1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Çözüm yolunda karınca gibi çalışmamız gerekir”
 “Çözüm yolunda karınca gibi çalışmamız gerekir”

“Çözüm yolunda karınca gibi çalışmamız gerekir”

Müzakere sürecinde dış temasları artırmayı hedefleyen CTP-UBP Hükümeti Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya gerekli desteği sağlamak için çalışmalara başlayacaklarını söyledi…

A+A-

Didem MENTEŞ

CTP-UBP Hükümeti’nde tek kadın bakan olarak görev alan Dışişleri Bakanı Emine Çolak, yeni hükümeti “uzlaşı kültürü” açısından bir fırsat olarak değerlendirdi.

Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerde bir sonuca ve barışa ulaşmak için “karıncılar gibi çalışılması” gerektiğini söyleyen Emine Çolak, özellikle kadınların özgüvenle adım atmalarına örnek olabilmek için görevi kabul ettiğini belirtti. Emine Çolak, Dışişleri Bakanlığı olarak Kıbrıs müzakereleri konusunda Cumhurbaşkanı ile yardımlaşarak, atılan olumlu adımlara destek olmanın öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı.

Yeni Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Hükümet ve bakanlık ile ilgili YENİDÜZEN’e konuştu.

 

“CTP-UBP koalisyonu uzlaşı kültürü açısından iyi bir fırsat olabilir”

• YENİDÜZEN: Kuzey Kıbrıs siyasi hayatında bir ilk gerçekleşerek CTP-UBP koalisyonu kuruldu. Bu koalisyon çok tartışmalara neden oldu. Size teklif gelirken endişeleriniz oldu mu? Tüm bu tartışmalara rağmen bu hükümet programı sizce yürür mü?

• E.ÇOLAK: “Öncelikle atanmamdan dolayı gururlandım. Kabinenin kadın ve tek kadın bakanı olmamla birlikte gönül arzu ederdi tek olmayım. Ben daha önce birçok önemli kurulda tek kadın oldum ve azınlık halinde bir kadın kuruluna da dahil oldum. Daha önce hiç kadın girmeyen ortamlarda da bulundum. Bu konuyu ben kendimde ne meslek ne de sivil toplum hayatımda bir engel gördüm. Şimdi de politikada görmüyorum. Hem deneyimlerimi ülkemin yararına kullanmak hem de kadınların kendi özgüveniyle adım atmasına örnek olabilmek adına bu görevi kabul ettim. UBP-CTP koalisyonu riskli, sorunlu, yürüyecek mi diye elbette birçok tartışmalar var. Tabanın içindeki tartışma ve soru işaretlerini sağlıklı buluyorum. Elbette bunları konuşacağız çünkü yaşanmış bir geçmiş var. Benim bir CTP geçmişim var, bir avukat olarak gerek partimin gerekse sivil toplum örgütlerin avukatlığını yaptım. Ben senelerce UBP icraatlarının ne kadar usulsüz, ne kadar hatalı olabileceği yönünde avukatlığını üstlendim. Dolayısıyla bunları çok iyi biliyorum ve bunun farkındayım, bu bilinç ve hassasiyetle bu koalisyonun içerisinde yer aldım. Her zaman kendinizle dört dörtlük örtüşen insanlarla iş yapma şansınız olmaz. Neticede bir barışı hedeflediğimiz Kıbrıslı Rum toplumuyla da farklılıklarımız vardır. Ancak nasıl işbirliği yapabiliriz, tüm haklarımızı ve duruşumuzu koruyarak, ortak bir sinerji ile geleceğe nasıl yürüyebiliriz diye çalışıyoruz.

