
“Bebeğinizin ilk aşısı anne sütüdür”
Şengül Temel, emzirme danışmanlığını gebeliğin öğrenildiği ilk günden başlayıp doğum ve emzirmenin iki yılı boyunca annenin yanında olmayı gerektiren bir destek süreci olarak tanımlıyor.
Berivan BABAHAN
Emzirme, çoğu zaman doğal ve kendiliğinden gelişen bir süreç gibi anlatılıyor. Oysa birçok anne için bu, doğumla birlikte başlayan ama her zaman kolay ilerlemeyen bir süreç. Stres, uykusuzluk, sezaryen doğum, bedenin toparlanma süreci ve çevreden gelen baskılar… Bazen süt gelmiyor, bazen geliyor ama yetmediği düşünülüyor. Bazen de anne, tüm çabasına rağmen emziremiyor.
Sekiz yıldır emzirme danışmanlığı yapan Şengül Temel, bu süreci “annenin gebeliği öğrendiği ilk günden başlayıp, doğumdan sonra iki yıl boyunca yanında olmayı gerektiren bir yolculuk” olarak tanımlıyor. “Bebeğinizin ilk aşısı anne sütüdür” diyerek çıktığı bu yolda, danışanlarını kız kardeşi gibi gördüğünü söylüyor. Gecenin üçünde gelen telefonlar, meme enfeksiyonları, “sütüm yetmiyor” kaygıları, ailelerin baştaki önyargıları ve zamanla gelen kabulleniş… Temel’in anlattıkları, emzirmenin yalnızca anneyle bebek arasında yaşanan bir süreç olmadığını; aileyi, toplumu ve hatta iş hayatını içine alan görünmez bir mücadele olduğunu ortaya koyuyor.

“Gebeliğin öğrenildiği ilk andan itibaren benim görevim başlar”
Şengül Temel, emzirme danışmanlığını, “Annenin gebeliği öğrendiği ilk günden itibaren doğum anına ve doğumdan sonra emzirdiği iki yıl boyunca ona destek çıkan kişi” olarak tanımlıyor. Sekiz yıldır bu mesleği yaptığını belirten Temel, annelere bu konuda verdiği ilk mesajın “bebeğinizin ilk aşısı anne sütüdür” sözleri olduğunu ifade ediyor. Temel mesleğe başlama nedenini ise “Tutku” olarak açıklıyor. Çocuklara ve sağlığa olan ilgisinin kendisini emzirme danışmanlığına ittiğini de sözlerine ekliyor. Temel ayrıca, danışanlarının bu süreç içerisinde gece üçte dahi kendisini arayabildiklerini ve bundan duyduğu mutluluğu da “Bir kadın bana ihtiyaç duyduğunda, ben yanında olabiliyorsam ve bilgimi aktarabiliyorsam o zaman mutlu olurum” sözleriyle anlatıyor. Kendisinin kız kardeşi olmadığını ve danışanlarını da kız kardeşleri olarak gördüğünü dile getiriyor.

“İhtiyaç doğmadan destek almak gerekir”
Şengül Temel, anne adaylarının danışmanlığa başvurma sürecinin önemine dikkat çekerek, doğuma kadar olan süreç ve sonrası ile ilgili uyarılarda da bulunuyor. Bilinçli ilerlemenin en doğru yol olduğunu belirten Temel, en sağlıklı yolun doğru bilgileri bir danışmandan almak olduğunu söylüyor. Temel emzirme sürecinin daha doğumdan önce anne sağlığı ve anne sütü süreçleriyle başladığını belirterek “İhtiyaç duyduğunuz noktaya geldiğinizde süreç zaten yıpranmış demektir” ifadelerine yer veriyor. Emzirmeye başladıktan sonra kendisine başvuran danışanlarının ise çoğunlukla meme enfeksiyonu şikâyeti ve sütün yetersiz kaldığı durumlar olarak belirtiyor. Emzirme sürecinin doğumdan sonraki ilk 45 dakika içerisinde başlaması gerektiğini de söyleyen Temel, ilk altı aylık zaman diliminin önemine de vurgu yapıyor. Temel ayrıca emzirmede ideal sürecin ise annenin isteği doğrultusunda iki yıl olduğunu belirtiyor.

