
AİLECE SERAMİK YAPMAK
Bu haftaki konuklarım da 40 yıldır yaptıkları iş için uğraşan ve çabalayan bir aile. Babanın çamurla tanışmaları çocukluk yıllarına rastlar ve meslek hayatında da bu sanat eserleri ile karşılaşır.
Filiz Uzun
Bazı insanlar mesleklerini ya da sanatlarını çok küçük yaşlarda belirlerler. Ve bunun için yıllarca çalışıp çabalarlar. Kimine göre bu pek doğru değildir. Bilen birinden öğrenmek daha kolaydır onlara göre. Ama ben takdir ederim hep kendi kendine çabalayarak, araştırarak ve deneyerek öğrenenleri. Daha zordur elbette. Fakat sonuç iyiyse, elde edilen keyif daha bir özeldir onlar için. Her zaman eğitimden yana olmuşumdur, insanlar ilgili oldukları konuda eğitim almalılar diye düşünürüm ama hep bir yanım da eğitimin tek yanlı olduğunu söyler, eğitim alınan kişilerden etkilenildiği gerçeği de aklıma takılır nedense. Yaratıcılık kısıtlanır sanki. Özellikle sanatçılarda bu çok rastlanılan bir şeydir bana göre.
Eski dönemlerde hep deneme yanılma yoluyla bulunmadı mı birçok şey? Sağlık bile; ilaçlar tedaviler, tedavi yöntemleri vs. Ya da zanaatkârların kullandığı yöntemler hep böyle olmamış mıdır? Hatta kullandıkları aletleri bile kendileri yaratmışlardır çoğu zaman. Şimdiki zamanlarda da bu yine değerli olmaya başladı bana göre. El yapımı şeyler daha çok değer etmeye başladı. Sanırım geriye dönüş var her şeyde. Yiyeceklerimizde, sanatta, giyimde, süs eşyalarında. El yapımıysa daha değerli, daha pahalı, daha özel ve daha çok ilgi görüyor.
Hatta son zamanlarda hiçbir akımdan etkilenmemiş, mekanik, teknolojik alet kullanılmadan yapılmış sanat eserleri ve bunları yaratan sanatçılar ön planda. Bu sanatçılara baktığımızda ise az gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerin sanatçıları olduğunu görmekteyiz. Nedeni mi? Daha az teknolojik alet, daha çok el yapımı… Sonuç! daha çok yaratıcılık ve daha çok doğallık…
Bu haftaki konuklarım da 40 yıldır yaptıkları iş için uğraşan ve çabalayan bir aile. Babanın çamurla tanışmaları çocukluk yıllarına rastlar ve meslek hayatında da bu sanat eserleri ile karşılaşır. Onlara öyle bağlanır ki deneye deneye hiçbir şey bilmeden, toprak altından çıkardığı sanat eserlerinin benzerlerini yapmaya başlar kendi kendine. Hiçbir alet kullanmadan.
Ali Yaşar Piro 55 yaşında bir baba. Tam 40 yılını seramiğe vermiş. Çamur onun hayatı. Hatalar yapmış bedelini ödemiş fakat seramik aşkı hiç bitmemiş. Gecelerce çalışıp çabalamış. Çocuklarına da öğretmiş. Ve şimdi 40 yıllık çalışmanın ödülünü almaya başlamış.
Ali Yaşar Piro ve oğulları Mehmet Piro ile Şevket Piro. Hep birlikte bir atölye kurmuşlar. Doğrusu buluşacağımız yere, kendi yaptıkları Dikmen’deki yerlerine gittiğimde böyle bir mekân beklemiyordum. Çok güzel dekore edilmiş sanki tarihi bir mekân gibiydi. Kendileri yaptıkları binaya ürettikleri seramiklerini ne kadar güzel sergilemişler. Tıpkı müze gibi ve ilginç olan ise yapılan seramikler yüzyıllar öncesinde Kıbrıs’ta üretilmiş sanat eserlerinin imitasyonları. Hatta aynıları gibi... Açıkçası ben çok etkilendim. Hem ailece üretmeleri hem de el emeklerinin olması. Turizm Bakanlığı tarafından da onay görmüş işleri. Kıbrıs’ta üretilen Tunç dönemine ait sanat eserlerinin birebir aynılarını yapıyorlar. Üstelik seramiklerin üzerindeki işlemeleri de. Hatta pişirme teknikleri de o dönemlerde yapılmış gibi, eski odun fırınlarında pişiriyorlar seramiklerini. “Doğru yöntemi bulana kadar kaç seramik patlattık!” diyorlar. Çünkü odun fırınlarının elektrikli fırınlar gibi ayarı yok ki. Başında bekleyeceksin saatlerce pişene kadar diyor, en basit aletle bile (Torno) birkaç ay önce tanıştım diyor baba Ali Yaşar Piro. Ürünlerini gösterdikleri show-room’da gelen konuklarının önünde de yapıyorlar seramiklerini. Gidip görülmeye değer. Hatta sanat tarihi meraklılarının mutlaka uğraması gerekir diye düşünüyorum. Katkı da koyarlar belki önerileriyle. Amaç sanat üretmekse eğer yardımlaşma da olmalı bence.