Gereken barış süreci aslında bir yerde de bu koalisyonda… Geniş tabanlı koalisyona riskli de tehlikeli de denilebilir, tabanı rahatsız edici de olabilir. Bunlar da tartışılabilir ama diğer yandan da korkunç bir potansiyeli var, iyi bir fırsat da olabilir. Hangi yönden? Benim her zaman bir birey olarak ve kendi özel hayatımda çok önemsediğim ‘uzlaşı kültürü’ açısından. Çünkü hiç birimiz bütün istediğimizi karşı tarafa empoze ederek hayatımızı yaşayamayız. Bu ne kişisel ilişkilerimiz çerçevesinde, ne işimizde ne uluslararası ne de toplumsal barış zeminin de  gerçekçi olur, doğru değil… Her ortamda barışı ve üretimi sağlayabilmek için bir uzlaşı kültürü, bir empati yeteneği, dinleyebilme, ön yargılı olmadan hemen tepki vermeden, geçmişe ve yaşadıklarınıza dayalı hemen pat diye karşı tarafa etiketler yapıştırmadan ve varsayımlardan önce bir şans verebilmek gerekir.”

 

“Bu statüyle uluslararası temas daha zor”

• YENİDÜZEN: Mehmet Ali Talat’ın Cumhurbaşkanlığı dönemindeki müzakereler sürecinde teknik heyet içerisinde hukukçu kimliğinizle yer almıştınız. Ayrıca İnsan Hakları Vakfı Başkanı olduğunuz dönemlerde de uluslararası bir tanınmışlığınız var. Bu mevkileri göz önüne aldığımız zaman şu anda Dışişleri Bakanı konumunuza nasıl bir katkı sağlar?

• E.ÇOLAK: “Bu bakımdan kendimi şanslı sayıyorum. Gerçekten çok güçlü ağlar kurdum. Çalıştığım alanlarda kendi çapımda aktif oldum, ister adamızda bulunan dış temsilciler ister BM yetkilileriyle sürekli temasım oldu. İnsan hakları alanındaki çalışmalar yansıra zaman zaman avukatlık ofisimle de teknik anlamda hizmet verdim. Tek ve en önemli fark ise bir birey olarak, bir avukat olarak, bir sivil toplum aktivisiti olarak uluslararası camiadan resmi kişilerle çok daha rahat temasınız olur. Şu anda bulunduğum mevkide ve bu şapkayla biraz daha zor oluyor. Hatta o mensuplardan biri de bunu benimle açık yüreklilikle paylaştı. Diyor ki; farkında mısın bu mevkiiyle statü biraz farklılaşır. Onların da kuraları var ve saygı göstermek lazım. Bu Kıbrıs Türk toplumunun kendini bulduğu bir gerçeğidir. Siyasi tanınma yoktur. Tanınma olmamasından öteye, çok saldırgan çok agresif bir Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimi vardır. Sizle en ufak bir teması dahi dolaylı tanınmaya yol açar diye baskılayan bir anlayış var. Bu tür yaklaşımlar dönem dönem bir Kıbrıslı Türk olarak beni çok üzdü. Tamam geçmişte bir savaş olmuş, mağduriyetler oluşmuş,  işgal demişler, suç demişler… Ancak bunların tümüne bir çözüm getirme uğraşımız var. Böylesi bir çözüm sürecinde dışlanmak ya da ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmek, bir alt statüde kabul edilmek rahatsız edicidir.
Uluslararası temaslarımda bunu hep dile getirdim.
Ancak şimdi Dışişleri Bakanı statüsü ile nasıl temaslar yaparız, kimi engelleri nasıl aşarız, kendi duruşumuzdan taviz vermeden nasıl ilerleriz, yine çalışacak, sesimizi ileriye taşıyacağız.

 

“Cumhurbaşkanı ile yardımlaşmak, destek olmak önceliğimdir”

• YENİDÜZEN: Yeni Dışişleri Bakanı olarak programınızda neler yer alıyor? İlk icraatınız ne olacak? Hedefleriniz nelerdir?