“Eskiden emzirme danışmanlarına başvuran annelere karşı ön yargı vardı”
Şengül Temel, danışmanlık verdiği annelerin aileleriyle de zaman geçirme şansı bulduğunu söyleyerek, bunların daha çok anneanneler ve dedeler olduğunu belirtiyor. Kendisine yaklaşımın ilk zamanlar ‘Ne gerek var’ diyerek başladığını, fakat süreç ilerledikçe ‘İyi ki varsın Şengül’ olarak değiştiğini söylüyor. Emzirme sürecinin sağlıklı ilerlemesinin anne ve bebek dışında aileyi de mutlu ettiğini ifade eden Temel, önyargıların da zamanla kırıldığını dile getiriyor. Eskiden annelerimiz “Sütüm kesildi” diyerek bizi en fazla 3 ay emzirebiliyordu diyen Temel, bu süreci doğru kullanmak için 37. haftada doğum öncesi eğitim verdiğini belirtiyor. Bu eğitime katılan anne adayı ile beraber, yanında doğuma girecek kişinin de katılması gerektiğini söylüyor. Eğitimin bir buçuk saat sürdüğünü söyleyen Temel, eğitim sırasında anneye sütünü gösterdiğini ve doğumdan sonra “Sütün yok” gibi söylemlerin gerçek olmadığını da anlattığını ifade ediyor.

“8 yılda hem trajik hem gülümseten anılar biriktirdim”
Temel, meslek hayatında geçirdiği sekiz yılda yaşadığı hem trajik hem de gülümseten anılar olduğunu söylüyor. Unutamadığı en dikkat çekici anısının, bir haftalık bebeği olan bir anneye, eşinin “emzirme konusunda cinsiyetçi bir hakaret” te bulunduğunu ve bir hafta sonra bu yüzden boşandıklarını söylüyor. Temel bu durumu “yaşadığım en trajik olaydı” diye anlatıyor. Temel, lohusalık döneminde anneye yaklaşımın hassasiyetinin de altını çiziyor. Kendisini gülümseten anılardan birinin ise bir babayla yaşadığı diyalog olduğunu ifade ediyor. Şengül Temel, anısını anlatırken “Bir de bir babamız vardı, sürekli beni arayıp “Emziremiyoruz, lütfen bize yardım et” dediğini ve randevu istediğini anlatıyor. Defalarca “Kurtar bizi ben emziremiyorum” diye aynı babayla anılar yaşadığını anlatan Temel, böyle anılarla çok güzel dostluklar biriktirdiğini de ekliyor.
“Emzirmeye “seksist” bir gözle bakılmaması gerekir”
Emzirme danışmanı Şengül Temel, kamu alanlarında bir annenin bebeğini rahatça emziremediğinin altını çizerek bu konuda gericiliğin hala devam ettiğini söylüyor. Temel, bu konudaki hassasiyetini “Kadınlar bence sokakta rahatça bebeklerini emzirebilmeli, buna seksist bir gözle bakılmaması gerekir” sözleriyle ifade ediyor. Bu yüzden kadınların örtüyle emzirmek zorunda kaldığını söyleyen Temel, çoğu kadının bu yüzden dışarıda emzirmek istemediğini de ekliyor. Temel bu tutumun kadınlar arasında “O zaman sütü pompalayıp yanımızda götürelim” gibi çarelere başvurmasına neden olduğunu belirtiyor, bu sebeplerle emzirmeyi kesmek isteyen annelerin dahi olduğunu ifade ediyor. Emziren annelere yaklaşımın bununla da sınırlı kalmadığını ifade eden Temel, çalışan annelere karşı işverenlerin de esnek olmadığını söylüyor. Temel ayrıca annelerin iş yerlerinde sağım yapamadıklarını ve bunun için de ayrı bir sistem geliştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

