Dikmen ve Girne kalesine gidilmeli yapılan seramikleri görmek için. Çocuklarınızı da götürün eski dönemlere ait eserleri görsünler. Yüzyıllar önce adamızda yaşayan insanlar neler yapmışlar, neler üretmişler, nerelerde yiyip, içmişler. Benim ilgimi çekti doğrusu… Sizin de çekeceğinden eminim. Piro ailesini kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum..
Ali Yaşar Piro: Tunç Devri imitasyonları yapıyoruz
F.U: Kendinizi tanıtır mısınız?
A.Y.P: İsmim Ali Yaşar Piro. 1955 yılında Ağrıdağ’da doğdum. Ben seramik yapmaya başladığım zaman ilkokul 4. sınıfa gidiyordum. Merakımın sebebi yaşadığım köye eski eserler dairesinden insanlar gelir köyün tarihi yerlerinden eserler kazarak çıkarırlardı. Merakım o dönemden başladı. Daha sonra eski eserlerde işe başladım ve yıllarca ben de kazılarda görev yaparak sanat eserlerini çıkardım. Merakım daha da arttı ve ben de çamurla deneye deneye seramik yapmayı öğrendim. Oğlum da o yıllarda işsiz kalınca gel beraber bu işi yapalım dedim ve birlikte seramik yapmaya başladık. Hiçbir alet kullanmadan sadece elle seramik yapıyoruz biz. İlk kez torno aletini bu yıl kullanmaya başladım onu da çok iyi beceremiyorum. Oğullarım da benden öğrendiler. Şimdi hep birlikte ailece çalışıyoruz. Kızım seramiklerin üzerindeki nakışları diğer oğlum Şevket Piro ile birlikte yapar. Daha çok oğlum Mehmet Piro ile birlikte yapıyoruz.
M.P: Ben Mehmet Piro 1976 doğumluyum. Dikmen’de yaşıyorum. Ben de babamla beraber aşağı-yukarı 15 yıldır seramik yapıyoruz. Ama benim çok fazla merakım yoktu.
F.U: Diğer seramikçilerden farkınız nedir?
A.Y.P: Bizim seramiklerimiz Kıbrıs’ta Tunç dönemine ait kazılardan çıkarılan seramiklerin tıpatıp benzeri. İmitasyonlarıdır. Tamamen eskisine sadık kalınarak yapıyoruz. Üzerlerindeki motifleri de biz yapıyoruz ve hiçbir materyal kullanmadan tamamen elle yapıyoruz. Ayrıca pişirme yöntemimiz de aynı eski dönemlerdeki gibi pişiriliyor. Odun fırınlarında fırınladığımız seramikler pişene kadar saatlerce fırının başında bekliyoruz. Tamamen aynılarını yapabilmek için yıllarca deneme yaptık. Seramiklerin üzerindeki boyalarda satın alınan kimyasal boyalar değil. Bu boyaları da kendim yapıyorum.
“Boyalarımız meslek sırrı”
F.U: Bazı bitkilerden mi elde ediyorsunuz bu boyaları?
A.Y.P: Bu meslek sırrıdır. Ama bunun için de çok uğraştım. Aynı renkleri elde edebilmek için neler kullandım tahmin bile edemezsiniz. Ama en sonunda buldum. Ve tıpatıp aynı renkleri elde edebiliyoruz.
F.U: Babanızla çalışmaya ne zaman başladınız?
M.P: 2009 yılında eski eserler ve müzeler dairesine müracaat ettik ve izin belgesi aldık. İzin belgemiz Kıbrıs’ta çıkarılan sanat eserlerinin birebir imitasyonunu yapmak içindir. Hatta sanat tarihi kitaplarından yararlanıyoruz. Daha sonra Turizm Bakanlığı ile çalışmaya başladık, yaptığımız eserleri Turizm Bakanlığına vermeye başladık turistik eşya olarak. Son zamanlarda da Ayhatun Ateşin ve Hikmet Uluçam sayesinde Güneyde Turizm ve Ticaret Bakanlığına bağlı çalışan Cyprus Handicraft Service adında bir yerle anlaştık ve ürettiklerimizi orada satmaya başladık. Turizm Bakanlığından gerekli izinler alınarak orada satışlarımızı yapıyoruz. Yeşil Hat tüzüğünden yararlanıyoruz. 7 model ürünümüzü veriyoruz güneydeki merkeze. 2009 yılından beri kurduğumuz bağlantılar sayesinde satışlara da başladığımız için işimizi geliştiriyoruz. Ve geçen yıl Mart ayında kendimize ait bu binada (eskiden burası restoranttı) show-room hazırladık ve ürettiğimiz eserlerimizi burada hem göstermek hem de satış amacıyla sergilemeye başladık.