• E.ÇOLAK: Göreve atanmamızla birlikte 20 Temmuz dolayısıyla buraya gelen çok sayıda yabancı konuklar oldu. Onlarla irtibat kurarak, brifing verip kendi açımızdan anlatmak istediklerimizi sunma şansı bulduk. Aynı zamanda ilk atandığım günlerde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adamızı ziyaret etmesi ve hükümetimizle tanışması, onun birebir vermek istediği mesajları açık ve özel görüşmelerde duymuş olmak benim için çok önemli oldu. İlk icraatlar arasında öncelikle elbette ki buradaki ekibi iyi tanımak, onların getireceği analizi görmek, Dışişleri Bakanlığı içindeki değişik bölümlerin önceliği nedir, ihtiyaç ve eksikler nelerdir anlamak gerekiyor. Önceden programlanmış aktiviteler nerelerdir? Bunların analizlerini yapmak için çalışmaya başladım. Kişisel olarak da bu göreve geldiğimde çok önemsediğim ‘barış, müzakereler’ sürecidir. Ben dediğiniz gibi Sayın Talat ile bu çalışmalar içinde birebir önemli görevler üstlendim. O yaygın çalışmanın önemini çok iyi biliyorum. Bir barış ve bir çözüm gerçekleştirecekseniz o çıkan anlaşma metininin içinde o kadar çok detay ve o kadar çok uzmanlık gerektiren unsur var ki. Biz de küçük toplumumuz, olanaklarımız da kısıtlı ama Dışişleri Bakanlığı’ndaki elemanlar, uzmanlar çok önemli bir değerdir ve çok katkıları olabilecek değerlerdir. Onları biz nasıl motive edebiliriz ve Sayın Cumhurbaşkanı ile yardımlaşarak, onun başlatmış olduğu bu olumlu adımlara nasıl destek olabiliriz, sanırım önceliklerimden biri olacak. Çünkü hiçbir şey tek başına yapılmaz. Hepimiz ve gelecek nesiller için hayati önem taşıyan Kıbrıs sorununu değiştirecek bu süreçte, her birimiz karınca gibi çalışmalıyız.”

• YENİDÜZEN: Kıbrıs müzakereleri liderler eşliğinde devam ediyor. Sizce bu süreç içerisinde Dışişleri Bakanı da birebir görev almalı mı?

• E.ÇOLAK: Sanırım bu artık koşullara bağlı olacak ve Sayın Cumhurbaşkanı ile de konuşma gerekecek. Şahsım adıma birebir fiilen masada olma gibi bir ısrarım yok. Sayın Cumhurbaşkanı bu yönde bir davet yapmadığı müddetçe öyle bir ısrarım olmaz. Önemli olan müzakereleri her konu başlığında uzmanlar ile yönetmektir. Son derece deneyimli bir görüşmecimiz var, bu nedenle şanslıyız.
Dışişleri Bakanı olarak görüşmeci olma iddiam yoktur, doğruda olmaz. Aksine bir Dışişleri Bakanı olarak benim görevim dış temasları güçlendirmektir. Bu sürece o yönde ihtiyaç olan desteği vermektir. Yani Kıbrıslı Türklerin yaklaşımı Kıbrıslı Türklerin isteği, iradesi, hassasiyetlerini, endişelerini paylaşmaktır.

YENİDÜZEN: Uluslararası ilişkilerde nasıl bir politika izleyeceksiniz?

• E. ÇOLAK: “Kıbrıslı Türkler için uluslararası ilişkiler hep tavuk yumurta gibi bir tıkanıklık yarattı. Yani biz tanınmadığımız sürece nasıl o ağı kurarız, nasıl yer alırız, nasıl sesimizi duyururuz, nasıl oy hakkımız olur? İster Avrupa Birliği ister Birleşmiş Milletler isterse uluslararası arena olsun, talebimiz en temel insan hak ve özgürlükleri üzerinden kabul görmektir. Sanırım bu süreçte, resmi temaslar yanında birebir ilişkiler de son derece önemlidir. Sosyal ve kültürel temaslarda bir araya gelmek, özel günlerde diyalog fırsatları yaratmak çok önemli. Örneğin liderlerin ortak tiyatro izlemesi ya da Lefkoşa’da buluşarak kahve içmesi insanlar üzerinde yapıcı iz bırakmıştır. Dışişleri Bakanlığı da bu anlamda kendi kabuğunun dışına çıkmalı; uluslar arası temaslar için spor, kültür, sanat, belediyecilik araçları iyi kullanmalı, ülkemizdeki farklı kurumlar ve sivil toplum örgütleri ile birlikte hareket edebilmelidir. Dış temaslarımızı ve uluslar arası ilişkilerimizi yaygın bir kampanyaya dönüştürmek gerekiyor. Dışişleri benim işim değil herkesin işidir diye düşünüyorum”

Bu haber toplam 3850 defa okunmuştur