayakta… Artık hiç kimse oturmuyor… Ve Kıb-Tek’te El-Sen’in başlattığı grevle, artık hiç kimse oturmayacak da aslında… Siyaset hariç!
Siyasetin bir tarafı olan hükümet, oturduğu yerde oturuyor; Türkiye öyle emretti… Ama muhalefetin siyasi unsurları?!.
Bu şimdiki aşama, muhalif siyasetin, bildirilerle, grev boylarını ziyaretlerle, medyada hükümeti eleştirmekle ses vermesi aşaması olmaktan çıkmıştır artık... Bu aşama, halk kesimlerinin şimdiye kadar olan dağınık demokratik isyan hallerinin, demokratik eylem hallerine dönüştüğü aşamadır. Siyaset bunu görmelidir… Eylemler de dağınık başladı, senaryosu yazılmamış eylemler yapılıyor, çünkü sivil toplum hareketinin unsurları kendi alanlarının sahnesinde kendi senaryolarını yazıp eylemini yapıyor. Bunu tüm alanlara ve tümü kapsayacak şekilde yazacak, yayacak ve eylemlerini buluşturacak, toparlayacak olan siyasettir.
Tepkisi ile ayakta olanlara ortak önderlik yapacak olan, onların dağınıklığını toparlayacak olan siyasettir. Yürütmeyi, elinde tutan siyasi erke, yani hükümete “dur artık, git artık” diyecek olan da siyasettir. Ve bunları siyaset grev boylarından yapamaz; grev boyları sendikaların ve üyelerinin işi… Siyasetin işi hem sokakta hem meclistedir. Siyaset insanları sokağa dökmeli, sokaktaki gücü ile de mecliste hükümeti perişan edebilmelidir.
Oturup, hükümet partisinin erken seçim yapmasını beklemek fantezi oluyor artık. El-Sen grevi, siyasete oku yaya taktırıp, yayı gerdirmiş olmalıdır…. Ve ok da yaydan çıkmalı artık… Bu fırsatçılık ve fesatlık değil, içinde bulunulan koşulların siyasi mesajı ve ihtiyacıdır. Sivil toplum daha ne yapsın?!.
Siyaset medyada görünmeyi, değil, sokakta görülmeyi planlamalı, senaryolarını yazıp dizi eylemlerini uygulamalıdır. 2000 yıllarının ilk yarısında böyle oldu; bankalar krizi ile başlayan dağınık halk tepkileri, siyasetin kriz yönetimi ile, dizi eylemleriyle büyük değişimlere kadar gitti… Aslında, geriye dönüp bakıldığında, o senaryoların eksik tarafı şimdi daha açık görülüyor; Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılmazsa ne yapılması gerektiği eksikti… Ve o aşamada devrimin içi boşaldı. Bu birikimle de artık siyaset, üstündeki ataleti atmalı, yola sokağa çıkmalı… Kaç kişi ile olursa olsun, giderek artar kalabalıklar…
Şu anki aşamada koşullar, okun yaydan çıkabileceği niteliktedir. Yeter ki siyaset, sivil toplumla gerçekten ve içtenlikle ve korkusuzca barışsın; sivil toplum da sorunlarının çözümünün siyasetin elinde olduğunu kabullensin, kaprisinden, kompleksinden, kibirinden çıksın… Ve birlikte ortak manifesto hazırlansın…
Yoksa, bu grevler söner, bu Kıb-Tek satılır, telekomünikasyon da gider… Kıbrıs Türk muhalif unsurları bölük-pörçük ve darmadağın olarak kendi aralarından verimsiz tartışmalarda boğuşurken ve boğulurken, UBP hükümeti Kıbrıslı Türkleri tüm varlıklarıyla birlikte Türkiye’ye teslim edecek…
Muhalif siyasetin toplamı, gerilmiş ok ve yaya daha ne kadar bakıp duracak?!.
Denktaş’a:
Rahmetler üzerinde olsun… Ailesinin başı sağ olsun. Zeki, esprili bir insandı; kendi vizyonundan hiç kopmamış, sarsılmamış, yalpalamamış ve kavgasından yorulmamış bir insandı. Bu özellikleri örnek alınmalı… Bir ölünün arkasından söyleneceklerin sadece iyi olması gerektiği gibi bir geleneği bozmamak için, siyasette hiç örtüşmediğim Denktaş hakkında söyleyebileceğim tüm sermayem bu kadar...