F.U: Show-room’u ziyarete gelenler var mı?
M.P: Şu anda iki Turizm acentesi ile çalışmaya başladık. Onlar turistleri otobüslerle bize getiriyorlar. Turistler geldiği zaman biz onlara gösteriyoruz nasıl seramik yaptığımızı. Onlar da hediyelik olarak bizden seramikler satın alıyorlar. Daha bu antlaşma çok yeni. Beklediğimiz düzeyde değil fakat yavaş yavaş artacağını düşünüyoruz.
Girne Kalesi ve Dikmen
F.U: Girne Kalesinde de sanırım show-room’unuz var. Değil mi?
M.P: Evet. Turizm Bakanlığına müracaat ettik ve orada bize bir yer verdiler. Girne Kalesi’nin içinde. Orada da yine yaptığımız seramikleri sergiliyoruz ve beğenen turistlere satış yapıyoruz.
F.U: Hem Dikmen’e hem de Girne Kalesi’ndeki yerlerinize ilgi nasıl?
A.Y.P: Daha çok yeni olduğumuz için henüz beklediğimiz düzeyde değil. Bunun nedeni de sanırım çok fazla tanıtım yapmamış olmamızdır. Daha çok yeni başladık satışlara ve geliştireceğimizi düşünüyorum satışlarımızı. Kalenin içindeki eserleri tanıtan broşürlerde de eserlerimizden bahsedilmiyor. Bunlara da eklenecek ve iyi bir tanıtımla sanırım emeklerimizin karşılığını alacağız. Broşüre “Eski tunç dönemine ait eserlerin imitasyonunu” yaptığımız eklenecektir.
F.U: Bu turistik mekânı açmak için katkı aldınız mı devletten?
M.P: Tamamen kendi yatırımımız ve kendi çabalarımızla oldu, borçlu başladık bu yüzden de mekânımızın tanıtımıyla fazla ilgilenemedik. Satış yapmaya henüz başladık ama yapılan her şey show-room binamız dahi kendimize ait ve borçlanarak yapılmıştır.
F.U: Tunç dönemine ait eserlerden hangi eseri yapacağınızı nasıl ve neye göre belirliyorsunuz?
M.P: Tunç dönemine ait eserleri içeren kitaplardan yararlanıyoruz. Bu alana meraklı koleksiyoncuların tercih ettiği seramikler var. Fakat bazen hiç tahmin etmediğiniz seramikler de rağbet görebiliyor. En fazla satışı olan seramikler küçük seramiklerdir. Genellikle turistler bunları tercih ediyor taşıması kolay olması bakımından. Kolyeler, takılar, atlar, hayvan motifleri ve minik kâseler satılıyor.
“Çin malı değil, ürünlerimizi alın”
F.U: Seramiklerinizin üzerine o eserin çıkarıldığı bölge ya da döneme ait bilgiler yazıyor musunuz? Ya da böyle planınız var mı?
M.P: Hangi döneme ait olduklarını bazı seramiklerimize koyuyoruz fakat henüz hepsine detaylı bir kart ekleyemedik. Bunun için de ayrı bir çalışma ve bütçe lazım. Ama seramiklerimizden satın alanlara sertifika gibi bir belge ve broşür veriyoruz. İlerde daha detaylı bir çalışma ve Kıbrıs’ta çıkan eserleri tanıtan daha iyi çalışılmış kataloglar ve broşürler planlıyoruz. Bizim amaçlarımızdan biri de bu zaten… Kıbrıs’ı ve sanat eserlerimizi tanıtmak ve dünyaya duyurmak.
F.U: Var mı başka projeleriniz?
A.Y.P: Evet ileriki zamanlar için planladıklarımız var. Arka bahçemiz bayağı geniş bir alan. Ve büyük seramik heykeller ve küpler yapmak istiyoruz ve arka bahçeye yerleştirmek. Ayrıca bizi ziyarete gelen konuklarımız için oturup dinlenecekleri ve kahvelerini içecekleri bir alan yaratmak da istiyoruz. Tabii ki bunun için bütçe lazım. Şu an planlarımız arasında umarız gerçekleştirebiliriz.
F.U: Son olarak söylemek istedikleriniz var mı?
A.Y.P: Bizim söylemek istediğimiz tek şey evinize koyacağınız süs eşyaları seçerken çin malları yerine yerli malları ve el ürünlerini tercih etmelerini öneririz. Kıbrıs’ın kültürünü de yaşatmış olacaklardır.
(Fotoğraflar: Mehmet Koru)

















