
Rutinin bozulması ve telepati
Süredurum (rutin) sözcüğünü, monotonluğu ve sıkıcılığı belirtmek için kullanırız. Hayatımızın belli bir program içinde sürmesinden çoğumuz rahatsızız. Halbuki yaşam ve faaliyetleri zamana, bir saat işleyişine ve çevreye ve başka insanlara bağlı şekilde de
Süredurum (rutin) sözcüğünü, monotonluğu ve sıkıcılığı belirtmek için kullanırız. Hayatımızın belli bir program içinde sürmesinden çoğumuz rahatsızız. Halbuki yaşam ve faaliyetleri zamana, bir saat işleyişine ve çevreye ve başka insanlara bağlı şekilde devam eder.
Meraklarımızı, eğlencelerimizi, gezilerimizi ve değişiklik programlarımızı, süreduran yaşantımızın arasına karıştırırız. Bu faaliyetler sürekli değildir ve olması da beklenemez. Eninde sonunda ya rutin devam eder veya değiştirilirse başka bir düzene geçilir.
***
İnsan, yaşamın belli bir program içinde sürmesinin rahatlığı ve öngörülebilirliğini kaybettiği zaman rutinin değerini fark eder ve sudan çıkmış balığa döner.
Rutinin bozulmasıyla, gece yatış ve sabah kalkış saatleriniz değişmiştir..Ne felaket! Çalışma saatleriniz on-on bir çıkmıştır. Arada nefes aldığınız sosyal faaliyetler, interneti takip etmek, ev işi yapmak, arkadaşlarla kısa süren kahve içme zevki imkansız hale gelmiştir. Belirsizlik hali ve hapsedilmişlik duygusu sizi esir almıştır. Yeniden oluşturulacak bir rutin için çaba içine girilmiştir.
***
Meslek hayatım, yaşamımın neredeyse tüme yakın zamanını almaktadır. Bu çalışma düzeni yıllar içinde bazen bozulur ve yeniden kurulurdu. Ama en azından 10 seneden beri, yetiştirdiğim bir eleman sayesinde tıkır tıkır işleyen bir çalışma sistemi yaratmıştık.
Yardımcım, apansız, beklenmeyen özel nedenlerden dolayı, işe gelemez olunca “ahh rutinim ben ne yapacağım?” feryadına düştüm.
Bu olay tam da ikimiz kaldığımızı sürede oldu. Bazı dönemler eczanede birkaç stajyer öğrenci, birkaç yeni mezun eczacı çalışırdı. Bakalım yeni düzen nasıl ve ne zaman oluşabilecek?
***
Tam bu çıkmaz içinde boğuşurken bir telefon geldi. “Do you speak English?” diye sordu. “yes” dedim. Konuşmasından Pakistanlı olduğunu anladım. Kıbrıs’ta eczacı olarak çalışıp çalışamayacağını sordu. (Eczacı arıyordum ya ilk anda heyecanlandım!) Ona mevzuattan söz ettim. Rum kesiminde AB vatandaşı iseniz çalışabilirsiniz ama ben kuzeydeyim ve böyle bir olanak yok” dedim. Aslında Rum tarafını aramak istiyordu. İnternetten benim telefonumu bulmuş..Kıbrıs’ta neden çalışmak istiyordu? Merakla sordum. İklimi güzelmiş...Balayını bir zamanlar güneyde geçirmiş..
Şu sıralar Londra’da bir eczanede çalışıyormuş..Saat başına 22 pound sterling alıyormuş. 4-5 yıl önce bu ücret 28 poundmuş..Yeni AB üyesi ülkelerden gelenler ücreti düşürmüş..Ona; “Ne kuzeyde ne de güneyde böyle ücret alabilirsiniz” dedim. “Öyleyse siz buraya gelin” demesin mi?
Sonra yazışma önerisi yaptı. Adı Raşit imiş…”Babamın adı” dedim, güldük..”Adım Fatma” deyince, sevinçle “Harika, sanırım Müslümansınız” deyiverdi.
***
Babamın adını taşıyan Pakistanlı Raşit, tam bu olayları duymuş, binlerce kilometre öteden hissetmiş...Kıbrıs’ın yanlış bölgesini arayarak bana sürpriz yapmış.. Bu hengamenin içine neşe kattığını inkar edemem..
Telepati denen şey bu olmalı...