1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Zeynep Direk’le “Felsefe Vakti” Programı
Zeynep Direk’le “Felsefe Vakti” Programı

Zeynep Direk’le “Felsefe Vakti” Programı

Yakın zamanda “şans eseri” internette bulduğum bir program ile ilgili kısa bir tanıtım amacı güdüyor bu kısacık yazı. Programın adı “Zeynep Direk’le Felsefe Vakti.

A+A-

 

Hakan Karahasan
hakan.karahasan@gmail.com

Yakın zamanda “şans eseri” internette bulduğum bir program ile ilgili kısa bir tanıtım amacı güdüyor bu kısacık yazı. Programın adı “Zeynep Direk’le Felsefe Vakti.” İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Radyosunda yayımlanan on adet programdan oluşuyor “Felsefe Vakti” programı. Programı, dünya çapında önemli bir isim olan Zeynep Direk hazırlayıp sunuyor. On programdan oluşan programlarda çağdaş felsefede önemli yer teşkil eden isimler, son derece duru bir üslupla, anlatılırken, aynı zamanda program boyunca birbirinden güzel şarkılar da dinleme fırsatı sunuyor Zeynep Direk dinleyicilerine.

            Çağdaş felsefe deyince tabii ki birçok isim akla gelebilmekte. Bunlardan, özellikle 20. yy’a iz bırakmış filozoflardan bahsederken, önce genel felsefeleri özetlenirken, ilerleyen dakikalar boyunca bahsi geçen filozofların felsefelerinin kökenleri, nasıl ortaya çıktıkları, üzerine yapılan eleştiriler ve ortaya koymuş oldukları felsefeleri ışığında dünyayı ne gibi şekillerde açıklayabileceğimize dair önemli tespitler sunuluyor. Programların tamamı, Radyo İTÜ’nün internet sitesinde, şu adreste bulunabilir: https://radyo.itu.edu.tr/arsiv/felsefe-vakti. Programları çevrimiçi dinleme seçeneği yanında, mp3 olarak indirip, istenilen ortamda dinleme fırsatı da bulunmaktadır.

            Çağdaş felsefe üzerine olan on programın birincisi Edmund Husserl üzerine. Husserl ve fenomenolojinin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, Husserl’in hangi konuları kendisine sorun olarak görüp, Descartes’tan bu yana felsefede farkına varılamayanlardan bahsederken, aynı zamanda fenomenoloji ve alan ile ilgili önemli terim ve kavramlar radyo programı dilinde aktarıldığı için, son derece kolay anlaşılıyor. Sadece Husserl üzerine olan program değil, bütün programlara bakıldığında Direk’in duru Türkçesi ve konulara hakimiyeti, dinleyici için, deyim yerindeyse, bulunmaz bir nimet resmen. Program birçok lisans ve hatta yüksek lisans öğrencisi için ilgili filozofların düşüncelerine giriş mahiyetinde dinlenebilir kanımca.

            İkinci programın konusunu ise Simone de Beauvoir ve feminizm konusu işleniyor. De Beauvoir’ın “İkinci Cins” olarak çevrilen çalışması dışında, kadınların nasıl kadın oldukları; başka bir deyişle, kadının nasıl kadın olduğu konusundan bahsediliyor. Üçüncü program ise bir diğer feminist Fransiz düşünür Luce Irigaray’a ayrılmış durumda. Böylece, ikinci ve üçüncü programlara bakıldığında feminizmin de Beauvoir’dan Irigaray’a kadar kat etmiş olduğu yollar anlatılarak, arada değişen düşüncelere de değinilmiş olunmakta.

            Dördüncü programın konusu, felsefe tarihinin en çok tartışılan isimlerinden birisi Martin Heidegger. İkinci Dünya Savaşı dönemi ve sonrasında, zaman zaman Nasyonal Sosyalizm’e angaje olmasıyla tartışılan Heidegger, bir yandan sadece “Varlık ve Zaman”dan dolayı dahi 20. yy’ın en önemli filozoflarından birisi olarak görülmekteyken, aynı zamanda “Nazi işbirlikçisi” olması hasebiyle, bazı düşünürler tarafından okunmaması gerektiği vurgulanan bir düşünürdür. Programda “Varlık ve Zaman”daki Dasein kavramı ile Heidegger’in felsefesinin temel taşları anlatılırken, aynı zamanda onun teknoloji üzerine yazdıkları ve Nazizm ile olan ilişkisi de sorgulanıyor.

            Beşinci programın konusu ise, Direk’in tabiriyle, “kariyerine bir Husserl yorumcusu olarak başlayan Jacques Derrida.” Derrida’nın ilk dönem yapıtlarından son dönemde politika ve etik üzerine oluşturduğu dekonstürksüyona (yapısöküm/yapıbozum) değinilirken, düşünürün çok yönlülüğü, değişik çalışmaları üzerinden verilen örneklerle daha da ilgi çekici bir şekilde sunuluyor. Özellikle Derrida’nın “différance” ile ne demeye çalıştığı, anlamın Batı felsefesi geleneği içerisinde nasıl (yapısalcılıkta özellikle) nasıl bir merkez tarafından kapatılmaya çalışıldığı lakin bu merkezin kapalı bir sistem olmadığı eleştirileri, Direk’in anlatımıyla Türkçede var olan önemli bir boşluğu dolduruyor.

            Altıncı program ise bir diğer önemli düşünür Gilles Deleuze’e ayrılmış. Deleuze’ün felsefesindeki gelişmeler, düşünürün “Fark ve Tekrar”dan bu yana temel olarak hangi meseleleri nasıl sorunsallaştırdığı anlatılıyor. Daha sonraki programlarda ise odaklanılan isimlere bakıldığında, rastlanılan isimler sırasıyla: Emmanuel Levinas, Jacques Lacan, Maurice Merlau-Ponty ve Jean-Paul Sartre.

            Kısacası, yakın zamanda çağdaş felsefe üzerine yapılmış olan bu kısa süreli program serisini 20. yy’ın önemli düşünürlerinin düşüncelerine temel bir giriş olarak dinlemek mümkün. Diğer yandan ise, konu üzerine okuma yapan veya yapılan okumalara ilave materyal olarak da dinlenebileceğini belirtmekte fayda var. Radyo programı deyip, kesinlikle küçümsememeli. Felsefenin radyo serüvenine bakıldığında, birçok önemli düşünürün radyoya büyük bir önem atfettiği bilinmektedir. 21. yy’da radyonun daha çok kelime olarak kalmaya devam edip, biçimsel olarak yaşadığı değişikliklere bakıldığında, radyonun işlevleri elbette bundan 50 veya 60 yıl öncesindekinden çok farklı. Oluşturulan podcast’lar veya internet radyoları sayesinde dünyanın birçok yerinden, farklı bireyler, farklı programlara ulaşma şansına sahip. “Felsefe Vakti,” yakın zamanda Türkçede alan içerisinde yapılan önemli programlardan birisi olarak daha çok dinlenmeyi hak eden önemli bir program. Keyifli dinlemeler…           

Bu haber toplam 4896 defa okunmuştur
Gaile 459. Sayısı

Gaile 459. Sayısı